EĞİTİM - 21 Kasım 2019 Perşembe 10:24

"Meslek okulu mezunlarına bazı alanlarda pozitif ayrımcılık yapılmalı”

A
A
A
"Meslek okulu mezunlarına bazı alanlarda pozitif ayrımcılık yapılmalı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her platformda dile getirdiği mesleki eğitimin geliştirilmesi gerekliliğine Doç. Dr. Mustafa Aydın’da; “Mesleki eğitimin cazip hale getirilmesi için acilen seferberlik uygulanması gerekiyor” dedi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aydın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her platformda dile getirdiği mesleki eğitimin geliştirilmesi gerekliliği sözlerine atıfta bulunarak; “Mesleki eğitim almış, meslek lisesi, meslek yüksekokulu mezunları değerlendirilmediği, bu mezunlara statü kazandırılmadığı ve pozitif ayrımcılık yapılmadığı takdirde Türkiye’deki mesleki eğitimin hiçbir yere varamayacağına inananlardanım” diye konuştu.

Meslek liselerini, meslek yüksekokullarını ve mesleki eğitim veren kurumları önemli bir noktaya getirmek gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Mustafa Aydın; “Bu kurumlara ayrıcalıklı davranmalı, teknolojik alt yapı sağlamalıyız ki Türkiye’nin üst düzey insanları çocuklarını buralara göndersinler. Bizim son dönemlerde gündeme getirmeye çalıştığımız; meslek okulları veya mesleki eğitim almış bir insanın çalışacağı yerin hizmet sektörü olması gerektiği. İş dünyası ile mesleki eğitimi birleştirmemiz gerekiyor” dedi.

Mesleki okul müfredatlarının bir parçasının iş dünyası ile yürümek olması gerektiğini vurgulayan Mustafa Aydın; “Bu kurumlar cazip hale getirilmeli ki yarının iş liderleri bu okullara gelebilsinler. Hükümet, siyaset, devlet bu konuda adımlar atmalı. Meslek okullarına gelecek öğrencilere bazı avantajlar sağlanmalı. Kısa dönem askerlik, yedek subaylık, iş kurmaları için daha fazla teşvik vermek veya bir iş yerine girdikleri zaman daha fazla ücret vererek onları bu kurumlara kanalize etmek, statü vermek, onlara pozitif ayrımcılık yapmak ve desteklemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Öğrenci sektörle iç içe olmalı

Her fırsatta öğrencilerin sektörle iç içe olmaları gerektiğini söyleyen Aydın; “Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir bakan yardımcımız mesleki eğitim konusu ile yakından ilgileniyor. Üst kademede alınan kararın alt kademede anlaşılabilir olması önemlidir. Mesleki eğitim veren bütün kurum ve kuruluşların da ülkenin ortaya koyduğu bu stratejiye inanması gerekir. Bugünlerde organize sanayilerin içerisine meslek liseleri kurma gibi bir takım fikirler ortaya çıkıyor. Temeline indiğinizde Türkiye’nin her tarafında bu uygulama yapılamayabilir ama bir bakkalın, araba tamircisinin, su tesisatçısının mesleki eğitim sektörünün bir ortağıymış gibi öğrencilerimizin müfredatının içerisine, uygulamalı eğitime, mesleki eğitime dahil edilmesi gerekiyor. Öğrenci ise haftanın belirli günlerinde, hangi alanda eğitim görüyorsa, küçük büyük firma demeden, kendi alanında çalışmalı ve bunu öğrencilik yıllarında yapmalı. Eğer bu sağlanırsa öğrenci, eğitim döneminde, sektörün gerçeklerini de özümseyerek teorik ve pratik bilgisini birleştirme imkanı bulacaktır. Hatta öğrenci, sektörde edindiği tecrübeleri eğitim sisteminde görmediğinde bunu değerlendirecek, belki hocalarını uyaracak ve problemleri onarmayı öğrenecektir” dedi.

“Geleceğin liderleri meslek okullarından çıkmalı”

Mesleki eğitim alan öğrencilerin ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim yapıları olarak orta sınıf ve altındaki ailelerin çocukları olduğunu belirten Aydın; “Bizim lider olabilecek çocukları mesleki eğitime yönlendirmemiz gerekiyor. İş dünyasında liderlik yapıp kendi işini kurabilecek çocukların mesleki eğitimden geçmeleri, kendilerini bu kurumlarda sektör destekli bir şekilde donatmaları gerekiyor” dedi. Doç. Dr. Mustafa Aydın öğrencilerin meslek okullarında ilgilendikleri bölümleri seçmeleri gerektiğini belirterek “Kamuda veya özel sektörde iş alımı yapılacağı zaman işverenler, iş bölümüyle ilgili öğrencileri öncelikli olarak tercih etmeliler. İlgili bölümden mezun öğrenciler varken aynı bölümden mezun olmayan öğrencilere öncelik verilmemesi gerekiyor. Eğer sistem bu şekilde işlerse insanlar meslek liselerinde ilgilendikleri bölümleri tercih ederler” diye konuştu.

“Türkiye’de işsizlik değil işe uygun eleman sorunu var”

Aydın Türkiye’deki işsizlik oranıyla ilgili “Ben Türkiye’de işsizliğe inanamıyorum. Holding, şirketler ve 40 bin nüfuslu bir üniversite yönetiyorum. Türkiye’de işsizlik yok. Sadece bizde işe uygun eleman yok. Bizim problemimiz budur. İşe uygun eleman olmazsa işsizliğin artması da çok normal” dedi ve meslek yüksekokulu mezunlarına bazı imkanlar tanındığında üniversite mezunlarının da kendilerini yeniden sorgulayacaklarını belirtti. Aydın, “Artık üniversite mezunlarımızın da işi yapan, işe dokunan, işe şekil veren pozisyonları kabul etmeleri gerekiyor. Türkiye’de üniversite mezunu olma hastalığı var. Gençler bunu statü için tercih ediyorlar ama bu durumun kırılması gerekiyor. Üniversite mezunu olan, bana bir masa bir de asistan verin deyip kenara geçiyor. Meslek Yüksekokulu öğrencilerine ‘Ara eleman’ deniyordu. İşin aslı bu çocuklarda. İş bu çocukların ellerinde üretiliyor. Tekstil, otomotiv, üretim, tarım her şey onların elinden çıkıyor. Dolayısıyla onlara ‘Ara eleman’ denmesini ben yasakladım. Meslek sahibi bu çocuklar ana elamanlar. Bu çocuklara hem statü hem de ekonomik olarak ‘Ana eleman’ muamelesi yapalım. Eğer böyle olursa orta halin üstündeki ailelerin çocukları da bu okulları tercih ederler. Hem de üniversite mezunlarına iyi bir ders olur. Yapacağın işi daha iyi yapmak istiyorsan o işin içine bizzat girmen gerekir demiş olursunuz. Böylece beyaz yakalı kavramı da yavaş yavaş kalkmış olur” ifadelerini kullandı.

“Tam bağımsız Türkiye üretim ve hizmet sektöründen geçer”

Mesleki eğitim konusunda bu konuşulanlar hayata geçirilmediği takdirde Türkiye’yi çok büyük bir tehlikenin beklediğini belirten Aydın; “Türkiye’nin bağımsızlığı ekonomiden geçiyor. Güçlü bir ekonomi de üretimden geçiyor. Hizmet sektörü üretimin en önemli parçasıdır. Bunlar çarpan etkisi yapıyor. Okulumuzda 6 bin 500 civarında uluslararası öğrencimiz var. Bu öğrenciler bütün sektörleri canlandırıyorlar. Turizm, emlak, sağlık, ulaştırma işte çarpan etkisi bu şekilde oluyor. Yani üretim sektörü ve hizmet sektörü iç içe. Üretim olmazsa tam bağımsız bir ülke olmayız. Üretim de mesleki eğitimden geçiyor. Tam bağımsız bir ekonomi sadece meslek eğitiminden geçer. Ülkenin hızlı bir şekilde meslek eğitimi seferberliği ilan etmesi, üniversite mezunlarımızın da sekreter ve masa talebinden bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. 8-10 sene önce profesör, doçent arkadaşlarımız meslek yüksekokulunda derslere girmek istemediler. Peki profesörler bu okulda ders vermezlerse bu öğrencileri kim yetiştirecek? Tam bağımsız bir Türkiye için üretim ve hizmet sektörünü canlandırmalı, mesleki eğitim veren kurumları önemsemeliyiz” dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Başkan Mustafa Önsay’dan Milletvekili Kasap’ın Şehir Hastanesi açıklamasına tepki AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, Saadet Partisi Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın "Şehir Hastanesi göstermelik açıldı" şeklindeki sözlerine sert tepki gösterdi. Basın toplantısı düzenleyen Önsay, Kasap’ın Kütahya’ya yapılan her hizmetti "Görmezden gelip" kıyasına eleştirdiğini ifade etti. Önsay, "Bütün emekleri görmezden gelip, üstünü kapatıp, ’AK Parti’ye gol atacağım’ diye ’Tayyip Bey’e laf edeceğim’ diye gelip Kütahya Şehir Hastanesini konuşmak bence bu şehre yapılmış büyük bir kötülüktür. Bu noktada tekrar uyarıyorum, bunu yapmasınlar, yoksa bu ifadelerimi daha da sertleştireceğim" diye konuştu. Önsay, Kasap’ın geçmişte de Kütahya Zafer Havalimanı yatırımını da sürekle eleştirerek, şehri zor durumda bıraktığını dile getirdi. Önsay, "Bugün duyuyoruz, bir tane Kütahya milletvekilimiz ‘Ya oradaki makineyi buraya mı getiriyorlar? ‘ diyor. Şunu anlamaları gerekiyor, yani sen bir milletvekili olarak mesele nedir, burada yapılan iş nedir, bunu bir konuşmadan araştırman lazım. Burada kamu - özel ortaklığı ile yapılmış bir hastane var ve bu hastane Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Şu anda Sağlık Bakanlığı yönetiyor, yani Sağlık Bakanlığı hem Evliya Çelebi Eğitim Araştırma Hastanesine hem Şehir Hastanesine sahip ve biz bugün bir başhekimle ikisini beraber yönetiyoruz. Burada yapılan işi başka türlü göstermeye çalışmak hakikaten büyük bir aciziyet. Biz vekilimizden şunu beklerdik. Bütün bunlar konuşulurken halk ‘Devlet Hastanesi yıkılıyor, neden yıkılıyor?’ dediğinde ‘ben defalarca bunun önüne geçtim, burası depreme dayanıksız, burayı bir an önce yıkın, yıkmıyorsunuz diye hükümeti eleştirmiştim, en sonunda yıktılar’ diye söylemesi lazım ama onun yerine Şehir Hastanesine bir şekilde kara çalma noktasına gidiyor. İşte Kütahya’nın problemi bu, yani bu şehre bir şey kazandırma noktasında muhalefetin, iktidarın, vekillerin, muhalefetin il başkanları, iktidarın il başkanları, teşkilatlar, tamamen aynı hedefte yürümesi lazım, seçim bitmiş daha on gün olmuş yirmi gün olmuş, bir seçim yokken bile, yakın gelecekte bir seçim gözükmezken bile, bir siyaset yapıyorum diye Şehir Hastanesini karalamanın, bu şekilde hareket etmenin, ben bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bunlar şehre zarar veriyor. Şimdi yine başladı, duymuşsunuzdur, görüyorsunuzdur, bizim Türkiye’nin her yerinde Kütahya’daki Zafer Havalimanı’na benzer birçok havalimanı var ama bunların hiçbirisi Türkiye’de gündem olmazken sağ olsun bizim bu muhalefet olduğunu söyleyen vekiller sayesinde, sanki Türkiye’de Zafer Havalimanı’ndan başka o konumda olan başka bir yapı yokmuş gibi devamlı bunu ortaya çıkararak örnek haline getirdiler. Şimdi 23 ilde Şehir Hastanesi var. Hiçbir ilde Şehir Hastanesi, efendim şöyle mi oluyor, oraya hasta gidince böyle mi oluyor şeklinde söylentiler yokken, bizim burada bu başladı. Bu yanlış arkadaşlar, bunu yapmayalım. Bu şehre bunu yapmaya Kimsenin hakkı yok. Sonra biz Kütahya’dan bir taleple gittiğimizde bize bürokrasi diyor ki, ‘Sizin orada zaten bir havalimanı yaptık başımıza gelmeyen kalmadı’ şimdi de, ‘Bir Şehir Hastanesi yaptık, başımıza gelmeyen kalmadı’ diyecekler. Buna ne hakkınız var, bu nasıl bir memleket sevdasıdır. Bu nasıl Kütahya’yı sevmektir. Bu nasıl Kütahya’ya hizmet etmektir. Ben bunu hiç anlamıyorum. Bunu ne Afyon milletvekili yapar, ne Eskişehir milletvekili yapar, ne Uşak Milletvekili yapar. Bunu yaparsa ancak maalesef Kütahya milletvekilleri yapar. Yazıktır ya, bu şehri bu şekilde kötülemeye, bu şekilde kötü örneklerin şehri haline getirmeye izin vermeyelim. Bu kadar Zafer Havalimanı’nı kötüledin eline ne geçti senin. Çok şükür Sağlık İl Müdürlüğümüz çalışanlarımız büyük bir gayretle bugün orayı açıp öbür gün diğerini kapatıp, ertesi gün orada işe devam ettirebilirler. Ne yaşadık, hiçbir şey yaşamadık ama bütün bu gayretleri bütün bu emekleri görmezden gelip üstünü kapatıp AK Parti’ye gol atacağım diye Tayyip Bey’e laf edeceğim diye gelip Kütahya şehir Hastanesine konuşmak bence bu şehre yapılmış büyük bir kötülüktür. Bu noktada tekrar uyarıyorum, bunu yapmasınlar yoksa bu ifadeleri daha da sertleştireceğim. Biz bu şehre yeni bir hastane yapmak istiyoruz, 8 yataklı bir hastane hedefimiz var. Bir şey söyleyeceksen bununla ilgili söyle, bir artı koymak için çalış. Olan her şeyi yok saymak, olan her şeyi kötülemekle bu milletin bu Kütahya’nın moralini bozmaktan başka yaptıkları hiçbir şey yok. 10 yıldan beri bu şehir, Şehir Hastanesi bekliyor, açıyoruz, aynı gün tezvirata başladılar. Yok ‘Seçimi alelacele açtılar’ ne alakası var. Biz orada 28 Mart’ta gelip açılış töreni mi yaptık. AK Parti bayrakları mı astık, ne yaptık yani. Eğer biz acele açacak olsaydık Sayın Cumhurbaşkanımız Buraya geldiğinde 28 Şubat’ta açardık" ifadelerini kullandı.