POLİTİKA - 09 Temmuz 2019 Salı 12:27

MHP Genel Başkanı Bahçeli: 'Türk milleti tuzakları bozdu'

A
A
A
MHP Genel Başkanı Bahçeli: 'Türk milleti tuzakları bozdu'

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Türk milleti varlığına kefen biçen barbarlara, vandallara ve haçlılara direne direne her gün yeniden doğa doğa kendine kurulan tuzakları bozdu, esaret senaryolarını yırtıp attı. Milli yeminler çiğnenmedi çiğnetilmedi "dedi.

Partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, benliklerini koruyarak yüksek hedeflere ulaşmayı istediklerini belirterek, "Özümüzü koruyarak, birlik ve dirliğimizi koruyarak yüksek hedeflere ulaşmayı istedik. Hep bir adım önde olmayı gaye bildik. Zamanın sorunlarıyla başa çıkabilmek, zalimlerin oyunlarıyla mücadele edebilmek için azmimizin ve ahlakımızın yörüngesinden sapma göstermedik. Mesele, milli bekamızın, milli varlığımızın güvenli, istikrarlı ve iradeli şekilde istikbale taşınmasıydı. Bu itibarla anlayışımız, çabamız ve çalışmamız hiç bitmedi" şeklinde konuştu.

Bir vatana sahip olmanın ağır bedelleri olduğunu anlatan Bahçeli, "Türk milleti, zorlu bir coğrafyayı, üzerinde asırlarca hesap yapılan bereketli toprakları, nice fedakarlık ve fazilet örnekleri sayesinde vatan yaptı. Bir vatana sahip olmanın ağır bedelleri vardı. Bu bedellerde destanlaşan şahadetlerle, devleşen kahramanlıklarla ödendi. Türk milleti varlığına kefen biçen barbarlara, vandallara ve haçlılara direne direne her gün yeniden doğa doğa kendine kurulan tuzakları bozdu, esaret senaryolarını yırtıp attı. Milli yeminler çiğnenmedi çiğnetilmedi. Tarih içinde yönetim sistemleri değişti, yöneticiler değişti, çağlar değişti, yıllar yılları kovaladı devirler değişti. Yeri geldi devletin adı farklılaşıp rejim değişikliği gerçekleşti. Ancak Türk milleti, varoluş kararlılığından vakarıyla perçinlediği ilkelerinden, ülkülerinden ve ülkesinden asla taviz vermedi" ifadelerini kullandı.

Kahramanlığın ve damarlardaki kanın hangi yüzyıl olursa olsun değişmeyeceğini söyleyen Bahçeli, "Caber'e giderken Fırat Nehri'nin koynunda ruhunu teslim eden Süleyman Şah'ın sancağı elden ele, gönülden gönüle taşınarak kıtalara uzandı. Söğütte yakılan kutlu ateş tüm dünyaya ulaştı. Filiz filiz büyüyen fıtrat ve fikir gücüyle yükselişe geçen müşfik ve müthiş bir yürekle, sevdasını ve sedasını haykıran niyazlı bir millet tarihe sığmayıp taştı. Haysiyetiyle asırların engellerini aştı.

Hangi dönem ve yüzyıl olursa olsun kan aynı kandır. Kahramanlık aynıdır, nitekim hedefte aynıdır. Bu suretle, mili ruh asırları kavramış cihanı kuşatmış beşeriyeti kendisine hayran bırakmıştır. Türk milleti üzerinde yaşadığı aziz vatana tutunarak geleceğin yol haritasını çizmiştir. Bunu yaparken de karşılaştığı sorunlara teslim olmak yerine üstüne üstüne gitmeyi tercih etmiştir. Kaldı ki bu tercihin içinde geri adım yoktu, alttan almak yoktu, gevşemek yoktu, yılgınlık yoktu, vazgeçmek yoktu. Huşunet ve husumet karşısında ulus ve huzurun yanında olduk" dedi.

Her zaman birlik, beraberlik ve bekanın hizasında olduklarını belirten Bahçeli, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yıkımı durdurmak için çareler arandığından bahsetti. Bahçeli, "İhanet ve işgalin karşısında inanç ve imanın yanında durduk. Çözülmenin ve çöküşün karşısında birliğin, beraberliğin, bekanın hizasında toplanarak etten duvar çektik. Fakat yine de pek çok badire ve belayla karşılaştık. Zaman oldu aklımıza gelmeyen ne varsa başımıza geldi.

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesi şöyle dursun, yıkımını durdurmak için çareler arandı, yollar açıldı, fermanlar hazırlandı, zincirleme reformlar yapıldı. Ne var ki 19. yüzyılda içine düştüğümüz anafor günbegün umutlarımızı çaldı, huzurumuzu kaçırdı, topraklarımızın kaybına neden oldu. Lütfen dikkat buyurunuz, 3 Kasım 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı'ndan bugüne kadar geçen 180 yılda devlet ve millet hayatını istikrara kavuşturmanın, güvenceye almanın, düzlüğe çıkarmanın amansız gayreti içindeyiz. Dışarıdan gelip yenemeyenlerin içeriden çözme denemelerine karşı hala direniyor, hala karşı çıkıyoruz. Hükümran mazimize hasretiz, bunun düşünü kuruyoruz. Hükmedilen değil hükmeden, istikamet verilen değil istikamet veren, önü alınan değil ön alan, ağza bakan değil ağzına bakılan bir ülke olmanın hayal ve hedefiyle mücadelemizi sürdürüyoruz" diye konuştu.

Merhum Erol Güngör'ün "Geçmişin olaylarını manalı bir bütün halinde yorumladığımız anda meselelere tarih şuuruyla bakmamız mümkün hale gelecek, nereden gelip nereye gittiğimiz hakkında bir fikir sahibi olunacaktır" sözlerini hatırlatan Bahçeli, "Tarih şuuru varsa dün ve bugün arasındaki rabıta kopmayacak, gelecek vizyonu canlı bir resim gibi önümüzde duracaktır. 19. yüzyılda batmak üzere olan devasa bir gemi zaman zaman hatalı ve yanlış rotalara sapmış olsa da yüzdürülmesine ve yüzeyde tutulmasına sahne olmuştur.

Mahvımız demek olan, malum akıbetin ertelenmesi, hatta ortadan kaldırılması için çok uğraşılmıştır. Ancak niyetler hali olsa da seçilmiş yöntemlerin, belirlenmiş sistemlerin milli gerçeklerle uyumsuzluğu, yabancıların tazyik ve telkiniyle reçete hazırlığı ve tedavi temini beklenmeyen pek çok menfi neticeye açık kapı bırakmıştır. Kapı bir defa açılmaya görsün sosyal bünyeyi zehirleyen, siyasal bütünlüğü zayıflatan, ne varsa içeri dolmuş her yeri kaplamıştır" diye konuştu.  

"Tarihten ibret aldığını söyleyenlere sormak isterim ki, hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi"

Nizami Cedid ile başlayan sürecin pek çok kırılma, hezimet, savaş ve çözülmeyle birlikte tarihin derin kavuklarına gömülüp gittiğinden bahseden Bahçeli, şöyle konuştu:

"Sözde reformcu nazırlar arasında bitmeyen kavga ve anlaşmazlıklar, yabancı ülke sefirlerinin bitmek bilmeyen müdahaleleri, emperyalist ülkelerin ilenmiş komploları, Tanzimat'tan meşrutiyete kadar devlet ve millet hayatını rehin almıştır. Bu tablonun bir benzerine içinde bulunduğumuz zaman diliminde de şahit olmuyor muyuz. Tarihten ibret aldığını söyleyenlere sormak isterim ki, hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? Devleti yeni temeller üzerinde canlandırma çabaları, makus talihin kayalıklarına tehlikeli ölçüde çarpmış, reformlar tarihin tozlu raflarına kaldırılmak zorunda kalmıştır.

Miladı dolan devlet ve siyaset adamları, gözden düşmek şöyle dursun, kah sürgünlere, kah zindanlara, kah idamlara maruz kalmışlardır. Darbeler, mali iflaslar, israflar, bozgunlar, savaşlar, taht mücadeleleri, dar boğazlar, sömürgecilerin oyunları, çağın akıntısına karşı kürek çekmeler, zincirleme felaketleri tetiklemiş, feci derecede kamçılamıştır. İç bütünlük sağlanamayınca dış etkiler sonuç vermiş. Osmanlı İmparatorluğu fırtınaların kol gezdiği karanlık dehlizden sakin ve durulmuş limana bir türlü yanaşamamıştır."

"İnanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır"

Türk milletinin var oluş mücadelesinin karar ve kader duraklarının Tanzimat, Islahat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet olduğunu anlatan Bahçeli, "Yeni bir yönetim ve hukuk sistemi vaaz eden Tanzimat, bunun devamı olan Islahat, bundan mülhem meşrutiyet, hepsinin başarısız olmasıyla tarihin ve talihin parlak bir vetiresi halinde yükselen Cumhuriyet, Türk milletinin var oluş mücadelesinin karar ve kader duraklarıdır.

İktisadi ve içtimai temelleri çürüyen, iradesi ve ifade kudreti çölleşen bir devleti pansuman tedbirlerle hayatta tutmaya çalışmak boşuna bir gayrettir. Dünya siyasi tarihinde buna dair çok sayıda misal verilebilecektir. İnanıyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır. Tarihten çıkardığımız derslerle önümüze bakmazsak geçmişten daha ağır olaylara mahkumiyetimiz mutlak ve mukadder olacaktır. Siyaseti, kavga ve çıkar çatışmalarının merkez üssü haline getirmenin, milli birliği tahrip edip bekayı yok saymanın vahameti hepimize ağır ve acıklı fatura çıkaracaktır" ifadelerini kullandı.  

Mevlüt Hasgül - Fatih Erdoğan

 

 

 

 

 

 

 


 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bartın Bartın’daki feci yangının tanıkları yaşanan dehşeti anlattı Bartın’da 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı yangında şok detaylar ortaya çıkarken, olayın tanıkları ise yaşanan dehşeti anlattı. Bartın’ın Kayadibikavlak Köyü Örencik Mahallesi’nde bulunan tek katlı bir evde saat 20.30 sıralarında kesin sebebi henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Bitişiğindeki eve de sıçrayan yangında Tevfik Çetinbağ hayatını kaybederken, eşi Seher Çetinbağ, ile kardeşi Selim Çetinbağ ağır şekilde yaralandı. Olay yerine itfaiye, jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yaklaşık 2 saat süren çalışmalarının ardından yangın söndürülürken, iki ev de kullanılamaz hale geldi. Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılırken, durumlarının ağır olduğu belirtildi. Boş tüpü itfaiye evden uzaklaştırdı Yangın esnasında Bartın Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, bölgede geniş güvenlik tedbirleri alındı. Yangının tamamen söndürülmesinin ardından nöbetçi savcı ve olay yeri inceleme ekipleri, evin içerisinde, çevresinde detaylı inceleme yaptı. Evin kapısının önündeki boş tüp ise, ekiplerin incelemesinin ardından bir itfaiye eri tarafından kapının önünden alınarak, yola çıkartıldı Faciada şok detaylar Facianın ardından olayla ilgili sır perdesi de aralanmaya başladı. Yanarak ölen Tevfik Çetinbağ’ın yatalak hasta olduğu ve yangından kaçamadığı öğrenildi. Patlama esnasında kocasıyla birlikte evde bulunan Seher Çetinbağ’ın patlamanın hemen ardından yardım istemek için dışarı çıktığı ve kocasının kardeşi olan Selim Çetinbağ ile birlikte yatalak eşini kurtarmak için alevlerin arasına girdiği belirtildi. Alevlerin arasında kalan Seher Çetinbağ ve kaynı Selim Çetinbağ, Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmayı başaramazken, kendileri de ağır bir şekilde yaralandı. "Gaz sızıntısı" iddiası Yapılan ilk incelemelerde, Seher Çetinbağ’ın olaydan birkaç saat önce tüp değişimi yaptığı belirlendi. Dolu tüpü kendisini ocağa monte ettiği ileri sürülen Seher Çetinbağ’ın, yemek yapmak için tüpü açtıktan bir süre sonra tüpten sızan gazın alev aldığı ve patlamanın meydana geldiği tahmin ediliyor. Yangının kesin sebebinin ise itfaiye ve olay yeri inceleme ekiplerinin hazırladığı raporların tamamlanmasının ardından ortaya çıkacağı kaydedildi. Patlama sesine irkildiler Alevlerin kül ettiği evlerin yaklaşık 5 metre uzağındaki evde oturan Belma Çetinbağ ve yengesi Fatma Çetinbağ, o anlarda yaşanan dehşeti anlattı. Yangında amcasını kaybeden ve babası yaralanan Belma Çetinbağ, yemek yerken patlama sesi ile irkildiklerini kaydetti. Patlama sesinin ardından dışarı çıktıklarında ise amcasının kaldığı evin alevlerin arasında kaldığını gördüğünü kaydeden Belma Çetinbağ, “Akşam yemeği yiyorduk. Ben yan evdeki üst kattaydım. Bir yerde bir patlama gibi bir ses oldu. Ben yengeme, soba gibi bir şey patladı dedim. Yengem dışarı çıktı. Ev yanıyor diye bağırmaya başladı. Dışarı çıktım ben de, baktım ahşap ev birden alev almış” dedi. Kurtarmak isterken alevlerin arasında kaldılar Babası ve yengesinin yatalak amcasını kurtarmak için alevlerin sardığı eve girince yaralandığını söyleyen Belma Çetinbağ, “Babamla yengem de, sakat amcamı kurtarmak için eve girmişler ama kurtaramamışlar. Zaten ev bir anda alev aldı. Evde 2 kişi vardı, amcamla yengem vardı. Tüp patlayınca yengem, dışarı çıkıp bizimkileri mi çağırdı, ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Babamla, yengem tekrar amcamı kurtarmak için girmişler içeri. Sonuç olarak ikisi de yandı. Onlar da şu an hastanede. Amcam tamamen yandı. Yengem de yanmış olarak içeriden çıktı. Ambulans hastaneye götürdü. Amcam sakattı, sol tarafı hiç tutmuyordu, yatalaktı, yatağa bağlıydı” diye konuştu. “Yengem büyük ihtimal tüpü tam takamadı” Patlamanın ve yangının tüp değişiminden sonra olduğunu kaydeden Belma Çetinbağ, “Yengemin bu akşam tüpü değiştirdiği söylenmişti. Büyük ihtimal tüpü tak takamadı, çakmağı çakınca öyle patlama oldu. Zaten yengem tüpü yeni değiştirmiş. Büyük ihtimal tüpten oldu. Tüpü tam takamadı herhalde” diye konuştu. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma sesi duydum” Emmi yanıyor diye bağırma sesi üzerine alevlerin arasında kalan amcası Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmaya çalıştığını anlatan Fatma Çetinbağ ise, “Akşam yemeğini yiyorduk, o anda aniden bir dinamit patlaması gibi bir patlama oldu. Ben merdivenden aşağıya inerken baktım emminin evi alev almış. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma duydum. Kurtarmaya çalıştım, camı falan açtım ama kurtaramadık. Bir şey yapamadık, çok üzgünüm. Yemek yaparken mi olmuş bilmiyoruz. Tüp mü patladı bilmiyoruz. Ama akşamüstü, boş tüpü kapının ağzına koydu. Galiba tüpten oldu” diye konuştu. Olay yerinde yapılan incelemelerin tamamlanmasından sonra ise Tevfik Çetinbağ’ın yanan bedeni, ceset torbasına konularak, evden çıkartıldı. Çetinbağ’ın cesedi, evin önüne getirilen tabutun içerisine yerleştirildi. Tabuta konulan Tevfik Çetinbağ’ın cesedi jandarma, itfaiye ekipleri ve vatandaşlar tarafından cenaze aracına taşındı.