POLİTİKA - 11 Mayıs 2019 Cumartesi 13:03

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: 'YSK kararına saygı duymak gerekir'

A
A
A
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: 'YSK kararına saygı duymak gerekir'

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Yüksek Seçim Kurulu kararına kimin hesabına nasıl gelirse değil, Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar verilmişse saygı duymaktan öte yapacak bir şey yoktur" dedi.

Bahçeli, gazetecilerle iftarda bir araya geldi. Bahçeli, gazetecilerle sohbet etti ve gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Bahçeli, YSK’ya yönelik eleştirilerin olduğunu ve dokunulmazlık tartışmasına yönelik olarak, "Türkiye siyasi yönden geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok derin tartışmalara vesile olan bir dönemi yaşamaktadır. Tartışmalar hafifleyeceği yerde yoğunlaşarak devam etmektedir. Türkiye’de seçimler üzerinde her zaman tartışmalar, itirazlar, genel kabul görmeler olur ve bunlar içerisinde Yüksek Seçim Kurulu önemli bir Anayasal kurum olarak kendi statüsü içerisinde değerli hakimlerden oluşmuş yapısıyla değerlendirmelerde bulunur ve bir karara varır. Bu karar hepimiz için geçerlidir. Hepsine saygı duymak gerekmektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun üstünde herhangi bir kurum yoktur. Yeniden tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak bir kurum yoktur. Böyle olunca Yüksek Seçim Kurulu kararına kimin hesabına nasıl gelirse değil, Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar verilmişse saygı duymaktan öte yapacak bir şey yoktur’’ dedi. 

Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM grup toplantısı sırasında hırçın bir uslüpla, gergin bir bakışla tartışma açtığını belirterek, "Yüksek Seçim Kurulu’nun 11 üyesi vardır. Eğer kurum olarak suçlamak istiyorsanız, 7-4 şeklinde değerlendirme yerine Yüksek Seçim Kurulu’nu kurum olarak alıp, içinden herhangi birini ayırt etmeksizin güzel bir dille eleştiri yapmak varken, böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik" şeklinde konuştu. 

Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Dokunulmazlığın kaldırılması talebi kendisinden gelirse, yani ‘Ben bu kadar cesurca, hukuk, adalet ışığında inandıklarımı söylüyor, her türlü kelimeyi de kullanabiliyorum ama böyle bir durumda dokunulmazlık zırhına bürünmek istemiyorum. Onun için dokunulmazlığımın kaldırılmasından yanayım’ şeklinde bir teklif gelirse, bu teklife ilk müspet tepkiyi benim vereceğimi söyledim. Yani böyle bir dokunulmazlığın kaldırılması konusundaki isteğinize hemen ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dokunulmazlığın kaldırılması yolunda ilk oylamayı yapabileceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, karıştırıcı, kırıcı bir konuşmayı yapan kişi, dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır, tartışmayı bu boyutuyla Türkiye’nin gündemine getirirken aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşımış olmalıdır." 

Bahçeli, İstanbul seçimlerine ilişkin olarak ‘hemşehricilik’ ifadesine ilişkin sorusuna, "Bize göre zillet ittifakının adayı ile Cumhur ittifakı adayı İstanbul’da Belediye Başkanlığı seçimi için çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin adayı da yoktur, aday çıkarma şansı da yoktur. Cumhur ittifaklı anlayışında hareket ederek, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin öngördüğü bir evvelki seçime katılmış, Türkiye’de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluklar üstlenmiş şahsın seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi bir katkı sağlamak düşüncesindedir. İstanbul’da yaşayan 16 milyon insanın hemşehrileri hep Anadolu’dadır. Adalet ve Kalkınma Partisi kendi adayının Cumhur ittifakının anlayışıyla yarıştığı bir ortamda nasıl bir strateji ortaya koyuyorsa, Milliyetçi hareket Partisi bu anlayış çerçevesinde katkı sağlayacaktır. Onun ötesinde Anadolu’da siyaseten netice aldığımız illerimiz vardır. O zaman hemşehrilik ruhunu harekete geçirmek suretiyle bu katkıyı sağlayabileceğimiz inancını düşünerek, 15 ilimizi, 250 binden fazla İstanbul’da hemşehrisi bulunan ilimizi esas alarak bir çalışma başlatmayı uygun bulduk. Bununla ilgili ilk olarak 250 bin ve yukarısında İstanbul’da oyu olduğuna inandığımız ilimizin değerli başkanlarını davet etmek suretiyle kendileriyle istişare ettik. Şimdi de bu çalışmayı devam ettirebilecek gerekli görevlendirmeleri yapıyoruz. İstanbul birinci bölgede bir arkadaşımız Başkanlık Divanı olarak sorumluluk üstlenecek, ikinci bölgede bir arkadaşımız Başkanlık Divanı olarak sorumluluk üstlenecek, aynı şey üçüncü bölge içinde geçerli olacak. Bütün bu sorumlulukların üstünde İstanbul milletvekili ve Başkanlık Divanı üyesi olması sebebiyle de Semih Yalçın beyefendiyi Genel Koordinatör şeklinde ortaya koyacağız. Önümüzdeki günlerde ikinci bir 15 ilimiz ile görüşeceğiz. 130-135 bin oy potansiyeli olan çoğunluğu doğu ve güneydoğu illerimiz orada olacak. İl Başkanlarımızı davet edeceğiz. Onlara da yüz yüze mahalli idareler seç.imini, mahalli iradeler seçiminin niye iptal edildiğini, bu iptal edilmesi sonrasında ve öncesinde nelerin olduğunu anlatarak, onları aydınlatma görevini sürdürecektir" ifadelerini kullandı. 

CHP’nin aynı zarfa bütün oy pusulalarının konmasına ilişkin soruya Bahçeli, "Bize dört pusula verdiler, bir de zarf verdiler. Zarfları kullanırken, ben itiraz etmedim. Tartışma 39 Belediye’nin 25’ini Cumhur ittifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz. Mazbatayı alı almaması noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz. Mazbatanın verilmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. 28 bin oydan 13 bin oya düşünce şikayetler, şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 39 ilçede sadece Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının neden böyle olduğu hesap ediliyor. 28 binden 13 bine düşüyorsa, buralarda bir şeyler var. Hiç kimse oyların bu kadar düşmesi üzerine konuşacağı yerde, dört tane pusula var. ‘Hepsi iptal edilmelidir’ diyorlar. Bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye’yi sürüklemenin gereği yok" diye konuştu. 

‘Her şey çok güzel olacak’ sloganına ilişkin soruya Bahçeli, "Güroymak’a giderken, Norşin isim değişikliğini ifade eden ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen bir eski Cumhurbaşkanı var. FETÖ’cüler, PKK’cılar var. ‘Her şey kötü olacak’ diye siyasi zafer beklenemez. Slogan çok yanlış" şeklinde konuştu. 

Cumhur ittifakının sloganına ilişkin soruya Bahçeli, ‘’Bana sorarsanız, ‘Bu kadar gürleyen havada, yağmur bereket varken, yıldırımlar çaksın" dedi. 

PKK terörist başının avukatlarıyla görüşerek, terörist başının mesajının 6 Mayıs tarihinde yayınlanmasına ve bunun AK Parti’nin Kürt oylarına talip olduğu yorumlarına ilişkin soruya Bahçeli, "HDP seçmeniyle Kürt kökenli kardeşlerimizi birbirine karıştırmamak lazım. Yorumu o şekliyle ele aldığımız vakit, sanki HDP’nin oylarının hepsi Cumhur ittifakına kanalize edebilecek bir taviz politikası takip ediliyor gibi anlayış ortaya çıkar, bu doğru değildir. Bu bir talep meselesidir. Avukatıyla uzun yıllar görüşememenin ısrarlı bir şeklidir. Bir hanımefendi milletvekilinin cezaevinde 160 günden beri ölüm orucu tutmuş olmasındandır. Böyle bir durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün. Yani görüşmese dahi bunlar Kandil’den haberleşiyorlar zaten. Bunu büyüterek farklı noktalara getirerek hele hele PKK onun YPG’siyle onun HDP’siyle işbirliği yapıp seçim kazanma sevdasına kapılanlar ağızlarına böyle bir görüşmeyi almamaları lazım. Ağızlarına almaları gereken görüşme yattaki görüşmeler olmalıdır" ifadelerini kullandı. 

İmamoğlu’na ilişkin olarak bir lider doğuyor tanımlamalarının yapılmasına ilişkin soruya Bahçeli, ‘’Üç defa kınıyorum tabirini kullanarak lider doğmaz. Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım. Emek ister. Halkın kabulünü ister. sevgi, saygı ister. Onlar daha oluşmadan bir seçim döneminde birden parlatmalarla lider doğmaz. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu beyle bu arkadaşı mukayese ettiğiniz vakit Kemal Kılıçdaroğlu’nun heyecanı, tecrübesi, 8 yıllık birikimi, ısrarlı davranışı üste gelir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Sandığa gitmeyen seçmen ilgili olarak Bahçeli, "Sandığa gitmeyenleri sandığa getirmek gerekir. Hele hele Türkiye’nin böyle hayati döneminde, seçimin çok fazla anlamlar taşıyacağı ortamda vatandaşlık görevini yerine getirmeyeni fazla dikkate almamak lazım. Böyle bir dönemde sandığa gidemeyecekse nereye gidecek bu insanlar! İşi gücü bırakıp sandığa gitmeli, vatandaşlık görevini yapmalı, gönlünden hangi parti geçiyorsa ona oy versin ama sandığa gitsin. Sandıktaki tartışmaları Avrupa’da ABD’de tartışılır duruma getirmek doğru değil. ABD Türkiye’deki siyasete not alıyor ne demek bu? Türkiye demokrasiyle ilgili mücadelesini verirken ABD emperyalist güç olarak oyunun içinde mi yoksa Türkiye’de öğretmenliğe mi soyundu. Not alıp da ne yapacak kaç verecek Türkiye’ye 5’in altında verecekse zaten başka şey düşünüyor demektir. 5’in üstündeyse sınıf geçmeyle ilgili bir nottur o. Ona da kimsenin itirazı olmaz’’ dedi.

Hayri Kozak açıklaması

Galatasaray divan toplantısında Hayri Kozak, açık açık Ekrem İmamoğlu’na desteğini deklare etmesine ilişkin soruya Bahçeli, "Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin. Yani çok sayıda taraftarı bulunan spor kulübünü bir kişi bu şekilde istismar edemesin bir eksik kalsın bana göre Galatasaray" ifadelerini kullandı.

"Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem"


Cem Yılmaz ile ilgili soruya Bahçeli, "Ben ise onu görünce önce bir elbiseni değiştir derim. Kravat tak, hatta takma başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49’u sevebilirsin ama yüzde 51’e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem" diye konuştu.

Beka konusu 

Seçimlerde Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 50’nin altına düşme ihtimaline yönelik soruya Bahçeli, ‘’Doğmadan getirenler var dolayısıyla Allah muhafaza öyle bir sonuç alındığı takdirde çok kişi gece gündüz tekrar edecektir. Biz de böyle bir doğuma müsaade etmemek için 52’nin yukarısını düşünmemiz gerekiyor. Yoksa istismarı çok olur. Fransa’sı karışıyor Almanya’sı, İngiltere’si, ABD’si karışıyor’’ şeklinde konuştu.
Beka sorununa yönelik soruya Bahçeli, ‘Beka konusunu gündeme taşıdığımız andan itibaren böyle bir sorunun olmadığını iddia edenler vardı. 31 Mart’tan 6 Mayıs’a kadarki süre içinde görülen odur ki beka sorunu hala kuvvetle devam ediyor, Türkiye’nin de önemli bir sorunu olarak karşımızda duruyor. Bunun için beka konusu belki o kadar tarif edilmese de anlamı büyüktür’’ ifadelerini kullandı. 

TÜSİAD’ın İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının ardından açıklama yapmasına ilişkin Bahçeli, "Türkiye’nin önemli siyasi krizler yaşadığı ortamda bekleyip bekleyip siyasi krizi tahrik edici konuşmayı TÜSİAD alışkanlık haline getirmiştir. Başkanları kim olursa olsun bu gelenek devam ediyor. TÜSİAD’ın söylemini doğru bulmuyorum. Kendilerine bir tek soru soruyorum: TÜSİAD önemli işadamlarının oluşturmuş olduğu bir kurumdur. Çok çalışmış, değerli bilim insanlarını yanına almıştır, araştırmalar yapmıştır. Temel sloganları vardır. “Mutlaka bir yapısal reforma ihtiyaç var” demişler ve yapılan reformlarla ilgili çok da eserler ortaya koymuşlardır. Ben Parti Genel başkanı olarak hükümette olduğumuz süreçte TÜSİAD’ın bu eserlerini yakından takip ettim. Bir tek sorum var kendilerine; hangi iktidar gelirse gelsin bu yapısal reformlarının kitapçığını verdiler. Ziyaret ettiler, o yöneticileri kendileri çağırıp akıllarınca imtihan da ettiler. Fakat bugüne kadar o yapısal reform tekliflerinden hangisi kabul gördü, hangisinden sonuç aldılar. Onun için bu tür ana kuruluşlar, katma değer ve üretim oluşturan kuruluşlar siyaseti çok erken yorumlamaya kalkmasın. Şimdi bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor. Ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD’ı halk da kabul etmiyor. Alternatifleri de doğmuştur, onlar ilerde ne yapar onu bilemiyorum. TÜSİAD’ın yerine birçok kavramlar üreten, alfabedeki 29 harfi kullanan iş adamları seviyesi de doğmuştur" dedi.  

Ahmet Umur Öztürk
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ali Koç: "İsteğimiz, TFF seçimlerinin haziran ayı başında olması" Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, TFF seçimlerinin haziran ayı başında yapılmasının uygun olduğunu belirtirken, kulüplerin ortak düşüncesinin yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılmasının daha iyi olacağını aktardı. Kulüpler Birliği Vakfının Maslak’ta bulunan binasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, 18 Temmuz’da yapılacağı açıklanan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimli genel kurulunun, tarihinin değiştirilmesinin tek gündem maddesi olduğunu dile getirdi. Koç, "Türk futbolunun menfaati için seçimlerin en kısa zamanda yapılması. Bunun için muhtelif yöntemler var. Hukuken bunun iki yöntemi var. İmza toplamayla seçime gidersek en erken haziran ayının üçüncü haftasında seçim oluyor. Ama bizim istediğimiz haziran ayının başında olması. Bunun için de Türkiye Futbol Federasyonunun alacağı kararla mümkün. 18 Temmuz’un, yeni sezon yapılanması ve yeni gelecek başkanın elini kolunu bağlaması açısından uygun olmayacağını düşünüyoruz. Bu konuda fikir birliği var. Diyalogla yapalım, diyalog ve imzayla yapalım, imzayla zaten yapmak zorundalar gibi değişik düşünceler var. Burada mutabık kalınan konu, seçimlerin en kısa tarih olan haziran ayı başında olması. TFF’nin iradesiyle yapılacak seçimin en çabuk yapılma takvimi 22 gün. Bugünden hareket edersek mevcut sezonun bitiminde seçimlerin yapılması söz konusu. Yeni gelecek federasyonun önünün daha açık olacağını düşünüyoruz. kulüpler Birliği olarak ortak hareket etme kararı aldık. Haziran ayı için seçim isteyeceğiz. Bir heyet oluşturduk. Bu heyet, TFF’yi ziyaret ederek aldığımız kararları, duygu ve düşünceleri kendilerine aktarıp, erken seçimi neden talep ettiğimizi anlatacaklar. Bu arada imza toplama süreci de devam edecek. Arada bayram olmasaydı imzalar çoktan toplanmıştı" şeklinde konuştu. "TFF yöneticilerinin kulüpleri arayarak destek konuşmaları yapmalarını yadırgadık" Toplantıda hemfikir oldukları konunun seçimlerin erken yapılması kararı olduğunu belirten Koç, şunları söyledi: "Aramızda bir konudan rahatsız olan kulüplerimiz var. İsim vermeyeceğim ama TFF yöneticilerinden bazılarının özellikle alt lig kulüplerini arayarak menfaat ve maddi anlamda destek konuşmaları yapmalarını son derece yadırgadık. TFF’nin bir yönetim kurulu üyesinin kulüpleri arayarak bu nebze kulüpleri arayarak ’imza vermeyin’ demelerini sizlerin önünde açıklamak istedik. Doğru olanı, bu arkadaşın istifa etmesidir. Burada şu anda 14 kulüp var, 6 kulüp toplantıya katılamadı. Ama net bir şekilde hepimizin tek vücut olduğu konu haziran başında seçimin yapılması. İnşallah arzuladığımız noktaya hep beraber gelebiliriz. Şayet federasyonumuz bu yönde hareket etmeyi kabul etmediği takdirde biz ikinci alternatifi elimizde tutacağız. O da birkaç gün içinde tamamlanacaktır. İmza verenler, vermeyenler diye bir ayrıştırma aramızda yok. Hepimiz bir an önce erken seçim yapılmasını istiyoruz. Burada en memnun olduğumuz konu, bir an evvel seçimin yapılması." "Genel kanı mevcut başkanın aday olmayacağı, olmasının da yanlış olduğu yönünde" TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin yapılacak seçimli genel kurulda aday olup olmayacağıyla ilgili de konuşan Ali Koç, "Mevcut başkanın aday olup olmayacağı da kafa karışıklığı konusu oldu. Bazı kulüplerde aday olacağı, bazı kulüplerde aday olmayacağı bilgisi var. Bizim anladığımız aday olmayacağı yönünde. Ancak çoğumuzun düşüncesi, yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılması daha iyi olur" ifadelerini kullandı. "Geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" Diyalog konusunda bazı başkanların hemfikir olduğunu belirten Koç, yayın ihalesiyle ilgili de sorulan soruya yanıt vererek, "9 kişilik bir komite var. Orada Dursun Özbek var, Göksel Gümüşdağ var, ben varım. Bizler ana parametreleri onaylamıştık, detaylar kalmıştı. Sonrasında da rekabet kuruluna gidecekti. Son yaptığımız sorgulamada rekabet kurulu tarafından onaylandığının bilgisi geldi. Dursun Başkan gibi düşünen başka başkanlar da var. Diyalog kanallarını açık tutup orada belirleyeceğimiz 4 arkadaşımızla ikna sürecini hayata geçirmek istiyoruz. Daha şık ve zarif yöntem olduğu için bunu tercih ediyoruz. İkna yönetimi meyve vermediği takdirde diğer cephanenin cebimizde olmasını istediğimiz için imza sürecini devam ettiriyoruz. Net sayı vermeyeceğim şu anda ama arefe günü 100’e yakın imzaya geldik. Söz veren, bayramdan sonra imza vereceğini belirtenlerle sayı 200’ü buluyor. Burada hatırı sayılır sayıda başkanların düşüncesi de, bundan sonrasının doğru kurgulanması, çok adaylı bir seçim olması, futbolun içinden gelen insanlar tarafından çok adaylı seçimle federasyonun belirlenmesi. Bundan sonrasını kurgulamazsak, geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" diye konuştu. Ali Koç, yabancı sayısı ve Türkiye Kupası formatıyla ilgili, "Her iki konuda da bizlerle ciddi istişareler ve toplantılar sonrasında karar alındı. Kulüplere rağmen alınan bir karar değil. Yeni gelecek yönetimin de bunu devam ettireceğini düşünüyoruz. Bizim buna karşı herhangi bir düşüncemiz yok, beraber alınmış bir karardır" değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon mesajı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bir Ramazan-ı Şerif’in, bayramın geride bırakıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmet, bereket ve yardımlaşma ayı olan ramazanın manevi iklimini en güzel şekilde teneffüs etmek için gayret gösterdiklerini belirtti. Ramazan Bayramı’nı da ruhuna uygun şekilde, kırgınlıkların giderildiği, birlik ve beraberliğin perçinlendiği bir kardeşlik şölenine dönüştürüldüklerini söyleyen Erdoğan, İdari izinle 9 güne çıkan bayram tatili boyunca tüm Türkiye genelinde ciddi insan ve araç trafiğinin yaşandığını ifade ederek, "Kara, hava ve demir yollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk” diye konuştu. Sadece Osmangazi Köprüsü’nden 5-14 Nisan arasında geçen araç sayısının 941 bini aştığını ifade eden Erdoğan, "İstanbul Havalimanında 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcuyla 2024’ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek hızlı trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir. Kamu-özel işbirliğiyle devletin kasasından tek kuruş çıkmadan hayata geçirdiğimiz projelerimizin milletimizin hayatını kolaylaştırma yanında ülkemiz ekonomisine de katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaptı. Çalışma, Turizm ve İçişleri Bakanlıkları vasıtasıyla tedbir ve denetimleri yoğunlaştıracaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramın üçüncü günü Antalya’da meydana gelen teleferik kazasıyla herkesin yüreklerinin dağlandığını söyledi. Erdoğan, 1 vatandaşın yaşamını yitirdiği, 17’sinin yaralandığı elim kazada 174 insanın kabinlerde saatlerce mahsur kaldığını, AFAD ve Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere devletin birimlerinin yoğun gayretleri neticesinde 23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşın burunları kanamadan kurtarıldığını kaydetti. Kurtarma çalışmalarını gece gündüz demeden büyük bir titizlikle sürdüren 2 bin 200’den fazla personelin her birine teşekkür eden Erdoğan, kurtarılan vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti, yaralılara acil şifalar diledi. "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük" Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ve sorumluluğu olanlara dair yargının süratle harekete geçtiğini, bilirkişi oluşturularak bir ön rapor hazırladığını vurgulayan Erdoğan, soruşturma kapsamında bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında yer aldığı 5 kişinin tutuklandığını, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildiğini belirtti. Ana muhalefet partisi yöneticileri ve medya organlarının daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabalarının olduğunu kaydeden Erdoğan, "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak, rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk ve adalet adına Van’a koşanlar, Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda iki yüzlülüktür” dedi. Hiç kimsenin siyasi kimliğini öne sürerek, sorumluları adaletten kaçıramayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem Antalya’daki hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız” dedi. "31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır" Yüksek Seçim Kurulunun 2 Ocak tarihli açıklamasıyla başlayan 31 Mart Mahalli İdareler seçim maratonunun suhuletle tamamlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin huzur içinde, en ufak bir şaibeye mahal vermeden neticelenmesinin demokrasinin kazanç hanesine yazıldığını bildirdi. Erdoğan,” Bu başarı tablosunun oluşmasında hizmeti geçen her kademedeki kamu görevlilerini ve siyasi partilerimizi tekrar tebrik ediyorum" dedi. Milletin takdiriyle göreve gelen belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlara muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, "Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle, kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Burada bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan ’son seçim’ propagandasının 31 Mart’la beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, tüm menfi kampanyalara rağmen, bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki 18’inci demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır” ifadelerini kullandı. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisinin, bu seçim sürecinin en büyük galibi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum” açıklamasını yaptı. Hükümet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasinin standartlarını yükseltmeye devam edeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iradenin yakın zamandaki en net tezahürünün bugün 7’nci yıl dönümü idrak edilen 16 Nisan 2017’deki Anayasa Değişikliği halk oylaması olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin, bu halk oylamasıyla yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya nihai noktayı koyduğunu, yönetim modeli tercihini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana kullandığını belirten Erdoğan, "16 Nisan halk oylaması, modern dönem siyasi tarihimizin en büyük milli irade devrimlerinden biri olarak demokrasi mücadelemizde yerini almıştır. 14-28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun, eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum” dedi. Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında kendilerinin de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyacağını belirten Erdoğan, Türkiye’nin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kaldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Kovid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkesin ciddi sıkıntılar yaşadığını kaydetti. "Ekonomideki yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz" Yakın çevredeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle olumsuzlukların yansımalarının Türkiye’de de hissedildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritasına sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını dile getirdi. Geçen sene uygulamaya koydukları Orta Vadeli Programın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 yılını yüzde 4,5’lik büyüme oranıyla kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11’inci ekonomisiyiz. 2024’ün ilk çeyreğine ait veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi” dedi. Mart ayı ihracatının ise 22 milyar 578 milyon doları bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamla en yüksek 3’üncü mart ayı ihracat değerine ulaşıldığını söyledi. İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendinin devam ettiğini kaydeden Erdoğan, "İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75’i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4’e yaklaşacağına inanıyoruz” açıklamasını yaptı. Özellikle istihdam piyasasının güçlü bir ivme gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştığını İşsizlik oranını ise yüzde 8,7 olarak gerçekleştiğini açıkladı. "Enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz" Tüm dünya gibi Türkiye’nin de temel sorununun hayat pahalılığıyla katmerleşen enflasyon baskısı olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız. Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik.” “Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da iyi göreceğiz" diyen Erdoğan, yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini beklediklerinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uygulanan politikaların etkisiyle cari açıkta daralmanın başladığını söyleyerek, “Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti. Olağanüstü bir durum olmaması halinde sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça inşallah bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizle uzun yıllar sonra bu sektörde ilk defa özgüven kazandık. Bayramın ikinci günü Gabar’daki petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. 2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari’deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı. "Böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" İsrail’e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hakikate rağmen hükümetin haksız ve buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kaldığını söyledi. "Özellikle böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" diyen Erdoğan,”Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek hiç bir malzemenin satışına izin vermemiştir” dedi. İran-İsrail gerilimi ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, "İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni çiğneyerek Şam’daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Bir kaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Öncelikle kınanması gereken Netanyahu’nun ta kendisidir. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir. Türkiye olarak özellikle son 2 gündür Gazze’deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık. Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Gazze’de zulüm ve soykırım durmadıkça bölgemizin yeni gerilimlere gebe olduğu açıktır” şeklinde konuştu. Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısı 185’e çıktı Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısının 185’e çıktığını söyleyen Erdoğan, "İHA ve SİHA’lar kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu. 2012’den bugüne kadar toplam 50 ülkeyle 770 adet insansız hava aracı için sözleşme imzaladık. Sadece 2023 yılı İHA ihracatımızın toplam tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan fazla ülkeye yüksek kaliteli hafif silahlar ve tabanca ihraç ediyor. Geçtiğimiz Şubat ayında beşinci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. KIZILELMA ve ANKA-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz. Bundan on sene, on beş sene, yirmi sene önce tohumlarını serptiğimiz projelerin hamdolsun bugün meyvelerini toplamaya başladık. Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerini ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikâyesi vardır. Zihni sömürge hâline getirilmiş beşinci kol elemanları yerli ve millî firmalarımıza ülkemizin yüz akı teknoloji projelerine saldırarak iplerini ellerinde tutanlara karşı diyet borçlarını ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor, sahip çıkıyor, müfterilerin gönüllü avukatlığını üstleniyor. Savunma şirketlerimize yönelik bu hayâsız akınlar karşısında elbette biz teslim olmayacak, asla geri adım atmayacağız. Terör örgütlerine nefes aldırmayan, güvenlik güçlerimizin eli, kolu, gözü olan, Türkiye’nin itibarını ve nüfuz alanını artıran, Türk ekonomisine katma değer üreten, hasılı her alanda iftihar vesilemiz olan şirketlerimizin yanında olmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden mücadele edeceğiz” açıklamasını yaptı.