GÜNDEM - 27 Kasım 2020 Cuma 14:28

Onlar artık hayvanların bir numaralı koruyucusu

A
A
A
Onlar artık hayvanların bir numaralı koruyucusu

Mersin’de İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde kurulan Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Büro Amirliğinde görevli 3 polis memuru, artık hayvanların bir numaralı koruyucusu oldu. Gün boyu gerçekleştirdikleri denetimler ve gelen ihbarlarla can dost hayvanları korumak için canla başla çaba harcayan polisler, işkence, eziyet, kötü muamelenin önüne geçmenin yanı sıra hastalanan, kazada yaralanan her hayvanın da imdadına koşuyor.

İçişleri Bakanlığı tarafından hayvan haklarının korunması için emniyet ve jandarma bünyesinde kurulan Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Şube Müdürlüğü ekipleri, yaklaşık 4 aydır görevde. Ankara’da aldıkları eğitimin ardından 81 ilde temmuz ayı ortalarında göreve başlayan 260 polisten 3’ü de Mersin’de hayvanların hakları için mücadele ediyor.

Mersin Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü bünyesinde 20 Temmuz’da kurulan Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Büro Amirliğine gönüllü olarak geçen polisler Murat Emre Doğan, Tuncel Ağba ve Hakan Yavuz, hayvanlarla ilgili her türlü olaya müdahale ederek, can dostların hakları olan yaşam koşullarını sağlamak için çaba harcıyor. Kendilerine tahsis edilen özel araçla Mersin’i karış karış gezen hayvan dostu 3 polis memuru, hayvan ihlalleri, hayvanlara yapılan eziyetler, işkenceler ve kötü davranışları engellemek için mücadele ediyor. Denetimlerinde vatandaşları hem uyaran hem bilgilendiren polisler, gelen ihbarları da anında değerlendirerek, zor durumda olan hayvanların yardımına koşuyor, sokak hayvanlarını gönüllü olarak besliyor.
Bugüne kadar birçok hayvana dokunan ekip, dere kenarında biri ölmek üzere olan 3 ata, araca bağlanmış halde sürüklenen gebe bir eşeğe, açlıktan Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü bahçesine düşen bir baykuşa, cinsel istismara uğrayan bir köpeğe müdahale ederek yeniden yaşama bağlanmalarını sağladı.

Onlar artık hayvanların bir numaralı koruyucusu

“Görevimizi hakkıyla yapmaya çalışıyoruz”
Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Büro Amiri 30 yaşındaki Murat Emre Doğan, görevleri ve bugüne kadar yaptıkları çalışmalarla ilgili İHA muhabirine açıklama yaptı. Ziraat mühendisliği mezunu ve aynı zamanda laborant veteriner sağlık teknikerliği öğrencisi olan Büro Amiri Doğan, birlikte çalıştığı diğer iki arkadaşının da orman mühendisliği ve coğrafya öğretmenliğinden mezun olduklarını söyledi. Çevreyle yakından ilgili olduklarını belirten Doğan, “Çevreye duyarlılığımız fazla olduğu ve hayvanlara karşı duyarlı olduğumuz için bu birimin açılmasından hem mutluluk duyduk hem severek yapabileceğimiz bir iş olduğunu düşündüğümüz için birime başvuru yaptık. Şu anda da hakkıyla yapmaya çalışıyoruz” dedi.

“Amacımız, hayvana yönelik işkencelerin azaltılması”
Hayvana yönelik şiddetin özellikle sosyal medyada çok fazla yankı bulduğunu, vatandaşların da hayvana yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çabaların yetersiz olduğunu düşündüklerini dile getiren Doğan, “Birimimizin kurulmasındaki temel amaç da hayvana yönelik işkencelerin azaltılması, ıstırapların önlenmesi, refah seviyesi içinde yaşayabilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması ile gerekli adli ve idari işlemlerin birimimiz tarafından yürütülmesi. Hayvana yönelik işkence, aç, susuz bırakma, sokağa atma veya uzun süre güneş altında bırakma, trafikte hayvana çarpıp kaçma gibi konularla ilgili işlemleri yürütüyoruz. Aynı zamanda pitbull, dogo, japanese, toso gibi tehlike arz eden hayvanlara el koyma ve sahiplerine idari para cezası yazma işlemlerini yapıyoruz. Bugüne kadar toplam 13 şahsa 17 idari işlem yaptık ve 100 bin lira civarında para cezası uyguladık” diye konuştu.

Onlar artık hayvanların bir numaralı koruyucusu

“HAYDİ uygulamamızdan bugüne kadar yaklaşık 350 ihbar aldık”
Hayvan Durum İzleme (HAYDİ) uygulamasını da anlatan Doğan, vatandaşların bunu mobil uygulaması olarak telefonlarına indirebildiklerini söyledi. “Bu uygulamamızdan şimdiye kadar yaklaşık 350 ihbar aldık” diyen Doğan, bir o kadar da 155 üzerinden gelen ihbarlar olduğunu anlattı. Doğan, “Vatandaşlarımız HAYDİ uygulamasını indirdikten sonra video veya fotoğrafla ihbarlarda bulunabiliyorlar. İhbarlar kayıtlı kaldığı için fotoğraflı veya videolu ihbarlara müdahale etmemiz daha etkin oluyor. Bu konuda kesinlikle uygulamayı indirmelerini öneriyoruz. Vatandaşlarımızı mağdur etmeden tüm ihbarlara gidiyoruz” ifadelerini kullandı.
Birimlerinin bir de maskotu olduğunu belirten Doğan, bir hafta önce sokağa atılmış vaziyette buldukları minik tavşanın da artık ailelerinin bir bireyi olduğunu vurguladı.

“Vatandaşlarımızdan aldığımız tepkiler bizi mutlu ediyor. Daha fazla çalışmak istiyoruz”
Vatandaşların kendilerini gördüklerinde önce şaşırdıklarını, daha sonra da hayvanlar adına sevindiklerini dile getiren Doğan, “Vatandaşlardan aldığımız tepkiler gayet güzel, bizi mutlu ediyor. Bundan dolayı daha fazla çalışmak istiyoruz. Özellikle pandemi nedeniyle vatandaşlara çok fazla ulaşamadığımız yerler oluyor. Bununla alakalı da yerel hayvan koruma görevlileri, mahalli idareler ya da belediye görevlileri ile işbirliği içinde çalışıyoruz” dedi.

“Çok sevdik”
Gönüllü olarak birime geçen 25 yaşındaki Tuncel Ağba da hayvan sevgisinin çok farklı bir duygu olduğunu söyledi. Ağba, “Görevi çok sevdik, çünkü özellikle kediler, köpekler bizim hep iç içe olduğumuz hayvanlar. Sivilken gördüğümüz, vicdanımızı sızlatan zor durumdaki hayvanlara artık hızla müdahale edebiliyoruz” diye konuştu.

“Aracımız özel olarak tasarlandı”
Birimin özellikle hayvansever ve çevreci polislerden oluşturulduğunu ifade eden 30 yaşındaki Hakan Yavuz ise birime tahsis edilen aracın da özel olarak dizayn edildiğini belirterek, şunları söyledi:
“Aracımız arazi şartlarına daha uygun. Ayrıca hayvan taşıma özelliği de var. Özellikle yaralı, bakıma muhtaç hayvanlar olduğunda acil müdahalede aracımızı kullanıyoruz. Özel aparatlarımız var, ayrıca arka kısımda havalandırma sistemi var. Hayvanın hem stres olmaması hem havasız kalmaması için özel olarak tasarlanmış bir araç.”

Kıymet Gökçe-Koray Ünlü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Venedik Bienali’nde Türkiye güncel sanatı ilgi görüyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, 20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin ön izlemesi 17, 18 ve 19 Nisan’da gerçekleşti. Bu yılki teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olan bienale çok sayıda seçkin isim katıldı. Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, İKSV koordinasyonunda, Dışişleri Bakanlığı himayesinde ve Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Türkiye Pavyonu, 21 destekçinin katkılarıyla Venedik Bienali’nin iki ana sergi alanından biri olan Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen mekânda yer alıyor. Adriano Pedrosa küratörlüğünde 20 Nisan-24 Kasım 2024 arasında (17, 18 ve 19 Nisan’da ön izleme) gerçekleştirilen Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nin teması “Foreigners Everywhere / Yabancılar Her Yerde” olarak açıklandı. 2022-2024 Danışma Kurulu’nda Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Öğretim Üyesi Nilüfer Ergin Doğruer, sanatçı İnci Eviner, küratör ve Fiorucci Art Trust Direktörü Milovan Farronato ve Sanat Dünyamız dergisi editörü, sanat yazarı Fisun Yalçınkaya yer alıyor. Seçkin isimler katıldı Dünyaca ünlü bu sanat etkinliğini takip eden pek çok seçkin isim bulunuyor. Kain Yapı A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Kain, “ Venedik Bienali’nde, Türkiye Pavyonu’nda Türkiye’deki güncel sanatın önde gelen isimlerinin muhteşem eserlerinin sergilendiğini görmek büyük gurur” dedi. Kain, “Dünyanın en önemli koleksiyonerleri ve sanatın gerçek anlamını bilenlerle birlikte burada bulunmak çok heyecan verici. Ayrıca ülkemizin de sanata ve sanatçılara yatırımının gün geçtikçe arttığını görmek de çok güzel. Benim için sanat, hayatımda önemli bir yer kaplıyor. Bu sebeple burada olduğum için çok mutluyum” diye ekledi.
İstanbul "Kitap okuma alışkanlığını arttırmamız gerekiyor" Yazar Selcan Gür, Moderatör Mehmet Cemil eşliğinde yeni kitabı Plaza Sufisi’ni okuyucularına sundu. Söyleşi gerçekleştiren ikili kitap hakkında dinleyicilere bilgiler verdi. Yazar Gür ayrıca kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerektiğine dikkat çekti. Yazar Selcan Gür’ün, kişisel gelişim, felsefe, psikoloji ve tasavvuf ile harmanlanan “Plaza Sufisi” adlı kitabını bir söyleşi ile dinleyicilerine tanıttı. Ayrıca Gür günümüzde sosyal medya kullanımının artmasıyla kitap okuma oranlarının düştüğünü belirtti. Kitap okumanın insanı rahatlattığını ve düzgün düşünmeye teşvik ettiğini belirten Gür insanın kendini tanıması ve bulması için kitap okumanın önemli olduğunu belirtti. “Haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı seçmeliyiz” Kitabı 3 yılda tamamladığını belirten Yazar Selcan Gür, “Bu kitabı yazma sürecim yaklaşık 3 yıl sürdü. Pandemi döneminde tasavvuf ile ilgili kitaplar okumaya başlamıştım. Pandemi döneminde hepimiz hayatımızı sorguladık. Hayatımızın ne kadar değerli olduğunu sorguladık. Günümüzde insanların bir mutsuzluk ve anlam krizi var. Depresyon oranları giderek artıyor. Yapılan araştırmalara göre geçmiş dönemde depresyona girme yaşı 29’lardayken şimdi 15 yaşlara kadar düştü. Depresyon oranları da tüm toplumlarda artmaya başladı. Bunun sebebi hem bir anlam krizi ve mutluluğu sürekli hazlar ve tüketim peşinde koşarak elde etme yanılgımız. Ben bu kitapta plaza ve sufi terimlerine yer vermemin amacı plaza günümüz insanını temsil ediyor. Metropollerde yaşayan betonlar arasına sıkışmış plaza insanını. Sufi de bildiğiniz gibi tasavvuf öğretisini temsil ediyor. Tasavvuf öğretisi günümüz insanına ne vadedebilir. Kitabımda Pozitif psikoloji ile tasavvuf öğretisinin buluştuğu yerler nelerdir, mutluluğu yanlış mı tarif ediyoruz, haz ve tüketim peşinde koşmak yerine anlamlı bir hayat yaşamayı önceliklersek bu bize neler kazandırır bu soruların cevaplarını aradık” dedi. “Kitap okumayı arttırmamız gerekiyor” Kitap okuma alışkanlığının artması gerektiğini belirten Yazar Gür, “Yapılan araştırmalar gösteriyor ki sosyal medyada çok fazla zaman geçirmek haset duygumuzu tetikliyor. Haset duygumuz tetiklenince depresyona girme eğilimimiz artıyor. Günümüzde çoğumuz sosyal medyada ve ekran karşısında videolar izleyerek vakit geçirdiğimiz için bu bizi olumsuz yönde etkiliyor, bencilliğimiz artıyor, gereksiz tüketime yönleniyoruz. Bu anlamda kitaplara daha çok ihtiyacımız var. Yine araştırmalar gösteriyor ki sosyal medya ile aramıza mesafe koyduğumuzda en azından zaman zaman ara verdiğimizde tekrardan olumlu duygularımız uyanıyor. Kendimizi bulmak ve iyi hissetmek konusunda bu çok etkili bir yöntem. Bu yüzden kitap okuma alışkanlığını edinmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.