RAMAZAN - 08 Eylül 2008 Pazartesi 17:51

Oruç tutmayan hastalar fidye vermeli

A
A
A
Oruç tutmayan hastalar fidye vermeli

Van İl Müftüsü Osman Artan, oruç tutması durumunda sağlığı tehlikeye girecek vatandaşların fidye vermesi gerektiğini söyledi.

İslam dini tarafından tehlike arz edecek hastalığı bulunanlara oruç yerine fidye verilmesinin uygun görüldüğünü belirten Müftü Osman Artan, ancak bunun güvenilir bir doktor tarafından uygun görülmesi halinde mümkün olacağını belirtti.

Müftü Artan, hasta olan bir kimsenin oruç karşılığı olan fidyeyi muhtaçlara vermesi gerektiğini belirterek, "Kişinin bir rahatsızlığı varsa ve oruç tutması o kimseyi rahatsızlandırıyorsa o zaman oruç tutmamalıdır.

Ancak rahatsızlığı geçici ise sağlıklı olduğu bir zamanda oruçlarını kaza etmelidir.

Üzerine oruç farz olan bir kimsede şeker, kalp, tansiyon veya bir başka hayati tehlike arz eden bir hastalık varsa ve doktorda o kimsenin oruç tutmamasını öngörüyorsa, kişi oruç tutmamalıdır. Ancak orucun karşılığı olan fidyeyi vermelidir" dedi.

Fidye ve fitre kavramlarının karıştırılmaması gerektiğini ifade eden Artan, fidyenin tutulamayan orucun karşılığı fakirlere verilen miktar olduğunu kaydetti.

Artan, "Rahatsızlığı nedeniyle oruç tutamayan bir kimse tutmadığı her oruç için en az 6 YTL'yi bir fakire vermek zorundadır.

Ramazan ayı boyunca oruç tutamayan bir kimsenin vermesi gereken toplam fidye miktarı en az 174 YTL'dir. İsteyen vatandaşlarımız fazlada verebilir.

Fidyenin imkan varsa Ramazan ayı içerisinde verilmesi gerekir. Yine en uygun fidye verme şekli Ramazan ayında günü gününe vermektir.

Fidye verirken önemli olan bir nokta da taban rakam olan 6 YTL'yi bölmeyerek en az bir kişiye vermektir" şeklinde konuştu.

FATİH GAZİOĞLU / VAN

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.