SAĞLIK - 14 Haziran 2021 Pazartesi 09:25

Prof. Dr. Tufan Tükek: '2022’de maskesiz hayatın başlayacağını düşünüyorum'

A
A
A
Prof. Dr. Tufan Tükek: '2022’de maskesiz hayatın başlayacağını düşünüyorum'

İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, Covid-19 salgının seyri ve maske kullanımına ilişkin konuştu. Tükek, “Maskenin çıkartılması çift doz aşılama 30 milyona gelene kadar riskli olabilir, ben olsam bu yasağı kaldırmam ama hoşgörülü davranabilirim. 2022’den itibaren artık maskesiz hayatın başlayacağını düşünüyorum” dedi.

Türkiye’de Covid-19 ile mücadele, önlemler ve aşılama çalışmalarıyla sürüyor. Salgına karşı toplumsal bağışıklığın sağlanması amacıyla aşılamada yaş sınırı gün geçtikçe düşerken, farklı meslek grupları da aşılama programına dahil ediliyor.

Yerli aşı çalışmalarının yanı sıra Pfizer-Biontech, Sputnic V, Sinovac aşılarının tedarik edilmesi için devam eden çalışmalarla süreç sürdürülüyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, Haziran ayının sonunda aşılamada 20’li yaşlara sıra geleceğini duyururken, uzmanlar yaz aylarının aşılamada önemli bir süreç olacağını belirtiyor. İstanbul Üniversitesi-İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek de aşılama çalışmaları ve salgında son duruma ilişkin konuştu.

“Hindistan varyantıyla tekrar bir salgın yaşama ihtimali ufak da olsa var”

Son dönemde görülen Hindistan varyantıyla ilgili açıklamalarda bulunan İstanbul Üniversitesi - İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, “Bir tek bizi endişeye sevk eden, çok dikkat edilmesi gereken şey, Hindistan varyantı. Biraz daha dikkat edilmesi gereken bir virüs. Biontech aşılarına karşı duyarlı ama Sinovac ile ilgili aynı şeyi henüz bilmiyoruz.

Dolayısıyla Hindistan varyantıyla tekrar bir salgın yaşama ihtimali ufak da olsa var. O yüzden bu dönemde en çok dikkat etmemiz gereken şey bu Hindistan virüsünün ülkemize girmesini önlemek olmalı. Havayolu ile Hindistan’dan buraya gelebiliyor insanlar, Hindistan’a giden bizim vatandaşlarımız tekrar döndüğünde buraya virüs getirebiliyorlar tabi o kişilerin izole edilmeleri gerekiyor.

En azından 14 gün ya da 10 gün bir karantina süreleri ya da PCR testlerini sürekli olarak tekrarlayarak gelmeleri gerekiyor. Bu açıdan buna çok dikkat edilmesi gereken bir dönemdeyiz. Bunun dışında diğer varyantların şu an için herhangi bir artış göstereceğini ben düşünmüyorum. Hızlı bir şekilde aşılamanın tamamlanması gerekiyor” dedi.

“İnsan yapımı olma ihtimali var”

Korona virüsün laboratuvar ortamında üretildiği iddialarının yeniden gündeme gelmesine ilişkin konuşan Prof. Dr. Tükek, “İspat edilmeye de ihtiyaç duyan bir konu ama birtakım ipuçlarından yola çıkarak sanki bu virüsün doğal olarak oluşmayacağı ya da doğal olarak oluşma ihtimalinin çok düşük olacağını ben kendi adıma söyleyeyim.

Dünyada da yavaş yavaş öyle bir kanı oluşmaya başladı. Siyasi de olabilir böyle bir kanı ya da insanlar birtakım gerçekten ipuçlarına sahip olabilir. Sürekli mutasyonlar yani bunlar sanki doğal olarak kendiliğinden olabilecek şeyler değilmiş gibi insanı düşündürmüyor değil. İnsan yapımı olma ihtimali var” dedi.

Üniversitelerin açılma tarihine ilişkin de konuşan Tükek, “YÖK 13 Eylül kararını açıkladı. Zannedersem seneye yükseköğretimde bir sorun yaşamayacağımızı düşünüyoruz. Tekrar dalgalar ve varyant virüslerle karşılaşırsak o zaman tekrar bir değerlendirme yapılır” şeklinde konuştu.

“Yol açacağı başka sosyal sorunlar olabilir”

Aşı kararsızlığı yaşayan vatandaşlar ve aşı olmayan kişilere yönelik kamusal alanlarda kısıtlamaya gidilmesi önerilerini değerlendiren Tükek,“Onların toplum için bir tehlike oluşturmasını engelleyecek birtakım yöntemlere başvurulabilir. Kapalı alanlara belki onları alırken birtakım kısıtlamalara gidilebilir.

Topluma en az zararı olması yönünde birtakım tedbirler mutlaka alınacaktır. Aşı olmayanlar kendilerine zarar verecekler gibi gözüküyor. Demokratik toplumlarda bu tarz kısıtlamalar çok hoş karşılanmayabilir. Tabi o hükümetin karar vermesi gereken bir şey çünkü onun yol açacağı başka sosyal sorunlar olabilir.

Dünyayı takip etmek lazım. Gerçekten bir kısıtlamaya gittiğiniz zaman o kişinin öfkesini ve nefretini arttırmaktan başka bir şeye ulaşmıyorsunuz. Bence biraz izleyip muktedir gitmekte fayda var” dedi.

"Aşıları çaprazlama uygulamak lazım"

Aşıların karıştırılması yorumlarına ilişkin konuşan Tükek, "Biontech aşılarında duyduğumuz ve bildiğimiz kadarıyla antikor oranları çok yüksek. Sinovac ile aşılananların bir grubunda da çok yüksek antikorlar oluştu. Ama onlar içerisinde hiç antikor oluşmayan bir grup da var.

Sinovac yapmanın aslında bir anlamı yok çünkü iki dozdan sonra antikor yapmamış bence bu kişilerin tespit edilip mutlaka Biontech aşısının olması gerekir. Tersine Biontech’te de sıfır antikor varsa ona da Sinovac yapmak lazım. Yani aşıları böyle çaprazlama uygulamak lazım. Ya da antikor düzeyi orta veya hafif düzeyde artmış kişilere tek doz Biontech ile rapel yapmak çok daha etkili olacaktır" şeklinde konuştu.

"Kapanma bundan sonra çok olmayacaktır"

Çocuklarda korona virüs geçirmelerinin ardından görüldüğü belirtilen MIS-C ile ilgili de konuşan Tükek, "Çocuklarda biraz daha geç dönemde, sonra ortaya çıkabiliyor. Ölümcül oluyor hakikaten, gerçekten uzun da sürebiliyor bu süreç bazen tam atlatılamayabiliyor" dedi.

Tükek salgının gidişatına yönelik, "Umutluyuz, ekimde ufak bir pik, kıpırdanma olur diye düşünüyorum ama sonrasını ben iyi görüyorum. 2022’de tamamen kafamızdan atamasak da bu maske olaylarını veya toplantı yapmama, kalabalık ortamlarda bulunmama gibi şeyleri biraz aşacağımızı düşünüyorum.

Aşıları etkisiz kılacak bir virüs ortaya çıkmazsa ben umutluyum. 1 yıldır annesini görmeyen insanlar olduğunu biliyorum. Kapanma artık bundan sonra çok olmayacaktır diye düşünüyorum. Tam kapanamadığımızı gördük çünkü çok insani değil ama hastalığı yatıştırabiliyorsunuz. Hastalıkla birlikte yaşamayı öğreneceğiz" ifadelerini kullandı.

"Ben olsam bu yasağı kaldırmam"

Maske zorunluluğunun kalkabileceğine ilişkin görüşleri yorumlayan Tükek, "Yaz dönemi olabilir ama sonra tekrar nasıl maskeye alıştıracaksınız insanları, maskeye alıştırmak için çok zorlandık şu anda bile açık alanlarda kimsenin maske taktığı yok onu da söyleyeyim. Devlet yasak olarak söylüyor şu anda dışarıda maske takma zorunluluğu var. Bunu kaldırabilir.

Bakanlığımız bu konuda çok hassas. Yurt dışında da var öyle ama o gruplar Biontech ile aşılanan gruplar. Bizde çift doz aşılama 30 milyona gelene kadar riskli olabilir bu. Ben olsam bu yasağı kaldırmam ama hoşgörülü davranabilirim bir süre daha. Toplumun yarısına yakınını aşılamadığımız müddetçe maskenin çıkartılması bir risk olabilir ama yaz aylarında bunun tamamlanacağını öngörüyoruz. 2022’de itibaren de artık maskesiz hayat başlayacağını düşünüyorum.

Hindistan virüsü ülkemize girerse bunun nasıl seyredeceğini kestiremiyoruz. Bu yazı iyi geçireceğimizi düşünüyorum, ekim ayında ufak bir yukarı yönde yükseliş olabilir ifadelerini kullandı.

Hasibe Karadağ - Harun Özcüler

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar:" Sera ürünlerinde fiyatlar düşüyor" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor" dedi. TZOB Başkanı Bayraktar, Türkiye’de örtü altı üretimini, sera ürünlerindeki fiyat düşüşlerini ve çiftçilerin belediyelerden beklentileri ile ilgili bir açıklama yaptı. Seracılık dünyada önemli bir sektör hâline geldiğini belirten Bayraktar şunları dedi: “Seracılık ülkemizde de son yıllarda hızla atılım ve gelişme göstermiş olup, dünyada dördüncü, Avrupa’da ise İspanya’nın ardından ikinci sırada yerini aldı. Ülkemizde 73 ilde, toplam 764 bin 207 dekar alanda örtü altı üretim yapılıyor. Örtü altı üretim alanlarının yüzde 40,7’si Antalya’da, yüzde 24,6’sı Mersin’de, yüzde 15,6’sı Adana’da ve yüzde 4,3’ü Muğla’da bulunuyor. 2023 yılında seralarda yapılan toplam üretim 8 milyon 956 bin 951 ton olup bu üretimin yüzde 89’unu sebzeler oluşturuyor. Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor. Bu illerde son 15 günde biber ortalama 45 liradan 15 liraya, salatalık ortalama 17 liradan 3 liraya, domates 21 liradan 15 liraya, patlıcan 27 liradan 6 liralara kadar düştü. Bu fiyatlarla çiftçilerimiz zarar ediyor. Mevsim normalleri üzerinde gerçekleşen hava sıcaklığıyla sera üretiminde artan verim ve ürünlerin erken hasat olgunluğuna gelmesiyle arzda artış görülüyor. Arzda yaşanan artışın yanı sıra, bu günlerde ihracata giden ürünün azalması ve özellikle Ramazan Bayramı nedeniyle zincir marketlerin alımlarında görülen azalmayla fiyat düşüşleri yaşanıyor.” “Çiftçinin ürettiği yok pahasına satılmaması için pazarlama sorunu çözülmelidir” “Çiftçimiz her zaman olduğu gibi üreterek ülkemizin gıda ihtiyacını karşılamak adına gereğini yapıyor. Ancak, zaman zaman ürettiği ürün çiftçilerimize sorun oluyor. Özellikle yaş sebze ve meyve çabuk bozulduğu için pazarlama sorunu daha fazla yaşanıyor" diyen Bayraktar şöyle devam etti: "Bu nedenle yaş sebze ve meyve pazarlamasının ayrı bir önemi bulunuyor. Örtü altı üretimin yaygın olduğu illerde yaş sebze ve meyve pazarlanmasına yönelik üretici birlikleri ve kooperatifler mevcut olsa da, bu birliklerin piyasayı etkileyecek ve düzenleyecek gücü bulunmuyor. Hatta kurulan bazı birlikler ne yazık ki varlığını sürdüremeyerek, kapandı. Ürün pazarlamaya yönelik örgütlerin mali ve idari yönden güçlenmesi ve tarımsal pazarlamada etkin olması için mevzuatlarda gereken düzenlemeler yapılmalıdır.” “Semt pazarlarında üreticilere daha fazla yer ayrılmalı, üretici pazarları her ilçede kurulmalıdır” Çabuk bozulabilen sebze ve meyvelerde arzda dönemsel yaşanan yoğunluklarda çiftçilerin zarar etmemesi ve yetiştirilen ürünlerin heba olmaması için, belediye adına alımlar yapılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar şu değerlendirmeyi yaptı: "Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde pazar yerlerinin en az yüzde 20’sinin özel satış yeri olarak üreticilere ayrılması hükmü bulunuyor. Ürettiği ürünü doğrudan semt pazarında satmak isteyen üreticimize tüm belediyeler yer ayırmalı ve ayrılan alan yüzde 20 ile sınırlandırılmamalıdır. Bu sınırlama özellikle ürün arzındaki artış nedeniyle kendi ürününü pazarda satmak isteyen üreticilerimize engel teşkil ediyor. Yine belediyelerce belirlenecek günlerde sadece üreticilerimizin ürettiği ürünü halka doğrudan sunabileceği üretici pazarlarının her il ve ilçede kurulması sağlanmalıdır. Gıda fiyatları üzerinden haksız kazanç elde etmeye yönelik hareketler konusunda belediyelerde denetimlerini artırmalı, piyasa üzerinde bozucu etkisi olanlara ceza uygulamalıdır.” “Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine destek vermelidir” Yerel seçimler öncesi 6360 Sayılı Kanunla Büyükşehir belediyelerinin tarım sektörüne yönelik sorumluluklarının arttığını, çiftçilerin belediyelerden beklentileri olduğunu dile getirdiklerine dikkat çeken Bayraktar, "Bugün tekrar ifade etmek istiyorum ki Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine her türlü desteğini yapmalıdır” diye konuştu. Bayraktar, çiftçilerin ana başlıklar halinde belediyelerden beklentileri ise şöyle sıraladı: "-Tarım arazileri ve mera alanları korunmalı, her ne gerekçeyle olursa olsun bu alanların imara açılmasına izin verilmemelidir. -Kırsalda genç nüfusu tutabilmek için sosyal alanlar artırılmalıdır. -Belediyeler ve Ziraat Odaları birlikte hareket etmelidir. -Pazarlama kooperatiflerinin kurulmasına destek olmalıdır. -Girdi, tarım alet, fide, fidan vb. destelerini düzenli olarak vermelidir. -Kırsal Alanlara altyapı hizmetleri artırılmalıdır. - Belediyeler, DSİ ile birlikte hareket ederek tarımsal sulama kanallarının bakım ve temizliği konusunda destekte bulunmalıdır. -Tarımsal ürün işleme tesisleri kurulmalıdır. -Yenilenebilir Enerji kaynaklarının kurulmasına destek olmalıdır. -Kırsal Turizm ile kırsalda gelirin artırılması sağlanmalıdır.”
Hakkari Yüksekova’da sürü halindeki yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor Hakkari’nin Yüksekova ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan ’Yılan Pınarı’ bölgesinde sürü halinde güneşlenen yılanlar, Brezilya’nın Yılan Adası’nı andırıyor. Yüksekova’nın Yürekli ve Karabağ köyleri arasındaki ’Yılan Pınarı’ bölgesinde yılanların sürü halinde görünmesi, görenleri hem korkutuyor hem de şaşırtıyor. Yol boyu sürü halinde bulunan yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor. Sıcak havayla birlikte ortaya çıkmaya başlayan yılan sürüleri, hem korkutuyor hem de görenlerin ilgisini çekiyor. Özellikle insanların olmadığı zamanlarda açık alanlara çıkan ve zehirsiz olduğu bilinen yılanlara zarar verilmemesi noktasında çağrıda bulunan Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen, “Yüksekova`ya bağlı Yürekli köyünde bulunan `Yılan Pınar`ındayız. Her sene nisan ayının ortalarında mayıs ayının başlarında bu zararsız yılanlar ortaya çıkıyor. Burası Brezilya’nın Yılan Adası’na da benziyor. Bu zararsız yılanlar özellikle saat 13.00 ve 14.00 gibi ortaya çıkıp güneşliyorlar. İnsanlar olmadığı zaman hem taşların üzerine hem de yol üzerine geliyorlar. Her sene olduğu gibi onları görmek için tekrar buraya geldik. Aslında burada muazzam bir manzara var. Buraya resim video çekmeye gelenler oluyor. Bu gelenler arasında bazı şahıslar yılanlara zarar veriyorlar. Lütfen fotoğraflarınızı çektiğinizde, yılanlara zarar vermeden yeniden bölgeden ayrılın" dedi.