GÜNDEM - 16 Haziran 2021 Çarşamba 10:07

Profesörden korkutan uyarı: 'Akdeniz de risk altında'

A
A
A
Profesörden korkutan uyarı: 'Akdeniz de risk altında'

Uzun yıllardır denizde çok çeşitli araştırmalar ve çalışmalar yapan Prof. Dr. Deniz Ayas’tan Akdeniz için korkutan uyarı geldi. Son günlerde Marmara Denizi'ni etkisi altına alan müsilaj sorununun, denize kıyısı olan tüm kentlerin de sorunu olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Ayas, “Müsilaj, Marmara’daki boyutta olmasa da tüm Akdeniz’de de görülüyor. En büyük neden, denize bıraktığımız kirlilik yükü. Akdeniz de risk altında” dedi.

Son dönemde Marmara Denizi'nde büyük bir çevre felaketine neden olan müsilaj (deniz salyası), Türkiye’nin gündeminde ilk sıralardaki yerini koruyor. Müsilajı temizlemek için yoğun çaba sarf edilirken, aslında doğal bir fenomen olan müsilajın bu derece artmasının nedenleri, en önemli tartışma konularından biri haline geldi. Öte yandan, tüm Türkiye şu anda Marmara Denizi'ne kilitlenmişken, başta Akdeniz olmak üzere diğer denizlerimizin de risk altında olduğu ortaya çıktı.

“Doğal bir fenomen”

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, tehlikenin boyutlarını ve müsilaj tehdidinin Akdeniz ayağını İHA muhabirine anlattı. Müsilajı, ‘denizdeki fitoplankton denilen alglerin oluşturdukları organik bir bileşik’ olarak tanımlayan Prof. Dr. Ayas, “Yani özünde glikoprotein ve polisakkaritten oluşan bir organik madde. Müsilaj oluşturan algler, bunu doğal bir salgı olarak üretirler. Aslında müsilaj oluşturmak ya da alglerin belli dönemlerde bu müsilajı fazla oluşturması doğal bir fenomen olarak adlandırılıyor. Belli şartlar bir araya geldiğinde bu algler sayılarını artırarak müsilaj sorununu meydana getiriyorlar” diye konuştu.

“Müsilaj tüm Akdeniz’de görülüyor. Bu, Marmara’daki boyutta değil”

Müsilaj oluşturan alglerin, kirlilik yüküyle ve su sıcaklığıyla alakalı olarak sayılarını artırdıklarına işaret eden Ayas, “Bu da alg patlaması (algal bloom) şeklinde ifade edilir. Marmara Denizi, daha durağan bir deniz, ayrıca bu bölgede 25-30 milyon insan yaşıyor. Burada insan kaynaklı üretilen suyun deşarjı temel problem olabilir, endüstriyel proseslerden çıkan nitrat, azot, fosfor ve iz elementlerden zengin maddelerin yine deşarjı söz konusu ve bu tam bir uygun ortam oluşturuyor. Müsilaj aslında her yıl olan bir olgu. Akdeniz’de görülebilir, yalnız bu boyutuyla meydana gelmesiyle daha görünür hale geldi ve turizmde ya da sosyoekonomik etkisinin ortaya çıkma ihtimalinden kaynaklı da bütün insanların dikkatini çekti” ifadelerini kullandı.
Müsilajın sadece Marmara Denizine özgü olmadığını vurgulayan Ayas, “Müsilaj tüm Akdeniz’de görülüyor. Bu, Marmara’daki boyutta değil. Marmara’daki gibi sıklığının da arttığını görüyoruz. Her sene balık ağlarına takılan müsilajlar konu oluyor. Biz biliyoruz bunu ama bu boyutuyla olması gündem oluşturdu” şeklinde konuştu.

“Mersin’de de risk var”

Kirliliğin bütün sahil kentleri için ciddi bir problem olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayas, Mersin’deki olası müsilaj riskini ise şöyle değerlendirdi:

“Mersin özelinde baktığınızda, çok fazla sahil sitesi var. Bu sitelerdeki atık sular denize deşarj ediliyor. Kentin suları da yine derin deniz deşarjı şeklinde veriliyor. Bunun dışında tarımsal bir il ve çok fazla gübre kullanımı var. Bunlar yeraltı ve yerüstü sularıyla denize taşınıyor. Bu durum, tabi ki özellikle ilkbahardan yaza, yazdan sonbahara mevsimsel geçişlerde algler için bir uygun ortam sağlıyor. Ama Mersin’i Marmara ile kıyaslarsak, kapalı denizlerde daha fazla müsilaj olgusunu büyük boyutlu görebiliyoruz. Mersin’de de risk var tabi ki ama bu riskin Marmara boyutunda olmadığını değerlendiriyorum.”

“Tabi ki Akdeniz’de de risk var. Kirlilik yükü, deniz ekosistemi için kaldırılabilir olmanın ötesine geçiyor”

Müsilajın bu boyutta artmasının en büyük nedeninin denize bırakılan kirlilik yükü olduğuna dikkat çeken Ayas, “Tabi ki Akdeniz’de de risk var. Biz burada bir sorun var ve bu sorunun sonucuyla ilgileniyoruz. Müsilaj ya da herhangi bir çevre felaketi karşımıza çıkıyor ama asıl bunun altındaki nedenleri belirlemek gerekiyor. Bu nedenlere baktığımızda; insan ve ürettiği kirlilik yükü, doğaya yüklediği bu kirlilik. Tarımsal aktiviteler yoğun yapılıyor, kentsel yaşam ve sahil siteleri gerçekten büyük bir kirlilik yükü oluşturuyor ve bu doğal yaşam ve deniz ekosistemi için kaldırılabilir olmanın ötesine geçebiliyor; örneğin Marmara’da olduğu gibi. Böyle durumlarda da bir kriz olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu bir doğal refleks; siz besleyici tuzları denize verdiğinizde oradaki canlı grupları bunu kullanarak aslında o dengenin korunmasını sağlamaya çalışıyor. Buradaki durum doğal bir tepki. Deniz canlıları, oradaki dengenin korunması için denize attığınız bu kirlilik yükünün bir şekilde bertarafını sağlamaya çalışıyor. Bu da bizim karşımıza bir sorun olarak çıkıyor" dedi.

“Tüm sahil kentlerimizde düzeyi düşük ya da yüksek bir risk var”

Sorunun çok büyük olduğunu söyleyen Ayas, mutlaka ileri arıtma sistemleri ve biyolojik arıtma sistemlerinin olması; bunların kontrolünün de ciddi anlamda yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Ayas, “Tüm sahil kentlerimizde düzeyi düşük ya da yüksek bir risk var; çünkü çok fazla deşarj ediyoruz, çok fazla kirlilik yükünü denize bırakıyoruz. Burada yapılması gereken şey; Marmara’da yapıldığı gibi hem merkezi hem de yerel otoritelerin bu deşarjlar konusunda kontrollerini artırmaları ve bununla ilgili eylem planlarının sadece Marmara ölçeğinde değil, tüm sahil kentlerinde uygulanması. Sadece Marmara değil, tüm kentler için de benzer önlemlerin alınması gerekiyor” dedi.

“Hareketsiz canlılar için sıkıntılı bir durum oluşturuyor”

Ayas, müsilajın deniz ekosistemine etkileriyle ilgili de şunları söyledi:

“Bu bir organik madde. Algler tarafından oluşturulan bir madde. Buradaki temel sorun; her organik madde doğada parçalanma süreçlerine uğruyor. Bu noktada müsilaj oluştuğunda bakteriler devreye giriyor. Yani mikroorganizmalar müsilajı parçalamak için yoğun bir çabaya giriyor. Bu da tabi ki, belli bir süre sonra anoksik şartların yani oksijensiz şartların oluşmasına neden oluyor. Müsilajın yoğun olduğu ve anoksik şartların oluştuğu bölgelerde sesil dediğimiz hareketsiz canlılar için sıkıntılı bir durum oluşturuyor. Ama balıklar ve benzeri hareketli canlılar için herhangi bir risk söz konusu değil.”

Kıymet Gökçe-Koray Ünlü
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Çerçioğlu, Başkan Arıcı ile bir araya geldi Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, 31 Mart yerel seçimlerinde Koçarlı Belediye Başkanı seçilen Özgür Arıcı’ya hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Beraberinde CHP Aydın İl Başkanı Hikmet Saatçi ile birlikte Koçarlı Belediyesine gelen Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu burada Koçarlı Belediye Başkanı Özgür Arıcı, CHP Koçarlı İlçe Başkanı Hasan Akın, İlçe Kadın Kolları Başkanı Secem Kaplan, Başkan Yardımcıları, meclis üyeleri ve birim müdürleri karşıladı. Başkan Çerçioğlu’nu başkanlık makamında ağırlayan Başkan Arıcı, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na ve beraberindekilere nazik ziyaretlerinden ötürü şükranlarını sunarak, “Değerli büyüğümüz ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Özlem Çerçioğlu’nu belediyemizde ağırlamaktan onur duyduk. Koçarlı’ya sözümüz var. Büyükşehir Belediye Başkanımızın destekleri ile birlikte Koçarlı’mızın gelişmesi ve ilerlemesi konusunda çok çalışacağız” dedi. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ise yaptığı açıklamada Başkan Arıcı’yı tebrik ederek, “Koçarlı halkı kararını verdi. Ben sayın başkanımızı tebrik ediyorum, kutluyorum. İl Başkanımız, İlçe Başkanımız, meclis üyelerimiz ve yönetimimiz ile hayırlı olsun demeye geldik. Görevinde başarılar diliyorum” diye konuştu.
Zonguldak Kesikbaş cinayetinde tutuksuz sanıklar hakim karşısında Zonguldak’ta 70 yaşındaki emekli maden işçisi Mustafa Keleş’in başının kesilerek vücudundan ayrı bir yere gömülmesiyle ilgili tutuksuz yargılanan sanıklar hakim karşısına çıktı. Edinilen bilgiye göre, Çaycuma’nın Dursunlar köyünde emekli madenci 70 yaşındaki Mustafa Keleş’ın cesedi başından ayrılmış şekilde ormanda bulundu. Jandarma ekiplerinin yaptığı titiz çalışma sonucu Keleş’in baltayla kesildiği düşünülen başı, vücudundan yaklaşık 300 metre uzaktaki bir kuyuda bulundu. Köye giriş çıkışların sınırlandırıldığı ve olayla ilgili tüm şüphelilerin ifadelerinin yanı sıra parmak izlerinin de alınarak DNA örnekleriyle eşleştirildiği olayda bazı şüpheliler gözaltına alındı. 8,5 ay tutuklu kalan İbrahim K., 18 Mayıs 2023 günü görülen duruşmada somut delil bulunmaması ve sağlık durumu göz önüne alarak tahliye edildi. Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yargılamada "nitelikli şekilde kasten öldürme" suçlamasıyla yargılanan 9 tutuksuz sanıktan 7’si hakim karşısına çıktı. Öldürülen Mustafa K.’nin yakınları da duruşmada hazır bulundu. İlçe Jandarma Komutanı da duruşmada tanık olarak dinlendi. Tanıklardan Kemal T., olayı halasından öğrendiğini, eve gidip ailesine anlattığını söyledi. Mahkeme heyetinin sorusu üzerine tutuksuz yargılanan babası Cihan T.’nin daha önce ev satın alma konusunda maktul Mustafa Keleş ile tartışma yaşadığını anlattı. Ölen Mustafa Keleş’in yakınlarının avukatı; sanık İbrahim K.’nin kızı D.K.’nin hiçbir husumet yokken köy sakinlerinden N.A.’nın arkasından yaklaşarak başına balyozla vurduğunu öğrendiklerini, ailenin sinsice arkadan yaklaşarak bu tarz eylemlerinin olduğunu vurgulamak istediklerini söyledi. Olay günü, İbrahim K.’nin küfe yaktığına dair tanık beyanları olduğunu söyleyen taraf avukatı, tutuksuz sanığın söz konusu suçu işlediğine dair somut deliller bulunduğunu öne sürerek tutuklanmasını talep etti. Cezaevinde 8.5 ay kaldığını bu süreçte sadece gardiyanın kendisine hangi suçtan içeriye girdiğini sorduğunu anlatan İbrahim K., “Ben de gardiyana iftira sebebiyle cezaevine girdiğimi söyledim. Koğuştan hükümlü veya tutuklulardan herhangi birisi cezaevine neden girdiğime dair bana bir soru sormadı” dedi. Tutuksuz sanık İlyas A., olayın yaşandığı yere herkesin hayvanını otlatmaya getirdiğini söyleyerek kendisine yönelik suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi ve diğer tanıkların dinlenmesi için duruşmayı 10 Temmuz 2024 tarihine erteledi.
Bartın Amasra sokakları Ruslarla doldu Rusya’nın Soçi kentinden kalkan "Astoria Grande" adlı kruvaziyer gemi 898 yolcu 438 personeli Bartın’ın Amasra Limanı’na ulaştı. Bartın’ın doğal güzellikleriyle ünlü turizm kenti Amasra ilçesine, 898 yolcu ve 438 kişilik mürettebatıyla gelen, 193 metre uzunluğundaki ve 30 metre genişliğindeki 11 katlı Astoria Grande gemisi, bölgeye Nisan ayının son seferini gerçekleştirdi. Amasra’nın tarihi sokaklarını dolduran turistler, güneşin ve denizin keyfini çıkardı. Sabah saat 08.00 sıralarında ilçeye gelen Rus turistler, rehberler eşliğinde Amasra Müzesi, Çekiciler Çarşısı, Büyük Liman, Amasra Kalesi ve Kemere Köprüsü gibi tarihi ve kültürel yerleri gezdi. Akşam saat 17:00 sıralarında gemiye dönen Rus turistler, Amasra’yı ve Türkiye’den çok etkilendiklerini belirterek, tekrar gezmeye geleceklerini ifade etti. Bartın Belediye Başkanı Recai Çakır ise, Rus turistleri taşıyan Astoria Grande gemisinin bu ayki son seferini gerçekleştirdiğini hatırlatarak, önümüzdeki ayda geminin her hafta Amasra’ya seferi olacağını kaydetti. Çakır, "Astoria Grande gemisi bayram sonrası tekrar ilçemize geldi. Nisan ayının son seferi 898 yolcu, 438 personel ile geldi. Amasra turizmini hareketlendiren ve Astoria Grande gemisinin yolcularını da mutlu eden bir sefer daha gerçekleştirildi. Mayıs ayı içerisinde de bir aksilik olmazsa her hafta gemi ile Amasra halkının buluşması sürecek" diye konuştu. Akşam saat 18.00 sıralarında hareket eden dev gemi, Amasra Limanı’ndan sahil güvenlik botu ve römorkör eşliğinde ayrıldı.