SAĞLIK - 27 Eylül 2021 Pazartesi 15:48

Son 15 günde 35 kişi yedikleri mantardan zehirlendi

A
A
A
Son 15 günde 35 kişi yedikleri mantardan zehirlendi

Kastamonu’da son 15 günde toplam 35 kişi yedikleri mantardan zehirlenerek hastanelere kaldırıldı. Tedavi altına alınan 35 kişiden durumu ağır olan 1 kişi ileri tetkik ve tedavi için Ankara’ya sevk edilirken, geçtiğimiz günlerde de Tosya’da 2 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca Hanönü’nde de vatandaşların mantar toplaması yasaklandı.

Sonbaharın gelmesi ve yağışların da artmasıyla birlikte Kastamonu il genelinde mantar bolluğu yaşanıyor. Halkın özellikle bu dönemde önemli geçim kaynakları arasında yer alan mantar bazen zehirlenmelere, kimi zaman da ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

Kastamonu’da son 15 günde kent genelinde 35 kişi yedikleri mantardan zehirlenerek hastanelere kaldırıldı. Hastanelere kaldırılan 35 kişiden durumu ağır olan 1 kişi ileri tetkik ve tedavi için Ankara’ya sevk edildi. 4 kişinin Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi devam ederken, 30 kişi de tedavilerinin ardından taburcu edildi. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Tosya’da da yedikleri mantardan zehirlenen 2 kişi hayatını kaybetmişti.

Hanönü’nde mantar toplanması yasaklandı
Hanönü ilçesinde son günlerde mantar zehirlenme vakalarında artış görülmesinin ardından İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararınca ilçe genelinde kültür mantarı hariç olmak üzere mantar toplanması ve mantar satışı yasaklandı.

Karar, belediye hoparlöründen vatandaşlara duyurulurken, alınan kararın ardından vatandaşların mantar tüketiminde daha duyarlı olmaları istendi.

Son 15 günde 35 kişi yedikleri mantardan zehirlendi

“En doğru yaklaşım aslında toplama mantardan uzak durmaktır”
Kastamonu Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Mutlu Güven, son günlerde Kastamonu’da mantar zehirlenmelerinde ciddi artış yaşandığına dikkat çekti. Kastamonu’da lezzetli mantar türlerinin olduğunu ifade eden ancak bunların yanında insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve hatta ölümüne yol açabilen mantar türlerinin de olduğunu kaydeden Prof. Dr. Fatma Mutlu Güven, “Mantarlar konusunda halkımızı uyarmak istiyorum. ‘Biz bu işi yıllardır yapıyoruz. Biz biliriz, mantarı tanırız, bizi mantar zehirlemez’ gibi cesaret göstermek yerine bu konuda mutlaka bir uzmandan yardım almalıyız. En doğru yaklaşım aslında toplama mantardan uzak durmaktır” dedi.

“Pişirince mantarın zehri kaybolmaz”
"Mantar pişirilip yenilirse zarar vermez" algısının yanlış olduğunu kaydeden Güven, "Pişirince mantarın zehri kaybolmaz. Zehirli mantar yine insanı zehirler. Çiğ mantar pişmişe göre daha zehirlidir. Pişirince zehrin kaybolduğuna dair yanlış bir inanış oluşmasın" diye konuştu.

“Mantar yedikten sonra şikayetler oluyorsa mutlaka acil servise başvurulmalıdır”
Mantar zehirlenmesinin belirtileri hakkında da açıklama yapan Güven, şöyle konuştu:
"Baş dönmesi, ishal, kusma, uyku hali gibi durumlar olabilir. Hangi durumlar olursa olsun mantar yedikten sonra şikayetler oluyorsa mutlaka acil servise başvurulmalılar. Özellikle belirtmek isterim ki kültür mantarlarında yendikten sonra zehirlenme olmaz. Kültür mantarında hem üretim, hem de saklama koşullarında hijyen kurallarına uyulmuyorsa zehirleme yapabilir. Bu zehirlenme besin zehirlenmesi oluyor. Örneğin 4 kişilik aileden 3’ü zehirlenmiş 1’i zehirlenmemiş olabiliyor. Bu durumlarda yanlış düşüncelerden ötürü hastaneye başvuru gecikebilir. Toplama mantarda zehirli kısım diğer aile üyelerine denk gelmiş olabilir. O yüzden her ne olursa olsun mantar yedikten sonra bir şikayet hissedilirse acil servise başvurulmalıdır. Her zehirsiz mantarın yanında bir zehirli mantar bulunabilir. Zehirli mantarların sporları zehirsiz mantarların üzerine düşebilir. Yıkanmadan yendiğinde zehirsiz olduğu değerlendirilen mantarlar bile ciddi zehirlenme durumlarına yol açabilir. Toplama mantardan uzak durmaya çalışalım"

“Mantar zehirlenmeleri ölümcül olabiliyor”
Mantar zehirlenmelerinin diğer besin zehirlenmelerine benzemediğini, ölüm oranının daha yüksek olduğunun altını çizen Güven, "Besin zehirlenmelerinde tedavi şansımız var. Bu bakteriyel bir etken ile de olabilir. Besinin kişiye karşı oluşturduğu bir reaksiyon ile de olabilir. Mantar zehirlenmeleri ölümcül olabiliyor. Bu yüzden daha ciddi bir şekilde ele alınmalıdır. Zehirlenme belirtisi geç ortaya çıkıyorsa ki bazı mantarlarda geç ortaya çıkabiliyor, daha ölümcül olabiliyor. Bu yüzden hafif etkilerde bile vakit kaybetmeden mutlaka doktora başvurulmalıdır" ifadelerini kullandı.

Vedat Yunus İkizoğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Dünyadaki en ölümcül hastalıktan korunmanın yolu egzersiz Kalp hastalıklarının dünyada en çok ölüm olan hastalıkların başında geldiğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp rahatsızlığı ile nasıl mücadele edileceğinin bilinmesinin önemli olduğunu, düzenli egzersiz yaparak riskleri azaltmanın mümkün olduğunu söyledi. 12-19 Nisan Kalp Sağlığı Haftasında asıl konunun tedavinin anlatılması değil, kalp rahatsızlığı ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin bilinmesinin daha da önemli olduğunu ifade eden Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp hastalıklarının dünyada ve ülkemizde en çok ölüm nedeni, en çok sekel bırakan hastalık grubunda olduğunu söyledi. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özdemir, “Dolasıyla bu hastalıkla mücadele ederken yapmamız gereken şey, hastaları tedavi etmekten ziyade bu hastalığı engellemek için neler yapabiliriz ona vurgu yapmamız lazım. Çünkü çok yaygın bir hastalık, endemik bir hastalık. Bununla mücadelede başarılı olabilmenin yegane yolu hastalığı önlemekten geçiyor. Bunun için yapmamız gereken en önemli birtakım hususlarımız var. Bizim bunu daha önce de müteaddit tekrarladığımız gibi insanlara anlatmamız lazım. Kendi hazırladığımız bir algoritmamız var. ‘YAŞaSın A, B, C, D, E’ algoritması ile hastalara yaklaşmamız, devamlı bunu hatırda tutmamız açısından önem arz ediyor” dedi. “Kalp hastalıkları daha erken yaşlarda görülmeye başlandı” YAŞaSın A, B, C, D, E’ algoritmasını anlatan, kalp hastalıklarına etki eden faktörleri sıralayan Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “İlk faktörümüz yaş. Yaş ilerledikçe kalp hastalığı riski artar. Onun için biz diyoruz ki özellikle riskli hastalar 45-50 yaşından sonra mutlaka kalp kontrolünden geçmesi gerekir. Bu da genç yaşta görülmeyecek anlamına gelmez. Çünkü neden, diğer risk faktörleri de arttı ve hastalık daha erken yaşlarda görülmeye başlandı. İkincisi şişmanlık, obezite olarak da tarif edilen kilo artışı. Bu da önemli bir kalp hastalığı için risk faktörüdür. Bunun engellenmesi gerekiyor. Üçüncüsü sigara. Birçok hastalıkta olduğu gibi kalp hastalıklarında da en önde gelen sebeplerden birisidir. Sigara içim sayısıyla paralel olarak artmakla birlikte az sayıda içmekle risk az olur anlamına gelmez, bırakın içmeyi, içilen ortamda bulunmak bile kalp, damar sağlığı açısından ciddi bir risktir. ‘YAŞaSın’daki 3 temel riskimiz bu” şeklinde konuştu. “Diğer risk faktörlerini ortadan kaldırabilirsek genetik riskini düzenleyebiliriz” Birçok faktörün arasında da genetik risklerinde ön plan da olduğunu belirten Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “A dediğimiz aile öyküsü. Genetik riski bulunan kişilerde kalp hastalığı riski artar. Bu demek değildir ki her hasta yakını ileride hasta olacak anlamına gelmez. Şu açıdan önemli: Eğer biz diğer risk faktörlerini ortadan kaldırabilirsek kişinin genetik riskini düzenleyebiliriz. B basınç, kan basıncı. Kan basıncı da maalesef günümüzde en önde gelen kalp damar sağlığı açısından ciddi, hayatı tehdit eden risk faktörlerinden birisidir. Kendi başına bir hastalık olduğu gibi kalp damar tıkanıklığına etki eden en önemli faktörlerden birisidir. Kan basıncını normal seviyelerde tutmak ki ideal seviye 130/80 mm arasındadır. C ise cinsiyet ve kolesterol. Kolesterol yüksekliği önemli bir faktör. Bu günümüzde çok yaygın bir tartışma olmakla birlikte her kolesterol yüksekliği olan hastaya ilaç başlamak şeklinde değil, bunu öncelikle yaşam tarzında düzeltme olarak kişileri bilinçlendirmek önemli. Cinsiyetteki vurgumuz ise erkekler kadınlara göre daha risk altındadır. Ama menopoz dönemi sonrasında kadınların riski erkeklere eşitlenir” diye konuştu. Sonrasında DD diye niteledikleri diyabet ve diyetle ilgili bilgi veren Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “Diyabet yani şeker hastalığı eşittir kalp damar hastalığı olarak bilinir. O nedenle diyabetik olan hastaları mutlaka erken tedavi etmek hatta diyabet olmadan bu kişilerin hasta önüne geçmek kalp damar hastalığı açısından yine önem arz eder. Diyet de aynı şekilde kalp damar hastalığı için önemli bir faktör. Önerimiz, sebze meyve ağırlıklı beslenmek. Özellikle 3 beyaz diye tarif ettiğimiz şeker, un ve tuzdan mümkün olduğunca uzak durmak, hayvansal gıdaları yemeyin ama azaltmak tarzında önerimiz. Özellikle zeytinyağı tüketiminin arttırılması bu hususta önem arz eder” ifadelerini kullandı. “Kalp hastalığı riskini azaltmak için çok önemli bir tedavi şansı sunar” Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, son olarak E diye nitelendirdikleri emosyonel stres hakkında ise, "Her ne kadar tek başına bir risk kabul edilmese de ciddi bir tetikleyici faktör. Bazen tek başına hiçbir riski olmayan hastalarda kalp krizine sebep olabilecek bir faktör. Onun için emosyonel stresten kişileri uzak tutmak, bununla ilgili tedavi önerilerini vurgulamak önem arz ediyor. Son olarak ve belki daha önemlisi egzersiz. Hareketsiz yaşam günümüzde yine Türk toplumunda oldukça yaygın olan bir risk faktörüdür. Onun için belki diğer risk faktörlerinin bile hepsini düzeltici etkisi olan, buna mümkün olduğu kadar riayet lazım. Neden, çünkü belki de en etkili, en ucuz ve en zararsız tedavi şeklidir. Önerimiz, kişilerin günde en az 45 dakika yürüyüş, koşu, bisiklet sürmek gibi sporları düzenli her gün yapması. Haftanın beş günü ama ideal olarak her günü yürüyüş en basit uygulayabileceğimiz tedbirlerden birisidir. Biz bunlara ne kadar dikkat eder, bunları ne kadar erken yaşta insanlarımıza anlatırsak ileride kalp hastalığı riskini azaltmak için bize çok önemli bir tedavi şansı sunar” dedi.
İstanbul Arnavutköy’de iki otomobilin çarpıştığı kaza kamerada Arnavutköy’de karşıdan gelen otomobili görmeyen bir sürücüsü, sola doğru dönüş yaptığı sırada kafa kafaya çarpıştı. Kazada 1’i ağır 5 kişi yaralanırken kaza anı güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Kaza, saat 10.00 sıralarında Deliklikaya Mahallesi Kayabaşı Caddesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, 34 NZ 7609 plakalı araç sürücüsü Burahan Gür sola doğru dönerken karşıdan gelen Şeref Seçkin‘in kullandığı 34 GLU 444 plakalı aracı görmemesi üzerine çarpıştı. İhbar üzerine olay yerine polis sağlık ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Kazada, sürücü Burahan Gür, kızı Muhbet T. ve torunu Nisanur T. hafif yaralanırken aynı araçta bulunan Burahan Gür‘ün eşi Güler Gür ağır yaralandı. Kazaya karışan diğer aracın sürücüsü Şeref Seçkin ise hafif şekilde yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla çevrede bulunan hastanelere sevk edildi. Polis ekipleri kaza ile ilgili çalışma başlatırken kaza anı güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Kaza sonrasında olay yerine gelen Deliklikaya Mahallesi Muhtarı Mustafa Borçlanmış, “ Burası Deliklikaya Mahallesi’nin girişi burada sık sık kazalar yaşanıyor. Benim bildiğim kadarıyla Burahan ve eşi Güler’in durumunun ağır olduğunu biliyoruz. Burahan abinin kızı ve torunu da araçtaydı. Onların durumu iyi, eşinin durumu ağır hastaneye kaldırıldı. Biz burada kaldık inşallah durumu iyidir. Diğer araçta sadece sürücü vardı durumu iyiydi” dedi.