POLİTİKA - 27 Ekim 2018 Cumartesi 19:08

Tarihi Suriye zirvesi sona erdi! İşte liderlerin ortak açıklamaları

A
A
A
Tarihi Suriye zirvesi sona erdi! İşte liderlerin ortak açıklamaları

Türkiye’nin ev sahipliğinde Vahdettin Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla gerçekleşen Dörtlü Suriye Zirvesi sona erdi.

Türkiye’nin ev sahipliğinde Vahdettin Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla gerçekleşen Dörtlü Suriye Zirvesi sona erdi.

İşte 4 liderin açıklamaları:

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI:

Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye ihtilafının küresel bir sorun haline dönüşmesinin en önemli sebebi, uluslararası toplumun meseleyi yeterince sahiplenmemesidir. Hedefimiz Suriye’deki akan kanın bir an önce durdurulmasıdır. Suriye'nin toprak bütünlüğü ile siyasi birliğine bağlılığımızı ve sadece askeri yönetmelerle çözüm bulunamayacağını teyit ettik. Anayasa komitesinin kuruluşu sürecinin en kısa sürede şartları gözeterek yıl sonu itibariyle tamamlanması çağrısında bulunduk. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni emrivakilerin dayatılmasını asla kabul etmeyeceğiz" dedi.

Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirilen Dörtlü Suriye Zirvesi saat 16.20 sıralarında başladı. Vahdettin Köşkü'nde gerçekleşen zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldı. Liderler zirve öncesinde köşkü gezerek aile fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 3 saat süren zirvenin ardından liderler ortak basın toplantısı düzenledi. 

Zirve sonrasında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu önemli toplantı vesilesiyle dostlarımızı İstanbul'da ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Suriye konusunda istişarelerde bulunmak üzere davetimize icabet eden Putin, Macron ve Merkel'e şahsım ve milletimi adına şükranlarımı sunuyorum. Toplantımızın ve aldığımız kararların Suriyeli kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu süreçten önceliklerimiz sahada ateşkesin sağlanması ve hakim kılınmasıyla akan kanın bir an önce durdurulmasını hedefliyoruz. Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda siyasi çözüme ulaşılmasını ve ülkede istikrarın sağlanması konusunu konuştuk. Öncelikle şu gerçeğin altını çizmekte fayda görüyoruz. Suriye'nin küresel bir sorun haline dönüşmesinin sebebi uluslararası toplumun meseleyi yeterince sahiplenmemesidir. Maalesef Suriye krizinden kaynaklanan sıkıntıları komşu ülkeler ve Suriyeliler çekti. Birçok ülke durumu krizin etkileri kendi sınırlarına ulaşınca idrak etti. İnsani, siyasi ve diplomatik olarak inisiyatif alınmazsa Suriye'deki trajedi daha da kötüye gidecektir. Astana formatında yürütülen işbirliği uluslararası topluma örnek oldu. Fransa ve Almanya'nın katılımıyla Astana'daki sinerjiyi daha ileriyle taşıyabileceğimizi gördük" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Gerçekten verimli ve samimi istişareler yaptık. Suriye'nin toprak bütünlüğü ile siyasi birliğine bağlılığımızı ve sadece askeri yönetmelerle çözüm bulunamayacağını teyit ettik. Muhtıraya riayet edilmesi İdlip'teki ateşkesin korunması ve insani krize önemine işaret ettik. Anayasa komitesinin kuruluşu sürecinin en kısa sürede şartları gözeterek yıl sonu itibariyle tamamlanması çağrısında bulunduk. Suriye kaynaklı terör tehdidi toplantıda ele aldık. Bu hususta gerek 4 ülke arasında gerekse uluslararası toplum işbirliğinin artırılmasını kararlaştırdık. Türkiye 911 kilometre sınırları nedeniyle Suriye'deki terör örgütlerinden en fazla zarar gördü. Bugüne kadar DEAŞ ve PYD tarafından gerçekleştirilen saldırılarda vatandaşlarımızı şehit verdik. Terör örgütlerini kaynağında bertaraf etmek için harekatlar gerçekleştirdik. 7500 DEAŞ'lı ve PYD'li teröristi etkisiz hale getirdik. Bugün ülkemizin güvenli hale getirdiği Afrin, Cerablus'ta huzur, emniyet ve barış var. Hatta 260 bin üzerinde Suriyeli geri döndü, bu sayının artacağına inanıyoruz. Türkiye sınırlarında ya da Suriye'nin herhangi bir bölgesinde terör gruplarına müsamaha göstermeyecektir. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni emrivakilerin dayatılmasını da asla kabul etmeyeceğiz. Fırat'ın batısında olduğu gibi doğusunda da tehditleri kaynağında bertaraf edeceğiz. Suriye'nin insani boyutunu konuştuk. Suriye halkına insani yardımın yürütülmesi konusunda mutabık kaldık. Geri dönüş süreceğinin uluslararası hukuka uygun olarak gönüllülük esasına göre güvenli bir şekilde eş güdüm halinde yürütülmesi hususunda fikir birliğine vardık. 3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz. 33 milyar dolar Türkiye'nin fedakarlığını gösteriyoruz. Yük paylaşımı hususunda AB verdiği taahhütlerin yerine getirilmesini hatırlatmak isterim. Suriye halkının ihtiyaçları için destek çağrısında bulunuyorum." 

"Suriye'de yaşanan dramın en acı sembolü sahile vuran çocuklardır. Herkes bu trajediyi sonlandırmak için mücadele etmeli" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada önemli mesajlar verdik. Zirve katılımcıları olarak sahadaki durumun iyileştirilmesinin siyasi süreçte ilerleme çabalarını artıracağımıza inanıyorum. Diğer ülkeleri destek vermeye çağırıyorum. Türkiye olarak soruna çözüm bulma çabalarımızı Astana ve bugünkü platformda sürüdüreceğiz. Bu kararlılığımız Astana sürecinin üyesi konumundaki İran'ı da ilgilendiriyor. Bu görüşmelerden İran'ı da bilgilendireceğiz haberdar edeceğiz bu sürecin olumlu olmasını için devamlılığını gerek görüyoruz. Suriyeli kardeşlerimize karşı boynumuzun borcudur" şeklinde konuştu. 

MACRON'UN AÇIKLAMALARI:

Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında açıklamalarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Rejimin hamileriyle birlikte İdlib’e yapacağı bir askeri bir harekat, saldırı kesinlikle kabul edilemez olacaktır, insani konularla ilgili olarak” dedi. 

Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirilen Dörtlü Suriye Zirvesi saat 16.20 sıralarında başladı. Vahdettin Köşkü'nde gerçekleşen zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldı. Liderler zirve öncesinde köşkü gezerek aile fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 3 saat süren zirvenin ardından liderler ortak basın toplantısı düzenledi.

“Rejimin hamileriyle birlikte İdlib’e yapacağı askeri harekat kabul edilemez” 

Zirve sonrasında açıklamalarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Amerikan halkı ile ilgili olarak taziye dileklerimi dile getirmek isterim. Sinagogda yaşanan saldırıdan dolayı onların yanındayız. Bu zirve Suriye meselesiyle ilgili olarak zaten mevcut olan formatların yaklaşmasını ortaya koydu. Zaten birkaç ay önce birlikte çalışmalıyız demiştik. Bir yıla aşkın sürede bu süreçlerin birbirlerine yaklaşması gerektiğini söylemiştim. Astana grubu üyeleri ve ABD ve diğer ülkeleri eş güdüm içinde hareket ediyoruz. Terör ile mücadele alanında devam edilen bir mücadele, bunun askeri ve siyasi öncelik olduğunu unutmamalıyız. Bu bağlamda terörle mücadele devam ederken aynı zamanda yapılacak askeri harekatların insani yardım konusunda saygı göstermesi gerektiğini unutmuyoruz. Bu da bizi İdlib’e götürüyor. Bu konuyla ilgili olarak biz açık bir şekilde söyledik, rejimin hamileriyle birlikte İdlib’e yapacağı bir askeri bir harekat, saldırı kesinlikle kabul edilemez olacaktır, insani konularla ilgili olarak. Burada Avrupa’nın, bölgenin ve Türkiye’nin istikrarı söz konusudur. Buradaki risk teröristlerin dağılması ve yeni sığınmacı dalgaların ortaya çıkması anlamına gelecektir” dedi.

“Kimyasal silah nerede kullanılırsa kullanılsın kabul edilemez” 

İdlib’teki çalışmanın kalıcı ve sürdürülebilir olmasının önemine değinen Macron, “Rusya ve Türkiye birkaç hafta önce harfiyen yerine getirilmesi gereken mutabakata imza attılar. Bu konuyla ilgili teminatlar dile getirildi, biz de bunu sonuç bildirgesinde belirttik. İdlib’te kalıcı ateşkesin sürdürülmesi çok önemli. Türkiye Cumhurbaşkanının bu konuda yaptığı istihbarat paylaşımı ve insani yardım konularına katılıyoruz. Rusya’ya da Suriye’deki rejimi üzerinde baskı kurması konusunda güveniyoruz. Konuyla ilgili olarak bölgede ve dünyanın diğer bölgelerde kimyasal silahları kabul edilemez. Nerede kullanılırsa kullanılsın kabul edilemez” diye konuştu.

“Anayasa Komitesinin toplantısının yapılması hayati öneme sahip” 

Suriye’de iki savaş olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdüren Macron, “Siyasi süreç konusu Suriye’de iki savaş süregeliyor. Hep birlikte teröristlere karşı bir savaş var, tüm terör gruplarına karşı ve bir de Suriye rejiminin kendi muhaliflerine karşı çatışma ve bunun sonucu olarak milyonlarca sığınmacı var. Bunun siyasi çözüm bulunmasından geçiyoruz. Tüm Suriyelilerin ülkelerine dönmesi için çözüm gerekiyor. Biliyoruz ki rejim asker olarak fetih mantığında davranıyor bu da Suriye’nin istikrarı sağlayacak bir yaklaşım değil. Soçi toplantısından 10 ay sonra anayasa toplantısını yapmış değil. Sene sonuna kadar listelerin onaylanmasını ve toplantının yapılmasını istiyoruz. Suriye halkı kendi geleceği hakkında söz hakkına sahip olmalı, şeffaf ve özgür seçimlerin uluslararası gözetim altında yapılmalıdır. Şu anda elle tutulur bir jest görmedik. Konuyla ilgili güçler konuyla ilgili mekanizmayı hayata geçirmeye çalışıyor, bugün de bunu yaptık. Anayasa Komitesinin bir an önce toplantısıyla ilgili toplantının bir an önce yapılmasının hayati öneme sahip olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu. 

“Siyasi çözüm getirilmediği sürece sığınmacıların ülkelerine dönüşleri inandırıcı ve kapsayıcı olamaz”
Mültecilerin geri dönüşleriyle ilgili konuşan Macron, “Mültecilerin geri dönüşü konuşunda Türkiye, Ürdün’ün ve Lübnan’ın çabalarını takdirle karşılıyorum. Bu ülkeler sorumluluklarını uzun yıllardır yerine getirerek Suriye’den kaçan ve başka ülkelere giden sığınmacıları ağırlıyorlar. Açık konuşmak gerek sığınmacıların geri dönmesi inandırıcı ve kapsayıcı olamaz. Siyasi bir çözüm getirilmediği sürece. Çünkü bu kişiler rejimin gaspından kaçıyorlar. Her birimizin İdlib ile ilgili olarak yaptıklarımızı ülkeyle ilgili yapmazsak bunun önüne geçemeyiz. Mülteciler konseyinin belirlediği şartlar dahilinde geri dönüşünü ancak onların geri dönüşü gerekli şartlar sağlandıktan sonra sağlanır. Güvenli, insan hassasiyetine uygun gönüllü alt yapıdan bahsediyorum. Bu zirve son derece yararlı bir aşama oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha teşekkür ediyorum. Bizlerin sorumluluğunu beraberinde getiriyor. Birkaç milyon Suriyeliden bahsediyoruz. Aslında bütün bölgeyi ilgilendiriyor. Bugün görüştüğümüz konular önümüzdeki aylarda bizlere sorumluluk yüklüyor” ifadelerini kullandı. 

MERKEL'İN AÇIKLAMALARI:

Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında açıklamalarda bulunan Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Silahsızlandırma açısından İdlib bölgesinde büyük bir başarı elde edildi. Kesinlikle kimyasal silahların kullanılmaması durumunda kararlı olduğumuzu bir defa daha ifade etmek istiyorum” dedi. 

Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirilen Dörtlü Suriye Zirvesi saat 16.20 sıralarında başladı. Vahdettin Köşkü'nde gerçekleşen zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldı. Liderler zirve öncesinde köşkü gezerek aile fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 3 saat süren zirvenin ardından liderler ortak basın toplantısı düzenledi.

“Daha fazla insani felaketlerin olmaması için elimizden gelen her şeyi yapmak istiyoruz” 

Zirve sonrasında açıklamalarda bulunan Merkel, “Üretken bir verimli zirve toplantısı olduğunu düşünüyorum. Farklı yaklaşımlarımız olsa da mutabık kalarak ortak bir bildirge yayınlayabildik. Bu da bizim ortak bir iradeye sahip olduğumuzu göstermektedir. Bu bağlamda nihai bir çözüm elde etme açısından tabi ki yeterli değil ama yine de önemli sonuçlar elde etme açısından çok iyi bir toplantı oldu. Bir tarafta terörle mücadele, diğer taraftan rejim tarafından kendi halkının büyük bir kesimine karşı yürüttüğü büyük bir savaş söz konusudur. Burada sadece askeri açıdan değil, siyasi açıdan da bir çözüm bulmak gerekiyor. Birleşmiş Milletler kapsamında bir çözüm bulmak istiyoruz. Suriye’de birçok insani felaket gördük. Nüfusun yarısından fazlası ya yurt içinde ya da yurt dışında. Ürdün, Türkiye ya da Avrupa ülkelerinde aralarında Almanya’da olan mülteciler bulunmaktadır. Daha fazla insani felaketlerin olmaması için elimizden gelen her şeyi yapmak istiyoruz. 17 Eylül’de Rusya ve Türkiye arasında İdlib’te ateşkes doğrultusunda çok verimli bir çalışma gerçekleşti. Bunun sürdürülebilir bir ateşkes olması için elimizden geleni yapmaya hazırız. Zaten silahsızlandırma açısından İdlib bölgesinde büyük bir başarı elde edildi. Kesinlikle kimyasal silahların kullanılmaması durumunda, kararlı olduğumuz bir defa daha ifade etmek istiyorum” dedi.

“Anayasa komitesinin yıl sonuna kadar bir araya gelmesinde katkıda bulunmak istiyoruz” 

Anayasa komitesinin toplanmasının önemli olduğunu söyleyen Almanya Başbakanı Merkel, “Gerekli olan siyasi çözümün ne kadar önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Maalesef şu ana kadar anayasa komitesi bir araya gelememiştir. Ama sonuç olarak anayasa komitesi oluşumu ve ardından da bütün Suriye halkının hem diasporada olan hem Suriye’de olan halkın bir araya gelip oy kullanarak seçimlerin yapılması gerekmektedir. Bizler de elimizden gelen her şeyi yaparak bu anayasa komitesinin yıl sonuna kadar bir araya gelebilmesi için katkıda bulunmak istiyoruz. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde bir çatışma durumu kesinlikle askeri olarak çözülemez. Buna inanıyoruz” diye konuştu. 

“İnsanların geriye dönmesi için siyasi bir çözüm gerekmektedir” 

Mültecilerin ülkelerine geri dönmesi konusunda konuşmasını sürdürün Merkel, “Ülkelerine geri dönebilmelerini konuştuk. Burada Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle sıkı bir işbirliği yapılması gerekiyor. Geri dönen insanların tutuklanması yada herhangi bir şekilde takibata uğramaması gerekiyor. Belirli bir insani alt yapının yerine getirilmesi gerekiyor. Bu şekilde bir sükunetin olması ve insanların geriye dönmesi için siyasi bir çözüm gerekmektedir. Suriye’nin ardından yine bütün halkı için güvenli bir vatan olması gerekmektedir. Bu şekilde alışılmışın dışında bir format olarak bir araya geldik. Ortak bir irademiz vardı. Çünkü çözüm aciliyeti hepimizin gördüğü bir gereksinim. Bu açıdan siyasi sürecin özellikle de tam bu zamanda bulunması çok çok önemlidir. İdlib’in barışçıl bir çözüm kapsamında herhangi bir şekilde insani bir felaket olmadan barışçıl bir çözüm bulunması yönünde gayret gösterilmelidir” şeklinde konuştu. 

PUTİN'İN AÇIKLAMALARI:

Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen Dörtlü Suriye Zirvesi'nde açıklamalarda bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Hem Suriye hükümeti ile hem de İran’daki partnerlerimizle istişareler yapmamız gerekiyor. İran bilindiği gibi Astana Sürecinin ve barış sürecinin garantörlerinden bir tanesidir. Çatışmasızlık bölgesinin yürürlükte faaliyette olmasının teminatçısıdır. İran olmadan bu konu çözülemez" dedi. 

Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştirilen Dörtlü Suriye Zirvesi saat 16.20 sıralarında başladı. Vahdettin Köşkü'nde gerçekleşen zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldı. Liderler zirve öncesinde köşkü gezerek aile fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 3 saat süren zirvenin ardından liderler ortak basın toplantısı düzenledi. 

Zirve sonrasında açıklamalarda bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “4’lü formatta yapmış olduğumuz görüşmelerimiz işe dayalı bir atmosfer içerisinde gerçekleşti. Ben meslektaşlarımın görüşlerine katılıyorum. Türkiye’nin yönetimini bu ortak çalışmayı yürüttükleri için teşekkür ediyorum. Suriye meselesindeki ilkesel konularla ilgili yaklaşımlarımız konusunda bir çalışma yapıldı. Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa ilerde de Suriye Arap Cumhuriyetindeki durumun normalleşmesi doğrultusunda el ele çalışmaya devam edecektir. Bu konuda bir ortak bildiri kabul etmiştir. Suriyeliler arasında diyaloğun başlatılması ve gerekli reformlarının yapılması gerektiği kanaatindedir. Bunun için elverişli şartlar sağlandı. Rusya’nın, Türkiye'nin ve İran’ın Astana formatı çevresinde yürüttükleri faaliyetler sayesinde Suriye topraklarının büyük bir bölümü teröristlerden arındırıldı. Ülke adım adım barışa doğru ilerliyor. Suriye'de sürdürülebilir barış ve istikrar sadece siyasi ve diplomatik yollarla mümkün olabilir" şeklinde konuştu. 

Rusya Devlet Başkanı Putin, sözlerine şöyle devam etti: 

"Suriyeliler kendi kararlarını kendileri tayin etmelidirler. Astana formatı dar gruplarla çabalarını birleştirme konusunu bu yönde görüştük. İşte bu Suriye'deki siyasi sürecin daha hızlı ilerlemesine ve yapıcı bir tavır sergileyen Suriye temsilcilerini bu sürece dahil etmeye vesile olacak. Öncelikle Cenevre'den yasal komitenin çalışmalarına başlamamız gerekiyor. Gelecekteki Suriye devlet yapısını görüşecek bu kurum. Soçi'de ulusal Suriye kongresinde alınan kararlar da dikkate alınmalıdır. Bu komite tüm Suriye ve toplumun tüm katmanları tarafından meşru olarak tanınmalıdır. Ancak bu şekilde bu kurum hem işler hale gelecektir ve hem de verimli olacaktır. Çoktandır ihtiyaç duyulan anayasal reformu yapabilecektir. Bu da Suriye'deki devleti daha güçlü hale getirecektir ve Suriye toplumunu birleştirecektir. Dolayısıyla bizi son derece ciddi ve titiz bir çalışma bekliyor. Bu çalışmayı kaliteli bir şekilde yürütmemiz lazım. Rusya Astana sürecinin garantör ülkesi olarak bu çalışmaya katılacak. Suriye'deki şiddet oranı ciddi ölçüde azaltıldı fakat orada biriken radikal unsurların yine de temizlenmesi gerekiyor. Savaş tecrübesini elde eden bu caniler bizim ülkelerimizde sessizce taraftarlarını devşirilebilir aşırılıkçı ideolojilerini topluma aşılayabilir, bu kabul edilmez bir şeydir. Erdoğan'la bizim Avrupalı meslektaşlarımızı Rus - Türk muhtırasını hayata geçirilmesiyle ilgili bilgilendirdik. Orada silahsızlandırılmış bölgenin oluşturulmasının, çatışmazlık bölgesi gibi geçici bir tedbir olduğunu düşünüyoruz. Kısa bir süre içerisinde Türkiye'nin bu silahsızlanmış olan bölgeden hem muhaliflerin hem de ağır silahların çekilmesi için çabalar sarf edeceklerini ümit ediyoruz. Bizim Türk partnerlerimiz bunun için zaten elinden geleni yapıyor. Radikal unsurlar İdlib bölgesinden silahlı saldırılarda bulunacaklarsa Rusya bu durumda Arap hükümetinin bu terör tehdidinin ortadan kaldırılmasına kararlı bir şekilde yardımcı olacaktır." 

Basın mensubunun bir sorusu üzerine konuşmasını sürdüren Putin, "Ben sizlere metodları sayacak olursam herhalde bu yapıcı olmaz bu çalışmanın ilerlemesi için sakin ve saygın bir şekilde yürütülmelidir. Suriye’nin meşru hükümetine saygı duyulmalıdır. Herkes bu arada Suriye rejimi diyor, benim elimdeki kağıtta Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti ibaresi kullanılıyor. Suriye’nin meşru hükümetine saygı duymaktan yola çıkarak, muhalefetle belirli bir diyalog kurmak maksadıyla, biz her zaman Suriye Hükümetine böyle bir yapıcı diyaloga çağırıyoruz. Bugünkü sonuç bildirgesine de esas alarak biz sene sonuna kadar ilgili şartlar oluşursa Anayasa Komitesi tamamen oluşturulacak ve faaliyetlere başlayacaktır. Soçi’de Suriye ulusal diyalog kongresinde Anayasa Komitesinin oluşturulması kararı alındı. Ondan sonra hem muhalefetle hem de Cumhurbaşkanı Esad’la anlaşabildik. İki kısmı oluşturuldu. Suriye Hükümeti ve muhalifler adına iki ayrı liste hazırlandı. Şimdi 3. Listeyi hazırlıyoruz. Bu STK’ları temsil ediyor. Bu çalışma kolay değil, her taraf güvendikleri isimleri katmaya çalışıyor. Fakat bu kuruma güven oluşmazsa verimli bir şekilde çalışamaz. Hem Suriye hükümeti ile hem de İran’daki partnerlerimizle istişareler yapmamız gerekiyor. İran bilindiği gibi Astana Sürecinin ve barış sürecinin garantörlerinden bir tanesidir. Çatışmasızlık bölgesinin yürürlükte faaliyette olmasının teminatçısıdır. İran olmadan bu konu çözülemez" diye konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Uraloğlu: “Turistik Diyarbakır Ekspresi, kültürel değerler ile doğa harikası manzaralarıyla kültürel iletişimi de güçlendirecek" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, seferlerine yeni başlayan Turistik Diyarbakır Ekspresi’ne ilişkin, “Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek” dedi. Bin 51 kilometre hat uzunluğunda Ankara-Diyarbakır güzergahında işletilecek olan 180 kişi kapasiteli Ankara-Diyarbakır-Ankara Turistik Treni, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da katıldığı trenle seferine başladı. Ankara Tren Garı’nda gerçekleştirilen uğurlama töreninde konuşan Uraloğlu, trenin Ankara-Diyarbakır seferinde Malatya’da 3 saat, Diyarbakır-Ankara seferinde ise Elazığ’da 4 saat, Kayseri’de ise 3 saat turizm amaçlı duracağını belirterek, “Hiç şüphesiz Turistik Diyarbakır Ekspresi, uzun süre durarak gezme imkanı sağlayacağı Malatya ve Yolçatı destinasyonları başta olmak üzere bölge ekonomisine de katkıda bulunacak. Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. “Yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor” Seyahat severler için sadece yurt içinde değil, yurt dışında da tren rotaları olduğunu kaydeden Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Treniyle Avrupa’ya ulaşmak da hem ekonomik hem de çok konforlu. Aslında turistik trenler hem vatandaşlarımıza hem de yurt dışından ülkemize gelen konuklarımıza, demiryollarımızın yeni yüzü ve vizyonuyla, dahası Türkiye’nin yeni yüzü ve vizyonuyla örtüşen bir etkinlik sunmaktadır. Ayrıca yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili başta Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla çalışmalarımız da devam ediyor” diye konuştu. “22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdik” Uraloğlu, 22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdiklerine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti: “Tarihi İpek Yolunun canlandırılmasını amaçlayan ‘Tek Yol Tek Kuşak’ girişiminin en önemli halkasını oluşturan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nı inşa ettik. Bu projeyle birlikte Asya ile Avrupa kıtaları arasında kesintisiz demiryolu ulaşımı mümkün hale getiren Marmaray ile Londra’dan Pekin’e kadar en güvenli, kısa ve ekonomik uluslararası demiryolu koridorunu oluşturduk. 2002’de devraldığımız 10 bin 948 kilometre olan demiryolu uzunluğumuza; 2023 yılı itibarıyla, 2 bin 251 kilometresi YHT ve Hızlı tren hattı olmak üzere yaklaşık 3 bin kilometre demiryolu ekledik. Demiryolu ağımızı 13 bin 919 kilometreye yükselttik. Ülkemizi, Yüksek Hızlı Tren işletmeciliği ile tanıştırdık ve Avrupa’da 6. dünyada 8. hızlı tren işletmecisi yaptık.” Yüksek Hızlı trenler ile bugüne kadar 85 milyon yolcu taşıdıklarını dile getiren Uraloğlu, bu yükselen trendi daha da yukarıya taşıyacaklarını sözlerine ekledi.
İstanbul Esenler’de amatör radyocular mikrofon başına geçti Esenler Belediyesi, Dünya Amatör Radyocular Günü’nde radyoculuğa ilgi duyan vatandaşlara unutulmaz bir deneyim yaşattı. Vatandaşların mikrofon başına geçtiği programa ilgi yoğun oldu. Esenler Belediyesi, 18 Nisan Dünya Amatör Radyocular Günü’nde keyifli bir programa ev sahipliği yaptı. Esenler Dörtyol Meydanı’na kurulan sahneyle radyoculuğa ilgi duyan vatandaşların mikrofon başına davet edildiği programa ilgi yüksek oldu. Radyo Esenler programcılarından Umut Kuzkaya ve Musa Ada’nın sunumuyla gerçekleşen programda vatandaşlar, canlı yayın heyecanını deneyimlemenin mutluluğunu yaşadı. “Radyo programlarını sadece radyoculuk olarak görmememiz lazım” Heyecanlarının her sene tazelendiğini aktaran Umut Kuzkaya, “Dünya Amatör Radyocular Günü’nde mesleğe başladığımız ilk günler aklımıza geliyor. Genç kardeşlerimizle radyoya olan ilgi, alaka ve bağlarını konuşup tavsiyelerde bulunduk. Güzel bir sohbet gerçekleştirme imkanı yakaladık. Esenler Belediyesine ve Kültür Müdürlüğüne özellikle teşekkürlerimi iletiyorum. Radyo programlarını sadece radyoculuk olarak görmememiz lazım. Çünkü bu eğitimler iş hayatındaki ilişki ve diyaloglarda özgüven olarak kişiye önemli kazanımlar sağlıyor. Mesleğe sağlam adımlarla başlamanıza yardımcı oluyor. O yüzden radyoculuk büyük önem taşır” ifadelerini kullandı. “Çok coşkulu bir yayındı” Oluşturulan bu gençlik ruhuyla heyecanlandığını belirten Musa Ada ise, “Esenler Dörtyol Meydanı’nda bir ilk gerçekleştirildi. Meydanın ortasında dev bir radyo koymak ve onun üzerinde bir yayın gerçekleştirmek inanılmaz coşkulandırdı. Burada bulunan öğrencilerin gelecekte çok büyük işler başaracağına inanıyorum” dedi. "Eğitimlerle heyecanımı yendim" Esenler Belediyesi tarafından verilen eğitimler sonucu iki yıldır radyoculuk yaptığını aktaran lise öğrencisi Rumeysa İmam ise, ”İlk yayınımda heyecan yaptım ama sonrasında eğitimlerde aldığımız kayıtlar sayesinde alıştım. Şu an eğitimlerini aldığımız için gelecekte radyoculuk konusunda hedeflerim var. Bu etkinlik hem arkadaşlarımız için hem de bizler için ilk adım niteliği taşıyor” dedi.
Sivas Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 2024 yılını ‘Kalite Yılı’ ilan etti Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesin ’de kalite eğitim programı düzenlendi. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ), 2024 yılını "Kalite Yılı" olarak ilan etti ve bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı. Üniversite, bu alandaki tecrübelerinden yararlanmak için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile de iş birliği yaptı. TSE’den gelen eğiticiler, üniversitenin akademik ve idari kadrosuna Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili alanlarda eğitim verdi. “Biz bütün işlerimizi fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz” “Kalite eğitiminde ki amaç sadece belge almak değil bunu özümsemek, süreçleri tanımlamak ve yaygınlaştırmak ve kurum geneline yaygınlaştırıp kurumsallaştırmaktır” diyen Sivas Bilim ve Teknoloji üniversitesi Mehmet Kul, “Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak 2024 yılını kalite yılı olarak ilan etmiştik. Bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarımıza başlamıştık. Bu konuda tecrübeli bize yol gösterebilecek kuruluşlarla da temasa geçtik. Ülkemizde de bu anlamda en yetkili kuruluşlardan bir tanesi Türk Standartları Enstitüsü. Onlarla temaslarımız gerçekleşti. TSE başkanı, genel sekreteri ve diğer uzman personellerle görüştük niyetimizi belirttik. Özellikle bunu kalite belgesini almak değil özümseyerek bütün süreçlerimize adapte etmek istiyoruz. Bütün süreçlerimiz de hem eğitim hem araştırma hem toplumsal katkı ve bilişim sistemleri olsun, bu süreçlerinin Kalite Yönetim Sistemi Standardına uygun olarak oluşturulması koordine edilmesi ve geliştirilmesini amaçlıyoruz. Bununla birlikte fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve bu süreç içerisinde bizim stratejik planımıza uygun kalite süreçlerini oluşturmak anlamında faydalı olacağını düşündüğümüz için Türk Standartları Enstitüsü ile görüşmelerimizi yaptık ve tamamladık. Bu eğitim kapsamında Türk Standartları Enstitüsünden uzman arkadaşımız geldi ve eğitime başladık. Hem akademik personelimiz hem idari personelimiz bu eğitimleri alıyorlar. İlerleyen süreçlerde ISO 9001 belgesini alıp, bu kalite süreçlerini denetleyici kuruluş tarafından denetimlerin gerçekleştirilmesini yapacağız. Bu eğitim o sürece hazırlık amacıyla gerçekleştiriliyor. Biz bütün işlerimizi mensuplarımıza, mezunlarımıza, kuruma ve topluma fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz. Amacımız bu kalite süreçlerini bütün akademik ve idari personelimizin özümsemesini sağlamak. Bu süreçlere uygun iş ve işleyişi gerçekleştirmek” dedi.
Gaziantep HKÜ’de ’Adölesan İdiopatik Skolyoz’ kongresi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından, “Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep” Kongresi, alanında uzman bilim insanlarının katılımıyla HKÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde doğa dostu bir yaklaşımla gerçekleştirildi. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda geniş bir perspektifi kapsayarak, uzman konuşmacılar ile katılımcılara zengin bir bilgi paylaşım platformu sunmayı amaçlayan kongreye; Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Usgu, hekim ve fizyoterapist kadrosundan oluşan 18 alanında uzman konuşmacı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan, Kongre Başkanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, “Öncelikle, bu yıl düzenlediğimiz kongreyle ilgili bir geleneği başlatmak istediğimizi belirtmek isterim. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusuna gönül ve emek vermiş, yıllarca bu alanda bilimsel katkıları olan hocalarımızla bir araya gelmek, bu alandaki gelişmeleri tartışmak ve paylaşmak amacıyla düzenli olarak gezici bir kongre oluşturma hedefimiz var. Bu yılki kongremizin konusu dar kapsamlı olabilir, ancak 300’ün üzerinde kayıtlı katılımcının bulunması bizleri son derece mutlu etti. Bu, alanımıza olan ilginin ve katkıların arttığının bir göstergesidir. Bu kongre, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşarak birbirimizi daha da ileriye taşıyacağımız bir platform sunuyor. Bilimsel açıdan verimli bir etkileşim ve iş birliği için kongrenin düzenlenmesinde başta HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Doğa dostu yaklaşım ile gerçekleşen kongrenin ilkini düzenlemenin heyecanını yaşadığını belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, “Skolyoz konusunda 2017 yılında Prof. Dr. Yavuz Yakut hocamızın koordinatörlüğünde Gaziantep ve çevre ilçelerini içine alan kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde bu önemli kongrenin; üniversitemiz, fakültemiz ve bölümümüzde güzel bir farkındalık oluşturacağına ve bilimsel içeriğinin yüksek olacağına inanıyorum. Bu sebeple Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut hocama, HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’ye ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlki düzenlenen Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep Kongresi’nde kayıt ve bilimsel program detayları dijital ortamda katılımcılarla paylaşılırken, Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda cerrahi, kalp damar problemleri, ortopedik cerrahi, erken ortez tedavisi, farklı fizyoterapi uygulamaları, proprioseptif eğitim, vestibüler sistem, ağrı ve yaşam kalitesi, tedavinin nitel başarısı konularının yanı sıra okul taramaları, aile eğitimi, spor konuları ve 20 farklı sözel bildiri geniş bir kapsamda ele alındı.
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.