GÜNDEM - 26 Aralık 2020 Cumartesi 18:07

Türk medyasının duayenleri yeni medyayı konuştu

A
A
A
Türk medyasının duayenleri yeni medyayı konuştu

Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında düzenlenen Medyada İnovasyon başlıklı panelde teknolojiyle birlikte haberciliğin geldiği nokta ve son durum konuşuldu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda düzenlenen 8. Türkiye İnovasyon Haftası’nda ‘yeni medya’ ve sektörün yaşadığı değişim süreci ele alındı. İhlas Haber Ajansı (İHA) Genel Yayın Koordinatörü İrfan Altıkardeş, Sabah Yazı İşleri Müdürü Şaban Arslan tecrübelerini paylaştı. Türk medyasının duayenleri, son yıllarda medyanın yaşadığı dönüşümü tecrübeleri ışığında anlatırken, sosyal medya mecralarının haberciliğe etkisi hakkında da birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundular.

Panel moderatörü Yılmaz Yıldız, “Medya tarafında inovasyonu konuşmadan önce, inovasyonun nasıl olması gerektiğine dair ufak bir iki notum var. Onları sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani, neden inovasyon, niçin inovasyon? Bu konuya ben biraz kafa yordum işin açıkçası. İnovasyon bazen bir gereklilikten ortaya çıkıyor, bazen de bir iyilik, bir icat şeklinde ortaya çıkıyor. Binlerce faydalı model görüyoruz bütün sektörlerde. Bunlar için ciddi bir maddi külfet harcanıyor. Örneğin Türkiye'de Ar-Ge harcamalarında, bu tür çalışmalara 2019 verileri ile yaklaşık 45 milyar liralık bir bütçe ayrılıyor.

Yaşadığımız COVID salgını sürecinde, bu rakamların daha da hızlandığını, teknolojiye inovasyona yatırımların daha da arttığını görüyoruz ve bu süreci hep birlikte yaşayacağız. İnovasyonun yapılma tarzı önemli, dedim. İyiliğe hizmet ediyorsa, insanlara hizmet ediyorsa bu inovasyonun toplum nezdinde bir karşılığı, değeri oluyor. Burada inovasyonun yönü, bizi götüreceği yer gerçekten önemli. İnsanların, canlıların, tabiatın faydasına olması gerekiyor. Elbette her buluş, her yenilik hep iyi insanların elinde olmuyor, maalesef bu buluşlar art niyetli de kullanılabiliyor.

Burada da bunların kontrol edilebiliyor olması önemli. İnovasyonun teknoloji süreçleri ile birlikte sosyal medya altyapısının, özellikle yasal altyapısının da birlikte, hızlı bir şekilde devreye alınması gerekiyor. Güncel olarak yaşadığımız bir konu, özellikle sosyal medya mecralarında bu inovatif ürünler kullanılırken, insanların haklarına giriliyor, suç teşkili olan paylaşımlar oluyor. Mesela bununla ilgili yasal altyapılar konusunda da son dönemde hızlı adımlar atılıyor. En son YouTube temsilcilik açma kararı aldı ülkemizde. Burada muhataplık önemli, yasal altyapı önemli. Bunlar da inşallah hayata geçiriliyor.

Türk medyasının duayenleri yeni medyayı konuştu

 

Teknoloji haberciliği kolay hale getiriyor

"Ben ‘medyada yenilikler’ kısmına geçerken kendi kurumumdan da biraz örnekler vermek istiyorum. Ben de gazeteciliğin muhabirlik aşamalarından gelmiş bir insanım. Bizler haber takip ederken, yalnızca dikte ile el yazısı ile hızlı şekilde not aldığımız dönemlerden geldik. Ses kayıt cihazları bile lükstü. Onları idare edebilmek lükstü. Şu anda o kadar hızlı gelişiyor ki, artık sesi kayda dönüştüren, yazıya dönüştüren uygulamalar mevcut. Hatta yabancı dil olarak ‘translate’ olarak bunları yapabilen uygulamalar devrede artık. Mesela ajans olarak da yaptığımız hizmetleri, haberlerimizi medyanın kullanımına sunarken, onlar için daha kullanışlı olsun, iş süreçlerini kolaylaştırsın diye sürekli yenilenme çabası içerisindeyiz.

İnfografikli haberler ön plana çıkıyor. Yine ajansımız da bunu sıklıkla kullanıyor. Hem kullanım kolaylığı sağlıyor hem de işi daha özet olarak verdiği için insanlar tarafından da tercih ediliyor. Podcast’ler, newsletterler, video haberler ve sayamayacağım birçok yenilik var. Bunlar hayatımıza girdikçe hem habercilerin iş yapışları kolaylaşıyor hem de insanlarımız habere daha hızlı ve etkin şekilde ulaşıyor" dedi.

İrfan Altıkardeş: “İHA Muhabir uygulaması 5 bin kez indirildi”

İHA bünyesinde gönüllü habercilik yapmak isteyenler için hazırlanan İHA Muhabir uygulamasına ilişkin bilgi veren Altıkardeş,“Teknolojinin hızlı gelişmesi, kişilerin şahsi medyalarını sosyal mecralarda oluşturması imkanı verdi, birçok alternatif çıktı ve internet altyapısında 5G ile 4.5G ile çok daha iyi durumda olması bu süreci hızlandırdı. Bize daha önce haberci olarak, ajans olarak gelen ihbarlar telefonla, faksla, mesajla geliyordu. Ancak şimdi bu değişti. Vatandaş artık hadise ile ilgili görüntüyü direkt olarak bize atıyor. Çağ değişince, insanların hayat tarzları gelişince biz de buna uygun olarak, sosyal mecralardaki bilgi kirliliğini de ortadan kaldırmak için, bunu, bildiğimiz geleneksel habercilik unsurları ile birleştirmeyi düşündük. İHA Muhabir isminde akıllı bir program hazırladık.

Bu akıllı telefonlarda kullanılan ‘app store'da ve Google Play'de yer alan bir uygulama. Bu uygulama ile gönüllü habercilik yapmak isteyenler, kimliklerini ibraz ederek bu programı indirebiliyorlar. Bunu indirdikten sonra, telefonu yatık hale getirdikleri zaman, bu uygulama devreye giriyor. Yani vatandaşlar haber olmasını istedikleri bir hadiseyi kaydedip aynı anda bize ulaştırabilirler. Artık hayat bu kadar kolaylaştı. Artık insanlar her gördükleri hadiseyi görüntülü olarak kaydediyorlar, akıllı telefonlarıyla kayıt altına alıyorlar. Bu görüntülemeyi biz hızlıca doğru bilgi ile birleştirip görseli mevcut abonelerimize, yani televizyon istasyonları ve gazete merkezlerine ulaştırma görevini üstlendik. Şu anda 5 bini geçti ‘app store'daki kullanıcı. Çok yeni bir uygulama bu. Google Play'de de önümüzdeki günlerde birkaç gün içinde aktif olacak. Android ayağı da tamamlandığında bizim on binlerce gönüllü muhabirimiz olacak.

Türk medyasının duayenleri yeni medyayı konuştu

Gönüllü gazetecilik esasına dayanıyor

Bu kişilerin hepsinin kimlik bilgileri bizde var. Biz isteyenlerin kimliğini gizli tutuyoruz, isteyenlerinkini yayınlıyoruz ve telif ücreti de ödüyoruz. Mükafat sistemi de var ama bunu gönüllü olarak kullanıyorlar ve buradan görselleri ulaştırıyorlar. Haberleşip kamuoyu ile paylaşılmasını istenilen görüntüleri kullanıyorlar. Sosyal mecralarda dedikodu tarzı, doğru olmayan bilgiler dolaşıyor. Bunların yerine, doğru olan bilgiyi kurumsal bir kimlik ile teyit edilmiş ve resmiyete intikal etmiş şekliyle kamuoyuna sunmak isteyenler ve çözümün bir parçası olmak isteyenler var. Gönüllü muhabirlik yapmak isteyenlerin sayısı çok. Çünkü insanların şahsi medyaları var zaten sosyal mecralarda. Şimdi bu şahsi medyalarını daha geniş kitlelere, memleket menfaatine, şahısların menfaatine, daha geniş kitlelere duyurmak isteyenler bu tarz uygulamalarla bunu hayata geçirebilecekler.

Bu da sosyal medyanın kalitelileşmesi anlamına gelecek, o bilginin doğrulanması anlamına gelecek ve böylece hadiselerin daha hızlı, kamuoyuna güvenilir kaynaklardan, güvenilir gazetelerden, televizyonlardan duyulmasına imkân sağlanacak. Biz oradan gelen bu görüntüler üzerine en kısa zamanda oraya ekip gönderip hadiseyi doğrulatıyoruz. Orada böyle bir olay yaşandı mı, diye kontrol ediyoruz. Çünkü gönderen kişinin bizde kimliği ve gönderdiği nokta ve saat mevcut olduğu için biz bunu 15-20 dakika içinde, o olayın olduğu yere ekibi göndererek orada böyle yaşamış bir hadise var mı yok mu diye teyit ediyoruz. Orada hakikaten bir kaza, bir olay meydana gelmiş mi, bunu teyit ediyoruz. Yine oraya bizzat bizim haber ekiplerimiz gidiyor, gidemediğiniz noktalarda ise oranın mülki idari sorumlusu ile irtibata geçerek öyle bir hadisenin kayıt altına alınıp alınmadığını teyit ediyoruz.

Dolayısı ile bu haberi, bu olayı doğrulayarak verme imkanımız oluyor. Daha önce büyük canlı yayın araçlarıyla, 300-400 bin dolarlık cihazlarla, çanak antenler ile yaptığımız canlı yayınları şimdi artık bir kutu vasıtasıyla 4-6 tane sim kart takılarak 2 kilo alındaki bir kutuyla yapabilir hale geldik. Buna bir 4.5G canlı yayın sistemleri diyoruz. Bunları ülkemizde ilk başta ithal olarak kullandık ama bunları yerli olarak da kendi yazımızla, Türk mühendislerinin yazılımlarıyla bu cihazları yerli olarak üretmeye başladık. Her muhabirin artık bir canlı yayın aracı var. Kendi yaptığımız 2 kilo ağırlığındaki cihazlarda biz hemen çok kısa sürede deprem sonrasında, bir sel baskını sonrasında yayına geçebiliyoruz.

Bu da teknoloji, internetin hızlanması ve yazılımların güçlenmesi, bizim yerli yazılımcılarımızın da oyunda olmasıyla bizi güçlü kılıyor. Kendi programlarımızı yazılımlarımızı yaparak hem haberin işlenmesi anlamında, mutfaktaki çalışmalarımızı da hızlandırıyor ve güçlendiriyor. Daha çabuk haberi çıkartıyoruz, daha hızlı sunuyoruz, servis ediyoruz. Eskiden bir kare fotoğrafın renkli olarak İstanbul'a, Anadolu'dan gelmesi 45 dakika, bir saat alıyordu, normal telefon hattı ile çevirmeli telefonlarla. Şu anda ise çektiğiniz zaman iki saniye sonra fotoğraf editörü önünde ekrana düşüyor. Yani geçtiğimiz 20-30 yılda 3-4 nesil teknolojiyi değiştirdi medya sektörü. Mutlaka diğer sektörlerin üretim proseslerinde de bunlar yaşandı ama medya hakikaten çok müthiş bir hız ile 3-4 jenerasyonu geçirmiş oldu" diye konuştu.

Celal Toprak: “Haberciye yatırım artacak”

“Pandemi döneminde iletişimin çok öne çıktığı bir süreç yaşıyoruz. İletişimin niye öne çıktığı bir süreci yaşıyoruz? Çünkü iletişimde bütün kurallar, kaideler değişiyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, derken, en çok üzerinde durulan şey iletişim. Bizim de mesleğimiz iletişim. Başkalarının birbiriyle bağ kurmak için kullandığı yöntem bizim mesleğimiz, yani iletişim bizim mesleğimiz. Şöyle bir süreç yaşanıyor bu dönemde. Teknolojik gelişmeler, sanki bizim lehimize bir dönemi başlatmış durumda. Bizim mesleğimiz haber üzerine kurgulanmış durumda. Haberin düzenlenmesinde esas olan muhabir ya da esas olan haberci noktasına doğru gidiyoruz.” Teknoloji hem kullanımı hem de maliyeti anlamında uygun hale geliyor.

Yatırımcılar, teknolojiye artık büyük yatırımlar yapmak zorunda değil. Haberciye habere yatırım yapmak durumundalar. Çünkü haber farklılaşacak önümüzdeki süreçte. Daha iyi haber veren öne çıkacak, daha doğru haber veren, daha öngörülü haber veren ön plana çıkacak. Öngörü haberciliği diye bir şey gelişecek. Öngörü haberciliği de daha yetişmiş, alanında uzmanlaşmış muhabir, yazar, çizer editör istihdam etmeye yol açacak. Onun için ben uzun süredir, aslında iletişim fakültelerinde derslere girdiğimde, çocuklara ‘İyi ki iletişim fakültesini seçtiniz, çok doğru bir alanı seçtiniz. Bu alan önümüzdeki süreçte daha da öne çıkacak. Bugüne bakmayın. Bugün gerçekten bir takım sıkıntılar yaşanıyor sektörde ama habere erişme, habere ulaşma hiçbir zaman bitmeyecek’ diyorum.

Sosyal medya habercilerin karşısında dur

İnsanların habere ilişkin talebi artarak devam edecek. Şimdi bu bir takım mecralardan karşılanıyor. YouTube, Twitter gibi mecralardan habercilik şu an için karşılanıyor gibi duruyor ama hiçbir güveni yok inanın. Eğer biz onların karşısına güvenilir, hızlı bir habercilik ile çıkarsak, onların habercilik noktasında medyanın karşısında durma şansı yok. Onlar da medyadan, şu anda beğenmedikleri medyadan aldıkları haberler ile iletişim sağlıyorlar, onları kullanıyorlar.

O mecralar hâlâ, ‘bitti bitiyor’ tartışmasını yaptıkları yazılı basının haberleri ile günlük akışı, günlük bilgiyi paylaşıyorlar. Habercilerin dijitalleşmeyi çok iyi kullandığı, habere yatırımın, haberciye yatırımın daha öne çıktığı bir sürece dönüştüğünü, evrildiğini düşündüğünüzde, sosyal medyanın, habercilerin karşısında durma ihtimali yok. Çünkü biz de orayı kullanacağız, biz de o mecraları kullanacağız ama siz o sosyal medyada birtakım ifadelerle anılanları takip etmeyeceksiniz. Gerçekten bu konuda uzmanlaşmış, bu konuda etik kurallara, kavramlara riayet eden medya içindeki habercilerin, iletişimcilerin haberlerini takip edeceksiniz. Medyanın gücü karşısında bu mecraların uzun vadede durabileceğini sanmıyorum. Ben medyanın geleceğinin açık olduğunu düşünüyorum.

Bugünkü duruma bakıp aldanmamanın gerektiğini, bireysel özgürlükler anlamında, teknolojinin kullanımında bir geçiş süreci olduğuna inanıyorum. Bu geçiş sürecinin habercilere ve muhabirlere doğru yöneleceğini ve onların yaptığı haberlerin, yorumların daha yakından takip edileceğini düşünüyorum. Biraz önce bir şey daha ifade ettim. Bunun altyapısı var, neden var? Çünkü eskisi gibi büyük yatırımlar gerektiren bir sektör değil medya sektörü. Artık büyük paralar harcanan bir sektör değil. Teknolojik imkanlar, 10 gazetecinin bir araya gelerek kurabileceği bir sistem haline getirdi. Ya da daha başka bir şekilde ifade edeyim. Eğer yatırımcıysanız, artık bu işi para kazanmak değil de başka işlere yönelmek için kullanmak zorunda değilsiniz. Bu işten de para kazanabilirsiniz, bu iş de size para kazandırabilir.

Çünkü eskisi gibi büyük harcamalarınız yok. Örneğin dijital alanda bir haber portalı oluşturduğunuzda kâğıt masrafınız yok. Haberin size ulaşmasındaki esas olmayan unsurların artık payı yok. O anlamda ben iletişim sektöründe gazetecilerin, habercilerin önünün açık olduğunu ifade etmek istiyorum. Türkiye'deki köklü medya kuruluşlarının genellikle konvansiyonel medya da ağırlıkları olduğunu biliyoruz. O alanı terk etmek istemedikleri için dijitale geçme noktasında tereddütlüler. O tereddütlerini üzerlerinden atmaları gerekiyor, çünkü orası kaçınılmaz bir gelecek"dedi.

Şaban Arslan: “Biz bu mesleğe daktiloyla başladık”

“Son dönemde savunma sanayimizdeki inovatif, teknolojik gelişmelerle çok övünüyoruz. Aslında Türkiye, sadece savunma sanayi değil bütün teknolojik alanlarda, inovasyon alanında Anadolu'daki OSB’lerde dahil olmak üzere inanılmaz şeyler yapıyor artık, 80'lerde 90'larda Türkiye ekonomik açıdan çok zayıf bir ülkeydi ama 2000'lerden sonra teknoloji anlamında, inovasyon anlamında, dijitalleşme anlamında daha önce Batı’da gördüğümüz şeyleri kendisi üretmeye başladı. Şu anda birçok Avrupa ülkesinden de önde olduğumuzu göğsümüz kabararak söylemeliyiz bence. Bunu dile getirmeliyiz. Gazetecilik açısından ise tecrübelerime dayanarak bazı anekdotlar vermek istiyorum. Ben 1988 yılında başladım. O zamanlar daktilo vardı. Biz inovasyon anlamında talihli miyiz, talihsiz miyiz ona karar veremiyorum aslında. Tam bu işin göbeğindeyiz medya mensupları olarak ve bu değişimleri çok radikal olarak yaşadık. Haberi kağıda yazıyorduk, oradan daktiloya geçiyorduk, oradan bir servis daha vardı. Bir iki tane bilgisayar vardı ve oraya geçen haber de kalıplara alınıyordu. Ondan sonra matbaaya gidip teneke kalıplarına alınıyordu. Oradan paketlenip uçaklarla Diyarbakır'a Antalya'ya, Adana'ya gönderiliyordu.

Hakkari'deki olayı fotoğrafı bir haftada geliyordu

Mesela Hakkâri’de çok önemli bir olay oldu. O haberi muhabir çekiyor ancak fotoğraf bir hafta sonra elimize geçiyordu. Şimdi bakıyorsunuz Hakkari’de bir olay olsa 10 dakika sonra dünyanın gündemine oturabiliyor. Biz ‘Vizontele’ kuşağındayız. İlkokul 3. sınıfta öğretmenimiz bizi elimizden tuttu, köyün kahvesine televizyon görmeye götürdü mesela. Ben Anadolu'nun bir köyünde yetiştim. Ordu Ünye gibi aslında Karadeniz Bölgesi’nin çok geri kalmamış bölgelerinde liseyi okudum. Ancak ben lise son sınıfta ilk kez telefonla konuştum. Şimdiki çocuklara, yeni nesil çocuklara baktığımızda çok garip geliyor. Türkiye'de biliyorsunuz sadece TRT vardı. Daha sonra özel televizyonlar çıktı. O dönem bilgisayarlar artmaya başladı. Daktiloyu bıraktık bilgisayarlarla yazmaya başladık haberlerimizi. Dijital fotoğraf makineleri çıktı. Birden dijital kameralar hayatımıza girdi. Derken her sene her geçen gün inanılmaz değişiklikler yaşamaya başladık. 95'ten sonra hayatımıza internet haberciliği girdi. Ben hiç televizyonda çalışmadım. Hep basılı gazetelerde görev yaptım. İnternet gelince bambaşka bir şeye dönüştü gazetecilik. Dünyanın büyük ülkelerinde 10 milyon 5 milyon satan gazeteler yok. Avrupa'nın en çok satan, 3-4 sene önce 5 milyon tirajı olan dünya devleri 700-800 bine düştü. Kaçınılmaz olarak internet medyası tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de piyasayı ele geçiriyor. Dünyada yasalar biraz daha güçlü olduğu için kurumsal yapıların hakları korunabildi. Türkiye'de maalesef haksız bir rekabet oluştu. Türkiye'de kâğıttan dijitale dönüşürken hukuksal sorunlar nedeniyle ekonomik anlamda büyük kayıplar oldu. Haksız kazanç noktasında bazı çözümlemeler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Nihat Uludağ:“5G ile canlı yayıncılık çağ atlayacak”

“Dünya son 30 yılda çok hızlı değişime uğradı hem teknolojik anlamda hem toplumların gelişimi anlamında. 30 yıl öncesinde bizim mesleğe başladığımızda yazılı medya ağırlığı vardı. Daha sonra teknoloji geliştikçe görsel medyaya doğru bu ağırlık kaymaya başladı. Haberin işlenmesi ve vatandaşa arz edilmesi konusundaki süreç çok önemli. Bu süreyi ne kadar kısaltırsak başarı elde etmiş olabiliyoruz. Eskiden pozlama teknikli kasetlerle yapılan çekimler vardı. Bunlar fiziki ortamlarda araçlarla merkezlere taşınırdı. Merkezlerden dijital ortama dönüştürüldü, sonra o dijital ortamdan montaj ve kurgu ekibi kasetleri özel olarak işler ve haber içeriği ile birlikte vatandaşa arz ederdi. Bu bazen saatler bazen de günler sürerdi. Dijital gelişme ile birlikte aylar, günler, haftalar saatler süren süreç 4.5G gibi sistemlerle 1,5 kiloluk aletlerle çok kısaldı. Artık her muhabir olay yerine ulaştığı andan itibaren oradaki vakayı izleyiciye aktarabiliyor ve bu 8 saniye gibi bir süre kaybıyla oluyor.

Çünkü 3G teknolojisi hâlâ naklen yayın araçları kadar hızlı değil ama naklen yayın araçları kadar da pahalı bir sistem değil. Dolayısıyla daha çok ekibimizi, daha çok sahada ve daha çok olaya adapte edip hızlı bir şekilde oradaki bilgiyi işleyip vatandaşa ulaştırabiliyoruz. Ben bu sürecin 5G teknolojisinin gelmesiyle daha da hızlanacağını düşünüyorum. Çünkü büyük yatırımların, uydu sisteminin, naklen yayın araçlarının yerine ya da daha az kaliteli çoklu sim sistemlerini içeren 3G teknolojisi yerine 5G teknolojisi ile canlı yayına yönelik haberciliğin daha başarılı yapılacağını düşünüyorum. Teknoloji ile birlikte medya maliyetlerinin de düştüğüne inanıyorum. Daha önceleri bu tür yayınları ancak pahalı canlı yayın araçları ile yapılabilirken, günümüzde daha az maliyetli sistemlerle bu yayınları yapılabiliyoruz.

Medya ilk başladığında yazılı medya ağırlıktaydı, teknolojinin gelişmesiyle birlikte günümüzde daha dijital sisteme döndü. 3 bin personeli bir holding, bir şirketin ürettiği içeriği 5 kişi bir araya geliyor ve internet ortamından belki de daha kaliteli bir içerik üreterek daha fazla insana ulaşabiliyorlar. Günümüzde daha donanımlı, insanların gelişimine, hayata daha dokunan insanların ürettiği içerikler daha çok kazanacak. Sosyal medya içerikleri ne kadar topluma faydalı, ne kadar yasaya uygun, ne kadar amaca hizmet ediyor. Sosyal medya mecralarının denetimiyle habercilik açısından da bambaşka bir dönem başlayacak"şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Polisin alkollü sürücü ile imtihanı: Üfleme eğitimi verilen kadın 44. seferde başardı Aksaray-Konya Karayolunda jandarmanın "dur" ihtarına uymayarak kaçan kadın sürücü, jandarma ve emniyeti alarma geçirdi. 53 kilometre kaçan kadın sürücü E-90 Karayolunda kovalamaca sonucu yakalandı. Alkolmetreye üflermiş gibi yapıp üflemeyen ve 3 alkolmetre değiştirerek kadına üfleme eğitimi veren polis, üfletme imtihanına girdiği kadın sürücünün 44. üflemesinde promilini alabildi. 0.97 promil alkollü çıkan kadın sürücüye ceza kesilerek ehliyetine el konuldu. Olay Aksaray - Konya Karayolu Eşmekaya Kavşağı’nda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Aksaray Konya Karayolunda yol kontrolü yapan İl Jandarma Komutanlığı ekipleri durumundan şüphelendikleri kadın sürücünün kullandığı 68 AAN 849 plakalı otomobile ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara uymayan kadın sürücü hızla denetim noktasından kaçtı. Aksaray istikametine kaçan kadın sürücünün plakası jandarma ekipleri tarafından hem jandarma hem de emniyet haber merkezine bildirildi. Bunun üzerine jandarma ve polis ekipleri karayolu ve aracın geldiği istikamete yönelik adeta bölgeyi abluka altına aldı. Jandarma ekipleriyle kısa süre kovalamacaya giren kadın sürücü 53 kilometre kaçtıktan sonra şehir merkezi girişinde polis ekiplerinin de "dur" ihtarına uymadı. Ekiplerin kaza riskine karşı kontrollü bir şekilde takip ettiği kadın sürücü çok gidemeden Tacin Mahallesi E-90 Karayolu üzerinde yakalandı. 44. üflemesinde pes eden kadın sürücü 0.97 promil alkollü çıktı Durdurulduktan sonra araçtan indirilen ve isminin Gülten Nas Y. (49) olduğu belirlenen kadın sürücü rahat tavır ve hareketleriyle dikkat çekti. Ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirilen kadın sürücüye alkol kontrolü yapmak isteyen polis memurlarının üfleme eğitimi ile imtihanı burada başladı. Alkol kontrolünden geçirilmek istenen kadına polis memurlarınca alkolmetre üfletilmek istendi. Alkolmetreyi üflemeye çalışan kadın üflermiş gibi yapıp üflemekten çekinirken, polis memurları kadına adeta üfleme eğitimi verdi. Bir polis memuru ağzıyla kadına üflemeyi gösterirken, bir değir polis memuru da elindeki üfleme çubuğunun poşetiyle üflemeyi anlattı. Eğitimin ardından polis memurlarının üfletme imtihanı başladı. Kadına defalarca alkolmetreyi üfletmeye çalışan polis memurları kadının üflemeyip üflüyormuş gibi göstermesiyle büyük bir sınav verdi. Alkolmetreye de güvenmeyen kadın sürücüye 3 farklı alkolmetre üfletildi. Zaman zaman su içen ve dinlenmeye geçen kadın sürücü 1 saat boyunca polis memurlarına ecel teri döktürdü. 43 kez alkolmetreyi üflemeyerek kandırmaya çalışan kadın sürücü 44. üflemesinde pes ederek normal bir şekilde üfledi. Üflemenin ardından kadının 0.97 promil alkollü olduğu belirlendi. Polis ve kadın arasındaki yaşanan ilginç diyaloglar ise anbean kameralara yansıdı. Alkollü araç kullanmaktan 6 bin 439 TL para cezası kesilen kadın sürücünün ehliyetine de 6 ay süreyle el konuldu. Araç ise olay yerine çağırılan bir yakınına teslim edildi.