GÜNDEM - 29 Ocak 2020 Çarşamba 06:00

Türkiye nereden nereye

A
A
A
Türkiye nereden nereye

Marmara’yı yıkan 99 depremine hazırlıklı değildik. ‘Bu bize ders oldu’ dendi. Ancak iki buçuk yıl sonra devlet, Afyonkarahisar’ın küçücük bir ilçesinde çaresiz kaldı. Tır şoförleri hafta sonu tatilinde olduğu için yardım gecikti. 2011 Van depremi milat oldu. Devlet arama kurtarma ve yeniden imarda göz doldurdu. 1966 depreminin mağdurlarına konutlarını 43 yıl sonra teslim edebilen Türkiye, altı ay içinde felaketzedeleri yeni evlere yerleştirir hâle geldi.

Yıl 2002. Aylardan şubat.
Türkiye soğuk bir kış geçiriyor.
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Ahmet Necdet Sezer oturuyor. Başbakan ise Bülent Ecevit.
Ülke koalisyonla yönetiliyor.
Devletin zirvesinde sert rüzgârlar esiyor. Cumhurbaşkanı, anayasa kitapçığı fırlattığı Başbakan ile kavgalı.
Bu didişme sebebiyle ülke, ekonomik krize boğulmuş. Vatandaş bunalımda.
1999 Marmara depreminin üzerinden iki buçuk yıl geçmiş. Felaket memleketin belini bükmüş. Marmara Bölgesi’ndeki şehirlerde yer yer enkazlar duruyor. Konteynerlerde hayatta kalmaya çalışanlar, kalıcı konutların yolunu gözlüyor.
O sırada bir pazar sabahı Afyonkarahisar Sultandağı merkezli 6,0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu, 1999’dan sonra büyük can ve mal kaybına sebep olan ilk depremdi. Felaket bölgesi doğup büyüdüğüm topraklardı. Bu yüzden yaşananları çok iyi biliyorum.

AMAN BAŞBAKAN UYUSUN
Eber Gölü havzasındaki üç ilçe (Sultandağı, Çay, Bolvadin) büyük hasar aldı. Bakanlık komisyonu ile daha önce sağlam raporu verilen Çay Sanayi Sitesi domino taşı gibi çöktü. Birbirine yaslanmış kerpiç evler yıkıldı.
Arama kurtarma mı? Yardım mı? Ne gezer! AKUT dışında ekip yoktu.
Gece 03.02’de meydana gelen 1999 depreminde “Rahatsız etmeyelim” diye uykusundan uyandırılmayan Başbakan Bülent Ecevit’e bu sefer haber verilmişti. Çünkü deprem sabah olmuştu.
Fakat bu sefer uyuyan Kızılay’dı...
Kızılay tırlarının şoförleri hafta sonu tatili sebebiyle bulunamadığı için Ankara’dan üç saatlik mesafedeki enkaz bölgesine acil yardım gönderilemedi.
Vatandaş çıplak elleriyle kurtarmaya çalıştı yakınlarını. Tıpkı 99 depreminde Kocaeli’de, Sakarya’da olduğu gibi...
İki günde göçük altından 44 kişinin cesedi çıkarıldı. 318 kişi yaralandı. 509 bina hasar gördü.
Ölenler toprak altına girdi. Sağ kurtulanlar Afyon’un meşhur soğuğuyla baş başa kaldı.
Öyle ki donan topağı kazma kürekle kazmak mümkün olmadı. Mezarlar iş makineleriyle hazırlandı.

KIŞ GÜNÜ YAZLIK ÇADIR
Şehirde kriz masası kuruldu. Valilik, Kızılay’dan 20 bin çadır istedi. Kızılay ilk etapta ancak üç binini gönderebildi.
Gazeteler felaketin beşinci gününde “Sultandağı’nda çadır sıkıntısı bitiyor” diye müjdeli(!) haberler verdi.
Ankara çadır, battaniye, katalitik soba ve üç kamyon gıda gönderdi. Evet yanlış anlamadınız, altı üstü üç kamyon.
Depremzedeler “Yemek meselesini çözeriz. Açlıktan ölmeyiz ama soğuğa karşı çaresiziz” diye himmet diledi.
Ne acı ki, Kızılay’ın gönderdiği çadırların büyük kısmı yazlıktı. Katalitiği yaktığında nispeten ısınıyor, sönünce buz kesiyordu.

SEZER Mİ SEZEMEZ Mİ?
Deprem günü “Ulusça üzüldük” açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Sezer, felaket bölgesine dört gün sonra gitti. Sezer, merkez üssü Eber köyünde sadece 10 dakika durdu. Hemşehrileri Afyon-Konya kara yolunu ulaşıma kapattı. Sezer’in içinde bulunduğu aracın geçmesine izin vermedi. Polis, depremzedelere sert müdahalede bulundu. Bir belde belediye başkanı sahipsizliğe isyan edip Cumhurbaşkanı’nın önünde hüngür hüngür ağladı.
99’da Marmara ile günlerce irtibat kuramayan ve felaketten ders aldığını açıklayan devlet, bu sefer beş altı bin nüfuslu küçücük ilçede enkaz altında kaldı. Ateş yine düştüğü yeri yaktı. Bu, unutulan ne ilk ne de son deprem olacaktı. Nitekim bir yıl geçmeden Tunceli Pülümür sallandı, bir kişi öldü. Ardından Bingöl, felaketi yaşadı, 176 kişi öldü. 2004’te Erzurum Aşkale (10 ölü) ve Ağrı Doğubeyazıt (17 ölü), 2005’te Hakkâri (2 ölü), 2010’da Elâzığ Karakoçan (41 ölü) ve 2011’da Van (641 ölü) yıkıldı.

ELÂZIĞ’IN GÖSTERDİĞİ
Van depremi, arama-kurtarma ve seferberlikte milat oldu. Ülke ayağa kalktı. Devlet kısa sürede şehri yeniden inşa etti. Türkiye’nin tabii afetlere müdahalede hangi noktalara geldiği, Elâzığ depreminde bir defa daha görüldü.
Devlet bütün imkânlarını seferber etti. AFAD’ı, Kızılay’ı, Jandarma Arama Kurtarma’sı, UMKE’si, İHH’sı, AKUT’u ve itfaiyesi el birliğiyle afetzedelere merhem oldu. 45 kişi göçük altından çıkarıldı.
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar soluğu depremzedelerin yanında aldı.
Jeneratörle ısınan çadırlar kuruldu. Belediyelerin ve yardım kuruluşlarının sevk ettiği tırlar, kilometrelerce kuyruk oluşturdu. Hükûmet, hayvanlar için bile çadır ahır gönderdi. Trenler halka açıldı. Vergi borçları silindi. Kira ve yıkım yardımı yapıldı. İnsansız hava araçları keşif yaptı. İki hafta içinde konteyner kentlerin kurulması sözü verildi. On bin konutluk uydu kent için acilen çalışmaya başlandı.

İSTANBUL KORKUSU
Teknik dönüşüm tamam, kentsel dönüşüm felaket
* Memleketin bir köşesi sallandığında akıllara hemen İstanbul geliyor. Çünkü, İstanbul’da ülke nüfusunun beşte biri yaşıyor. Ekonominin kalbi megakentte atıyor. Burada yaşanacak bir felaket ülkenin çöküşü anlamına geliyor.
Ne var ki, 1999 depreminin ardından 21 yıl geçmesine rağmen İstanbul yenilenemedi. Yetkililer, şehirde 600 bin hasarlı binanın yer aldığını, bunun 48 bininin yıkılması gerektiğini söylüyor fakat neşter vurulamıyor. Türkiye arama-kurtarma, yardım ve teknolojik yapıda büyük dönüşüm geçirdi ama kentsel dönüşümde aynı başarıyı yakalayamadı.
Kartal’da kolonu kesilen ve kaçak kat çıkılan 8 katlı bir apartman geçen sene yıkıldı. Bina, 21 kişiye mezar oldu. Arama kurtarma çalışmaları tam dört gün sürdü. Düşünün, İstanbul’da bunun gibi 600 bin bina bulunuyor. Bu, şu demek: Dünyanın en iyi arama-kurtarma ekiplerini de yetiştirseniz, muhtemel bir depremde çaresizsiniz...

AH BU ÜLKE NELER GÖRDÜ?
43 yıl sonra konut mu teslim edilir
* 2011 Van depreminden 39 gün sonra kalıcı konutların temeli atıldı. Felaketin yıl dönümünde 15 bin konut sahibine verildi. Toplam inşa edilen konut sayısı 25 bin oldu. Van yeniden imar edildi.
* Yine 2011’de depremin yıktığı Kütahya’nın Simav ilçesinde 928 afet konutu 6 ay gibi kısa bir sürede tamamlandı.
* Şubat 2017’de depremin sarstığı Çanakkale Ayvacık’ta yüzlerce konut birinci yılda vatandaşa hizmetine sunuldu.
Türkiye her zaman böyle değildi...
* Erzurum’un Oltu ilçesinde 1983 depreminde evleri yıkılan vatandaşlar için yaptırılan 66 konut hak sahiplerine ancak 2004 yılında teslim edilebildi. Tam 19 yıl sonra...
Tabii beterin beteri vardı.
* Muş’un Varto ilçesinde 1966’da deprem yaşandı. 2 bin 394 kişi öldü. Devlet vatandaşa kalıcı konut sözü verdi. Türkiye 6 Cumhurbaşkanı, 30 hükümet, 13 başbakan gördü ama Varto konutlarını göremedi. Varto Karapınar konutları 40 yıl sonra, 2016 yılında teslim edildi. Aynı depremde evleri yıkılan Erzurum’un Hınıs ilçesi sakinleri de konutlarını 2009 yılında alabildi. Tam 43 yıl sonra... Tabii ömrü yetene. Acıları gitti, konutlar toruna miras kaldı...
* 2 bin 384 kişinin ölümüne yol açan 1975 Diyarbakır-Lice ve Hani depreminin mağdurlarının yüzü ise 31 yıl sonra güldü. Ona da gülme denirse...  

Fatih Selek - Türkiye gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Yerlikaya: "Beraberliğimize, kim yan bakıyorsa biz de onlara düz bakacak değiliz” İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “İstanbul’un Huzuru, Büyükçekmece’nin Huzuru İftar Buluşması” programına katıldı. Yerlikaya, "Son çırpınışlarını gördüğümüz başta bölücü terör örgütü olmak üzere FETÖ, DHKP-C, MLKP, yani bizim birliğimize, beraberliğimize, dirliğimize, kardeşliğimize kim yan bakıyorsa biz de onlara düz bakacak değiliz” dedi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “İstanbul’un Huzuru, Büyükçekmece’nin Huzuru İftar Buluşması” programına katıldı. Esenyurt Gökevler Mahallesi’nde bulunan bir otelin davet salonunda düzenlenen programa Bakan Yerlikaya’nın yanı sıra AK Parti İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç, AK Parti Büyükçekmece Belediye Başkan Adayı Recep Erol, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar, dernek temsilcileri katıldı. Programda Kuran’ı Kerim Tilaveti okunmasının ardından iftar yapıldı. Programda konuşan Bakan Yerlikaya, “Biz seçimin huzur ve güven ortamında olmasından sorumluyuz. Yol arkadaşlarım ile beraber inandığımız hizmetin tecelli etmesi ile ilgili sizlerin karşısında gelip bunları anlatıyoruz. Birileri bundan huzursuz oluyor. Onları huzursuz etmeye de Allah’ın izniyle devam edeceğiz. 14-28 Mayıs seçimini nasıl huzur ve güven ortamında yaptıysak Allah’ın izniyle İçişleri Bakanlığı 600 bin mesai arkadaşımızla bu huzuru da güveni de en güzel şekilde sağlayacağımıza da inancımız tam” dedi. “Bizim birliğimize, beraberliğimize, dirliğimize, kardeşliğimize kim yan bakıyorsa biz de onlara düz bakacak değiliz” Terörle mücadelede yapılan faaliyetlerle ilgili konuşan Yerlikaya, “Göreve geldiğimiz ilk andan itibaren 40 yıldan beri mücadele ettiğimiz ve artık son çırpınışlarını gördüğümüz başta bölücü terör örgütü olmak üzere FETÖ, DHKP-C, MLKP, yani bizim birliğimize, beraberliğimize, dirliğimize, kardeşliğimize kim yan bakıyorsa Cumhurbaşkanımızdan ve sizlerden almış olduğumuz cesaretle biz de onlara düz bakacak değiliz. Geldiğimiz ilk günden beri istikametimiz, adımlarımız, hukuk, insan hakları dedik ve aynı o şekilde devam ediyoruz ama devletin ve milletin iradesinden daha büyük bir güç yoktur. Biz hükümet ve devlet olarak azim ve kararlılıkla bu tüm terör örgütleri ile ilgili 10 aydan beri ve 21 yıldan beri yaptığımız ve hep üzerine katlayarak gitmiş olduğumuz başarıları Allah’ın izniyle artarak devam ettiriyoruz. Organize suç örgütleri ile mücadele ediyoruz. Bunlar şehir eşkıyaları yani suç işlemekte kibirlenenler. Taptıkları tek şey para. Arkadaşlarıma ‘Şehirde vatandaşlarımızın bildiği, hissettiği bir organize suç örgütü var ve halen siz bunlarla ilgili fiziki, teknik takip, planlı projeli bir iş yapmazsanız sizi orada durdurmam’ diyorum. Benim arkadaşlarım, mülki idare amirleri, illerde valilerimiz, emniyet, jandarma, savcılıklar hep beraber öyle bir uyum içerisinde çalışıyoruz ki 4 Hazirandan bugüne 421 yerel, bölgesel, ulusal, çapta organize suç örgütünü çökerttik götürüp adalete teslim ettik” ifadelerini kullandı. “Huzur yerelden başlar diyoruz" Uyuşturucu ile mücadeleyle ilgili yapılan faaliyetleri de anlatan Bakan Yerlikaya, “Huzur yerelden başlar diyoruz. Bizler polis, jandarma, sahil güvenlik, istihbarat ile beraber suçun her türlüsü ile uğraşıyoruz. İki görevim var benim: Önlemek, yakalamak. Suç işlenmesini önlemek için sahaya iyi basmam lazım. Teknolojiyi kullanmam lazım. İstanbul ve Büyükşehirleri kamera ile donatmam lazım. Sayıyı artırmam lazım. Bunları yapıyoruz. Daha 3 ay evvel İstanbul’a 7 bin polis, 1800’e yakın araç verdik. Günlük trafik devriye sayısı 395 idi. Şu anda bin 296. Şimdilik ve daha bunları artıracağım. Asayiş devriyesi bin 200 küsur idi. 2 bin 400’e çıktı. Evden hırsızlık 2024 Ocak, Şubat, Mart ayında 75 gün günlük Türkiye ortalaması 98’dir. 1 yıl önce 2023’teki ilk 75 günde 162 idi. Çünkü benim polisim öyle bir heyecanla çalışıyor ki. Onlarla gördüğünüz yerde öz çekim yapın. Sözde en büyük baronundan sokaktaki torbacıya varıncaya kadar 10 ayda 120 tona yakın yakaladık. Günlük sahayı çok iyi takip ediyoruz. Sizden yardım istiyorum. Duyduğunuz gördüğünüz, bildiğiniz, hissettiğiniz uyuşturucu temini satışı veya kullanışı ile ilgili bir mesele varsa rica ediyorum. 112’yi arayın çünkü NARVAS diye bir yazılım sistemimiz var ve 3 yıldan beri çalışıyor. Bunun mucidi İstanbul Narkotik Şube. Gelen telefonları tek tek kaydediyoruz. Gördüklerinizi söyleyin bu seferberlik ruhuyla yapılabilecek bir mücadele” diye konuştu. Konuşmasının devamında Bakan Yerlikaya, “Belediye başkanlığı şehrin gelişmesi, güzelleşmesi hemşehrilerin tüm ortak ihtiyaçlarının emanet edildiği emin kişi demektir. Sizin içinizden burayı bilen yukarıya çıktıktan sonra sizi tanımayacak olan değil, kibir yapacak olan da değil, makam verildiği zaman daha tevazu, indiği zamanda çıktığı zamanda aynı duruşta olan birisi. Takım oyunu oynayacak. Teşhisi doğru yapıp tedavisini doğru yapacak. Yaptığı zaman ben ben demeyecek. Biz yaptık diyecek. İyi ki varsınız diyecek. Muhtarlarımıza STK’larımıza hangi vilayetten buraya geldi ve artık Büyükçekmece nüfusuna kayıtlıysa ister 50 yıl önce, ister dün sabah sen benim hemşerimsin sen benim kardeşimsin kucaklaşmasını yapacak. Bizim kardeşimiz Recep Erol tam da böyle birisi” dedi.
Muş Muş Valisi Çakır, üs bölgesinde askerlerle iftar yaptı Muş Valisi Avni Çakır, Şehit Jandarma Üsteğmen İsmail Moray Üs Bölgesi’nde görev yapan askerlerle iftar yaptı. Muş-Diyarbakır karayolunun 35 kilometresindeki Şehit Jandarma Üsteğmen İsmail Moray Üs Bölgesine gelen Vali Çakır, askerlerle bir araya gelerek iftarını açtı. Vali Çakır, askerlere hitaben yaptığı konuşmada zorlu şartlarda kutsal bir görev ifa ettiklerini belirterek, "Her gün iftar soframızı, ramazanın bereketine uygun bir şekilde sizin gibi kahramanlarımızla, vatandaşlarımız ve öğrencilerimize beraber paylaşmaya gayret ediyoruz. Bu akşam da Moray üs bölgesindeyiz. Şehir merkezinde kar yok. Ama üs bölgesinde bir metre yaklaşan kar örtüsü var. Ne kadar güç şartlarda çalıştığınızı bir kez daha gördük. Zorlu şartlarda görev yaptığınıza şahitlik ederek bir kez daha sizlerle gurur duyduk. Hafta sonu yapılacak yerel seçimler de sizlerin üstün görev anlayışınızla huzur ve güven içerisinde geçmesi için desteğiniz çok önemli. Vatandaşımızın güven ortamını hafta sonu sağlayacağız. Çok zor şartlarda kutsal bir görev ifa ediyorsunuz. Sizlerin bu ramazanda görev şartlarınızı, zorluğunu daha da arttığında farkındayız. O yüzden sizlere tekrar tekrar vatanımız, milletimiz, devletimiz adına teşekkür ediyorum. Hepinizin oruçlarını Allah kabul etsin. Hepinize bundan sonraki yaşantınızda sağlık, mutluluk ve başarı dolu hayırlı günler diliyorum" dedi. İftar programına İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Kasım Ermiş ve İl Emniyet Müdürü Serkan Karaman katıldı.
İstanbul TBMM Başkanı Kurtulmuş: "Bu coğrafyada zayıf olanın tutunma ihtimali yoktur" Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Numan Kurtulmuş, Sultanbeyli’de sivil toplum kuruluşları ile iftarda bir araya geldi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyada zalime dur diyecek bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye öncülük yapacaktır" dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Sultanbeyli’de sivil toplum kuruluşları ile iftar yemeğinde bir araya geldi. Salon Semazen’de gerçekleşen programa Kurtulmuş’un yanı sıra, Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, AK Parti Sultanbeyli Belediye Başkan Adayı Ali Tombaş, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve iş adamları katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan iftar programı oruçların açılmasıyla birlikte konuşmacıların açıklamalarıyla devam etti. STK temsilcileriyle iftarda buluşan Kurtulmuş, "Türkiye olarak dünyanın en önemli çatışma gerilim alanlarının tam merkezindeyiz. Dünyamız hızla maalesef şer güçler tarafından dünyayı istedikleri gibi yönetmek ve kendilerinden başkasına bu dünyayı bir şekilde dar etmek için ortaya çıkmış olan güçler dünyayı süratle neredeyse bir 3. Dünya Savaşı’na doğru sürüklüyorlar. işte 6 aya yaklaşan bir süre içerisinde Gazze’de yaşananların modern zamanlarda karşılaştığımız en büyük insani kıyım olduğunu, en büyük katliam olduğunu, artık bir soykırım boyutlarına çoktan vardığını ve bu olurken insanlığında ne yazık ki derin bir gaflet uykusuyla buna karşı seyirci kaldığını görüyoruz. Aynı şekilde hemen Rusya-Ukrayna arasında devam eden 2 yılı aşkın savaş sırasında yüz binlerce insanın ölümü şehirlerin yakıldığı bu savaş sırasında da en son Moskova’daki terör saldırısıyla birlikte meselenin yeni bir boyuta taşınmak üzere olduğunu görüyoruz. Karadeniz’de, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Doğu Akdeniz’de, Orta Doğu’da içinde bulunduğumuz, merkezinde bulunduğumuz bu coğrafyada gerçekten büyük gerilimlerin büyük çatışmaların olduğuna şahidiz. Türkiye olarak bu coğrafyada hem güçlü bir şekilde ayakta durmak, ama hepsinden önemlisi millet olarak birlik beraberlik içerisinde sosyal dayanışmamızı tam manasıyla gerçekleştirmiş ve bir kardeş millet olarak hep beraber kardeşçe hareket eden 85 milyon olarak dünyaya karşı sağlıklı bir duruş sergilemek mecburiyetindeyiz" dedi. "Bu coğrafyada zayıf olanın tutunma ihtimali yoktur. Onun için biz güç kuvvet derken hele hele Cumhuriyetimizin ikinci asrını sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye’nin yüz yılı haline getirelim derken kastettiğimiz budur" diyen Kurtulmuş, "Tam manasıyla her alanda güçlü olan bir Türkiye. Güvenlik ve istikrar içerisinde yolda devam eden bir Türkiye. İnşallah Türkiye olarak sağladığımız bu güvenlik ve istikrar iklimini daha kuvvetlendirerek devam ettireceğiz" diye konuştu. "Dünyada zalime dur diyecek bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye öncülük yapacaktır" Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye Gazze meselesinin ilk gününden itibaren bu meselenin çözülebilmesi için büyük bir güçle mücadele veriyor. Öncelikle acil ateşkes ve bununla birlikte insani yardımın Gazze’ye ulaştırılması yapılan bütün temaslarda Türkiye’yi öne koyduğu ana fikirdir. İsrail’in Netanyahu ve çetesinin durdurulması uluslararası alanda en çok mücadele verdiğimiz konuların başında geliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bendeniz meclis başkanınız olarak yüzün üzerinde meclis başkanı, hükümet başkanı ve devlet başkanıyla bu süre içerisinde görüşmelerimiz oldu. Ancak maalesef öyle görünüyor ki bundan sonra bu konuyla ilgili olarak arkasına aldıkları destekleri de artık yavaş yavaş kaybediyor Netanyahu ve çetesi, bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde Türkiye’nin öncülüğüne ihtiyaç var. Türkiye olarak yeryüzünde yeni bir düzenin kurulabilmesi, yeni bir siyasal sistemin kurulabilmesi için mücadele etmeye mecburuz. Dünya 5’ten büyüktür derken laf olsun diye başkalarına ayar vermek için bu sözü söylemiyoruz. Bu dünya bu şekliyle devam etmez. İsrail’i kim durduracak? Onun için dünyada zalime dur diyecek, mani olacak bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye Allah’ın izniyle öncülük yapacaktır" ifadelerini kullandı.