DÜNYA - 25 Eylül 2018 Salı 04:28

'Türkiye'yi birinci yapan hesapsız kitapsız cömertliktir'

A
A
A
'Türkiye'yi birinci yapan hesapsız kitapsız cömertliktir'

Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu Görüşmelerine katılmak için New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a eşlik eden Emine Erdoğan, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) Washington DC şubesinin düzenlediği “Günümüzdeki İnsani Sınamalara Karşı Türkiye’nin Rolü” başlıklı paneline katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmaya “Somali’de, Yemen’de, Suriye’de, Gazze’de, Myanmar’da, baskı ve zulüm altında yaşayan tüm kardeşlerimi buradan selamlıyorum” dedi.

Somali, Yemen, Suriye, Gazze ve Myanmar’da büyük acıların yaşandığına dikkat çeken Erdoğan, “Yapabildiğimiz, konuşmaktan, sebepleri kritik etmekten çok daha öte şeyler olmalı. İnsani yardım, bu anlamda insanlık vicdanının en anlamlı fiilidir.” ifadelerini kullandı. 

“Bir başka millet için harekete geçtiğimizde, bizden farklı olan ile üst bir kimlikte buluşuruz. Bu da empati yeteneğimizi geliştirir. Böylece, adil ve barışçıl bir dünyanın temellerini atmış oluruz. Mevlana’nın ifadesiyle, bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” açıklamasında bulunan Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü;

“Öylesine büyük adaletsizlikler var ki, bu sorunları hesaplarla değil, verdikçe çoğalan merhamet, sevgi ve vicdan duygusuyla çözebiliriz.

İşte bu nedenle Türkiye’nin insani yardım vizyonu, kredilere değil, tam anlamıyla ‘insani yardım’a dayanmaktadır. Türkiye’yi, insani yardım konusunda milli gelire oranla birinci yapan da, bu hesapsız kitapsız cömertliktir.

Türkiye’nin Güneydoğusu’ndaki bir şehrimiz bunun en çarpıcı örneğidir. Kilis’te, Suriyeli mülteci sayısı yerel nüfusu aşmıştır. Kilis bu yönüyle, bombalardan kaçan kadınlar ve çocuklar sözkonusu olduğunda, bütün hesapların bırakıldığı, merhametin heryeri kapladığı sembolik bir anlama bürünür. Ekmeğin, sofranın, evin, şehrin paylaşıldığı bir evrene dönüşür.

Türk insanının, tarihten gelen vakıf geleneği ile güçlendirdiği bu paylaşımcı karakteri, Türkiye’yi uluslararası toplumun yükünü sırtlayan bir ülke haline getirmiştir.

AFAD, Kızılay, TİKA gibi kurumlarımızın yanısıra sivil toplum kuruluşlarımızın katkılarıyla, Türkiye’nin yardım eli heryere ulaşmaktadır. 3.5 milyon Suriyeli mülteciyi misafir etmek yanında Afrika’da, Gazze’de, Myanmar’da hep Türkiye vardır.

2010’da Pakistan’a, 2011’de Somali’ye, 2012’de Myanmar’a gidip, yaşanan insani dramları yerinde görmüş biri olarak, uluslararası toplumun sınıfta kaldığını ifade etmek isterim. Keza, 2017’de Arakanlı Müslümanlara yapılan zulüm, içimizi titretmiş, fakat tüm dünya konuya gereken önemi göstermemiştir.
Son Myanmar ziyaretimde gördüklerim, masum çocukların çaresizlikleri değil, dünyanın merhametsizlikten can çekişmesi halidir. Orada konuşup dertleştiğim kadınlar, dünyayı bekleyen gerçek tehlikenin vicdan yoksunluğu olduğunu göstermiştir.

Böyle bir vasatta insani yardımlar, insanlık kandilini yeniden tutuşturma anlamı taşır.
Türkiye, kimi afetlerde ev sahibi ülkeden daha önce afetzedelere ulaşabilen, dinamik ve esnek bir insani yardım yapılanmasına sahiptir. Dünyada afetlere müdahale noktasında en ileri ülke olduğumuzu söyleyebilirim.

2010 yılında Pakistan’da yaşanan sel felaketi sonrası Türkiye’nin, ilk yardım eli uzatan ülke olması, bunun ilk akla gelen örneğidir. Keza, Myanmar’da 2012 ve 2017 yıllarında sıcak biçimde yaşanan insani dramlar en çok Türkiye’de yankı bulmuştur. Devlet ve millet olarak yaptığımız seferberlikler, uluslararası toplumu harekete geçirmiş, dünya bu soykırıma nihayet kulak vermiştir.

Bu noktada önemli bir noktaya işaret etmek isterim. İnsani yardım politikaları, yardım alanın bağımlılığını artıracak şekilde olmamalıdır. Bizim insani yardımdan anladığımız, yardım kolileri ve sırada bekleyen muhtaçlar değildir. Acil durumlarda afetzedelere yapılan katkının ötesinde krizlerin önlenmesi, kalkınma destekleriyle bağımlılıkların azaltılmasıdır. Bu anlamda insani yardım anlayışının, kalkınma merkezli çalışmalar içermesi son derece önemlidir.

Suriye’de kanayan yaraya yaptığımız pansuman, Suriyeli mültecilere barınma yeri sağlamaktan ötedir. Yarıdan fazlasını kadınların ve çocukların oluşturduğu kamplarda kadınların meslek edinip hayata tutunmasını önemsiyoruz. Kuaförlükten bilgisayar becerilerine pekçok alanda mesleki kurslar veriyoruz. Gelişim ve hobi kurslarıyla, savaşlarda zarar görmüş kadınları hem rehabilite ediyor, hem de kendilerini keşfetmelerini sağlıyoruz. Aynı şekilde çocukların eğitimden mahrum kalmaması kadar gençlerin üniversite eğitimlerine devam edebilmelerinin yollarını da açmaya çalışıyoruz.

Keza, Afrika’ya yaptığımız insani yardımlar, kalkınma destekli yardımlardır. Yaygın ifadeyle, balık vermekten çok balık tutmayı öğretiyoruz. Afrika’nın kendi potansiyelini keşfetmesini sağlayacak eğitim ve ekipman desteği veriyoruz.

Çeyrek asırdır, Bosna’dan Afganistan’a, Irak’tan Suriye’ye, Somali’den Gazze’ye, insanlığın vicdanını sarsan nice olaya şahit olduk. Binalarında mermi izleri hala duran şehirler gördük. Yerinden yurdundan edilmiş masum çocukların uykuya daldığı kampları ziyaret ettik. Yoksullukla savaşan sokaklardan geçtik. İçimiz acıdı, yüreğimiz yandı.

Ama aynı mekanlar da, nerede bir çığlık olsa, sıcak yatağından kalkıp oraya koşan merhamet ve vicdan abidesi insanlar da gördük. Hayatını insani yardıma adamış nice güzel insan var dünyada. Her beş saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor ve her sabah güneş yeniden doğabiliyorsa, bu onların aydınlığıdır. Merhametin olduğu yerde en acı zehirler zararsız kalır. Merhamet, bütün kötülüklerin panzehiridir.

İnsani yardım çabalarının bütün sessiz ve isimsiz kahramanlarını huzurlarınızda selamlıyorum. İyi ki varlar, iyi ki varsınız! Bu çatı altında buluşan bu topluluk da, varlığını insanlığa yardım fikriyle anlamlandıran güzel insanlardan oluşuyor. İnanıyorum ki, elele verir, merhameti, vicdanı çoğaltırsak, adaleti de tesis etmiş olacağız”  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep GSO meclisinde “enflasyon muhasebesi” vurgusu Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Nisan Ayı Meclis Toplantısı’nda, sanayicilerden gelen talepler doğrultusunda ana gündem maddesi enflasyon muhasebesi olurken, konuya ilişkin olarak ivedilikle 2024 yılı geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılmaması hususunda Maliye Bakanlığı’nın yasadan gelen yetkisini kullanması gerektiği ortak görüş olarak dile getirildi. Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Nisan Ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu başkanlığında gerçekleştirildi. GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Yönetim Kurulu, Meclis Başkanlık Divanı, Meclis, Danışma Kurulu, Yeni Nesil Sanayici Platformu Üyeleri ve TOBB Gaziantep Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Ayşen Ahi’nin katılımıyla gerçekleştirilen meclis toplantısında, yürütülen çalışmalar, projeler, güncel ekonomik gelişmeler ile firmaların talep ve beklentileri değerlendirildi. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren GSO Meclis Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Gaziantep’in küresel ölçekteki sıkıntılara ve gelgitlere rağmen sanayisi ve ihracatı ile ülkemize değer katmaya, ekonomiye katkı sağlamaya devam ettiğini söyledi. “Bunda emeği olan sanayicilerimize, ihracatçılarımıza ve çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” diyen Konukoğlu, “Ancak bu başarı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sürdürülebilir olmalı. Bu noktada firmalarımızın geleceğini ve ihracatımızı yakından ilgilendiren yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, e-ticaret konularına her zamankinden daha fazla ağırlık vermeli, her birimiz üzerimize düşenin fazlasını yapmalıyız. Unutmayalım, başarının en önemli anahtarı yenilikçi fikirler üretmek ve yenilikçi olmaktır. Bunu tüm zorluklara rağmen canla başla üretmeye, sanayinin çarklarını döndürmeye devam eden sanayicilerimiz ve iş dünyamız ile birlikte başarabileceğimize inanıyorum. Meclis toplantımızın hayırlı olmasını diliyor, tüm katılımcılara teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi de konuşmasında, ekonomi yönetiminin sıkılaştırma politikaları doğrultusunda her geçen gün tedbirlerin artırıldığını ifade ederek, “Ülke olarak adeta bir rampa çıkıyoruz ve bu süreç topyekûn bir mücadele ve fedakarlık gerektiriyor. Kamu tarafında da beklentimiz olan tasarruf tedbirlerinin artırılması yönündeki adımları olumlu buluyoruz. Gaziantep Sanayi Odamız da sanayicilerimizden gelen talepler doğrultusunda iş dünyamızın ve firmalarımızın sorunlarına ve beklentilerine yönelik kararların alınmasında etkin rol oynuyor” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in rekabetçiliğin ve üretkenliğin artırılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, iklim değişikliği ile mücadele, yeşil ve dijital dönüşüm gibi alanlara yönelik kapsamlı bir yapısal reform programlarının olduğunu açıkladığını hatırlatan Ünverdi, “Biz de sürekli dijital ve yeşil dönüşümün altını çiziyor bu yönde somut çalışmalar yürütüyoruz. Bu dönüşümü birlikte başaracağımıza da yürekten inanıyoruz” ifadelerini kullandı. “Ayakkabı İhtisas OSB’de ikinci etap için olur geldi” Ayakkabı Terlik ve Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi hakkında da meclis üyelerine bilgiler veren GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, “Bölgemizin Cumhurbaşkanlığı kararı ile genişleme alanı olarak belirlenen yaklaşık 83 hektarlık ikinci etap kısmının da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından oluru gelmiştir. Burada bulunan parsellerin satın alınması için Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne başvurumuzu yaptık. Ayrıca tüm OSB alanında bulunan özel mülkiyete konu yaklaşık 62 bin metrekare alanın kamulaştırma süreci de devam etmektedir. Bölgemizdeki altyapı konusunda yolların açılması için inşaat çalışmalarına da başlamış durumdayız. Bu konuda Sayın Ali Özpolat’a, ekibine ve emeği olan herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. “Enflasyon muhasebesinde yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var" Toplantının sön bölümünde enflasyon muhasebesi gündeme gelirken, meclis üyeleri enflasyon muhasebesinin işletmelere yönelik etkilerini, öneri ve görüşlerini paylaştı. Konuyla ilgili açıklama yapan GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, enflasyon muhasebesi ile ilgili yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini belirterek, “Yetersiz öz kaynakları nedeniyle geçmişte ve gelecekte yatırımlarını büyük oranda yabancı kaynaklar ile finanse eden yatırımcıların 2024 ve takip eden dönemlerde enflasyon endekslemesi sonucu pasiflerini değerlemeye tabi tutabileceği yeteri kadar özkaynaklara sahip olmamaları nedeniyle her hal ve takdirde vergi etkisi altında kalacakları açıktır. Enflasyon muhasebesi, öz kaynağı yetersiz olan işletmelerin büyük kısmı olduğu bizim gibi ülkelerde mükelleflerin aleyhine sonuç doğurmakta, faaliyet/kazanç olmadığı halde, mükelleflerin vergi ödemesine, yetersiz olan öz kaynaklarının daha da yetersiz hale gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenlerle ivedilikle 2024 yılı geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılmaması hususunda Maliye Bakanlığı’nın yasadan gelen yetkisini kullanması, buna bağlı olarak mükelleflerin enflasyon muhasebesinin gerektirdiği altyapıyı oluşturması, gerekiyorsa bu konuda yetişmiş personel istihdam edilmesi ya da mevcut personellerin eğitilmesi ve enflasyon muhasebesinin mükellefler üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi sağlanacaktır. Odamızın bu konudaki görüş ve önerileri Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) sunulmuştur” diye konuştu.
İstanbul İmrahor İlyas Bey Camii’ne uzay kafes: 100 yıl sonra üstü kapatılacak Geçmişi Ayasofya Camii’nden 100 yıl eskiye dayanan İmrahor İlyas Bey Camii’nde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tarihte geçirdiği çeşitli badirelerden dolayı üst yapısı ve ahşap bölümleri yok olan İmrahor İlyas Bey Camii’nde kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı hakkında bilgi veren Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “Doğal çevreden etkilenmemesi adına geçici çatı kurma fikrimiz ortaya çıktı. 100 yılı aşkındır doğal çevreden etkileniyordu. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” dedi. Restorasyonu tamamlandıktan sonra ibadete açılacak olan tarihi camideki çalışmalar havadan görüntülendi. Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nden 100 yıl daha öncesine tarihlenen ve 5. yüzyılda inşa edilen İmrahor İlyas Bey Camii diğer adıyla Studios Manastırı, İstanbul’daki en eski dini yapı olarak biliniyor. Bizans döneminde kilise olarak kullanılan yapı, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürüldü. 2. Beyazıt döneminde, İmrahor İlyas Bey tarafından camiye dönüştürülen yapı tarihte birçok badire atlattı. En büyük hasarı Latin istilasında gören tarihi cami, 1894 depreminden de etkilendi. Sultan 3. Selim döneminde onarılan İmrahor İlyas Bey Camii’nin, 1900’lü yılların başında önce yangın daha sonra da yağmurdan dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap bölümü çöktü. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla beraber İmrahor İlyas Bey Camii kaderine terk edildi. 1934 yılında Ayasofya Camii, müzeye çevrilince tarihi yapı müzeye devredildi. 1954-1955 yıllarında bir onarım geçiren İmrahor İlyas Bey Camii, yaklaşık 100 yıl atıl kaldıktan sonra 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleşti. İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyonu için hazırlanan projeler 2019 yılında Koruma Kurulu tarafından kabul edildi. Tarihi camide restorasyon devam ediyor Onaylanan projeler çerçevesinde 2023 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları sürüyor. Tarihi camide çevre temizliği gerçekleştirildi. Çeşitli badirelerden dolayı 100 yıldır üstü açık olan İmrahor İlyas Bey Camii’ni korumak adına Uzay Kafes Sitem Geçici Çatı kurulumu devam ediyor. Çatının kurulumunda tarihi camide bulunan opus sectila döşemelerin zarar görmemesi için, döşemeler kum torbalarıyla korumaya alındı. Geçici çatının tamamlanmasından sonra tekke binasında itinalı söküm gerçekleştirilecek. Ayrıca tarihi camide, kuzey bölümdeki üst galeriyi taşıyan sütunlar bulunurken güney bölümündekiler yok oldu. Güney bölümündeki sütunlarda aslına uygun restore edilecek olan İmrahor İlyas Bey Camii, çalışmaların tamamlanmasının ardından ibadete açılacak. Öte yandan tarihi camide kurulan Uzay Kafes Sistem Geçici Çatı havadan görüntülendi. “Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz” İmrahor İlyas Bey Camii’nin tarihi hakkında konuşan Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “İmrahor İlyas Bey Camii’nin inşasını Semavi Eyice ve Müller Wiener gibi uzmanlardan edindiğimiz bilgiye göre, 5. yüzyılda inşa edildi. Dolayısıyla Ayasofya Camii’nden yaklaşık 100 yıl önce inşa edildiğini söyleyebiliriz. İstanbul’daki en eski dini yapı olarak ifade edebiliriz. İlk inşa edildiğinde ‘Studios Manastırı’ yapılıyor. İstanbul’un fethine kadar da manastır olarak işlev görüyor. Fetihten sonra 2. Beyazıt döneminde Mirahor İlyas Bey tarafından camiye ve tekkeye çevriliyor. İmrahor İlyas Bey’den bahsetmek gerekirse, 2. Beyazıt devrinde sarayda ahırların, en başındaki kişi. İmrahor İlyas Bey Camii, cami ve tekkeye çevrildikten sonraki ilk şeyhi de burada metfun bulunuyor” ifadelerini kullandı. “Yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboldu” Tarihsel süreçte İmrahor İlyas Bey Camii’nin birçok badireler atlattığını ifade eden Feyyaz Fidan, “Depremler ve yangınlar görüyor. En büyük tahribatı ama Latin istilasında gördüğünü ifade edebiliriz. Ardından 1894 depreminde bir hasar görüyor. 3. Selim devrinde Hassa baş Mimarı tarafından onarıldığını biliyoruz. 1900’lü yılların başlarına geldiğinde ise önce yangın ve doğal etkilerden dolayı bütün üst örtüsü ve ahşap elemanları kayboluyor. 1925’de tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunuyla kullanıma kapatılıyor. 1934 yılında ise Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesiyle, müzeye devrediliyor. 1954-55 yıllarında bir onarım geçiriyor. Daha sonra 2012 Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri gerçekleştiriliyor. Bu süreçte tabi biz projelendirme çalışmalarına başladık. Böyle bir yapının projelendirmesi de çok detaylı bir iş oluyor. İskeleler kuruyoruz, araştırma çukurları açıyoruz ve nihayetinde 2019 yılında restorasyon projelerini Koruma Kurulu tarafına onaylatıyoruz. 2023 yılının başında Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul Valiliği koordinasyonuyla restorasyon çalışmalarına başladık. Bu kapsamda, öncelikle çevre temizliği ve yüzeysel bitki temizliği yapıldı. Ardından buranın doğal çevreden etkilenmemesi adına çünkü 100 yılı aşkındır doğal koşullardan etkileniyordu, bir geçici çatı kurma fikrimiz oldu. Uzay kafes sistem geçici çatı yapılması bilim kurulumuzda onaylandı. Koruma Kurulu tarafından da onaylandı. Bu onaylardan sonra ancak bu sistemi kurmaya başladık. Tabi bu sistem böyle bir açıklıktaki yapı için modüler ve hafif olması açısından bizim tercih sebebimiz oldu” şeklinde konuştu. “Üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” Restorasyonun tamamlanmasının ardından İmrahor İlyas Bey Camii’nin ibadete açılacağını belirten Fidan, “Şuna değinmek lazım; Harim de opus sectila denen döşemelere özellikle önem atfediliyor. Bu tabii yalnızca İstanbul’un, Türkiye’nin kültürel mirası değil, dünyanın kültürel mirası olarak görebiliriz. Opus sectila döşeme sistemi de yapıldığı dönemde birçok şehirden gelen taşların geometrik düzen içerisinde döşenmesi. Bunu Ayasofya Camii’nde de görüyoruz. Geçici çatı yapılırken, opus sectilanın kötü etkilenmemesi, herhangi bir düşmeye maruz kalmaması adına kum çuvallarıyla koruma yapıldı. Bunun dışında geçici çatı yapılmasından sonra restorasyon ve konservasyon çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tekke binasının itinalı sökümünü yapacağız. Yapıda muhtes olan önceki onarımlarda çimento harçlı sıvalar yapıdan uzaklaştırılacak. Bundan sonra da İmrahor İlyas Bey Camii’nin restorasyon çalışmalarını tamamlayarak cami olarak ibadete açılmasını hedefliyoruz. İmrahor İlyas Bey Camii özgününde yan nefler ve galeri katı da bulunuyordu. Yan neflerden kuzeyde bulunan sütunlar, üst galeriyi taşıyan sütunlardı bunlar günümüze kadar ulaştı fakat güney yönündeki sütunlar günümüze ulaşamadı. Tabii restorasyon kapsamında bunlarında ihyası gündeme gelecek. Bunları da yapıp üst galeriyi tamamlayarak burayı ibadete açacağız” diye konuştu.
Bursa Marmarabirlik’ten ortaklarına 630 milyon liralık ödeme Marmarabirlik, 26 Nisan Cuma günü ortaklarına 630 milyon lira ödeme yapacak. Marmarabirlik, 2023-2024 iş yılı ürün alım kampanyasında ürün bedellerinin yüzde 50’sini kampanya içinde peşin olarak öderken, geri kalan ödemenin ise yüzde 50’sini 26 Ocak 2024 tarihinde ödemişti. Kampanya başında tüm kooperatif ortaklarına duyurulan ödeme planı çerçevesinde, Marmarabirlik 600 milyon TL tutarındaki son dilim ödemeyi 26 Nisan Cuma günü yapacak. Ortaklar Ziraat Bankası ATM’lerinden ödemelerini alabilecek. 30 milyon TL tutarındaki ana taahhüt aşımı ve beyan fazlası alacaklar ise 10 Mayıs tarihinde ödenecek. Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, “Zor şartlarda üreticisine sahip çıkan Marmarabirlik, bu kampanya döneminde de üzerine düşeni yapmıştır. Piyasa şartlarına göre ürün alım fiyatları açıklanırken, üreticimizin hakkı korunmuş, gübre ve zirai ilaç desteği ile de üretim maliyetleri aşağı çekilmiştir. Marmarabirlik kampanya başında açıkladığı ürün ödeme takvimi çerçevesinde ortaklarına günü gününe ürün bedellerini ödemiştir. Ürün alım döneminde son dilim ödeme tarihi Nisan sonu olarak açıklanmıştı. Ödemelerin 1 gün bile geçtiğinin örneği yoktur. İmkanlar ölçüsünde çoğu zamanda ödemeler öne çekilmiştir” diye konuştu. Ortaklara önemli mesaj veren Başkan Asa, “Önceliğimiz aldığımız ürünü piyasa şartlarında satıp, paraya çevirmektir. Aksi takdirde 2024/25 ürün alım kampanyasında sıkıntı yaşanır. Fedakarlık yalnızca Marmarabirlik’ten beklenmemelidir. 2024 yılında yüksek rekolte beklentisi sebebi ile zor bir yıl olacak, bu yüzden çok dikkatli olmamız gerekir. Marmarabirlik asla zarar etmemelidir. Zarar ederse üreticisini destekleyemez. Bir yılı değil, geleceği düşünelim” diyerek sözlerini tamamladı.