GÜNDEM - 21 Ekim 2019 Pazartesi 19:56

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan’dan Haydarpaşa ve Sirkeci Garı açıklaması

A
A
A
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan’dan Haydarpaşa ve Sirkeci Garı açıklaması

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, TCDD Genel Müdürlüğü tarafından Haydarpaşa Gar sahası ve Sirkeci Gar sahasının atıl durumda olan bazı bölümlerinin kiralanmasına yönelik açıklama yaptı.

TCDD Genel Müdürlüğü tarafından Haydarpaşa Gar sahası ve Sirkeci Gar sahasının atıl durumda olan bazı bölümlerinin kiralanmasına ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun söylemlerine yönelik Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan açıklama yaptı. Bakan Turhan, “Son birkaç gündür, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medyada dolaşan söylemlerini üzülerek takip ettim. Sayın Başkan, TCDD’nin yaptığı ihaleyle ilgili olarak hukuki yollara başvurmuştur. Elbette biz de hukuk çerçevesinde cevabımızı vereceğiz. Ancak gerçeklerden herkesin haberdar olma hakkını gözeterek, aziz Türk milletine ve İstanbul halkına seslenmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde, son 17 yıldır ülkemize ve milletimize azim ve kararlılıkla hizmet etmekteyiz. Bilindiği üzere Haydarpaşa ve Sirkeci’de bahse konu gayrimenkullerin bulunduğu alanlar, sit kapsamındadır ve imar kısıtlılığı bulunmaktadır. Bu alanlar, Marmaray hizmete girdikten sonra yolcu hareketliliğinin azalması nedeniyle ihtiyaç dışı kalmıştır. İstanbul halkının kültür ve sanat faaliyetlerine katkı sunmak suretiyle TCDD’ye gelir sağlanması amacıyla, bu alanlar için ihaleye çıkılmıştır. İhale baştan sona, TCDD’nin kiralama yönetmeliğine uygun olarak yapılmıştır.

Buna karşın, Sayın Belediye Başkanı, ihale yapılmadan önce ‘Ne pahasına olursa olsun bu ihaleyi alacağım’ diyerek ihalenin rekabet ilkesini sekteye uğratmıştır. Şöyle ki; ihaleyi alan firma burada yapacağı işlerle ilgili ruhsat, izin ve belgeleri nereden alacaktır? Su, doğalgaz, gayri sıhhi müessese belgesi gibi belgeler nereden alınır? Elbette belediye ve ona bağlı kurumlardan. Bu açıdan Büyükşehir Belediyesi’nin sürece müdahil olması en başından rekabet ilkesine halel getirmiştir. Şimdi soruyorum size İBB’nin iştirakleri olan firmaların ihaleye girmesi ne kadar etik olmuştur?

Gelelim Sayın Belediye Başkanı’nın sosyal medyadaki iddialarına... Öncelikle ifade etmek isterim ki Belediye şirketlerinin ihaleden elenme sebebi, sosyal medyada yayınlanan videoda bahsedilen hususlarla alakalı değildir. Zaten ihale şartları, önceden kamuoyuna açıkça sunulmuştur. İhalede öncesinde, firmaların tek tek veya ortak girişim olarak girmesi halinde sağlaması gereken şartlar da aleni bir şekilde ilan edilmiştir. Belediye’nin söz konusu firmaları, istenilen şartları gerek tek tek gerekse ortak girişim olarak yerine getirememiştir.

Ayrıca açık açık şartnamede ‘müştereken ve müteselsilen’ ifadesinin belirtilmesine rağmen teklif mektubu ekinde bu ifadeye yer verilmemiş ve değiştirilmiştir. İhale Komisyonu, yaptığı inceleme neticesinde tüm bu hususları tespit etmiş ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinin oluşturduğu ortak girişimi ihale dışı bırakmıştır. Kaldı ki ihaleye Belediye’nin ortak girişimi daha düşük teklif vermiştir.

Şimdi buradan herkese soruyorum; ihale şartlarını sağlayamayan ve daha düşük teklif verenin kazanması mı doğrudur, yoksa ihale şartlarını sağlayıp daha yüksek teklif verenin mi kazanması mı?

Buradan, ihale konusunun özel ilgi alanı olduğunu bildiğimiz Sayın İmamoğlu'na açıkça soruyorum?

Öncelikle şartnamede istenilen evrakları bile hazırlamaktan aciz olan İBB yönetiminin ihaleyi almaya çalışması normal bir durum mudur? Bugüne kadar ki ticari ilişkilerinde de hep bu yöntemi mi izlemiştir?

Ayrıca girmeye çalıştığı ihalede, Belediye ortak girişiminin teklifinin 3 katı teklif veren şirketin, ihaleyi kazanmasından daha doğal ne olabilir? Kamunun yüksek kazanç elde etmesinden bir rahatsızlık mı duymaktadır?

‘Yeterliliğe sahip olmadan ihaleye girerim, daha az teklif veririm; ihaleyi de bana vermek zorundasınız’ demek zorbalık değil midir?

TCDD, 350 bin TL kira vermeyi teklif eden şirket yerine, 100 bin TL teklif eden ortak girişime bu ihaleyi verse, hukuki ve meşru davranmış olur mu? TCDD, tersi davranış gösterseydi, kamu zararı yaşanmış olmayacak mıydı? Kamudan bu tip gayrı meşru taleplerde bulunmak, kendilerinin benimsediği ve alışkanlık haline getirdiği bir yöntem midir?

Şartname ve teklif edilen rakamlar ortada ve her şey şeffaf iken, kopartılan bu yaygara, ihale makamına sallanan parmaklar, ihaleye fesat karıştırmak değilse nedir?

İBB’nin elinde, bu alanların binlerce katı büyüklüğünde yerler var iken, ihaleye konu alanlarda toplum yararına, modern bir kültür-sanat alanı kurulacak olması, Sayın İmamoğlu'nu neden rahatsız etmektedir?

Bu ihaleyi yapan TCDD; neyi, nasıl, niçin ve ne kadar süreyle yapması gerektiğini tabi olduğu mevzuat usullerine uygun yapmıştır. Sayın Belediye Başkanı’nın ülkemizin saygın kuruluşlarından TCDD’nin itibarını zedelemeye kalkmasındaki maksadı nedir?

Ayrıca; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, ihalenin iptal edilerek ihale konusu alanların Büyükşehir Belediyesine tahsis edilmesini istemektedir. Benzer talep, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önceki dönem yönetiminden de gelmişti. Büyükşehir’in o zamanki yöneticileri, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına ait kullanılmayan alanların Belediye’ye tahsisini istemiş, TCDD bu talebi uygun görmemiştir.

Ülkemizin bugününe bakacak olursak, bugün milli birlik ve beraberlik günüdür. Belediye Başkanı’nın böylesine anlamlı günlerde, gerçekleri saptırarak, birtakım avukatları da yanına alarak, genel kamuoyunu ve İstanbul halkımızı galeyana getirmeye çalışmasına anlam vermek mümkün değildir.

Sayın Başkan’ın, gerçekleri saptırarak toplumu galeyana getirmeye çalışmaktaki maksadı ne olabilir. Acaba İstanbul halkını galeyana getirmeye çalışması, dilinden düşürmediği kucaklama stratejisinin bir parçası mıdır?
Ayrıca, faydalı gördüğüm son bir hatırlatmayı daha buradan yapmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir. Kurumlarımız keyfiyet değil, hukuk esaslarına göre yönetilmektedir. Belediyelerimiz de buna dahildir. Belediye başkanı olmak, hiç kimseye hukuku çiğneme hürriyeti vermez. Belediyeler veya belediye başkanları da hukukun üzerinde değildir. Gerçi Sayın İmamoğlu, görevden alınan belediye başkanlarını ziyaret etmekle, ne kadar hukuk ve hukuk düzeni yanlısı olduğunu ortaya koymuştur. Hukuk ölçülerinin dışına çıkmak, bir belediye başkanı için aynı zamanda oyunu aldığı vatandaşları aldatmak anlamı da taşımaktadır. Buna kimsenin hakkı yoktur, olamaz da.

Son olarak, Aziz İstanbul halkı! Sayın Belediye Başkanı, bir yandan da gündem saptırarak İstanbul’a ve İstanbullulara verdiği sözleri unutturmanın peşinde. Metro ve ulaşım gibi konularda verdiği sözler vardı. Hani, o sözler nerede? Bu kapsamda, yeni projelere başlamak bir yana, önceki belediye yönetimi döneminde yürütülen çalışmaların durdurulmuş olması hususunda da siz kıymetli İstanbul halkının bilgi sahibi olmaya hakkı vardır diye düşünüyorum. Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, kendi sorumluluklarını yerine getirememenin acziyeti içerisindeki tavır ve ruh hali ile hareket eden bir şahsın, usulüne uygun bir ihale bahanesiyle, sosyal medyada yalan-yanlış ifadeler içeren videolar paylaşıp, halkımızı galeyana getirmek istemesinin amacını ve hedefini sizin engin basiretinize ve ferasetinize bırakıyorum" dedi.

Musa Erdoğan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TBMM Başkanı Kurtulmuş: "Bu coğrafyada zayıf olanın tutunma ihtimali yoktur" Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Numan Kurtulmuş, Sultanbeyli’de sivil toplum kuruluşları ile iftarda bir araya geldi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyada zalime dur diyecek bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye öncülük yapacaktır" dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Sultanbeyli’de sivil toplum kuruluşları ile iftar yemeğinde bir araya geldi. Salon Semazen’de gerçekleşen programa Kurtulmuş’un yanı sıra, Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, AK Parti Sultanbeyli Belediye Başkan Adayı Ali Tombaş, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve iş adamları katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan iftar programı oruçların açılmasıyla birlikte konuşmacıların açıklamalarıyla devam etti. STK temsilcileriyle iftarda buluşan Kurtulmuş, "Türkiye olarak dünyanın en önemli çatışma gerilim alanlarının tam merkezindeyiz. Dünyamız hızla maalesef şer güçler tarafından dünyayı istedikleri gibi yönetmek ve kendilerinden başkasına bu dünyayı bir şekilde dar etmek için ortaya çıkmış olan güçler dünyayı süratle neredeyse bir 3. Dünya Savaşı’na doğru sürüklüyorlar. işte 6 aya yaklaşan bir süre içerisinde Gazze’de yaşananların modern zamanlarda karşılaştığımız en büyük insani kıyım olduğunu, en büyük katliam olduğunu, artık bir soykırım boyutlarına çoktan vardığını ve bu olurken insanlığında ne yazık ki derin bir gaflet uykusuyla buna karşı seyirci kaldığını görüyoruz. Aynı şekilde hemen Rusya-Ukrayna arasında devam eden 2 yılı aşkın savaş sırasında yüz binlerce insanın ölümü şehirlerin yakıldığı bu savaş sırasında da en son Moskova’daki terör saldırısıyla birlikte meselenin yeni bir boyuta taşınmak üzere olduğunu görüyoruz. Karadeniz’de, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Doğu Akdeniz’de, Orta Doğu’da içinde bulunduğumuz, merkezinde bulunduğumuz bu coğrafyada gerçekten büyük gerilimlerin büyük çatışmaların olduğuna şahidiz. Türkiye olarak bu coğrafyada hem güçlü bir şekilde ayakta durmak, ama hepsinden önemlisi millet olarak birlik beraberlik içerisinde sosyal dayanışmamızı tam manasıyla gerçekleştirmiş ve bir kardeş millet olarak hep beraber kardeşçe hareket eden 85 milyon olarak dünyaya karşı sağlıklı bir duruş sergilemek mecburiyetindeyiz" dedi. "Bu coğrafyada zayıf olanın tutunma ihtimali yoktur. Onun için biz güç kuvvet derken hele hele Cumhuriyetimizin ikinci asrını sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye’nin yüz yılı haline getirelim derken kastettiğimiz budur" diyen Kurtulmuş, "Tam manasıyla her alanda güçlü olan bir Türkiye. Güvenlik ve istikrar içerisinde yolda devam eden bir Türkiye. İnşallah Türkiye olarak sağladığımız bu güvenlik ve istikrar iklimini daha kuvvetlendirerek devam ettireceğiz" diye konuştu. "Dünyada zalime dur diyecek bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye öncülük yapacaktır" Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde Türkiye Gazze meselesinin ilk gününden itibaren bu meselenin çözülebilmesi için büyük bir güçle mücadele veriyor. Öncelikle acil ateşkes ve bununla birlikte insani yardımın Gazze’ye ulaştırılması yapılan bütün temaslarda Türkiye’yi öne koyduğu ana fikirdir. İsrail’in Netanyahu ve çetesinin durdurulması uluslararası alanda en çok mücadele verdiğimiz konuların başında geliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bendeniz meclis başkanınız olarak yüzün üzerinde meclis başkanı, hükümet başkanı ve devlet başkanıyla bu süre içerisinde görüşmelerimiz oldu. Ancak maalesef öyle görünüyor ki bundan sonra bu konuyla ilgili olarak arkasına aldıkları destekleri de artık yavaş yavaş kaybediyor Netanyahu ve çetesi, bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde Türkiye’nin öncülüğüne ihtiyaç var. Türkiye olarak yeryüzünde yeni bir düzenin kurulabilmesi, yeni bir siyasal sistemin kurulabilmesi için mücadele etmeye mecburuz. Dünya 5’ten büyüktür derken laf olsun diye başkalarına ayar vermek için bu sözü söylemiyoruz. Bu dünya bu şekliyle devam etmez. İsrail’i kim durduracak? Onun için dünyada zalime dur diyecek, mani olacak bir sistemin kurulması şarttır. Bunun için de Türkiye Allah’ın izniyle öncülük yapacaktır" ifadelerini kullandı.
Ankara İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur" İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında, "Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Ankara’nın Keçiören ilçesinde gerçekleştirilen iftar programına katıldı. Burada konuşan Akşener, her dönemde zorbalığa ve zorbalara karşı durduklarını belirterek, “Milletimizin istikbaline kastedenler mücadele etmek için her türlü fedakarlığı yapanlar olduk. Bir yerde haksızlık gördüğümüz vakit kim olduğuna bakmaksızın hakkı savunanlar, haksızlığa uğrayanların yanında kaya gibi duranlar olduk. 2019 yılında Ankara büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, istifayı bastığı CHP’den yeniden aday olması engellendiğinde yanında biz vardı. 2020 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ayağını kaydırmak isteyenlerin karşısında bir tek biz vardık. 2022 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası haberini aldığımda Saraçhane’ye koşan bir tek biz vardık. Ama heyhat, bugün geldiğimiz noktada aldığımız karara saygı göstermek yerine hepsinin teker teker hainlik ettiği de biz olduk, İYİ Parti oldu” ifadelerini kullandı. “Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” Seçimlere hür girme kararı aldıklarından beri Antalya’daki ve İstanbul’daki meclis üyelerinin CHP’den liste garantisiyle istifa ettirildiğini ifade eden Akşener, “Pazarlıkların en çirkini burada Ankara’da oldu. Hatta ABB Başkanı Mansur Yavaş, geçenlerde çıktığı televizyon programında kendi ağzıyla olanı biteni itiraf etti. Partimizden istifa ettirdiği il, ilçe başkanlarının, Ankara teşkilat mensuplarımızın şu anda kendisiyle çalıştığını söyledi. Biz bunları zaten biliyorduk. Bunu alenen televizyonda itiraf etmesine, bu pişkinliğe şaşırdım. Böyle bir ahlaksızlıkla böbürlenen bu şuursuzluğa şaşırdım. Bundan daha 12 ay önce görmek isteyipte maalesef göremediğimiz bu cesarete de ayrıca şaşırdım. Bugün geldiğimiz noktada Mansur Yavaş, artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur” açıklamasında bulundu. “Bana abla demeyin, istemiyorum” "İşi düşen hemen abla edebiyatına başlıyor” diyen Akşener, sözlerine şöyle devam etti: “Ben artık CHP yöneticilerinin yüzüne ‘abla, abla’ deyip sonra yoldaş medyalarında bana ve partime küfür kıyamet sövdürmelerinden gerçekten sıkıldım. İYİ Partililere CHP’ye kazandırdığı sürece iyi insanlar deyip kendi yolumuzda yürüdüğümüzde ‘bunlar AKP’li, faşist ve sağcı’ diye saldırmalarından artık bıktım. Beni, partimi ve bizi destekleyen vatandaşlarımızı sürekli CHP’ye bir şeyler kazandırmak zorunda olan paryalar olarak görme şımarıklığından da artık usandım. Bana abla demeyin, istemiyorum. Çünkü sizin bana vıcık vıcık riyakarlıkla abla demeniz beni samimiyetle ablası, kardeşi ve annesi gören milletimize yapılmış koca bir hakarettir.”
İstanbul Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Kilyos Tüneli, 2026 yılı sonunda hizmete açılacak" Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Sarıyer-Kilyos Tüneli ile vatandaşlarımız Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, incelemenin ardından yaptığı İncelemenin ardından açıklama yaptı. Uraloğlu, Bakanlık olarak İstanbul’da yaptıkları yatırımlar ile İstanbul’un trafiğine önemli ölçüde nefes aldırdıklarını belirterek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsünden günde yaklaşık 200 bin civarında araç, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 250 bin, Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarı, Marmaray’da günde yapılan 300 sefer ile günde yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günde yaklaşık 150 bine yakın bir araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de ağır taşıt trafiği. Bir yandan da bu yapılan yatırımların yapılmadığını düşünelim, bırakın İstanbul’u tüm Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz” diye konuştu. “Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz” Avrasya Tüp Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere çok büyük projeleri hayata geçirdiklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, "Bugün baktığımızda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden günde yaklaşık 180-200 bin civarında araç geçişi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden yaklaşık 250 bin araç geçiyor. Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarında araç geçiyor. Marmaray’da 300 sefer yapılıyor günde ve orada yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde günde yaklaşık 150 bine yakın araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de araç taşıt trafiği. Bunların bir an olmadığını düşünelim. Bütün Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Ancak bir ihtiyaçtan öte sadece bir siyasi duruş ile bu projeyi eleştirdiler. Projemiz bugün Avrupa’nın birincisi, dünyanın altıncı büyük havalimanlarından. Geçen yıl 78 milyon kişi seyahat ettirmişiz. Hedefimiz 200 milyon ve ona yönelik yeni terminal binası ve pistlerin yapımına devam ediyoruz” dedi. “Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” Bakan Uraloğlu, İstanbul ile ilgili bir deprem riskinin bulunduğuna da işaret ederek, “İstanbul depremine yönelik ulaştırma yapılarıyla ilgili bütün önlemlerimizi aldık. Eski yapılmış olanları güçlendirdik. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tabliyesini askıya aldık yeniden yaptık. Gece çalıştık, İstanbullu vatandaşlarımızın fark etmemesini sağladık. Bütün viyadüklerdeki deprem takozlarından tutun güçlendirilmesine kadar bütün çalışmalarımızı yaptık. Normal kullanımda ne lazımsa bunu planlarken bir taraftan da deprem durumunda İstanbul’un, öncelikle İstanbul’a acil yardım ekiplerinin ve malzemelerinin nasıl gireceği ve vatandaşların ulaşımı için projeler yapıyoruz. Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” diye konuştu. Sarıyer-Kilyos Tüneli hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, ”Projemiz Kilyos’tan başlayıp Karadeniz’den İstanbul’un kuzey noktalarından başlayıp Sarıyer’e oradan Çayırbaşı Tüneli devamında da Beşiktaş’a kadar uzanacak. O güzergahtaki bütün yerleşime hizmet edebilecek. Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek olan ve Murat Kurum Başkanımızın de bahsettiği ‘İki Yakaya İki Tünel’ projesinden bir tanesidir. İlk etapta burayı bitirdiğimizde ciddi bir hizmet görecektir. Devamında Beşiktaş’a kadar uzatılması gündemimizde olan işlerden bir tanesi” ifadelerini kullandı. “Zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız” Bu projeyle ilgili sahilden başlayarak yaklaşık 8 bin 200 metrelik bir güzergahta yapılan 7 bin metrelik tünelin yaklaşık yüzde 30’unu bitirdiklerini açıklayan Uraloğlu, iki tüpte toplam 3 bin 850 metrelik kazı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Çalışmaların 7 gün 24 saat devam ettiğini de belirten Uraloğlu şöyle konuştu: “İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Bir kısmını tünel delme makinesi TBM ile bir kısmını ise normal aç kapa yöntemi ile yapacağız. TBM ile yüzde 60’ını geçiyoruz. Onun da imalatı yapılarak Çin’den geldi ve kurulumunu yapacağız. 110 civarında makine ve 550 kadar çalışanımızı 24 saat çalışıyor. Tüneli bitirdiğimiz de 350 bin nüfusa hizmet edecek. Devamını Beşiktaş’a kadar düşündüğümüzde İstanbul’un sahil şeridinin tamamına, Avrupa tarafının tamamına hizmet etmiş olacak. Tamamlandığında Sarıyer’den 35 dakika süren seyahat süresi sadece 5 dakikaya düşecek. Bunu Kilyos’tan Kuzey Marmara Otoyolu’na bağlayacağız. İsterseniz doğu istikametine ister batı istikametine gidin. İstanbul’un kuzeyindeki, Zekeriyaköy, Uskumruköy gibi yerleşimlere bağlantısı kolaylıkla sağlanmış olacak. En kıymetlimiz zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız. Yakıttan ve karbon emisyonundan da önemli tasarruf sağlayacağız.” “1 Nisan’dan Sonra Daha Verimli Çalışmalara İmza Atacağız” Bakan Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak İstanbul’da hiçbir yatırıma ara vermediklerini ve çalışmalar devam ettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Bildiğiniz gibi İstanbul’da tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak daha iyi hizmet edebilmemiz için tüm belediye başkanlarımızla birlikte çalışabilmek önemli. Bizim için onlarla yapacağımız birliktelik çok kıymetlidir. Bu nedenle biz Cumhur İttifakı olarak gerek Sarıyer’de gerek İstanbul’un tamamında, inşallah 1 Nisan’dan itibaren de daha verimli daha iyi çalışmalara beraberce imza atmış olacağız” dedi. Öte yandan Kilyos Tüneli’ni ziyaretin ardından Bakan Uraloğlu, Sarıyer Merkez Mahallesi’nde esnaf ziyaretinde bulunarak Sarıyerliler ile bir araya geldi.
Mardin Uzmanından "1 milyon varil petrol" iddiası Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye’de 2 sene içinde günlük 1 milyon varil petrol üretimine ulaşılacağını iddia etti. Jeolojik konumuna bakıldığında Türkiye’yi kalkındıracak en büyük projenin petrol olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "Güneydoğu bölgemizde ve Türkiye’nin bazı noktalarında yaptığım araştırmalar sonucunda güzel veriler elde ettim. Türkiye’de yaklaşık 80 bin varil petrol üretimi yapılıyor. Geçen haftalarda Cumhurbaşkanı konuşmalarında Şırnak’ta günlük 100 bin varil çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye yaklaşık olarak kendi ihtiyacını yüzde 10 ve yüzde 15 oranında karşılayabiliyor. Mardin, Batman ve Hakkari bölgelerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda 2 sene içinde günde 1 milyon varil petrol çıkabilecek kapasite keşfettik. 4 sene sonra da günlük 1 milyon 500 bin varil petrol üretimi gerçekleşecek imkan var. Bu gerçekleştiği taktirde 1 milyonu ülke için kullanılsa, kalan 500 bin varil de dış ülkelere satılır" dedi. Türkiye’nin en büyük sorununun petrol ve doğalgaz çıkarılmaması olduğunu dile getiren Çelik, ülkenin çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğunu söyledi. Çelik, "Sondaj kuyuları açılmalı ve petrol noktalarında jeoloji mühendislerinin araştırması ile iyi şekilde çalışmalar yapılarak petrolün hangi formasyonda olduğu belirlenmelidir. Yer altı zenginliklerimizi kullanabilirsek Türk parası değer kazanacaktır" diye konuştu.