SAĞLIK - 23 Ağustos 2019 Cuma 11:01

Yedikleriniz anne-baba olma şansınızı elinizden alabilir

A
A
A
Yedikleriniz anne-baba olma şansınızı elinizden alabilir

Son yıllarda doğal yollardan anne- baba olamayanların sayısının giderek artığını belirten Aile Hekimi ve Tıbbi Beslenme Uzmanı Dr. Eyyüp Yılmaz, 2002 yılında yüzde 1 oranında karşılaşılan kısırlığın (infertilite) günümüzde yüzde 19 civarına çıktığını kaydetti. Kısırlığa neden olan etkenlerin neler olduğunu aktaran Dr. Eyyüp Yılmaz, doğal yollarla anne- baba olunabileceğinin altını çizdi.

Çevre kirliliği, besinlerdeki katkı maddeleri, paketlenmiş gıdalar, elektromanyetik alan, kirlenen su kaynakları gibi faktörlerin anne-baba olma şansını düşürdüğünü kaydeden Tıbbi Beslenme Akademisi Kurucu Aile Hekimi Uzmanı Dr. Eyyüp Yılmaz, anne-baba olmak isteyenlerin bedeni kirleten bu faktörleri hayatlarından tamamen çıkarıp; bedeni temizleyen, hücreleri onaracak ve hücrelerin fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde yapmasına yardımcı olacak yiyecekleri hayatlarına dahil ettiklerinde anne-baba olma şanslarının artacağını vurguladı. Yılmaz, anne-baba olmak isteyen bireylere tavsiyelerde bulunarak, dikkat edilmesi gereken önemli noktalara değindi.

“Hücreleri kirletenlerden uzak durun”
“İşlenmiş tüm ürünler, koruyucu içerlen yiyecekler, lezzet ve kıvam arttırıcılar, stabilizatörler mutlaka hayatınızdan çıkmalıdır” diyen Yılmaz, “Bu gıdalar vücutta birikir ve bedeninizi adeta bir bataklığa çevirir. Hücrenin işleyişini bozan bu ürünler vücut tarafından hassasiyetle korunan üreme hücreleri sperm ve yumurtanın kalitesini bozar. Yumurtanın rahim içine doğru ilerlemesi çok hassas hücresel işlev gerektirir. Oysa hücrenin içindeki toksinler, yumurtanın naklini engeller. Aynı kimyasal kirler, sperm sayısının azalmasına ve hareketliliğini kaybetmesine yol açar. Bu da döllenmenin gerçekleşmesine engel olur. Öncelikle bedenimizi bu kirletenlerden uzak tutmamız gerekir. Market alışverişi yaparken işlenmiş-paketlenmiş ürünleri azaltın. Alışveriş sepetinizdeki canlı yiyeceklerin miktarını arttırın. Damacanalar ya da pet şişelerde beklemiş BFA içeren suları içmeyin. Bunun yerine evinizde suyunuzu kendiniz arıtın, canlandırın ya da cam şişelerde satılan suları tercih edin” dedi.

“Canlı gıda tüketin”
Anne-baba olmak isteyenlerin beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Vücudunuzda biriken kirleticilerin girişini durdurduktan sonra var olan kirliliğin temizlenmesi ve vücudun normal işleyişini sürdürebilmesi için temizleyicileri tüketmeye başlayın. Bunlar nedir? Her şeyden önce hayatın devamı için oksidasyon devamlıdır. O zaman devamlı onaracak ve atıkları uzaklaştıracak vücuttaki atıkları uzaklaştıracak antioksitanlara olan ihtiyaç da devamlıdır. Bol canlı gıda yani sebze meyve tüketin. Ayrıca baharat ve sağlıklı su sofranızdan eksik olmasın. Özellikle kırmızı pancar, yaban mersini, nar, kara dut, elma gibi koyu kırmızı renkli meyveler antioksidan açısından zengindir. Bunları mutlaka günlük beslenmenize ekleyin. Kırmızı üzümü çekirdeği ve kabuğuyla birlikte tüketin. Badem, ceviz gibi kuru yemişlerin birkaç tanesini geceden suya koyun, sabah yemişleri yiyin” diye konuştu.

“Baharatsız olmaz”
Temizleyiciler kadar önemli olan bir diğer grubun baharatlar ve bitkilerden oluşan uyaranlar olduğunu ifade eden Yılmaz; kekik, nane, kimyon, pul biber, keten tohumu, zencefil, zerdeçal gibi baharatların sofrada mutlaka yer alması gerektiğini söyledi.

Omega 3 önemli
Anne-baba olmak isteyenler için omega 3’ün çok önemli olduğunu kaydeden Yılmaz, “Omega 3 hücre duvarını onarır, güçlendirir. Hücre ne kadar sağlıklı ise görevini o kadar iyi yapar. Keten tohumu, kayısı kıvamında pişmiş yumurta her gün tüketilirken, özellikle yüzey balıkları haftada üç kez yenmelidir. Ancak buna rağmen Omega 3 tüketimi yeterli miktarda olmayabilir. Ben de zaman zaman omega 3 için takviye alıyorum. Takviye edici ürün seçerken içinde KoenzimQ10 ve güçlü bir antioksidan olan E vitamini içerenler tercih edilmelidir. Çakşır otu ve ginseng de anne-baba olmak isteyenlere önerilerimiz arasındadır. Çakşır otu, hormonların düzgün çalışmasını sağlarken özellikle üreme hücrelerinin faaliyetlerini düzenler. Çakşır otunun farklı pek çok türü var. Bu yüzden eczanede satılan ürünleri tercih etmeniz önemlidir” şeklinde konuştu.

Anne-baba olmak isteyenler için “Yoğurt Kürü”
Anne-baba olmak isteyen bireylere yoğurt kürünü öneren Yılmaz, kürün nasıl yapılacağını şu sözlerle anlattı: “Zeytinyağını biraz ısıtın, içine toz zencefil ve zerdeçal ekleyin, hemen biraz keten tohumunu ezip içine ilave edin, biraz da pul biber ekleyerek ev yapımı yoğurda karıştırın ve bekletmeden tüketin.”
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Uzmanı uyardı: 10 km uzaklıktaki yetiştiriciyi bile etkiliyor Arıcıların kabusu olan ‘Amerikan Yavru Çürüğü’ hastalığı 10 kilometre uzaklıkta ki arı yetiştiricilerini de tehdit ediyor. Yapılan açıklamada, arıcıların kovanlarını düzenli olarak kontrol etmeleri gerektiği söylendi. Arı kovanlarındaki Amerikan yavru çürüğü hastalığı vakalarının artmasıyla, arıcılar ciddi kayıplarla karşı karşıya kaldı. Hastalığın, bir arı kovanını kısa sürede yok edip ve çevredeki diğer kolonilere yayılabildiğini belirten Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hayvan Hastanesi Başhekimi Doç.Dr. Abdurrahman Takcı, “Arıcılar, kovanlarını düzenli olarak kontrol etmeli, hastalık belirtileri gördüklerinde hemen önlem almalı ve enfekte kovanları diğerlerinden izole etmeliler. Ayrıca, yeni arı kolonileri alırken dikkatli olmalı ve sağlıklı koloniler seçmeye özen göstermeliler” dedi. “Yetiştiricilerin kovan sayıları çok ciddi şekilde azalabiliyor” Takcı, arıların eskisi gibi belirgin bir sonbahar ve ilkbahar yaşamadıklarını, geçişlerin daha ani şekillendiğini, buna bağlı olarak da kış için biriktirdiği bal rezervlerini tükettiklerini belirterek, “Bu noktada o rezervleri bazen erken tüketmeye başlıyor ve iyi bir sonbahar bakımı yapılmadıysa bu yıl gibi, arıların ilkbaharda birçoğu sönmüş oluyorlar yani ölüyorlar. Buna bağlı olarak yetiştiricilerin kovan sayıları çok ciddi şekilde azalabiliyor. Gündüz ve gece sıcaklık farkları arıların çalışma mevsimi olan ilkbaharda etkiler. Ancak kış mevsiminde veya sonbaharda arının tabiattan yararlanmadığı mevsimlerde gündüz ve gece sıcaklık farkı çok sıkıntı oluşturmaz. Ancak arı artık dışarıdan polen, nektar getirmeye başladığı zamanlarda problem oluşturabiliyor. Çünkü arı ona güveniyor ve yetiştirici de bu noktada takviyeler yapmıyor. Arı doğadan tam anlamıyla yararlanamaz ve takviyeler de yapılmazsa bahar aylarında arılarımızı yine kaybedebiliriz” dedi. “Bu hastalık çevredeki arıcılara da zarar verebiliyor” Bölgesel olarak ergin ve yavru bal arılarının paraziti olan Varroa paraziter mücadelelerinin yapılması gerektiğini vurgulayan Takcı, “Bahar bakımında arıların çıtaları, arı sayısının, ana arının kontrolü yapılması lazım. Ana arıda hala işte yumurta ve yumurta döl verimi devam ediyor mu? bunlara bakılması lazım. Bununla birlikte arı kayıplarının bazıları hayati bazen de işte bölgesel olarak zarar verebiliyor. İhbarı mecburi hastalıklarımız var. Avrupa yavru çürüğü, Amerikan yavru çürüğü gibi hastalıklarda hemen bulundukları il tarım veya ilçe tarımlara başvurarak arılarının böyle bir hastalıktan mustarip olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu hastalık çevredeki arıcılara da zarar verebiliyor. Yine aynı şekilde kireç hastalığı olsun, işte baharda tespit edebildiğimiz hastalıklar bunlar. Arıcılar ilkbahar bakımında bunları belirleyip bir an önce eksiklikleri varsa gidermeli. Eğer ihbarı mecburi bir hastalık varsa kovanlar da dâhil olmak üzere bu hastalığın engellenmesi adına yakılması gerekiyor. Arıcılar bu noktada bilinçliler ancak eğer böyle bir şey varsa göz ardı etmemeliler. Arı tabiatta polen topladığı esnada birçok birçok çiçeğin veya bitki tohumlarının bir sonraki nesline aktarılmasına katkı sağlıyor. Bu noktada arılar bu basamağı yerine getirmediği takdirde tabiatın devamlılığında da bir risk olur” şeklinde konuştu. (FA-GF-
İstanbul İstanbul’da 50 milyon liralık kaçak ve sahte ilaç operasyonu: 16 gözaltı İstanbul’da ilaç kaçakçılarına yönelik düzenlenen operasyonlarda 16 şüpheli yakalandı, piyasa değeri 50 milyon lirayı bulan yüklü miktarda sahte, kaçak ve bozuk ilaç ele geçirildi. Alerji testi, botoks, dolgu malzemesi, kanser ve diyabet hastalıklarında kullanılan ilaçlarının da aralarında bulunduğu tıbbi ürünler emniyette sergilenirken, yakalanan şüphelilerin 9’u tutuklandı. Alınan bilgilere göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, ilaç sektöründeki sahtecilik faaliyetlerinin önlenmesi ve şüpheli şahısların yakalanmasına yönelik 15 ve 25 Nisan tarihleri arasında bir dizi çalışma gerçekleştirdi. Teknik ve fiziki takibin devamında belirtilen tarihler arasında yetkisiz alanda depolanmış sahte, kaçak ve yasadışı ilaçların, tıbbi cihaz ve materyallerin bulunduğu tespit edilen 16 ikamet, 20 iş yeri olmak üzere toplam 36 adrese operasyon düzenleyen polis, baskınlarda 16 şüpheliyi gözaltına aldı. Operasyonlarda piyasa değeri yaklaşık 50 milyon lirayı bulan, soğuk zincire tabi olan ve bozulan, alerji testi, botoks ilacı, dolgu malzemesi, kanser, diyabet, enfeksiyon, tansiyon ve cinsel hastalıkların tedavisinde kullanılan medikal malzeme ele geçirildi. Yakalanan şüpheliler İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şubesine götürülerek ifadeleri alındı. Sorgularının ardından mahkemeye çıkarılan ilaç kaçakçısı 16 kişinin 7’si adli makamlarca serbest bırakıldı. Geri kalan 9 şüphelinin ise tutuklanarak cezaevine gönderildiği açıklandı. Diğer yandan yapılan operasyonlarda ele geçirilen sahte, bozuk ve kaçak ilaçlar, Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sergilendi.