POLİTİKA - 04 Eylül 2022 Pazar 12:52

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

A
A
A
Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

Yeni Zelanda Turizm Bakanı Stuart Nash'ın, ‘Ülkemizin günde 10 dolar harcayan turistlerle işi yok’ ifadelerine açıklık getiren Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Zoe Coulson-Sinclair, “Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları. Aynı zamanda kültürle etkileşim kurmak isteyen turistleri yine teşvik etmemizdir” dedi.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Zoe Coulson-Sinclair, rezidansının kapılarını İhlas Haber Ajansı’na açtı. Türkiye - Yeni Zelanda ilişkilerini, Yeni Zelanda’nın dünya mutluluk endeksinde üst sıralarda olma nedenlerini, kişisel yaşamını ve Birinci Dünya Savaşı’nda ölen Yeni Zelanda askerlerini anlattı.

“Mutlu bir anne mutlu bir aile demektir”

Kendisi için ailenin çok önemli olduğunun altını çizen Coulson- Sincalir, “Aileniz mutlu olduğunda, işinizde üretken olabilirsiniz. Her şeyden önce ailemi neyin memnun edip mutlu edeceğini düşünmeyi seviyorum. Bunun bir parçası da işimde ve kariyerimde tatmin olmak. Çünkü mutlu bir anne mutlu bir aile demektir. Bu da şunu söylemeliyim ki kariyerimin aileme sunduğu fırsatlardan çok mutluyum. Örneğin bunun gibi ilginç ve egzotik yerlere gelmek gibi” diye konuştu.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

Kendisinin çok şanslı olduğunu, her sabah eşinin kendisini Yeni Zelanda kahvesiyle birlikte uyandırdığını anlatan Sinclair, güne başlamak için bunun kendisi için çok önemli olduğunu söyledi.

Şu anda Büyükelçiliğin üst katında yaşadığını söyleyen Coulson - Sinclair, “Muhtemelen işe gitmem 10 saniye sürer. Yani hayatım ve işim burada oldukça entegre. Ev tarafında yemek pişirme, temizlik ve çocuklara bakma sorumluluğunu paylaşırız. Yani dediğim gibi çok entegre bir ev hayatım ve iş hayatım var. Profesyonelliğiniz ve kişisel yaşamınız arasında o kadar büyük bir boşluk olmamalı ve tüm benliğimizi çalışmaya teşvik etmemiz gerekiyor. Yeni Zelanda halkının çeşitliliğini iyi temsil eden ve yansıtan bir diplomatik hizmete sahip olmaya çalışıyoruz” açıklamasında bulundu.

Türk yemeği yapmayı öğreniyor

Türk yemekleri yapmayı bilmediğini fakat onu nasıl yiyeceğini bildiğini söyleyen Sinclair, “Ülke çapındaki mutfak çeşitlerinizi denemekten zevk alıyorum ve bana birçok kez ülkenin bir yerinde Türk mutfağını denemiş olmamın tüm Türk yemeklerini anladığım anlamına gelmediği söylendi. Kızkulesi Sokak'taki komşum bana geçenlerde İngilizce bir Türkçe yemek kitabı verdi. Bu yüzden belki bir yıl içinde bana sorarsan, nasıl olduğumu görürüz” dedi.

Büyükelçi Sinclair, Türkiye ile daha önce etkileşimin olduğunun altını çizerek, “Yeni Zelanda'ya taşınan çok güzel Türklerle tanışma fırsatım oldu. Elbette, her Yeni Zelandalı çocuğun, Birinci Dünya Savaşı'na dahil olmamız sayesinde okulda öğrendiği Gelibolu'dan bahsetmeliyim. Neden hedef olarak Türkiye'yi seçtim? Sanırım bunu görmemle çok alakası vardı. Dünyanın bu bölgesindeki bu ülke çok egzotik. Türkiye çoğu zaman birçok ilginç jeopolitik gelişmenin merkezinde yer alıyor. Bu yüzden orayı benim için sonsuz büyüleyici bir yer haline getiriyor” dedi.

Yeni Zelanda’nın Ankara Büyükelçisi Sinclair: 'Umduğumuz daha uzun süre kalmaları ve daha fazla harcamaları'

“İnsanlık tarihinin derinliği hakkında daha fazla şey öğreneceğim için çok heyecanlıyım”

Türkiye denilince akla gelen ilk şeyin çeşitlilik olduğunu belirten Sinclair, Konya’yı, İstanbul’u, Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni gezdiğini aktardı.

“İnsanlık tarihinin derinliği burada” diyen Sinclair, “Yeni Zelanda'dan geliyoruz, nispeten kısa bir insan uygarlığı tarihimiz var. Konu biyocoğrafyaya geldiğinde ilginç bir ülke. Ama burada Ankara'da yeni öğrenmeye başladım. Hititler olduğunu hiç duymadığım bir dizi medeniyet hakkında bilgi edinmeye başladım diyebilirim. Yani liste uzayıp gidiyor. Bu yüzden gerçekten şaşırdım ve insanlık tarihinin derinliği hakkında daha fazla şey öğreneceğim için çok heyecanlıyım” açıklamasında bulundu.

“Yeni Zelandalıların adil bir toplumda yaşadıklarını hissettiklerini söyleyebilirim”

Yeni Zelanda’nın dünyanın en mutlu ülkelerden biri olmasının sebebini açıklayan Coulson-Sinclair, “Mutluluk endeksinin arkasında ne olduğunu biraz çözmeniz gerekiyor. Benim anladığıma göre mutluluk endeksi bir dizi faktörü dikkate alıyor. Orada Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) ekonomik faktörü var. Fakat sağlığa, yaşam standardı ve yardımlaşmayı da içeriyor. İnsanların, kişisel özgürlük duygularını nasıl algıladıkları konusunda, kendilerini özgür hissedip hissetmedikleri ve yozlaşmış bir toplumda mı yoksa haklarının korunduğu bir toplumda mı yaşadıklarını hissedip hissetmedikleri gibi başka faktörler de var. Genel olarak Yeni Zelandalıların adil bir toplumda yaşadıklarını ve güçlü özgürlük duygusuna sahip olduklarını hissettiklerini söyleyebilirim. Bu yüzden Yeni Zelanda halkı dış mekanlarla etkileşime girmeyi seviyor. Sporu, sahile gitmeyi, yürüyüşe çıkmayı, tırmanmayı seviyorlar. Bunların hepsi ortalama bir Yeni Zelandalı için mümkün. Bu yüzden, bu mutluluk hissine katkıda bulunan faktörlerin bunlar olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

“Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları”

Yeni Zelanda Turizm Bakanı Stuart Nash'ın ‘Ülkemizin günde 10 dolar harcayan turistlerle işi yok’ ifadelerine açıklık getiren Coulson-Sinclair, “Yeni Zelanda, pandemi boyunca turizmden çok etkilendi. Şimdi yeniden açıldık ve iş için açıldık, turistler akın ediyor ve bu bizi çok mutlu ediyor. Umduğumuz şey, turist çekerken, daha uzun süre kalmaları, daha fazla harcamaları. Aynı zamanda kültürle etkileşim kurmak isteyen turistleri yine teşvik etmemizdir” dedi.

“Her iki taraf da Gelibolu bağlantımızın o çok güçlü mirasına dayanan ilişkimizi nasıl canlandırabileceğimizi görmek istiyor”

Türkiye ile Yeni Zelanda arasındaki ilişkiyi de değerlendiren Coulson-Sinclair, “Bizim ilgilendiğimiz turizmimizde sürdürülebilirlik arayışı. Her iki taraf da Gelibolu bağlantımızın o çok güçlü mirasına dayanan ilişkimizi nasıl canlandırabileceğimizi ve tazeleyebileceğimizi görmek istiyor. Türk meslektaşımla karşılıklı olarak yararlı ve ilginç ekonomik fırsatların olduğu yerler üzerinde yakın bir şekilde çalışıyorum. Karşılıklı yarar sağlayan ekonomik fırsatları aramak bir numaralı öncelik. Çalışanlarımızın, insan bağlantılarını nasıl genişletebileceğimizi de görmek istiyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi, Yeni Zelanda sınırları şimdi yeniden açıldı ve ‘Tatilde Çalışma’ programımız yeniden başladı. Temmuz ayında başvurulara açtık ve mevcut kotamız zaten doldu. Bu yüzden bu yıl için iki katına çıkacağız. Bu da gençlerin Yeni Zelanda'ya gelip, kültür ve insanlar ile etkileşime geçtiğini görmek beni çok mutlu ediyor. Türk öğrencileri Yeni Zelanda'ya çekmek için fırsatlar arıyoruz” diye konuştu.

Ortak tarihimizdeki çok üzücü ve trajik dönemden, arkadaş olmak için birlikte çalışma kararı çıktı”

Çanakkale Savaşı'nda Gelibolu yarımadasına çıkarma yapan ve ölen insanlar arasında Avustralyalılardan 8 bin 500, Yeni Zelandalılardan da 3 bin kişi vardı. Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin de açıklamalarda bulunan Coulson-Sinclair, şunları söyledi:

“Gelibolu'ya ilk geldiğimizde bir İngiliz egemenliğinin parçasıydık. Yeni Zelanda'da olduğumuz ülke değildik henüz. Böylece, Birinci Dünya Savaşı'na katılarak, aslında kendi ulusal kimliğimizi geliştirme fırsatımız oldu. Büyük bir trajedi anından doğan bu çok önemli ulusal gelişmeyi, bu deneyimlerin bir kısmını Türk dostlarımızla paylaşıyoruz. Bu büyük trajedi zamanından yeni bir ulus doğdu. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri, bir ülke için savaşın ne anlama geldiğini, aynı zamanda affetmeyi ve ülkelerin nasıl barış zamanının ötesine geçebileceğini düşünme duygusunu o kadar mükemmel bir şekilde özetliyor ki. Böylece, bir kez daha, ortak tarihimizdeki çok üzücü ve trajik, feci bir dönemden, arkadaş olmak için birlikte çalışma kararı çıktı. Dolayısıyla bu, insan çabasının çok karmaşık bir parçasıdır.”

Mevlüt İşli - Cem Geçim
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Polisin alkollü sürücü ile imtihanı: Üfleme eğitimi verilen kadın 44. seferde başardı Aksaray-Konya Karayolunda jandarmanın "dur" ihtarına uymayarak kaçan kadın sürücü, jandarma ve emniyeti alarma geçirdi. 53 kilometre kaçan kadın sürücü E-90 Karayolunda kovalamaca sonucu yakalandı. Alkolmetreye üflermiş gibi yapıp üflemeyen ve 3 alkolmetre değiştirerek kadına üfleme eğitimi veren polis, üfletme imtihanına girdiği kadın sürücünün 44. üflemesinde promilini alabildi. 0.97 promil alkollü çıkan kadın sürücüye ceza kesilerek ehliyetine el konuldu. Olay Aksaray - Konya Karayolu Eşmekaya Kavşağı’nda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Aksaray Konya Karayolunda yol kontrolü yapan İl Jandarma Komutanlığı ekipleri durumundan şüphelendikleri kadın sürücünün kullandığı 68 AAN 849 plakalı otomobile ‘dur’ ihtarında bulundu. İhtara uymayan kadın sürücü hızla denetim noktasından kaçtı. Aksaray istikametine kaçan kadın sürücünün plakası jandarma ekipleri tarafından hem jandarma hem de emniyet haber merkezine bildirildi. Bunun üzerine jandarma ve polis ekipleri karayolu ve aracın geldiği istikamete yönelik adeta bölgeyi abluka altına aldı. Jandarma ekipleriyle kısa süre kovalamacaya giren kadın sürücü 53 kilometre kaçtıktan sonra şehir merkezi girişinde polis ekiplerinin de "dur" ihtarına uymadı. Ekiplerin kaza riskine karşı kontrollü bir şekilde takip ettiği kadın sürücü çok gidemeden Tacin Mahallesi E-90 Karayolu üzerinde yakalandı. 44. üflemesinde pes eden kadın sürücü 0.97 promil alkollü çıktı Durdurulduktan sonra araçtan indirilen ve isminin Gülten Nas Y. (49) olduğu belirlenen kadın sürücü rahat tavır ve hareketleriyle dikkat çekti. Ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirilen kadın sürücüye alkol kontrolü yapmak isteyen polis memurlarının üfleme eğitimi ile imtihanı burada başladı. Alkol kontrolünden geçirilmek istenen kadına polis memurlarınca alkolmetre üfletilmek istendi. Alkolmetreyi üflemeye çalışan kadın üflermiş gibi yapıp üflemekten çekinirken, polis memurları kadına adeta üfleme eğitimi verdi. Bir polis memuru ağzıyla kadına üflemeyi gösterirken, bir değir polis memuru da elindeki üfleme çubuğunun poşetiyle üflemeyi anlattı. Eğitimin ardından polis memurlarının üfletme imtihanı başladı. Kadına defalarca alkolmetreyi üfletmeye çalışan polis memurları kadının üflemeyip üflüyormuş gibi göstermesiyle büyük bir sınav verdi. Alkolmetreye de güvenmeyen kadın sürücüye 3 farklı alkolmetre üfletildi. Zaman zaman su içen ve dinlenmeye geçen kadın sürücü 1 saat boyunca polis memurlarına ecel teri döktürdü. 43 kez alkolmetreyi üflemeyerek kandırmaya çalışan kadın sürücü 44. üflemesinde pes ederek normal bir şekilde üfledi. Üflemenin ardından kadının 0.97 promil alkollü olduğu belirlendi. Polis ve kadın arasındaki yaşanan ilginç diyaloglar ise anbean kameralara yansıdı. Alkollü araç kullanmaktan 6 bin 439 TL para cezası kesilen kadın sürücünün ehliyetine de 6 ay süreyle el konuldu. Araç ise olay yerine çağırılan bir yakınına teslim edildi.