RAMAZAN - 24 Eylül 2008 Çarşamba 11:08

Zengin bayram sofrasına dikkat

A
A
A
Zengin bayram sofrasına dikkat

Mersin İl Sağlık Müdürü Aytekin Kemik, bayram sofralarında en çok yapılan yanlışlardan birinin de çok çabuk ve yeterince çiğnenmeden yemek yenilmesi olduğuna işaret etti.

Kemik, Ramazan ayı ile birlikte bir ay boyunca uzun süreli açlıkla yavaşlatılan metabolizmanın etkisiyle, Ramazan sofrasının yerini hızla eski alışkanlıklara bıraktığını, bunun doğal bir sonucu olarak da, normal yemek yenilmesinin kilo kaybına yol açabileceğini vurguladı. 

Ramazan ayı ve öncesinde aynı şekilde beslenilse bile metabolizmanın artık yavaşladığı için aynı besinlerle alınan enerjinin vücuda fazla geleceğini ifade eden Kemik, bu nedenle ilk hedefin metabolizmanın yeniden düzenlenmesi veya en azından eski haline getirilmesi olduğunu dile getirdi. Kemik, "Metabolizmayı hızlandırmanın en önemli iki yolundan birincisi, öğün sıklığını artırmaktır. Gün içinde 5-6 öğün şeklinde her 3 saatte bir meyve ayran gibi ara öğünler koyarak beslenmek hem kan şekerinin düzenli olmasını sağlar, hem de ana öğünlerde fazla miktarda besin tüketimini önler. Metabolizmayı hızlandırmanın ikinci yolu ise, egzersiz yapmaktır. Bunda da günde 45 dakika orta tempoda yürüyüş yeterli olacaktır" dedi. 

Ramazan Bayramı ile birlikte beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Kemik, Türkiye'de bayram sofralarının zenginliğinin adeta bir gelenek haline geldiğini, bayram sofralarındaki yiyeceklerin çok çeşitli olması, bunların sağlık ve beslenme kurallarına uymamasının da başta sindirim sisteminin zorlanmasıyla birlikte birçok sağlık sorununa yol açabileceğini belirtti. Kemik, bayram sofralarında en çok yapılan yanlışın da, çabuk ve yeterince çiğnenmeden yemek yenilmesi olduğunu kaydetti. 

Sindirimin önce ağızda çiğnemeyle başladığını, beynin ise doyma emrini 15-20 dakikalık bir zaman diliminde verdiğinin altını çizen Kemik, çabuk yemek yenildiğinde de doyma emrinin beyin tarafından verilmediği için bireyin kendini aç hissedeceğini ve bu nedenle gereğinden fazla yemek yiyeceğini söyledi. Kemik, bunun yanında ağızda yeterince çiğnenmeyen yiyeceklerin, sindirim sistemini zorlayacağını ve zamanla birçok hastalığa ve probleme neden olacağını söyledi. Kemik, "Gerek bayramda, gerekse normal öğünlerde yiyecekleri mümkün olduğu kadar yavaş yemeli ve çok iyi çiğnemeliyiz. Bayramda da normal zamanlarda olması gerektiği gibi azar azar ve sık sık beslenilmeli ve öğünlerde tüketilen besinlerin miktarı ve kalorisi normal zamandakine benzer olmalıdır. Bunun yanında günlük 2,5-3 litre su ve sıvı tüketilmesi gerekliliği de unutulmamalıdır" diye konuştu. 

Beslenmeye dikkat edilmediğinde yaşanabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Kemik, oruçluyken boş kalmaya alışkın olan midenin, normalde alışkın olduğu miktardan fazla yemek yenilerek yüklenildiğinde; sindirimin zorlaşacağını bu durumun da midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı gibi sorunlara neden olabileceğini dile getirdi. Kemik, bunun yanında bağırsaklarda şişkinlik, kabızlık ve gaz gibi problemlerin oluşacağını, bu nedenle bayram sofralarında yenilebilecek kadar yemek bulundurulmasının hem vücuda boş yere yükleme yapılmasının önüne geçeceğini, hem de sağlığın korunacağını kaydetti. 

"Bayramda nefsimize hakim olmayı bilmeli, vücuda boş enerji veren çikolata ve tatlılardan fazla yememeliyiz" diyen Kemik, yağlı olan çikolatanın ve sindirimi zor olan hamur tatlılarının fazla tüketilmesi durumunda; mide bozulması, kusma ve ishal gibi sonuçları doğurabileceğini, bunun için de ikram edilen her tatlının kabul edilmemesi, mümkün olduğunca hafif sütlü ve meyveli olan tatlıların tercih edilmesinin en doğru karar olacağını vurguladı. Kemik, aşırı miktarda gıda tüketmenin dişlere de zarar verdiğini belirterek, dişteki mine tabakasına yapışan şekerlerin, burada bakteriyel salgıları arttırarak asit oluşturduğunu, bu durumun dişlerin çürümesine neden olduğunu söyledi. Kemik, bayramda artan kahve ve çay tüketimine dikkat çekerek, çay veya kahvenin aşırı miktarda alındığında uykusuzluk, mide problemleri ve kalp ritim bozukluklarına neden olabileceğini, bunun için de kafeinli içeceklerin tüketim miktarına dikkat edilmesi uyarısında bulundu. 

Aytekin Kemik, açıklamasını şöyle tamamladı:  "Diabet hastaları, kalp hastaları, mide rahatsızlığı olanlar, tansiyon hastaları ve böbrek yetmezliği olan hastaların var olan diyetlerini bozmamaları ve diyetlerinin yasaklarına uymaları gerekmektedir. Ayrıca 45 yaş ve üstü tüm yetişkinlerin şekerli, yağlı yiyecekleri fazla tüketmelerinin, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları ve şeker hastalığı gibi önemli metabolik hastalıklara zemin hazırlayacağı da unutulmamalıdır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Ayak Tenisi Takımı’ndan Türkiye Şampiyonasında ikincilik Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin (DPÜ) ev sahipliğinde Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından düzenlenen Ayak Tenisi Türkiye Şampiyonası karşılaşmalarında erkek DPÜ erkek takımı ikinci, kadın takımı dördüncü oldu. DPÜ Kapalı Spor Salonu’nda Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından gerçekleşen turnuvaya kadınlarda Kütahya Dumlupınar, Alanya Alaaddin Keykubat, Amasya, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik ve Süleyman Demirel üniversiteleri, erkeklerde ise Kütahya Dumlupınar, Amasya, Alanya Alaaddin Keykubat, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik, İstanbul Rumeli, MEF ve Süleyman Demirel üniversiteleri katıldı. Üç gün süren turnuvanın ilk maçında Amasya Üniversitesine 2-0 kaybeden DPÜ Erkek Ayak Tenisi Takımı, ikinci maçında İstanbul Gedik Üniversitesini 2-1’lik skorla mağlup ederek finalde yeniden Amasya Üniversitesine rakip oldu. Final maçını 2-0 kaybeden DPÜ, turnuvayı ikincilikle tamamladı. Süleyman Demirel Üniversitesi ise erkekler kategorisini üçüncü sırada tamamladı. DPÜ Kadın Ayak Tenisi Takımı ise Fenerbahçe Üniversitesini 2-0 yenerek başladığı turnuvanın ikinci maçında Süleyman Demirel Üniversitesine 2-0 kaybetti. Turnuvanın son maçında Amasya Üniversitesine 2-0 mağlup olan DPÜ, turnuvada dördüncü sırayı aldı. Kadınlarda şampiyonluğu finalde Süleyman Demirel Üniversitesini 2-0’la geçen Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi kazandı.
İstanbul Sinsi ilerleyen HPV’ye karşı en etkili koz aşı Herkesin hayatının bir döneminde en az bir HPV türü geçirdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, “Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler. Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısıdır” dedi. Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, sık görülen enfeksiyonlar arasında olan HPV’ye karşı uyardı. Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, insan papilloma virüsünün (HPV), papillomaviridae ailesinde bulunan bir DNA virüsü olduğunu belirterek “200’den fazla çeşidi bulunan insan papilloma virüsü, cinsel yolla bulaşan hastalıklara sebep olan virüs türlerinden biridir. Bulaşıcılığı yüksek olan insan papilloma virüsünün yaklaşık 40 çeşidi genital siğillere neden olurken bazı türleri kansere neden olur. Neredeyse tüm insanlar hayatlarının bir döneminde en az bir tür HPV ile enfekte olurlar. Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler” şeklinde konuştu. HPV aşısı bu kanser türlerini önleyebilir Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısı olduğuna dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, şu bilgileri verdi: “Uygun yaş aralığında, tavsiye edilen dozlarda aşı uygulaması yaptırmak HPV’nin ve neden olduğu hastalıkların önlenmesini sağlar ve virüse karşı vücudu korur. Mevcut HPV aşıları; iki, dört veya dokuz tip HPV’ye karşı koruma sağlar. Tüm HPV aşıları, en büyük rahim ağzı kanseri riskine neden olan HPV tip 16 ve 18’e karşı koruma sağlar. HPV aşılarının serviks kanserinin yüzde 70’ini, anal kanserin yüzde 80’ini, vajinal kanserin yüzde 60’ını, vulvar kanserinin yüzde 40’ını önleyebileceği ve HPV pozitif orofaringeal kanserlerin önlenmesinde yüzde 90’dan fazla etkinlik gösterdiği tahmin edilmektedir. Ayrıca HPV tiplerine karşı koruma sağlayan dörtlü ve nonvalan aşılar ile bazı genital siğilleri önlerler. HPV-6 ve HPV-11 daha fazla koruma sağlar. 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, kişiye özel aşıların dozlarının ayarlandığına değinerek şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü, diğer koruyucu önlemlerle tüm ülkelerde rutin aşıların bir parçası olarak HPV aşılarını önerir. Aşılar, kişinin yaşına ve bağışıklık durumuna bağlı olarak iki veya üç doz gerektirir. Günümüz sağlık uygulamalarında HPV aşısının ilk cinsel ilişkiden ve 25 yaşından önce yapılması tavsiye edilir. 15 yaş gününden önce ilk aşısını yaptıran kişilere iki doz HPV aşısı önerilir. HPV aşısının ikinci dozu, ilk dozdan 6 ila 12 ay sonra yapılır. 15 ila 26 yaşları arasında ilk aşısını olan bireyler ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler için üç doz HPV aşısı önerilir. Ayrıca 9 ila 26 yaş arası bağışıklığı baskılanmış kişiler (HIV enfeksiyonu olanlar dahil) için de üç doz önerilir. İlk dozun ardından ikinci doz için 1-2 ay geçmesi önerilirken, üçüncü doz aşı için 6 ay geçmesi beklenir. Tipik olarak 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir. Aşılar en az 5 ila 10 yıl koruma sağlar. Aşılamadan sonra serviks kanseri taraması hala gereklidir. Nüfusun büyük bir bölümünün aşılanması, aşılanmamış olanlara da fayda sağlayabilir. Enjeksiyon yerinde ağrı insanların yaklaşık yüzde 80’inde görülür. Bölgede kızarıklık, şişlik ve ateş de oluşabilir. Ülkemizde henüz ulusal aşı takviminde yer almamaktadır. Sağlık Bakanlığı bu konuda çalışma yapmaktadır.”
Elazığ KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Fırat Üniversitesi’nin başarılı bizleri mutlu ediyor” Elazığ’ın Kıbrıs Türkü için ayrı bir önemi olduğunu belirten KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Fırat Üniversitesi’nin başarılı bizleri mutlu ediyor” dedi. Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş, Uluslararası Final Üniversitesi’yle iş birliği protokolü imzalamak amacıyla gittiği Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı da ziyaret etti. Son yıllarda başarılını artıran Fırat Üniversitesi’yle ilgili övgü dolu sözler söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, Fırat Üniversitesi’nin başarılarının kendisini mutlu ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Elazığ’ın Kıbrıs Türkü için ayrı bir önemi var. Elazığlı olan Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın Kumsal Katliam’ı olarak bilinen olayda eşi Mürüvvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi, Hakan şehit edildi. Elazığ ziyaretinde şehitlerin kabirlerini ziyaret edip, KKTC’den toprak götürdüm. Bu olayı unutmadık ve unutturmayacağız. Bağımsız ve hür bir şekilde devlet çatısı altında yaşamamız şehitler sayesindedir. Türkiye’de ilk 10’a giren Fırat Üniversitesi’nin başarıları elbette bizleri mutlu etmektedir. Elazığ ziyaretimde bana göstermiş olduğunuz yakın ilgi ve alakaya teşekkür ederim. Şahsıma tevdi edilen fahri doktora unvanının benim için çok kıymetli olduğunu bir kez daha paylaşmak isterim” dedi. Rektör Prof. Dr. Göktaş da Elazığlılar için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin oldukça önemli olduğunu belirterek Elazığ’ın selamlarını iletti.