GENEL - 03 Mart 2021 Çarşamba 09:39

Türkiye tıbbi sülük ticaretinde dünyada yüzde 80 paya sahip

A
A
A
Türkiye tıbbi sülük ticaretinde dünyada yüzde 80 paya sahip

Tıp başta olmak üzere birçok alanda kullanılan tıbbi sülükler, ülke genelinde ruhsatlandırılmış 8 çiftlikte yetiştiriliyor.

Tıp başta olmak üzere birçok alanda kullanılan tıbbi sülükler, ülke genelinde ruhsatlandırılmış 8 çiftlikte yetiştiriliyor. Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (ISUBÜ) Tıbbi Sülük Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Ceylan, Türkiye’nin uluslararası tıbbi sülük ticaretinde yüzde 80 oranıyla söz sahibi olduğunu belirterek, ilginin artması nedeniyle nitelikli üretim için daha fazla sayıda sülük çiftliğine ihtiyaç olduğunu söyledi.


Türkiye, insanlık tarihi kadar geçmişi bulunan ve nesli tehlike altında olan tıbbi sülük ticaretinde dünyada söz sahibi konumda bulunuyor. Tıp başta olmak üzere kozmetik, eczacılık ve veterinerlik gibi birçok alanda kullanılan tıbbi sülüklere olan ilgi her geçen gün artıyor. Bu kapsamda 24-25 Şubat tarihlerinde Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğinde çevrim içi olarak "Uluslararası Tıbbi Sülük Sektörü" web semineri düzenlendi. Seminerde farklı ülkelerden katılımcılar sunumlar gerçekleştirdi. Seminerde tıbbi sülük yetiştiriciliği, ülkelerde tıbbi sülüklerin güncel durumları, sülük toplayıcılığı, ticareti, sülük kaçakçılığı, sülük araştırmaları ve sülük enzimleri konuşuldu.


Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Tıbbi Sülük Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Mustafa Ceylan, tıbbi sülüklerin insanlık tarihi kadar geçmişi bulunduğunu söyledi. Günümüzden 5 bin yıl öncesine kadar sülüklerin kullanıldığına dair kayıtlar bulunduğunu belirten Ceylan, “O bakımdan kadim bir kültürümüz olarak karşımıza çıkmaktadır. Tıbbi sülükler sadece tıpta değil, eczacılık, kozmetik ve veterinerlikte bazı hastalıkların tedavisinde ve bazı ilaçların yapımında aktif olarak kullanılmaktadır. Özellikle son zamanlarda kremler ve losyonların da tıbbi sülüklerden yapılan ham maddeden elde edilen ürünlerden olduğunu görmekteyiz” dedi.



“Türkiye tıbbi sülük ticaretinde yüzde 80 oranıyla önemli bir yer sahip”


Türkiye’nin dışında özellikle Rusya, Ukrayna, Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’nın bu alanda iddialı olduğunu kaydeden Ceylan, Türkiye’nin dünyadaki doğadan toplanan sülük ticaretinde yüzde 80 gibi iddialı bir oranla yer aldığını belirtti. Bu oranla dünyadaki sülük ticaretini Türkiye’nin yönlendirdiğini söyleyebileceğini ifade eden Ceylan, “Yetiştiricilik ülkemizde henüz yeni ortaya çıkan bir kavram. Özellikle 2014 yılında yürürlüğe giren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği sonrasında sülüklere olan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Bu da ister istemez tıbbi sülük yetiştiriciliğine olan ilgiyi de aynı oranda arttırmakta. Şu an ülkemizde 8 adet ruhsatlı tıbbi sülük çiftçiliği bulunmaktadır. Bunların toplam üretim kapasitesi ise 7 bin 822 kilogram” diye konuştu.



“2 bin kilogram kotası var”


Ceylan, üretimde karşılaşılan zorluklar ve yeni bir konu olması nedeniyle daha fazla sülük çiftliğine ihtiyaç olduğunu belirterek, “Ama donanımlı üretime ihtiyacımız var. Yetiştiricilerin bu anlamda eğitilmesine, bu konuda donanımlı hale gelmesine ihtiyaç olduğu gibi nitelikli tıbbi sülük üretimi noktasında kendilerine yardımcı olmak isteriz. Tıbbi sülükler, tıp ve çeşitli alanlarda yoğun kullanılmaları nedeniyle nesilleri tehlike altında olan canlılar olarak kategorize edilmiş durumdalar. Uluslararası sülük ticareti CITES dediğimiz Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme doğrultusunda yerine getirilmektedir. Ülkemizde 2014 yılından bu yana uygulanan yıllık 2 bin kilograma kadar bir kota söz konusudur” dedi.



Türkiye’de ilk tıbbi sülük araştırma merkezi kuruldu


Resmi Gazete’de 22 Şubat 2021 tarihinde yayımlanan karara göre Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Tıbbi Sülük Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulduğuna değinen Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Ceylan, “Merkezimiz Türkiye’de bir ilk olması anlamıyla önemli. Merkezimizde tıbbi sülüklerin üretiminde karşılaşılan sorunlar, bu noktada ihtiyaç duyulan uluslararası düzeyde eğitimler, lisansüstü eğitimler, sülük çiftliklerinde karşılaşılan sorunlara çözümler ve sülükten katma değeri yüksek ürünlerin alınması noktasında çalışmalarımız gerçekleştirilecek” ifadelerini kullandı.



“Yönetmelik sonrası fiyatları arttı”


Ceylan, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği sonrasında sülük fiyatlarında inanılmaz bir artış söz konusu olduğunu belirterek, “Bugün itibarıyla bir sülüğün birim fiyatının 7-8 TL arasında değiştiğini görüyoruz” dedi.



“26 ülkeden 240 katılımcıyla çevrim içi seminer düzenledik”


ISUBU Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşegül Kubilay da çevrim içi gerçekleştirilen "Uluslararası Tıbbi Sülük Sektörü" web seminerinin önemini anlattı. Prof. Dr. Kubilay, “Tıbbi sülükler, geleneksel ve modern tıpta kullanılan önemli olan bir canlı. Geçen hafta düzenlediğimiz seminerimize 8 farklı ülkeden 15 bilim insanı katılarak sunum yaptı. Bunun yanı sıra toplantıyı 26 ülkeden toplam 240 katılımcı izledi. Tıbbi sülük popülasyonları, sülük ticareti, sülüklerin tıpta kullanımı, sülüklerden elde edilen ürünler, sülüklerin yetiştiriciliği ve bakanlıklarda yürütülen çalışmalar üzerinde duruldu. Bu toplantının gerçekleştirilmesinde FAO, Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü teknik destek verdi. Kendileriyle işbirliği içinde yapılan bir toplantıydı” dedi.


Prof. Dr. Ayşegül Kubilay, üniversite bünyesinde kurulan Tıbbi Sülük Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin önemli ve ayrıcalıklı olduğunu sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.