GENEL - 10 Ekim 2019 Perşembe 18:00

"Barış Pınarı Harekâtı jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk"

A
A
A
"Barış Pınarı Harekâtı jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk"

Doç.

Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Barış Pınarı Harekâtının yapılmasının Türkiye için jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk olduğunu söyledi. Harekâtın riskleri de barındırdığını kaydeden Babacan, Türkiye’ye yönelik uluslararası kamuoyu baskısının DEAŞ üzerinden yürütüleceğini ifade etti.



İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Fırat’ın doğusuna yapılan Barış Pınarı Harekâtını değerlendirdi. Babacan harekâtın yapılmasının, Türkiye için jeopolitik ve stratejik zorunluluk olduğunu söyledi.



Türkiye’nin ‘uçuşa yasak bölge, barış koridoru ve güvenli bölge’ talepleriyle ile ilgili 2014 yılından beri ABD ile yürüttüğü diplomatik temaslarda oyalandığını kaydeden Babacan şöyle dedi: "Türkiye uluslararası kamuoyu tarafından iddia edildiği gibi bir işgal harekâtı gerçekleştirmiyor. TSK, Suriye Milli Ordusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı. Türkiye bu operasyonla birlikte güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek isterken bölgeye de barış ve huzuru getirmeyi hedefliyor".



"DEAŞ fonksiyonel aparat olarak karşımıza dikilebilir"


Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili risk faktörlerinin yüksek olduğunu ifade eden Babacan, Batılı devletlerin DEAŞ’ı ‘fonksiyonel bir aparat’ olarak karşımıza çıkarabileceğini söyledi.


Trump’ın ikircikli tutumunu da değerlendiren Babacan şöyle devam etti: "Karamsar olmayalım ama Barış Pınarı Harekâtının riskli bir operasyon olduğunu da bilelim. Uluslararası kamuoyu baskısının yönü DEAŞ üzerinden yürüyecek. Batılı devletler ve özellikle de ABD, DEAŞ’ı fonksiyonel bir aparat olarak kullanacaktır. Türkiye’nin pek çok risk faktörüne rağmen bu operasyonu yapmasındaki temel motivasyonu, ABD’nin Obama sonrası içine girdiği türbülans oldu. Türkiye, Trump’ın ve ABD’nin tutumu karşısında NATO müttefiklerinden de bir kararlılık görmeyince, kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kaldı. Trump’ın dış politikada kendi kamuoyunu nasıl ikna ettiğini hatırlayalım. Argümanlarını Suriye’deki askerleri çekmek üzerine kurgulamıştı. Geçtiğimiz aralık ayında da Suriye’deki askerlerin çekilmesi hususunda net bir açıklama yapmıştı fakat başarılı olamadı. Çünkü ABD, Suriye’deki durum konusunda Pentagon, Centcom ve Beyaz Saray arasında bölünmüş durumda. Beyaz Saray durumu farklı bir noktaya yönlendirmeye çalışırken Pentagon ve özellikle de tam bir şahin olan Centcom direniş hattı oluşturuyor. Bu ikircikli politikalar bir yanıyla Trump’ın çılgınlığına yorulabilir ama daha önemlisi kendi iç siyaset dengelerini gözetmek ve Suriye meselesinden ötürü ABD’de meydana gelen bölünmüşlüğü dengede tutmak olarak görülmeli".



"Rusya kozu ABD’ye karşı elimizi güçlendiriyor"


Babacan, 13 Kasım’da gerçekleşmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmeyi de yorumladı. 13 Kasım’daki görüşmeye kadar Türkiye’nin askeri ve politik stratejisini mümkün olduğu kadar az zayiat ve maksimum verimle alan tahkimatını güçlendirmek üzerine kurguladığını ifade eden Babacan şöyle devam etti: "Diplomasi masasında Trump’un karşısına ne kadar kuvvetli çıkarsak Tel Abyad ve Rasulayn’ın ötesinde hem doğu tarafında hem de batı tarafında daha ne kadar ilerlenebileceğinin pazarlığını yapabiliriz. Münbiç ve Fırat’ın doğusu meselesi bize bir referans noktası verebilir. ABD çok kararlı durduğu halde Münbiç’ten ve Fırat’ın doğusundan aşama aşama vazgeçer bir pozisyona çekildi. Özellikle Rusya faktörünü dikkate almak gerekir. Türkiye’nin Rusya’yı yanına çekmesi ve yanında tutması, ABD ile oturduğu masada elini güçlendiren başka bir nokta".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde 4 bölüm daha akredite edildi Atatürk Üniversitesi, çağdaş eğitim modelini benimsemek ve topyekün kalkınmayı sağlamak amacıyla başlattığı Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesinin karşılığını almaya devam ediyor. Bu kapsamda verdiği eğitimin kalitesi bağımsız kurullarca tescillenen Atatürk Üniversitesinde; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler, İktisat, Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler Bölümleri akredite edilerek önemli bir başarı elde etti. Yapmış olduğu değişim ve dönüşüm yapılanması ile Araştırma Üniversitesi statüsü kazanan Atatürk Üniversitesinde gerek verdiği eğitimin tamamı gerekse program bazlı akreditasyon süreçleri de olumlu şekilde ilerliyor. Programları akredite olan üniversiteler sıralamasında Türkiye’deki toplam 208 üniversite arasında birinci sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, 129 devlet üniversitesi, 23 araştırma üniversitesi ve 53 kurumsal akreditasyon alan üniversite arasında toplamda 55 programı akredite olan Atatürk Üniversitesi, en fazla programı akredite olan üniversite olarak adını zirveye yazdırmıştı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde eğitim veren 4 programın daha akredite olmasıyla birlikte bu sayı 59’a ulaştı. Rektör Çomaklı: “Tercih yapılırken akredite olan bölümlere öncelik veriliyor” 27 programın da akreditasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Önlisans ve Lisans Eğitim Koordinatörlüğü ile Kalite Koordinatörlüğünün araştırmaları ve çalışmaları sonucunda Türkiye çapında önemli bir başarı elde ettiklerini ve bu başarı çıtasını da her geçen gün daha da yukarı taşıdıklarını ifade etti. Akreditasyon sürecinin fakülte ve bölümler için oldukça büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Çomaklı: "Üniversite bölümlerinin akredite edilmesi, eğitim kalitesinin güvence altına alınması ve uluslararası tanınırlığın artırılması için önem taşıyor. Akredite bir bölüm, öğrencilere daha güvenilir bir eğitim sunarken, mezunların iş bulma şansını da artırıyor. İşverenler, akredite bir bölümden mezun olan adayları tercih ederken daha güvende hissediyorlar. Ayrıca, akredite bölümler öğrenciler ve aileleri için de güvenilir bir rehberlik kaynağı oluyor. Bu nedenle, öğrenciler tercih yaparken ve kariyer planları oluştururken akredite edilmiş bölümlere öncelik veriyorlar. Biz de bu bilinçle hareket ederek üniversitemizin verdiği eğitimi daha kaliteli hale nasıl getirebiliriz sorularına cevaplar arayarak adımlar atmayı sürdürüyoruz. Bu düşüncelerle; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz ile onlara rehberlik eden Kalite Koordinatörlüğümüze teşekkür ediyor, bizimle birlikte üniversitemizin başarısı için gayret gösteren tüm mensuplarımıza kolaylıklar diliyorum” diye konuştu.
İstanbul Gençler için ‘Küresel Beceriler Programı’ başlıyor UNICEF ve Türkiye Bilişim Vakfı gençlere 21. yüzyılın meslekleri için gerekli becerileri kazandırmak ve fırsat eşitliği sağlamak amacıyla ‘Başlangıç Noktası’ aracılığıyla ortak eğitim ve mentorluk programı başlattı. UNICEF ve Türkiye Bilişim Vakfı gençlere 21. yüzyılın meslekleri için gerekli becerileri kazandırmak ve fırsat eşitliği sağlamak amacıyla ‘Başlangıç Noktası’ aracılığıyla ortak eğitim ve mentorluk programı başlattı. İş birliği kapsamında 18-24 yaş arası gençler dünya çapında rekabetçi ve etki düzeyi yüksek liderler olmaya dönük eğitimler alacak. Teknik eğitim ve mentorluk oturumlarının yer aldığı üç haftalık program, 20 Mayıs - 7 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Alanında tanınmış uzmanlar, yapay zeka, sürdürülebilirlik, girişimcilik, kişisel gelişim gibi pek çok konuda atölye çalışmaları gerçekleştirecek. Programın bir parçası olarak sunulacak mentorluk bölümünde ise sektör profesyonelleri öğrencilere kariyer planlaması konusunda rehberlik edecek, gerçek dünya deneyimleri sunacak ve önemli ağ kurma fırsatları sağlayacak. 20’si kız, 20’si erkek olmak üzere seçilen 40 öğrenci ‘Küresel Beceriler Programı’na katılacak. Katılımcılara Dünya Ekonomik Forumu tarafından belirlenen yetkinlikler listesi doğrultusunda sağlanacak asenkron eğitimlerin yanı sıra, küresel gençlik platformlarında yer alma fırsatları da sunulacak. Program, coğrafi avantajlardan bağımsız olarak her genç için kapsayıcı eğitim fırsatları oluşturma nihai hedefiyle, tüm katılımcıların küresel işgücü piyasasında rekabet avantajı kazanmaları ve potansiyellerini gerçekleştirmelerine olanak sağlamak için titizlikle tasarlandı. Adaylar, 26 Nisan 2024 tarihine kadar youthall.com/tr/turkiyebilisimvakfi/kuresel-beceriler-programi_17/ üzerinden başvuru yapabilecek.