POLİTİKA - 14 Eylül 2018 Cuma 19:25

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “İdlib’de herkesin ortak kanaati çözümün askeri değil, siyasi olması gerektiği”

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “İdlib’de herkesin ortak kanaati çözümün askeri değil, siyasi olması gerektiği”

İSTANBUL (İHA) – Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İdlib’de herkesin ortak kanaati çözümün askeri değil, siyasi olması gerektiğidir” dedi.

İSTANBUL (İHA) – Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İdlib’de herkesin ortak kanaati çözümün askeri değil, siyasi olması gerektiğidir” dedi.


Beşiktaş’taki Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde gerçekleşen Suriye Zirvesi’ne Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yanı sıra Rus Lider Vladimir Putin’in danışmanı Yuri Ushakov, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in danışmanı Hecker ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un danışmanı Etienne katıldı. Saat 14.15’te başlayıp basına kapalı bir şekilde gerçekleştirilen görüşme saat 18.00’de sona erdi. Zirve sonrasında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, zirveye ilişkin açıklamalarda bulundu.



“Herkesin ortak kanaati İdlib’de çözüm askeri değil siyasi olması gerek”


Suriye Zirvesi sonrasında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “Bugün Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa liderleri arasında yapılması öngörülen 4’lü zirvenin siyasi danışmanlar düzeyindeki toplantısını yaptık. Bizim ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda Suriye merkezli bir müzakere sürecimiz oldu. Suriye genelinde yaşanan hadiseler ve özellikle İdlib’de yaşanan gelişmeleri detaylı bir şekilde mevkidaşlarımızla ele aldık. İdlib hassasiyetini korumaya devam ediyor. Bu konuda mutabakat söz konusu, özellikle İdlib’e yapılacak olan saldırının sonuçlarının çok ağır olacağı, hem insani krizlere yol açacağı, göç dalgasına neden olacağı hem de devam etmekte olan siyasi süreçleri dinamitleyeceğini dair genel bir mutabakat var. Dolayısıyla bu felaketi önlemeye yönelik ne tür adımlar atarız, bunları değerlendirdik. Herkesin ortak kanaati çözümün askeri değil, siyasi olması gerektiği. Bu çerçevede de Birleşmiş Milletler çatısı altında devam eden Cenevre sürecinin desteklenmesi Astana platformunun buna destek sağlaması ve devam eden başka inisiyatifler var. Bunlarında Cenevre sürecine katkı verecek şekilde tanzim edecek şekilde bir genel fikir birliği oluştu” dedi.



“Yeni bir göç dalgası sadece Türkiye’nin yükü olmayacaktır”


Pazartesi günü müzakerelerin devam edeceğini ifade eden Kalın, “Cumhurbaşkanımızın pazartesi Soçi’ye yapacağı ve Putin’le yapacağı görüşmede ele alındı. Çünkü bu konu artık daha öncelik almış durumda. Bunu daha ileri bir tarihte yapacaktık ama Pazartesi olması bir açıdan iyi. Geçen hafta sayın Cumhurbaşkanımız Tahran’da İdlib’e yönelik yeni bir saldırının olmaması için çok yoğun bir çaba göstermişti. Bu çabanın devamı olarak biz bugünkü toplantıyı gerçekleştirdik. Pazartesi’de bu müzakereler devam edecek. Bizim orada 12 tane askeri gözlem noktamızı var. Askerlerimizin güvenliği açısından da İdlib’deki insani durumun kontrol altında tutulması ve mevcut statünün korunması önem arz ediyor. Biz Türkiye olarak bu görüşümüzü arz ettik. İdlib’in belirli yerlerinde ortaya çıkan güvenlik risklerinin izale edilmesi önem arz ediyor. Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Teknik heyetler üzerine görüşmeler devam ediyor. Yeni bir göç dalgası elbette sadece Türkiye’nin yükü olmayacaktır. Buradan Avrupa’ya uzanan yeni bir krizler silsilesinin doğmasına yol açabilir. Dolayısıyla bunu kimse arzu etmiyor. Fakat bunun nasıl önleneceğine dair bir mekanizme geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.



“Bütün yükü Türkiye’nin omuzlarına yıkmak ne doğrudur ne adildir”


Suriye krizinin başından bu yana insani koridorların gündeme geldiğini söyleyen Kalın, “Krizin başından bu yana gündeme geldi ve zaman zaman insani yardım koridorları oluşturuldu. Fakat bunların sağlıklı işleyebilmesi, özellikle de mültecilerin geri dönmesi için orada belirli şartların sağlanması gerek. Özellikle güvenlik noktasında. Hiçbir mülteci dünyanın neresinde olursa olsun güvenliği garanti altına alınmadan kendi yerine dönmez. Bunun güzel bir örneğini Fırat Kalkanı Harekatında gördük. Türkiye o bölgeyi DEAŞ’tan temizledikten sonra 160 binden fazla insan Cerablus El-Bab bölgesine geri döndü. Orada şimdi tam bir güven ve huzur ortamı var. Başka yerlere dönmek istemiyorlar çünkü, orada çatışma var ve güvenlik yok. PYD, YPG kontrolünde olan ülkeler mülteciler dönmek istemiyorlar. Köyü kasabası olduğu halde orada başka baskılara maruz kalacağını biliyor. İnsani ve uluslararası hukuk açısından bizim tabi ki Suriyeli ve başka mülteciyi zorla bir yere göndermemiz söz konusu değil. Oradaki çatışma tamamen bitmeden bunları konuşmak erken olur. Bu müzakerelerde değerlendirdik. Mültecilerin dönmesi için herkesin el birliği ile çalışması gerekiyor. Soçi’ye yapacağı ziyaret ve sonrasında girişimler büyük önem arz ediyor. Bu konunun bütün yükünü Türkiye’nin omuzlarına yıkmak ne doğrudur ne adildir” şeklinde konuştu.



“İdlib’in bombalanması, sivillerin ve muhaliflerin hedef haline getirilmesi kabul edilemez”


Teknik heyetlerin çalışmalara devam ettiğini belirten Kalın, “Teknik heyetlerin çalışmaları var. Bunun zamana ihtiyacı var. Kolay bir süreç olmadığını tahmin edersiniz. İdlib gibi bir bölgeye yani yaklaşık 6 bin 400 kilometrelik bir alana 3 buçuk milyon insan sıkışmış durumda. Normalde İdlib’in nüfusu 1. 7, 1.8 milyon iken Halep’ten, Doğu Guta’dan başka yerlerden gelen göçlerle oranın nüfusu iki katına çıktı. Bununla ilgili teknik heyetlerimiz görüşmelerini devam ettiriyorlar. Onlara bu zamanı tanınması gerekiyor. Türkiye üzerine düşeni yapacaktır. Ama bu gerekçeyle İdlib’in bombalanması, sivillerin ve muhaliflerin hedef haline getirilmesi kabul edilemez. Bunun yaratacağı sonuçları hepimiz biliyoruz. Cumhurbaşkanımızın girişimleri bu yönde devam edecek. Bizim uluslararası toplumdan ve liderlerden beklentimiz de burada Türkiye’ye açık net destek vermeleri, sadece şifai destek değil. Yani sürecin böyle bir krizin önlenmesini sağlayacak aşama için bir takım çabalar göstermeleri gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sağlık Bakanı Koca: "Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ziyaret eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Zeytinburnu’nda esnafları ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi. Bakan Fahrettin Koca’ya Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, eşlik etti. Öğle namazını Millet Camii’nde kılan Bakan Koca, 58. Bulvar esnafını ziyaret etti. Ziyaretin ardında Bakan Koca, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine geldi. Başhekimlik binasında hastane yöneticileri ve çalışanları ile bir araya gelen Bakan Koca, daha sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. "Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda” Hekimlerin yapmış oldukları operasyonlardan sonucu kötü olan ve hekimlerin tazminat ödemelerini sonlandıran yasa ile konuşan Bakan Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor. Kasıt olmadıkça sağlık çalışanına veya hekime rücu edilme durumu söz konusu değildir. 1 buçuk yıldan fazla zaman geçti, devam eden davalar dahil olmak üzere bugüne kadar hiçbir hekim arkadaşımıza rücu söz konusu olmadı. Kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Kasıt varlığı mahkeme kararıyla sabitse o zaman cezaevinde olan bir kişiden bahsediyoruz. Bu anlamda beyaz reformun en büyük kazanımlarından bir tanesi Malpraktis Yasası oldu. Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda. Türkiye uygulamada dünyada örneği olmayan bir ülke hekim arkadaşlarımızın uygulamadaki başarılarını biliyoruz” dedi. “Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz” Özel sektörde çalışan bir hekimin 39 milyon tazminat ödemesiyle ilgili konuşan Bakan Koca, “Malpraktis, bu uygulamadaki başarımızı sürdürmek için son derece önemli bir yasaydı. Bu yasa ile kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz. Kamuda çalışan hiç kimsenin bu anlamda kasıt olmadıkça rücu durumu söz konusu olmayacak. Özel sektör ayrı. Kamuyla ilgili güvence sağlanmış durumda. Bu anlamda hiçbir hekim arkadaşımız endişe etmesin. Devam eden ve bundan sonra olacak olan davalarla ilgili kasıt, mahkeme kararıyla sabit değilse hiçbir şekilde rücu söz konusu olmayacak. Bu yasa dünyada benzeri olmayan hekimleri güvence altına alan bir yasa olduğunu bilelim” şeklinde konuştu. “700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz” Zeytinburnu’nda yeni bir hastanenin yapım ihalesine çıkıldığını söyleyen Bakan Koca, “Zeytinburnu’yla ilgili ciddi bir sağlık kuruluşuna ihtiyacımızın olduğunu biliyoruz. Buradan arsasını planladığımız, imar durumunu belediye başkanımın da bu noktada bitirdiği ve projesini de bitirmiş olduğumuz 700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz. Var olan hastanenin 300 yataklı hastane ile birlikte sağlık kampüsünde toplam 1000 yataklı eğitim, araştırmasın Zeytinburnu kavuşmuş olacak. Bununla ilgili 2026 yılı sonunda bitirmeyi planladık. Burada göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önemli olduğunu biliyoruz. Göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önde olduğu ama onkoloji, KVC dahil bütün birimleriyle yetkin olan hastanın bir başka hastaneye sevk edilmediği, şehir hastanesi standartlarında bir hastaneye Zeytinburnu kavuşmuş olacak. 2026 yılı sonu için bitirmeyi planladık” ifadelerini kullandı. Zeytinburnu’na yeni bir sağlık kompleksine ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan Koca, “Başkanımla da konuştum, var olan alanın sağlık alanı olarak, sağlık kuruluşu yapılmasından yanayım. Bu konuyla da ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki’yle onunla görüşmüş olacağım. Burayı da sağlık alanına katmak istiyoruz. Çabamız o yönde olacak” cümlelerini kullandı. Bakan Koca, açıklamaların ardından hastaneden ayrıldı.
Antalya Bakan Ersoy: "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya’da Doğu ve Güneydoğulu iş insanlarının iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Bakan Ersoy, Antalya ve ilçelerinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalarda yapılan çalışmaları inceleme ve eksiklikleri yerinde tespit etme imkanını bulduklarını söyledi. “Vatandaşlarımızı dinledik, çiftçilerimizle dertleştik, basınımızla buluştuk, esnafın taleplerini not ettik” diyen Ersoy, Antalya’nın tüm noktalarına nüfuz ederek adeta şehrin röntgenini çektiklerini aktardı. "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız" Turizm konusuna da değinen Bakan Ersoy, küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle sektörün büyük sorunlar yaşadığını belirterek, "Herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda hayata geçirdiğimi doğru politikalar ve geliştirdiğimiz stratejiler neticesinde hem şehrimiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarı elde ettik. Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız. Peki bu başarıların elde edilmesi, milyonlarca insanın seyahatlerinde rotayı Antalya’ya çevirmesi, Danimarka’da insanların Antalya’daki kültürel mirası araştırması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Emin olun başarılı olmak için çok çalışıyoruz. Hiçbir sorunu halının altına süpürmüyor, kalıcı çözümler geliştiriyoruz” dedi. “Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz” Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendirdiklerini kaydeden Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünyanın dört bir yanında, 200’den fazla ülkede Antalya’nın, Kemer’in tanıtımını gerçekleştiriyoruz. Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz. Çin’de, Japonya’da, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da, Manavgat’ı, Kemer’i, Side’yi tanıtıyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli kültürel mirasına sahip olan bölgemizde bu mirasın gün yüzüne çıkartıp, her yıl milyonlarca insanın şehrimizi, ilçelerimizi ziyaret etmesi için tarihin en yoğun arkeoloji çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yeni kütüphaneleri, müzeleri, sanat merkezlerini, restorasyonları, galerileri, festivalleri Antalya’mıza kazandırıyoruz. En çok izlenen uluslararası filmlerin Antalya’da çekilmesini sağlıyoruz.” “Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister” İlçelere yapmış olduğu ziyaretlerde, gördüğü ve duyduklarını paylaşan Ersoy, "Biz dünyanın bir ucunda Avustralya’da gözbebeğimiz Antalya’nın tanıtımını yapıyor, bölgeye turist çekip, turizm gelirimizi arttırmanın çabası içine girmişken şehrimizdeki bazı yerel yöneticilerimizin temel görevlerini dahi yerine getirme konusunda çok da başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Biliyorsunuz yeri geldiğinde bu güzel şehir ve bu şehrin insanları kaybetmesin diye yerel yönetimlerin sorumluluğundaki birçok soruna el atıyoruz. Altyapı sorunlarını çözüme kavuşturuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak arıtma tesisleri inşa ediyoruz. Antalya’nın kanalizasyonuna, içme suyuna, yağmur suyuna el atıyoruz. Diğer bakanlıklarımızla görüşerek şehrin ihtiyaçlarının karşılanması adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Biz Antalya’nın turizmde dünyanın süper ligine yükselmesi ve oradaki yerini kalıcı hale getirmek için gece gündüz demeden çalışırken, yerel yönetimlerimizin de başarılı çalışmalar ortaya koymasını beklemek sanırım tüm Antalyalıların en doğal hakkıdır. Sadece kısır siyasi tartışmalar oluşturup, bu tartışmalardan medet umarak başarılı olmak mümkün değildir. Belediyecilik aynı zamanda bilgi ister, çalışma ister, proje ister. Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister. İyi bir belediye başkanı kendini değil kentini düşünen kişidir” diye konuştu. “Antalya bunu hak etmiyor” Bakan Ersoy, 16 milyonun üzerinde turistin geldiği Antalya’nın temel altyapı problemlerini çözme konusunda yeterli olamadığını ileri sürerek, "Tüm desteğimize rağmen sosyal ve kültürel yatırımlar konusunda, şehrin hak ettiği projeler hayata geçirilmedi. Maalesef Antalya bunu hak etmiyor. Biz, Antalya’nın dünyanın en önemli turizm merkezleriyle rekabet edip bir adım öne geçmesi için çalışırken, maalesef bazı yerel yöneticilerimiz bu iddianın çok uzağında kaldılar. Eğer biz Antalya’nın küresel bir vizyonla hareket edip, rakiplerinden ayrışmasını istiyorsak yerelde de böyle iddialı bir bakış açısı geliştirmek zorundayız. Bunun için biz Antalya’nın hizmet alanında kaybedecek tek bir saniyesi dahi olmadığını söylüyoruz. Bizim şehir için çalışan, dinamik kadrolara ihtiyacımız var. Antalya’nın bugün burada olduğu gibi birbirine karşı samimi olan, birbirine gönlünü açan, dürüst, çalışkan ve üreten kadrolara ihtiyacımız var. Bu şehirde yaşayan, bu şehir için üreten, kalbi bu şehir için atan vatandaşlarımıza yönelik; ayrımcılık yapmayan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkesin inancına, kültürüne, geleneğine saygı duyan, herkese eşit davranan, adil yerel yöneticilere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.