SAĞLIK - 16 Nisan 2020 Perşembe 10:18

Doğru nefes alımı bağışıklık sistemini güçlendiriyor

A
A
A
Doğru nefes alımı bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Korona virüs ile birlikte artan önlemelerin yanı sıra tedavi süreçleri ve yöntemleri hakkında da gelişmeler devam ediyor.

Korona virüs ile birlikte artan önlemelerin yanı sıra tedavi süreçleri ve yöntemleri hakkında da gelişmeler devam ediyor. Özellikle akciğerleri etkileyen korona virüsün etkisini en aza indirmek için ve ciğerlerimizi geliştiren en önemli aktivite olan doğru nefes alımı ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan Uzman Fizyoterapist Elif Uzun, “Doğru nefes ile birlikte vücudumuzda ve hücrelerimizdeki oksijen miktarının artmasını sağlayarak bağışıklık sistemine fayda sağlayabiliriz” dedi.


Şu anda tüm dünyanın gündemi korona virüs salgını. Artan vak’alar ile birlikte özellikle tedavisi için çalışmalar hızlıca devam ediyor. Henüz daha kesin tedavisi bulunamamış olan virüs ile alakalı olarak şimdilik insanlar korunmak amaçlı bireysel ve toplumsal olarak önlemler alıyor. Her ne kadar tedbirler alınmaya devam edilse bile virüsün yayılması hala daha tam olarak önlenebilmiş değil. Virüsün enfekte olduğu insanların çoğu hastalığı her ne kadar normal bir grip gibi atlatsa da uzmanların aktardığı bilgiler doğrultusunda virüsün en çok hasar verdiği ve hayati risk oluşturduğu bölge akciğerler. Bu yüzden akciğerlerin gelişmesine en çok faydası olan yöntem olan nefes egzersizi ve doğru nefes alımı konuları da aynı şekilde gündeme tekrar geldi. Konuyla alakalı olarak doğru nefes alımı ve nefes egzersizi hakkında bilgilendirmelerde bulunan İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Fizyoterapi Programı Öğretim Görevlisi Elif Uzun bağışıklık sistemi için en önemli gereksinimlerinden birisinin oksijen olduğunu ve bu yüzden de doğru nefes alımının çok dikkat edilmesi gereken bir konu olduğunu söyleyerek bilgilendirmelerde bulundu ve merak edilenleri cevapladı.



“Doğru nefes almak dediğimiz şey aslında ‘diyafram nefesi’”


Öncelikli olarak doğru nefes alımının nasıl olması gerektiğini anlatan Elif Uzun doğru nefes dediğimiz şeyin aslında diyafram nefesi olduğunu söyleyerek, “Doğru nefes alma sırasında nefes burundan alınıp ağızdan verilir. Nefes alma sırasında göğüs kafesimiz yanlara doğru genişler, bunu da ellerimizi kaburga kemiklerimizin üzerine koyarak, nefes alma sırasında genişlettiğimizi nefes verme sırasında içindeki havayı boşattığımızı hissedebiliriz. Bu şekilde diyafram nefesi aldığımızda hava sadece akciğerlerin üst loblarında kalmaz, aşağı loblara kadar iner. Oksijen de bu şekilde alt loblara kadar taşınmış olur” dedi.



Kandaki oksijen miktarının artması ile birlikte bağışıklık sitemi güçleniyor


Doğru nefes alımı ile birlikte kandaki oksijen miktarının arttığını ve bu sayede bağışıklık sistemine olan faydaları hakkında konuşan Öğretim Görevlisi Elif Uzun, “Doğru nefes almak için nefesimizi ağızdan değil burundan almalıyız. Bu sayede hava daha dar bir hattan geçer ve yavaşça ilerler. Böylece inspirasyon (soluk alma) süresi artar ve de alveollerde daha iyi ventilasyon (havalanma) sağlanır. Ayrıca burundan nefes alındığında salgılanan nitrik oksit sayesinde hava yumuşayıp nemlenerek akciğerlere gitmektedir, böylece oksijen alveollere kolaylıkla nüfus ediyor. Bağışıklık sistemi için en önemli gereksinim oksijendir. Kandaki oksijen artışı ile hematopoetik (kök hücre) yanıt iyileşir ve T hücresi üretimi artar. T hücreleri oksijen ile belirgin bir ilişkiye sahiptir ve çevresel oksijen seviyelerine yanıt olarak işlevlerini modüle ederler. Düzenleyici T hücreleri bağışıklık sistemi homeostazını (dengesini) korurlar. Bu şekilde doğru nefes alarak bağışıklığımızı güçlendirebiliriz” şeklinde konuştu.



“Hem yaşam kalitesi için hem de Covid-19 için önemli”


Doğru nefes alımı ile birlikte yaşam kalitesinin arttığını da vurgulayan Elif Uzun, “Vücudumuz için bütün metabolik süreçlerde oksijen gereksinimi oldukça fazladır ve biz günlük hayatımızda ne kadar doğru nefes alabilirsek yaşam kalitemiz de o kadar artmaktadır. Bu yüzden herkese akciğer kapasitemizi artıracak nefes egzersizleri yapmalarını öneriyorum. Hem sağlığımızı sürdürmemiz hem de Covid-19 gibi akciğerlerimizi etkileyen bir hastalık sürecinde iyileşmeye yönelik bize daha hızlı katkı sağlayacağı için oldukça önemlidir. Covid-19 tedavi sırasında ve sonrasında akciğerlerdeki sekresyonu atmak için perküsyon, postüral drenaj, vibrasyon, huffing, öksürme teknikleri ve aktif solunum paternleri gibi kullanılan yöntemler tüm dünyanın kullandığı teknikler, solunum fizyoterapistler tarafından faydalı bulunduğu için uygulanmaktadır” diye konuştu.



Nefes egzersizlerinin stres kontrolü üzerindeki etkileri


Aynı zamanda toplumda virüsün insanlar üzerinde arttırdığı strese de doğru nefes alımının faydalı olduğunu dile getiren Elif Uzun, konuyla alakalı olarak şu şekilde konuştu;


“Doğru bir pozisyon alıp (gövdemiz dik oturma pozisyonu ve başımız yukarıda ellerimiz gevşek) nefes egzersizlerini yaptığımız zaman özellikle de derin nefes aldığımızda ve nefes verme süremizi nefes alma süremizden daha da uzun tuttuğumuzda vücudumuz üzerinde stres azaltıcı bir kontrol sistemi oluştururuz. Hormonal ve sinir sistemimiz vücudu rahatlatıcı yönde harekete geçer, tehlikenin uzaklaştığı ve parasempatik sistemi -yani kendimizi dinlenmede hissettiğimiz sistemi aktifleştiririz. Stres hissettiğimiz zaman, bu sistemin tersi olan, sempatik sistemimiz aktif olmaktadır. Kaç ya da savaş yanıtıdır aslında bu sempatik sistem, kısa sürede bizim için hayat kurtarıcı olan sempatik sistemin aktifliği uzun sürdüğü zaman anksiyeteye dönüşür, vücudumuza zarar vermeye başlar ve uzun dönem devam ederse bu durum bağışıklık sistemini de düşürür. Şu an yaşadığımız olağanüstü koşullarda sürekli sosyal medyadaki vak’a ve haberleri takip ederek, ekonomik kaygılar yaşayarak ve de normal rutinimizin dışında devamlı evde vakit geçirdiğimiz için kendimizi anksiyeteye, strese sokabiliriz. Bu anlamda da nefes egzersizleri vücudumuz için oldukça önem teşkil eder. Sağlığımız için bu egzersizlere zaman ayırmamız gerekmektedir.”



Egzersiz şart


Son olarak evde kaldığımız müddetçe hareketsiz kalmamamız gerektiğini ve herkesin kendine uygun şekilde doğru nefes alımıyla egzersiz yapması gerektiğini ifade eden Elif Uzun, “Egzersiz sırasında vücuttaki oksijen miktarı azaldığı ve oksijen ihtiyacı arttığı için geçici bir hipoksi (dokularda oksijenin azalması) durumu oluşur. Vücut bağışıklık sistemini kullanarak hipoksiye yanıt olarak inflamasyon geliştirir. İnflamasyonu basit bir şekilde vücudun antijene veya doku hasarına verdiği tepki şeklinde açıklayabiliriz. Bağışıklık sisteminin bu tepkisi sayesinde bağışıklık sistemi hücreleri aktifleşir. Yani egzersiz yaparak vücudun oksijen ihtiyacını arttırıp bağışıklık sistemimizi aktifleştirmiş oluruz. Egzersizin her çeşidinde doğru nefes alımı oldukça önemlidir. Kardiyo-Pulmıner Egzersiz yaparken oksijen ihtiyacımız artar ve bu açığı kapatmak için sık nefes alıp vermeye başlarız. Antrenmanlı biri ise akciğer kapasitesini egzersiz yaparak arttırmış olduğu için derin nefes alır ve nefes alma sıklığı daha azdır. Böylece solunum kasları daha az yorulur ve bu durum tek sefer solunumda hücrelere oksijen göndermek için büyük avantaj sağlar. Bu sebeple düzenli egzersizi hayatımıza sokmak, akciğer kapasitemizi arttırıp doğru nefes paterni oluşturmak için önemlidir. Kuvvet antrenmanı gibi bizi zorlayan egzersizlerde nefes almayı unutmak ya da yanlış nefes almak bize zarar verebilir. Egzersiz sırasında nefes tutmak özellikle kalp damar sağlığı açısından çok zararlıdır ve kötü sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple nefesleri patern şekline dönüştürmekte fayda vardır. Antreman çeşidine göre değişmekle birlikte zorlandığın zaman nefes ver ve sonra ki harekette nefes al şeklinde hareketlerimiz arasında patern oluşturabiliriz. Yoga ve pilates egzersizlerinde ise solunum kaslarını aktive etmek ve esnekliklerini artırmak için göğsünü açtık tuttuğunda nefes al ve göğsünü kapalı tuttuğunda ise nefes ver şeklinde bir solunum paterni oluşturmak faydalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Muş’ta Masa Tenisi Turnuvası 60 sporcunun katılımı ile başladı Muş’ta Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü 27. İller arası “Masa Tenisi Turnuvası Bölge Grup Elemeleri” 60 sporcunun katılımı ile başladı. Yeni spor salonunda düzenlenen masa tenisi turnuvasına; 9 ilden 60 sporcunun katılımı ile başladı. 4 gün sürecek olan turnuvanın sonunda gruplarını finale çıkaracak olan takım Türkiye finallerinde eleme oynamaya hak kazanacak. Turnuvaya; Muş, Elazığ, Bingöl, Bitlis, Van, Bayburt, Ağrı. Iğdır, Kars’tan sporcular katıldı. Programda konuşan Gençlik ve Spor İl Müdürü Mehmet Arif Taşdemir, “Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğünün organizasyonunda, 24-27 Nisan tarihleri arasında 27’nci Masa Tenisi Grup Birinciliği ev sahipliğimizde başladı. Burada 9 ilimizden yaklaşık 60 sporcumuz masa tersinde ter dökecek. İnşallah burada elde edilen başarılar neticesinde Türkiye finaline gidecek olan gençlerimize başarılar diliyorum. Geçen günlerde güreşte ev sahipliği yaptık, bugün burada masa tenisine ev sahipliği yapıyoruz. Spor salonlarımız tamamen çevre illerden gelen öğrencilerimize hem bölge birincilikleri, hem Türkiye şampiyonalarında ev sahipliği yapmaya hazır. Burada birçok misafirimizi de ağırlıyoruz. Burada ter dökecek olan sporcularımız çevre illerimizin yurtlarında kalanlardır. Dün bizim sporcularımız Iğdır’da voleybolda ter dökmüşlerdi. Ben katılım sağlayan tüm illerimize teşekkür ediyorum. Gelen bu ekipler ilin ekonomisine de katkı sağlamaktadırlar. Bu vesileyle yaptığınız turnuvalar da önem arz etmektedir” dedi.
İzmir Egeli bilim adamlarının projesine TÜBİTAK’tan destek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Çocuk Acil Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Eylem Ulaş Saz’ın yürütücülüğünü yaptığı “Sistemik Enfeksiyon Şüphesi Olan Bir Yaş Altı Çocuklarda Tükürük Prokalsitonin (PCT) Düzeylerinin Kullanımı ve Serum PCT Düzeyleri İle Karşılaştırılması” başlıklı proje TÜBİTAK tarafından desteklenmeye uygun bulundu. Proje ekibini makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, yaptıkları nitelikli çalışmalarından dolayı ekibi tebrik etti. Budak, “Üniversitemiz bilim insanları, ülkemiz başta olmak üzere tüm insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda araştırma alanlarını yoğunlaştırarak, ulusal ve uluslararası iş birlikli ve disiplinlerarası önemli projeler hazırlamaya devam ediyorlar. Referans gösterilen araştırma üniversitemiz ekosistemi bünyesinde çocuklarda sık görülen enfeksiyonların erken teşhisi ve tedavisine yönelik nitelikli bilimsel çalışma yürüten ekibimizi yürekten tebrik ediyorum” dedi. “PCT düzeylerini ölçen prospektif bir analiz olacaktır” Projenin içeriği ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Eylem Ulaş Saz, “Bakteriyel enfeksiyonlar, özellikle 1 yaş altı çocuklarda ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilir. Bu nedenle, enfeksiyonun erken teşhisi ve tedavisi hayati önem taşır. Geleneksel biyokimyasal belirteçler ve klinik bulgular, erken teşhiste sınırlılıklar gösterebilir. Bu çalışmanın amacı, tükürükteki Prokalsitonin (PCT) düzeylerinin, 1 yaş altı çocuklarda bakteriyel enfeksiyon şüphesi durumunda kullanımını ve serum PCT düzeyleri ile karşılaştırılmasını incelemektir. Prokalsitonin, bakteriyel enfeksiyonlara spesifik bir belirteç olup, vücutta enfeksiyon varlığında artış gösterir. Çalışma, serum ve tükürük örneklerindeki PCT düzeylerini ölçen prospektif bir analiz olacaktır. Araştırmadaki hipotezimizi, tükürük PCT düzeylerinin, bakteriyel enfeksiyonun erken teşhisinde kullanılabileceği ve serum PCT düzeyleri ile yüksek oranda korelasyon göstereceği üzerine kurduk. Bunun sağlanması durumunda özellikle invaziv olmayan bir yöntem olarak, tükürük PCT düzeyleri, bakteriyel enfeksiyonların erken teşhisinde ilk basamak test olarak potansiyel bir araç olabilecektir. Bu yaklaşım, özellikle küçük bebeklerde kan alma işleminin zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, hastane kaynaklarının gereksiz kullanımını azaltacağı, ileri test (kan kültürü, BOS kültürü, Akciğer grafisi) taleplerini engelleyebileceği, uygunsuz antibiyotik kullanımını düşüreceği ve acil servislerden hızlı taburculuk üzerine önemli bir avantaj sağlayacağını düşünüyoruz ” diye konuştu. Yürütücülüğünü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Çocuk Acil Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Eylem Ulaş Saz’ın yaptığı projede, Doç. Dr. Ali Yurtseven, Doç. Dr. Caner Turan, Dr. Sercan Çınarlı, Doç. Dr. Elif Azarsız, Doç. Dr. Timur Köse araştırmacı olarak yer alıyor.