SAĞLIK - 04 Aralık 2020 Cuma 15:15

“Doğumsal kalp hastalıklarında erken tanı hayat kurtarıyor”

A
A
A
“Doğumsal kalp hastalıklarında erken tanı hayat kurtarıyor”

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç.

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Arda Özyüksel, doğumsal kalp hastalıklarında erken tanının hayat kurtardığını söyledi.


Medicana International İstanbul Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Arda Özyüksel, doğumsal kalp hastalıklarından ve tedavi yöntemlerinden bahsetti.


Özyüksel, “Doğumsal kalp hastalıkları (DKH) kalbe ait yapısal (anatomik) ya da işleyiş (fonksiyonel) bozukluklarını kapsayan çok geniş bir hastalık grubuna verilen isimdir. Dünya üzerinde DKH için çok farklı sıklıklar bildirilmekle beraber kabaca her 1.000 canlı doğan bebeğin 2 ila 9’unda bu hastalıklar ile karşılaşmaktayız. DKH sebepleri arasında genetik faktörler, akraba evlilikleri, ileri ebeveyn yaşı ve çevresel faktörler olduğu bilinmekle beraber birçok hastada bu risk faktörleri saptanmamaktadır” dedi.


“Bazı hastalarda hastalığın belirti vermesi yıllar sürebiliyor”


“DKH gerek hastalığın tipi gerek bebekte belirti verme zamanı, belirtilerin tipi ve ciddiyeti gibi birçok açılardan farklı yaklaşım gerektirebilecek bir hastalıkları topluluğudur” diyen Dr. Özyüksel, “Kabaca ifade etmek gerekirse iki ayrı değişken ile bu hastalıkları gruplamak mümkün olabilir: doğum sonrası belirtilerin ortaya çıkış zamanı ve klinik olarak belirtilerin neler olduğu. Belirtiler bazı DKH’lı bebeklerde doğumdan hemen sonra ortaya çıkar. Anne karnında tüm bebeklerde bulunan duktus arteriyozus dediğimiz aorta ve akciğer damarı arasındaki damar doğumdan sonra kapandığında belirtilerin şiddeti artabilir. Bazı hastalarda ise hastalığın belirti vermesi yıllar sürebileceği gibi çok nadir vakalarda 70-80’li yaşlarda şans eseri de saptanabilir” ifadelerini kullandı.


“Dudak çevresinde belirgin olan morarma ile dikkat çekiyor”


Dr. Özyüksel, şunları söyledi: “DKH’lı bebeklerin tanı ve tedavisinde genel olarak iki tip klinik tablo söz konusudur. İlkinde sağdan sola şant dediğimiz, akciğere gidemeyen oksijensiz (kirli) kanın vücuda giden kanla karışması sonucu ortaya çıkan morarma söz konusudur. Bu bebeklerimiz özellikle duktus arteriyozusun kapanmasından sonra kanlarındaki oksijen düzeyi düşük olduğu için dudak çevresinde belirgin olan morarma ile dikkat çekerler. İkinci klinik senaryoda ise soldan sağa şant dediğimiz oksijenlenmesi iyi (temiz) kanın kalpteki veya büyük damarlardaki bir delik veya bağlantı sebebiyle akciğer damarlarına ve oradan da tekrar kalbe dönerek morarma olmaksızın kalp yetmezliği söz konusudur. Bu bebekler ise mor olmamakla beraber beslenme sonrası nefes sıklığında artma, terleme gibi kalp yetmezliği belirtileri gösterirler.


Çocuk kardiyoloji ve çocuk kalp damar cerrahisi olan merkezde doğum gerçekleştirilmeli


DKH tanısında detaylı bir hikaye ve fizik muayene sonrası tanıda en önemli araçların başında ekokardiyografi gelmektedir. Ekokardiyografi bildiğimiz ultrasonun kalp için uygulanan, X ışını içeremeyen ve tekrarlayan tetkiklerde bebeğe bir zararı olmayan bir tetkiktir. Ekokardiyografinin klinik kullanıma belirgin olarak girdiği 1970’li yıllardan sonra DKH tanı ve tedavisinde çığır açılmış olup bebekler erkenden tanı alabilmekte ve gerekli tedaviler planlanabilmektedir. Bunun ötesinde, sonraki yıllarda kullanıma giren anne karnında kalp ekokardiyografisi sayesinde (Fetal EKO) gerek aile gerek doğumu gerçekleştirecek olan kadın-doğum hekimi ve gerek doğum sonrası tanı ve tedaviyi planlayacak çocuk kardiyologları ve kalp cerrahları önceden plan yapabilmektedir. Günümüzde anne karnında 16. haftadan itibaren Fetal ekokardiyografi yapılmakla birlikte 20-22. Haftalarda uygulanması tercih edilmektedir. Anne karnında bu tür bir kalp anormalliği saptanması durumunda çocuk kardiyoloji ve çocuk kalp cerrahisinin de bulunduğu tam teşekküllü bir merkezde doğumun yapılması tercih edilmelidir.”


“Erken tanı hayat kurtarır”


Doç. Dr. Arda Özyüksel, “tıpta çoğu hastalıkta olduğu gibi bebeklerdeki kalp hastalıklarında da ‘erken tanı hayat kurtarır’ desek abartmış olmayız. Biz hekimler hemen girişim yapmaya gerek olmasa da bu tür bebekleri yakından takip etmek ve gerektiğinde müdahaleyi doğru zamanlama ile yapmayı önemsemekteyiz. Bebek sahibi olan, olmayı planlayan ailelerimizin de bu konuda bize yardımcı olmalarını bekler, herkese sağlıklı günler dilerim” açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Doç. Dr. Uğur, “Hormon sağlığı için özellikle sebze ve meyve ağırlıklı olacak şekilde beslenmeliyiz” Hormonların çok önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Kader Uğur, “Hormonların hem yüksekliği hem de düşüklüğü vücudumuzda hastalıklara sebep olabilir. Hormon sağlığı için özellikle sebze ve meyve ağırlıklı olacak şekilde sağlıklı beslenmeliyiz” dedi. Fırat Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kader Uğur, 24 Nisan Hormon Günü çerçevesinde hormonların önemi hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Kader Uğur, “Hormonlar insan vücudunda büyüme, gelişme, üreme ve metebolik olayları sağlayan salgılardır. Hormonların olmaması durumunda yaşam devam edemez. Hormonların hem yüksekliği hem de düşüklüğü vücudumuzda hastalıklara sebep olabilir. Hormon sağlığı için özellikle sebze ve meyve ağırlıklı olacak şekilde sağlıklı beslenmeliyiz. Haftada en az 2 saat kadar düzenli yürüyüş, her gün düzenli olarak 7 saat uyumak, endokrin bozucular olan plastik kaplar yerine cam şişelerden su içilmesi ve paslanmaz çelik kapların kullanılması lazım. Ayrıca evin tozlardan arındırılarak düzenli bir şekilde temizlenip havalandırılması önem arz etmektedir. Bazı önemli hormon eksikliklerini engellemek için, özellikle kalsiyum içeriği yüksek süt, yoğurt, peynir ve yeşillik gibi gıdaların günlük hayatımızda tüketilmesi gerekiyor. İyot açısından zengin olan balık, süt, yumurta gibi gıdaların düzenli olarak tüketilme hormon sağlığı açısından önemlidir" diye konuştu.
Ankara Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş, şehit çocuğu Gül’ün resim sergisini ziyaret etti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş,” Çocuk Zirvesi’nde çocuklarla ilgili yürütülen güncel çalışmalar ele alınacak, gelişen teknolojiyle dijitalleşen uygulamalar arasında çocukluk kavramı değerlendirilecek” dedi. Göktaş, görevi başındayken geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis Hüseyin Gül’ün oğlu 12 yaşındaki Talha Gül’ün hazırladığı yağlı boya resim sergisini ziyaret etti. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara fuaye alanındaki resim sergisini Talha ve annesi Tuğba Gül ile gezen Göktaş, 50’den fazla yağlı boya esere ilişkin Talha’dan bilgi aldı. Daha sonra gazetecilere açıklamalarda bulunan Göktaş, Talha’nın çok yetenekli olduğunu, bunu da düzenlediği sergiyle gösterdiğini söyledi. Sergide doğa resimlerinin yanı sıra özellikle Kudüs ile ilgili yaptığı resimleri çok beğendiğini vurgulayan Göktaş, "Sergide Talha’nın 50’den fazla eseri var. 2-3 yıldır çalışıyormuş. Kendisinin bu alanda fikir sahibi olması ve çalışmaları önünün ne kadar parlak olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı. Göktaş, Şehit ve gazilerin emanetlerinin çok kıymetli olduğunu, her zaman onların emanetleri olan kıymetli ailelerinin yanlarında olmaya gayret ettiklerini söyledi. Göktaş, bir gazetecinin en çok hangi resmi beğendiğini sorması üzerine Göktaş, "Aslında hepsini çok beğendim. 12 yaşındaki bir çocuktan daha fazlası olan eserler var. Ben ’Hayat Ağacı’ adını verdiği resmi çok beğendim. Hayat ağacı bizler için çok kıymetli. Aynı zamanda hikayesini anlatınca da etkilendik" yanıtını verdi. İlk defa düzenleniyor Bakan Göktaş, başka bir gazetecinin "Çocuk Zirvesi"ne ilişkin sorusu üzerine, "Bakanlığımız olarak ilk defa bir Çocuk Zirvesi yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının himayelerinde gerçekleştirilecek Zirve yarın başlayacak ve iki gün sürecek" diye konuştu. “Geleceğin Dünyasında Çocuk ve Çocukluk” temasıyla yapılacak zirvenin önemine işaret eden Göktaş, programa çok sayıda politikacı, akademisyen ve uzmanın da katılacağını bildirdi. Bunların yanı sıra çocuklar ve gençlerin de Çocuk Zirvesi’nde söz alacağını vurgulayan Göktaş, "Zirve kapsamında çeşitli paneller düzenleyeceğiz ancak bizler için en önemli unsur, Zirve’de çocukların söz sahibi olması. Değişen ve dönüşen bir dünyada yaşıyoruz. Dijitalleşmeyle hayatımızda da çok şey değişiyor. Bu konudan çocuklar da etkileniyor. Bunları da Zirve’de ele alacağız. Çocuk Zirvesi’nde çocuklarla ilgili yürütülen güncel çalışmalar ele alınacak, gelişen teknolojiyle dijitalleşen uygulamalar arasında çocukluk kavramı değerlendirilecek. Çocuk alanında etkili bilgi paylaşımının yapılması, çocukların güvenli bir geleceğe hazırlanması, toplumun bu konudaki farkındalığının artırılması da Zirvenin bir diğer amacı olacak. Ayrıca savaşlardan etkilenen çocuklar da Zirve’de ele alınacak konular arasında bulunuyor. Politikalarımıza yön vermek bakımından Çocuk Zirvesi’ni çok önemli buluyoruz. Zirve’nin sonuçlarını da raporlaştırıp kamuoyuyla paylaşacağız” şeklinde konuştu.