GENEL - 20 Şubat 2019 Çarşamba 16:55

Dünya ’Suriye için’ Türkiye’de toplandı

A
A
A
Dünya ’Suriye için’ Türkiye’de toplandı

Vicdan Hareketi, Suriye hapishanelerinde zulüm gören kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla 105 ülkeden aktivist, yaklaşık 2 bin STK ve aydınların katkısıyla bir basın açıklamasında bulundu.

Vicdan Hareketi, Suriye hapishanelerinde zulüm gören kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla 105 ülkeden aktivist, yaklaşık 2 bin STK ve aydınların katkısıyla bir basın açıklamasında bulundu. Katılımın yoğun olduğu etkinlikte İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez; Arapça, İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan basın açıklamasını okudu.



Vicdan Hareketi, Suriye hapishanelerindeki kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla 105 ülkeden aktivist, yaklaşık 2 bin STK ve aydınların katkısıyla Haliç Kongre Merkezi’nde, ’Suriye’deki Kadın ve Çocuk Mahpuslar Pazarlıksız, Koşulsuz Derhal Serbest Bırakılsın’ başlıklı basın açıklaması yaptı. Arapça, İngilizce ve Türkçe olmak üzere 3 dilde hazırlanan basın açıklamasını İHAK Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez okudu. Sönmez, açıklamada dini ve ahlaki metinlerde savaş koşullarında insani ve hukuki kurallara uyulması gerektiğine vurgu yaptı.



Basın açıklamasına Güney Afrika’nın ırkçı rejime karşı savaşan lideri Nelson Mandela’nın torunu Nkosi Mandela, Srebrenitsa Anneleri, İngiltere Parlamentosunun İlk Müslüman Milletvekili Hon Baroness Pola Manzila Uddin, Ekvador Milletvekili Ana Belen Marin Aguirre, Ukraynalı Milletvekili Olga Bogomolets ve Azerbaycanlı Sanatçı Azerin de katıldı.



"13 bin 500’ün üzerinde kadın hapsedilmiş ve 7 binin üzerinde kadın hala bu hapishanelerde tutulmaktadır"


Yeryüzünün gördüğü acımasız savaşlardan birinin Mart 2011’de Suriye’de başladığını söyleyen Sönmez, "2011 yılından beri devam eden savaş, 450 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, daha fazlasının kayıp ve yaralı olduğu, 11 milyon insanın iç ve dış göçe maruz kaldığı bir savaştır. On binlerce insan hapishanelere ve aynı amaçla kullanılan hangarlara, okullara, depolara doldurularak sınırları zorlayan zulümlere maruz kalmışlar ve hala kalmaktadırlar. Maalesef bu savaşta sivillerin korunması mümkün olmamış, kadın ve çocuklar da hayatını kaybetmiş veya hapsedilmiştir. Çok sayıda kurumun doğrulamasına göre bugüne kadar 13 bin 500’ün üzerinde kadın hapsedilmiş ve 7 binin üzerinde kadın hala bu hapishanelerde tutulmaktadır. 13 bin kadından bazı kardeşlerimiz, özgürlüğüne kavuşmuş ve bugün burada bu salondalar. Suriye rejimi kadınlara tecavüzü bir silah olarak kullandı, kullanmaya devam ediyor. Hapishane gibi kullanılan boş fabrika, hangar ve benzeri binalarda tutulanların sayısı ise bilinmiyor. Bazı kadınlar hamileyken alındı ve tutuldukları yerlerde doğum yaptı, bazı kadınlar evlerinden çocuklarıyla birlikte alınarak hapsedildi" dedi.



Sönmez, bu yaşananların dünyanın dört bir yanında vicdan sahibi insanları derinden üzdüğünü ve isyan ettirdiğini belirterek, "Bu vicdanların isyanı olarak 8 Mart 2018 günü Suriye sınırında gerçekleşen ve 55 ülkeden 10 binden fazla kadının Suriye sınırında buluştuğu Vicdan Konvoyu, bugün Vicdan Hareketi olarak yoluna devam etmektedir. Dünyanın 110 ülkesinden bir araya gelmiş 2 binin üzerinde NGO (hükümet dışı kuruluşlar) ve binlerce kişiyle Vicdan Hareketi, şimdilik ve öncelikle Suriye savaşı sırasında tutulan kadın ve çocukların serbest bırakılması için sonrasında ve genelde de tüm savaşlarda savaş suçlarını önlemek ve sivillerin korunması için çalışmak üzere oluşmuş uluslararası bir inisiyatiftir" şeklinde konuştu.



"Suriyeli mahpus kadın ve çocukların serbest bırakılmasını istiyoruz"


Sönmez, "Vicdan Hareketi olarak biz; Suriyeli mahpus kadın ve çocukların hiçbir pazarlık konusu yapılmadan koşulsuz bir şekilde serbest bırakılmasını istiyoruz. Tüm insanlığı, savaşlarda kadın ve çocukların korunması için etkili tedbirler almaya davet ediyoruz. Başta Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaları, Türkiye, Rusya ve İran başta olmak üzere gücü ve inisiyatifi olan tüm devlet liderlerini bu konuda çaba sarf etmeye davet ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki tüm vicdanları bugünden itibaren ses yükseltmeye ve son Suriyeli kadın ve çocuk özgür oluncaya dek çaba sarf etmeye davet ediyoruz" açıklamasında bulundu.



Majed Sharbaje: "Hapisten Türkiye sayesinde çıktım"


Suriye’de cezaevinde kalan ve cezaevinde kaldığı süre zarfında pek çok zorluğa maruz kalan ve bu yaşadığı zor günleri anlatan Majed Sharbaje, "Ben üç aydan fazla hapishanede kaldım. Hapishanede kalırken banyo yapamadım. Çünkü yasaktı. Bazı arkadaşlarım kolera türü hastalıklardan hayatını kaybetti. Boğularak ölenler, işkenceden ölenler vardı. Onları hücreden çıkarıyorlardı, toplu mezarlara gömüyorlardı. Kimsenin haberi yoktu. Çocuklarımın gözü önünde korkutmak için; annemle babama işkence yaptılar. Ben hapishanedeyken bir çok hasta kadın vardı. İlaç alamıyorlardı, bu yüzden acı çekiyorlar, çığlık atıyorlardı. Devrim yapan halktan intikam almak istiyorlardı. Kadınların göz altına alınması aslında ailelerine bir baskı amaçlıydı. Erkeklere de işkence yapıyorlardı ve çığlıkları bize dinletiyorlardı" diye konuştu.



"Her türlü işkence burada uygulanıyordu"


Sharbaje, yaşadığı zor zamanları şu sözlerle anlatmaya devam etti: "Çığlıkları duymasın diye insanlar, başka bölgelerdeki çocukların kulaklarını kapatıyorlardı. 4 yasında bir çocuk vardı; sürekli ağlıyordu, bisküvi istiyordu. Suriye hapishanesindeki mahkumların nelerle karşılaştığını burada özetlemem mümkün değil. Her türlü işkence burada uygulanıyordu. Bu yüzden bugün burada olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ben Birleşmiş Milletlere müracaat ettim. Bu insani davayı neden göz ardı ettiklerini onlara sordum. Bunun altını çizdim. Şunu üzülerek söylemek istiyorum maalesef Birleşmiş Milletler merkezinde hala bu rejim için bir şey yapılmadı. Obama ile görüştüm. Obama ile görüştüğüm zamanlarda insan hakları ile ilgili çalışmalarımdan dolayı bana ödül takdim ettiler. Obama’ya şunu söyledim: “Ben 2 yıl boyunca insanların hapishaneden çıkarılması ile ilgili çaba sarfediyorum ve insanların bu işkenceden kurtulmalarını istiyorum"" diye konuştu.



Majed Sharbaje sözlerini şöyle tamamladı: "Rejim vicdanın sesini susturamaz. Sizler bu vicdanın sesi doğrultusunda buradasınız. Bu çabaların özgürlüğe yol açmasında vesile olmasını umuyorum. Türkiye’ye tüm çabalarından ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Ben hapisten esir değiş-dokuşu çerçevesinde Türkiye sayesinde çıktım".



Nkosi Mandela: "Tek bir kişi zulüm görmeyene dek mücadelemiz sürecek"


Toplantıya katılan Güney Afrika’nın apartheid rejimiyle mücadele eden efsanevi lideri Nelson Mandela’nın torunu olan Nkosi Mandela, "Bu fırsatı bana verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti parlemente üyesi ve milletvekiliyim. Suriye’de çocuklara ve kadınlara yapılan işkenceye karşı olduğumu ifade etmek için, 8 Mart 2018’de eşimi ve annemi Suriye sınırına gönderdim. Bu mücadele sürmeye devam edecek. Orada yaşanan çatışmaların sona ermesini istiyoruz. Tek bir kişi zulüm görmeyene dek mücadelemiz sürecek. Kadınların ve çocukların özgürlüğe kavuşmasını istiyoruz. Burada her manada hukuk çiğneniyor" şeklinde konuştu.



Mandela sözlerine şöyle devam etti: "Aynı zamanda mülteci kamplarında zulme uğrayan, acı çeken insanlarında yasadıkları eziyetin sona ermesini istiyoruz. Bunun dışında Filistin halkınında 70 yıllık yaşadığı zulmün sona ermesini istiyoruz".



Ukrayna Milletvekili Dr. Olga Bogomolets: "Biz aciz değiliz, biz çok kuvvetli kadınlarız"


Ukraynalı milletvekili, doktor aynı zamanda ses sanatçısı ve söz yazarı olan Dr. Olga Bogomolets, "Suçlular, tecavüzcüler hayatta kalmaya devam ederseniz, hayatınızın geri kalanını hapislerde siz geçireceksiniz. Suriye’de zorluk yaşayan herkese şunu söylemek istiyorum: ‘Sizi tüm kalbimizle seviyoruz’. Sizi önemsiyoruz, sizi düşünüyoruz, bir kenara çekilmeyeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu salonda bulunan bütün kız kardeşlerime sesleniyorum: ‘Kadınlar dünyaya barışı getirebilir, eğer biz yapmazsak, biz mücadele etmezsek, barış kendi kendine gelmeyecek. Bu sebeple hepiniz, kendi ülkelerinizde parlamentoda iktidar sahibi olmalısınız. Aslında barışın tek silahı vardır. Oda bir arada olan kadınlardır. Buna kuvvetli, birlik kadınlar diyebiliriz. Biz aciz değiliz, biz çok kuvvetli kadınlarız. Yeter ki bir arada duralım. Bu harekete ülkesinde şiddet bulunan tüm ülkeler destek verecektir" bilgisini verdi.



Rais Hussin Mohammed: "Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunmak istiyoruz"


Malezya iktidar partisinden Rais Hussin Mohammed, "Herkesin bir hayali var, bizim başkanımızın da bir hayali vardı; Savaşı suç haline getirmek şu anda Malezya’nın yeniden kalkınması söz konusu. Savaş hiçbir zaman zulümden başka bir şey ifade etmez. Her zaman trajedi getiriyor. Bizler savaşın yasaklanmasını sona ermesini istiyoruz. Buradan Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunmak istiyoruz. "Bu zulmü yıllardır duyuyoruz. Yeni bir vicdan hareketi başlamalı, bu mücadeleyi sürdürmek üzere" diye konuştu.



Ali Yalçın: "Savaş baronlarının yeni arenası Suriye"


Savaşlarda terör grupları silah olarak kullanıldığını, savaşın insanlığı insanlığından uzaklaştırmaya devam ettiğini ve savaş baronlarının yeni silahlarını gösterme arenası olarak Suriye’yi kullandığını ifade eden MEMURSEN Genel Başkanı Ali Yalçın, "Bu savaşın faturasını ve bedelini savunmasız kadınlar ödüyorlar. Onlar pazarlık malzemesi olarak kullanılıyor. Majed Sharbaje’nın yaşadıklarını dinlerken insanlığımdan utandım. İnsanların bir araya gelerek, liderlerin bir araya gelerek, uluslar arası kuruluşları harekete geçiremediği ve insanların umudunun her geçen gün azaldığı bir durumda, sivil kuruluşların bir araya gelerek yeni bir insanı çağrı yapma adımını son derece kıymetli görüyorum. Türkiye olarak bu savaşı birinci dereceden hissediyoruz. Burada 3.5 milyona yakın misafir kardeşimiz var. Maalesef savaşın merhameti olmuyor; her türlü ahlaksızlığın olduğu bir aymazlık yaşanıyor. Bunun bir an önce son bulması gerekiyor. Biz insanız; hepimiz farklı dünyalardan bir araya geldik. Fakat ortak yanımız şu; derimizin rengi farklı olabilir ama terimizin rengi aynı, gözyaşlarımızın rengi aynı. Hayata bakış açılarımız farklı ama insanız acılarımız aynı. Bu yüzden vicdan hareketinin bu çağrısını son derece kıymetli buluyoruz. Biz güç birliği yaparsak, sesimizin kelebek etkisi yapacağını aynı zamanda, dünyadaki vicdanlı insanların bu çağrıya ihtiyacı olduğunu ve bu süreçte 7 bine aşkın kadının buna ihtiyacı olduğunu göreceğiz" dedi.



Ekvador Milletvekili Aguirre: "Suriye için buradayız"


Güney Afrika’dan Suriye için geldiklerini ifade eden Ekvador Milletvekili Ana Belen Marin Aguirre, "Siyahi kadınlar, beyaz kadınlar, başka kadınlar, hangi ırktan kim olursa olsun hepsinin sesini kemiklerimde, ruhumda, bedenimde hissediyorum. Suriye’de hapiste tutulan çocukları ve kadınları düşünüyorum. Hapiste tutulan çocuklar için umut olduğuna inanıyorum. Onlara şunu söylemek istiyorum; "Sizin mücadeleniz, bizim mücadelemizdir". Biz Latin Amerikalı kadınlar olarak sizin kardeşleriniz olarak uluslar arası vicdan hareketine katılmış olmaktan dolayı çok mutluyuz. Kadınların Suriye’de özgürlüğüne kavuşacaklarına inanıyoruz, bunun için hep birlikte çalışacağız. Özgürlük, özgürlük, özgürlük" ifadelerini kullandı.



Nermina Lakota: "Suriye’li kadınlar cesur olmalı ve çalışmalı"


Suriye’de yaşanılan insanlık dramı ile Bosna’dan Srebrenitsa Anneleri (Mothers of Srebrenica) üyesi olan Bosna Hersek’li Nermina Lakota, "Suriye’de yaşanılan tüm kamuoyunun gözü önünde, özellikle kadınlara yapılan zulmün kabul edilmesi söz konusu olamaz. Suriyeli kadınlara söylemek istediğim şey; cesur olmaları, çalışmaları. Onların yaşadıklarına benzer bir örnek bizim ülkemizde yaşandı. Onların önünde Srebrenitsa örneği var. Bizler bugün hala soykırımda ölen ölülerimizin cenazelerini bulmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.



TRT Avaz kanalında canlı olarak yayınlanan ’Azerin’le Tek Yürek’ programını sunucusu Azeri ses sanatçısı olan Azerin, "Dünyanın dört bir yanından gelen değerli dostlar her birinizi Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Ben bugün insan olarak dünyayı artık vicdanının sesini dinlemeye çağırıyorum. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nden Allah razı olsun; Dünyayı, hakkın yanında olmaya çağırıyor" açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.