GÜNDEM - 13 Kasım 2025 Perşembe 14:44

Kıbrıs depremlerinin nedeni Afrika’nın adayı Anadolu’ya itmesi

A
A
A
Kıbrıs depremlerinin nedeni Afrika’nın adayı Anadolu’ya itmesi

Akdeniz’de peş peşe meydana gelen depremler tedirginliğe neden olurken Prof. Dr. Cavit Atalar, konuya ilişkin değerlendirmede bulundu. Prof. Dr. Atalar, Afrika levhasının kuzeye doğru hareket ettiğini ve Kıbrıs’ı Anadolu’ya ittiğini belirtti.


Kıbrıs açıklarında dün meydana gelen 5,2 ve 5,4 büyüklüğündeki depremler, bölgenin jeolojik yapısına ve sismik riskine yeniden dikkat çekti. Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi Başkanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cavit Atalar, Baf açıklarında kaydedilen depremlerin, Afrika levhasının kuzeye doğru ilerleyerek Anadolu levhasının altına dalması sonucu oluşan dalma-batma zonundaki hareketlerden kaynaklandığını söyledi.


Prof. Dr. Atalar, Kıbrıs çevresinde yılda ortalama 500’ün üzerinde küçük ve orta büyüklükte deprem kaydedildiğini belirterek, bölgedeki hareketliliğin doğal bir jeolojik süreç olduğunu vurguladı. Dünyadaki depremlerin büyük çoğunluğunun, yerkabuğunu oluşturan tektonik levhaların sınırlarında meydana geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Atalar, dünyada 7 büyük ve 14 küçük levha bulunduğu bilgisini verdi. Kıbrıs’ın Afrika levhası ile Avrasya levhasının sınırında bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Atalar, "Afrika levhasının kuzeye doğru yılda ortalama 2.0 - 2,5 santimetre hızla hareket ederek Anadolu levhasının altına dalması, Kıbrıs dalma-batma zonu olarak adlandırılan bu bölgede büyük gerilimler oluşturuyor. Bu gerilimlerin neticesinde zaman zaman Kıbrıs ve çevresinde hissedilen depremler meydana geliyor" ifadesini kullandı.



"Yapmamız gereken, binalarımızı depreme dayanıklı hale getirmektir"


Yaptığı değerlendirmede Kıbrıs’ın aktif bir deprem kuşağında yer aldığını belirterek, "Kıbrıs bir deprem ülkesi. Yıllardır bu coğrafyada depremler oluyor ve olmaya devam edecek. Bizim yapmamız gereken, binalarımızı depreme dayanıklı hale getirmektir" uyarısında bulundu.


Prof. Dr. Atalar, bölgenin sismik geçmişine de dikkat çekerek "Son 130 yılda Kıbrıs’ta en büyük deprem 9 Ekim 1996’da 6.8 büyüklüğünde meydana geldi. İkinci en büyük deprem ise 11 Ocak 2022’de 6.5 büyüklüğünde yaşandı" dedi. Prof. Dr. Atalar, "Depremleri engelleyemeyiz ama depremlerde yıkılmayan, can kaybı yaşanmayan bir ülke olabiliriz. Bunun yolu, binalarımızı ve şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmekten geçiyor" ifadelerini kullandı.



Kıbrıs depremlerinin nedeni Afrika’nın adayı Anadolu’ya itmesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kepez Belediyesi’nden doğa ile iç içe hayvan barınağı Kepez Belediyesi, Fevzi Çakmak Mahallesi’ne 14 bin 497 metrekarelik alan üzerine sokak hayvanlarının daha sağlıklı, güvenli ve modern şartlarda yaşamaları amacıyla hayvan barınağı inşa ediyor. Kepez Belediyesi, sokak hayvanları için Antalya’nın en güvenilir ve en kapsamlı yaşam alanlarından birini oluşturacak Kepez Hayvan Barınağı’nın yapım çalışmalarına başladı. Fevzi Çakmak Mahallesi’nde Orman Bölge Müdürlüğü tarafından tahsis edilen 14 bin 497 metrekare alan üzerine inşa edilecek barınak, hem modern hem de doğa ile uyumlu yapısıyla hayvanlar için önemli biri yaşam alanı olacak. Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, arazide iş makineleriyle çalışmalara başladı. Doğa ile uyumlu modern bir yaşam alanı Barınak tamamlandığında sokak hayvanlarının ihtiyaç duyacağı tüm birimleri bünyesinde barındıracak. Barınakta yönetim binası, veterinerlik, muayene ve tedavi binası, hayvan bakım binası, misafirler için otopark ve etkinlik alanları, korunmaya muhtaç hayvanlar için 3 ayrı barınma alanı (402 metre, 189 metre ve 198 metre) ve 5 ayrı doğal yaşam alanı (414 metre, 500 metre, 735 metre, 716 metre, 650 metre) yer alacak. Hayvan açık bakım alanları toplamda 4 bin 400 metre büyüklüğünde olacak. Ayrıca yapısal alan; güvenlik kulübesi, yönetim ofisi, veterinerlik muayene ve tedavi alanı, yasaklı ırk bakım evi, enerji tesisi ve kişisel ihtiyaç alanı olmak üzere toplam 915 metrekareden oluşacak. "Can dostlarımız bizim için çok kıymetli" Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Kepez Hayvan Barınağı’ndaki çalışmaları yerinde inceledi. Başkan Kocagöz, "Can dostlarımız bizim için çok kıymetli, onlar için yapabileceğimiz en güzel şey doğal yaşam alanı oluşturmak. Burası Orman Bölge Müdürlüğü’nden tahsis edilen yaklaşık 15 bin dönümlük bir alan. Aşama aşama inşa ediyoruz. Burada hiçbir ağaca zarar verilmedi. Yaklaşık bin 500 hayvan kapasiteli bir barınak olacak. Projelerimizi hazırladık ve çalışmalara başladık. Sokak hayvanlarıyla ilgili kanayan yarayı en kısa sürede sevgiyle saracağız" dedi. Kocagöz ayrıca, rehabilitasyon eksikliği nedeniyle sokak hayvanlarını toplayamadıklarını ancak yeni barınak sayesinde bu sorunun çözüleceğini vurguladı.
Antalya ’Mide koruyucu’ adı yanlış yönlendiriyor Antalya’da düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası’nda, halk arasında "mide koruyucu" olarak bilinen mide asidi baskılayıcı ilaçların yaygın ve gereksiz kullanımına dikkat çekildi. Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, "Bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ve ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlardır. Doktor kontrolünde kullanıldığında çok etkili ve güvenilirdir fakat ‘mide koruyucu’ adı nedeniyle halk arasında yanlış ve gereksiz kullanım çok fazla. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok; hekiminize danışın" dedi. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin (TGD) Antalya’da düzenlediği 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası, sindirim sistemi hastalıklarına ilişkin güncel bilimsel gelişmelerin ele alındığı oturumlarla gerçekleştirildi. Karaciğer yağlanması, obezite, reflü, bağırsak sağlığı, safra taşları ve mide ilaçlarının kullanımına dair bilimsel veriler, alanında uzman hekimler tarafından münazara edildi. Kongre sonrası değerlendirmede bulunan Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, derneğin geçmişini ve kongrelerin amacını şöyle anlattı: "Türk Gastroenteroloji Derneği 1959 yılında kurulan bir derneğimiz, 1974 yılından itibaren kongreler yapıyoruz. Kongrelerin amacı gastroenteroloji camiasının bir araya gelerek bir yıl içinde biriktirdiği, eriştiği, ulaştığı bilgileri paylaşmaktır. Burada bir bilimsel şölen yaşanır. Gerçekten yabancı katılımcılarla birlikte çok ciddi güzel oturumların olduğu iyi bir kongre geçiriyoruz. Burada önemli konular konuşuldu." "Kronik kullanımda mide ilaçları öneriyoruz" Toplumda "mide koruyucu" olarak bilinen ilaçlara yönelik yaygın algıya da değinen Prof. Dr. Çekin, vatandaşların sıkça sorduğu soruları örneklendirerek şunları söyledi: "Mide koruyucu deyince ne gelir aklınıza? Tansiyon ilacı alıyorum, mide koruyucu almazsam tansiyon ilacı bana zarar verebilir ya da şeker ilacı kullanıyorum. Acaba mide koruyucu da mı almam gerekir? Bazı ilaçlarla birlikte mide koruyucu almak gerekiyor. Bunlar mideye ve sindirim sistemine zarar verebilecek, ülser kanama yapabilecek ilaçlar, kronik kullanımlarında mutlaka mide ilaçlarını öneriyoruz." "Ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar" Mide asidini baskılayıcı ilaçların farmakolojik etkisine ve ülser tedavisindeki yerine dikkat çeken Prof. Dr. Çekin, şu ifadeleri kullandı: "Aslında bu ilaçlar mide asidini çok güçlü baskılayan ilaçlar ve artık kanama ve delinme gibi riskleri içeren ülser hastalığında eskiden yapılan ameliyatları tarihe gömen ilaçlar. Çok etkili, çok güçlü ilaçlar. Doktor kontrolünde iyi kullanıldıkları zaman elimizdeki çok güçlü silahlar ama bu yanlış bilgi nedeniyle mide koruyucu ismini kim taktıysa bu isim nedeniyle halk arasında yanlış kullanım çok fazla." Son dönemde özellikle internet ortamında dolaşan söylemlerin bu ilaçlarla ilgili haksız bir korku oluşturduğunu vurgulayan Çekin, şöyle devam etti: "Son zamanlarda da internetteki yanlış bilgiler nedeniyle bu ilaçların fazlaca aslında suçlandığını da görüyoruz. Bazı yan etkilerinin abartılarak ortamda konuşulması nedeniyle ilaçların korkulacak ilaçlar olduğu gibi bir imaj da oluşturulmaya başlandı. Öyle bir şey de söz konusu değil." "Mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar" Doğru endikasyon ve hekim kontrolünün altını çizen Prof. Dr. Çekin, mide ilaçlarının güvenilirliğine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu ilaçlar doğru endikasyonlarda, uygun zamanlarda kullanıldığı zaman, hekimler tarafından özellikle önerildiği zaman çok iyi ilaçlar, çok güvenilir ilaçlar, mide kanserine, kemik erimesine, diğer hastalıklara yol açmazlar. Güvenilir ilaçlar ama mide koruyucu adını da hak etmeyen ilaçlar. Bu ilaçları diğer ilaçları aldığınız için kullanmanıza gerek yok. Hekimlerinize danışmanızı öneririz, biz gastroenteroglar hazırız."
Rize Rize’de gençlerin sosyal medya bağımlılığı araştırılıyor Rize’de faaliyet gösteren Genç Düşünce Derneği, kentte yaşayan 18-30 yaş aralığındaki gençlerin sosyal medya bağımlılığını inceleyen bir araştırma başlattı. Avrupa Birliği ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen ‘Wifisiz Hayat Mis Gibi Hayat’ adlı proje Rize’de uygulanmaya başladı. Projenin ilk aşamasında Çayeli ilçesinde ‘Dijital Bağımlılıkla Mücadele Eğitmen Eğitimi’ gerçekleştirildi. Beş gün süren program boyunca katılımcılar sosyal medya bağımlılığına ilişkin atölyelere, çalıştaylara ve uzman isimlerin katıldığı seminerlere iştirak etti. Eğitim programında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Taner Erol, dijital çağda ikna süreçleri ve zihin yönetimi üzerine sunum yaptı. Öğr. Gör. Barış Tüzüner dijital toplumda gerçeklik algısının oluşumunu, Öğr. Gör. Mehmet Çakır dijital dünyada popüler kültürün etkilerini, Öğr. Gör. Süleyman Kandemir ise dijital dünyanın hukuki boyutlarını ele aldı. Mehmet Özkan, Turkuvaz Medya bünyesinde gazeteci olarak edindiği tecrübelerle sosyal medya okuryazarlığı ve bilinçli dijital kullanım konularında bilgi aktardı. Rize’de bir medya gurubunun İmtiyaz Sahibi olan Aytekin Kalender, yerel medya perspektifinden dijitalleşme ve saha deneyimlerini paylaştı. Rize Sivil Toplum Gönüllüleri Platformu Başkanı Vatan Karakaş ise sivil toplum ve gençlik çalışmalarının dijital dönüşümdeki rolüne değindi. Eğitimi başarıyla tamamlayan katılımcılar, proje kapsamında ‘temsilci’ olarak görevlendirildi. Temsilciler, sosyal medya bağımlılığına yönelik hazırlanan anketi Rize’de yaşayan 18-30 yaş aralığındaki gençlere uygulayarak, saha verilerini derneğe ulaştırmayı hedefliyor. Elde edilen verilerin analiz edilmesiyle hazırlanacak rapor, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Etik Kurulu’na sunulacak ve akademik çalışmalara kaynak oluşturmuş olacak. Genç Düşünce Derneği Başkanı Halil İbrahim Aydın, projeye ilişkin yaptığı açıklamada, "Gençlerin dijitalleşme sürecinde karşılaştığı risklerin doğru analiz edilmesi ve bu alanda bilimsel temelli politikalar geliştirilmesi artık bir ihtiyaç olmaktan çıkıp zorunluluk hâline gelmiştir. Dernek olarak gençlik çalışmalarını yalnızca sosyal faaliyetlerle sınırlı görmüyor; gençlerin davranış, alışkanlık ve dijital etkileşim biçimlerine yönelik kapsamlı araştırmalar yapmayı görevimiz kabul ediyoruz. Bu doğrultuda hayata geçirdiğimiz proje, gençlerin dijital mecralarla ilişkisini objektif verilerle ortaya koymayı ve elde edilen bulguları karar vericilerle paylaşarak çözüm odaklı bir yol haritası oluşturmayı hedeflemektedir. Gençlerin dijital dünyada karşılaştığı sorunları yalnızca bir bağımlılık meselesi olarak değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve kültürel boyutları olan çok yönlü bir konu olarak ele alıyoruz. Bu nedenle proje sürecinde hem akademik dünyadan hem de sahada aktif çalışan uzmanlardan destek alınması bizim için büyük önem taşımaktadır. Elde edeceğimiz verilerin hem yerel düzeyde hem de ulusal ölçekte gençlik alanında yürütülecek çalışmalara katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu projeyi hayata geçirirken gençlerin fikirlerini merkeze almaya, katılımcılığı ve iş birliğini ön planda tutmaya özen gösteriyoruz. Proje çıktılarının gençlerin dijital farkındalığını artırmanın yanı sıra ailelere, eğitim kurumlarına ve kamu karar vericilerine de yol gösterici olacağına inanıyoruz. Destek veren tüm kurum ve paydaşlara teşekkür ediyor, projemizin gençlerimize ve ilimize değer katmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.
Trabzon Türkiye’nin tek yerli acil durum gıdası ve suyu Trabzon’da deprem çantasına giriyor Son yıllarda yaşanan büyük depremlerin ardından acil durum çantalarının önemi bir kez daha ortaya çıkarken, Türkiye’de deprem çantasında yer alması gereken en kritik ürünler Trabzon’da üretiliyor. Acil durum gıdası, acil durum suyu ve ilk yardım setiyle birlikte 72 saatlik yaşam desteği sunan yerli deprem çantası uluslararası standartlarda hazırlanıyor. Beşikdüzü Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Akana Deniz Teknolojileri’nde görevli Endüstri Mühendisi Mehmet Saygın, Türkiye’de hem acil durum gıdasını hem acil durum suyunu üreten tek firma olduklarını söyledi. Saygın, "Deprem çantalarının içinde mutlaka acil durum suyu ve acil durum gıdası bulunmalı. Bu ürünlerin raf ömrü 5 yıl ve bir kişinin 72 saatlik temel ihtiyacını karşılıyor. Son depremlerle birlikte bu konuda ciddi farkındalık oluştu" dedi. Deprem çantaları standart ve VIP olarak ikiye ayrılıyor Deprem çantalarının standart ve VIP olarak iki çeşide ayrıldığını belirten Saygın, "Deprem çantasının içeriğinde acil durum gıdası ve suyun yanı sıra ilk yardım seti, termal battaniye, dinamolu el feneri, düdük gibi temel ekipmanları yer alıyor. Standart olan çantamızın yüzde 70’i dolu, yüzde 30’u ise kullanıcının kendi inisiyatifine göre boş bırakılmış ve bu şekilde tasarlanmıştır. VIP modelde ise bu ekipmanlara ek olarak solar el feneri, powerbank, saç yıkama bonesi, dezenfektan ve termal koruyucu kıyafet bulunuyor" diye konuştu. Acil durum gıdasının uluslararası kurallara uygun olarak üretildiğini ifade eden Saygın, "Çantamızda bulunan acil durum gıdasını bir kişinin 3 günlük protein, karbonhidrat, yağ, tuz ve enerji ihtiyacını karşılayacak seviyede üretiyoruz. Fabrikamızda yüzde 75 kadın istihdamıyla bu üretimi gerçekleştiriyoruz" şeklinde konuştu.