SPOR - 02 Aralık 2019 Pazartesi 14:48

Nevruz Şerif: "Fenerbahçe’yi yendiğimizde, 2 golü ben atmıştım, 1 golü Tayyip bey atmıştı"

A
A
A
Nevruz Şerif: "Fenerbahçe’yi yendiğimizde, 2 golü ben atmıştım, 1 golü Tayyip bey atmıştı"

Türkiye Futbol Federasyonu FGD Bölgeler Koordinatörlüğü yapan ve 1970’li yılların önemli futbol isimlerinden birisi olan Revruz Şerif, TFF yayın organı TamSaha’ya konuştu.

Türkiye Futbol Federasyonu FGD Bölgeler Koordinatörlüğü yapan ve 1970’li yılların önemli futbol isimlerinden birisi olan Revruz Şerif, TFF yayın organı TamSaha’ya konuştu. Geçmiş günlerden bahseden Şerif, "Okul bahçesinde, cami avlusunda futbol oynardık. Erokspor’da forma giyerken Fenerbahçe’nin genç takımını Dereağzı’nda yenmiştik. 2 golü ben atmıştım, 1 golü de Tayyip bey atmıştı" ifadelerini kullandı.


Arnavutluk’tan göç eden bir ailenin çocuğu olarak Kasımpaşa’da dünyaya gelen ve 1970’lerin önemli futbol isimlerinden birisi olan Nevruz Şerif, TFF’nin aylık yayın organı olan TamSaha’ya açıklamalarda bulundu. 16 yaşında formasını giydiği Erokspor’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la forma giyen Nevruz Şerif, o dönemde kendilerine ’Real Madrid gibi takımsınız’ denildiğini söyledi. O dönemde Fenerbahçe Genç Takımı’nı Dereağzı’nda 3-0 yendiklerini söyleyen Şerif, "2 golü ben atmıştım, diğer golü de Tayyip bey atmıştı" dedi.



"Fenerbahçe’den teklif aldım"


Futbol oynamaya Kasımpaşa’da okul bahçelerinde ve cami avlularında başladıklarını söyleyen Nevruz Şerif, "16-17 yaşlarında Erokspor’da oynamaya başladım. O dönemde büyüklerimiz bize, ’Real Madrid gibi takımsınız’ derlerdi. Gerçekten de çok yetenekli futbolcular vardı. Hiç unutmam; bir bayram günü Fenerbahçe’nin genç takımı bize antrenman maçı teklif etmişti. Fenerbahçe’de o zaman Ersoylar, Erdinçler, rahmetli Serkanlar oynuyordu. Baya iyi takımdı. Onları Dereağzı’nda yendik. Yanlış hatırlamıyorsam 3-0 falandı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da o dönem kadromuzdaydı. Hatta gollerden ikisini ben, birini de Tayyip bey atmıştı. Sonra Fenerbahçe genç takımından teklif aldım. Fenerbahçe serüvenim enteresan oldu. Genç takıma kayıt oldum. 60 lira da aylık bağlayacaklardı. Fakat takıma girmeden başka şeyler gelişti. Bizim semtte Camialtı Tersanesi vardı. Onların takımı 1. Amatör Küme’de oynayacaktı. Semtin insanları, Camialtı Tersanesi’nin antrenör ve yöneticileri orada oynamamı istedi. Erokspor’daki arkadaşlarım da aynı şeyi söyleyince ikna oldum. 800 lira karşılığında Camialtı’na transfer oldum. Aslında Camialtı’nda oynamayı çok istiyordum ama Fenerbahçe devreye girince iki arada bir derede kalmıştım. Bazı arkadaşlarım "Fenerbahçe’de oynayamazsın, Camialtı’nda kal" diyordu. Bazıları da "Fenerbahçe gibi takıma gidilmez mi?" diye kızıyordu. Sonuçta Camialtı’nı tercih ettim. O sezon şampiyon olduk, epey de gol attım. Santrfor oynuyordum. Sezon iyi geçince çok sayıda teklif aldım. Fakat antrenörümüz Ergun Darcan beni ikna etti ve Camialtı’nda kaldım. Çok severdim onu. Hayatımda rastladığım en iyi insanlardan biriydi. O dönem beni isteyen kulüpler arasında İstanbulspor, Beşiktaş ve Göztepe de vardı. Özellikle rahmetli Adnan Süvari (Göztepe) çok istiyordu" ifadelerini kullandı.



"Babam, ’Bu çocuk bu parayı nereden bulmuş’ deyip, paraya dokunmamış"


Bir sezon daha Camialtı’nda oynadıktan sonra tekliflerin geldiğini söyleyen Nevruz Şerif, "Şekerspor, Galata (o dönem 2. Lig’deydi ve Lefter çalıştırıyordu) ve Göztepe talip oldu. Hatta Göztepe’ye gidip 1 hafta kampa katıldım. Ama Adnan Süvari takımdan ayrılınca boşlukta kaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Bir sabah erkenden İzmir’den kaçıp, İstanbul’a döndüm. O hafta sonu Erokspor-Galata maçı ayarlanmış. Erokspor henüz mahalle takımı o zamanlar. Sezon bitince Camialtı’ndaki arkadaşlarımla birlikte orada oynuyorum. Lefter’in de izlediği maçta Galata’yı 5-0 yendik. 5 golü de ben attım. Tabii Lefter çok beğeniyor beni. Ertesi gün aradılar. Fakat o sırada Şekerspor da beni istiyor. Güngör Süer vardı, Şekerspor’un kaptanı. Futbolu bırakmak üzereydi ve transferle o ilgileniyordu. Beni duyunca devreye giriyor. Böyle olunca yine iki arada, bir derede kaldım. Galata o zamanın parasıyla 60 bin lira teklif ediyor bana. Ama antrenörüm Şekerspor’a gitmemi istiyor. Çünkü Futbol Federasyonu o zaman Ankara’da, ’Milli Takım’a seçilirsin’ falan diyor. Bana da mantıklı gelince birlikte Ankara’ya gittik. O zamanlar santrfor oynuyorum ama çok zayıfım. 55 kilo falan anca varım. Beni görünce, "Bu ne ya, rüzgârlı havalarda uçar" falan gibi espriler yapılıyor. 3-5 gün sonra seçmeler var. Beni de denemek istiyorlar. Ergun ağabey (antrenörüm) "Benim denenecek oyuncum yok. Biz dönüyoruz" diye çıkışıyor. Sonra onu zar zor ikna edip oynadım. İlk 20 dakikada 3 gol attım. Hemen aldılar haliyle. 30 bin liraya anlaştık. 15 bin lirasını da peşin verdiler. Ankara’ya cebimde 10 lirayla gitmiştim bir anda 15 bin liram oldu. Hatta 14 bin lirasını posta havalesiyle rahmetli babama gönderdim. Sonradan öğrendim ki babam 15 gün, "Bu çocuk bu parayı nereden buldu" deyip elini sürmemiş. Şekerspor’da iyice palazlanınca çok şey değişti hayatımda. Gazetelere çıkmaya başladım. O gazeteleri yolluyorum İstanbul’a, evdekiler saklıyor... Babam bir maçımı tribünden izledi ama anneme hiç nasip olmadı. Sonra Şekerspor’da şampiyonluk yaşadım. İlk sene 1. Lig’e çıktık. Yavaş yavaş adım duyulmaya başladı. Galatasaray’dan, Fenerbahçe’den teklif aldım. Beşiktaş yöneticileri beni İstanbul’a getirdi. Rahmetli Mehmet Üstünkaya dönemiydi. Bu arada Fenerbahçe’de oynadım ama aileden kalma bir Beşiktaşlılık vardı. Rahmetli ağabeyim çok koyu Beşiktaşlıydı. Ondan etkilenerek ben de Beşiktaşlı olmuştum. Üç yılın ardından Şekerspor’dan ayrılmam gündeme geldi. Beşiktaş ve Galatasaray ile görüştüm. Rahmetli Süha Özgermi vardı. Galatasaray camiasının içindeydi ve benim iyi dostumdu. O da Galatasaray’da oynamamı çok istiyordu. Fakat kısmette Mersin varmış. O dönem Beşiktaş’tan 125 bin lira istemiştim fakat Mersin 450 bin lira önerdi. 1974’te hakikaten büyük paraydı. Şu an oturduğum evi de o parayla almıştım. Mersin’de 1 sene oynadıktan sonra Galatasaray için İstanbul’a döndüm. O zaman futbolcu kaçırma gibi şeyler vardı. Fenerbahçe de beni kaçırdı ve orada kaldım" diyerek sözlerini sürdürdü.



"Gençliğin getirdiği acemilikler vardı"


Fenerbahçe’de 2 sene oynadığını söyleyen Nevruz Şerif, "İki sene oynadım ama tam alışamadım. İstanbul’un renkli hayatı etkiledi beni. Gençliğin getirdiği bazı acemilikler de var tabiî. Kazandığımız parayı tutmayı beceremedik. Hatalar üst üste gelince İzmir’e Altay’a gitmem gerekti. İyi ki de gitmişim. O dönem Gaziantep 850 bin lira teklif etti ama ben 450 bin liraya Altay’ı tercih ettim. O zamanlar antrenör rahmetli Necdet Niş’ti. Fenerbahçe’de de birlikte çalışmıştık bir dönem. Didi’nin yardımcılığını yapmıştı. Altay’da dört yıl oynadım. Çok da mutluydum. Rahmetli Esin Özgener başkandı. Ona müthiş saygım vardı. Bana büyük bir jesti olmuştu. Kulüpten aldığım 450 bin lirayı ne yapacağımı sorduğunda, "Ev almayı düşünüyorum" demiştim. Evini satan bir arkadaşına yönlendirmişti beni. Ama arkadaşı daireyi en son 700 bin liraya bıraktı. Haliyle param yetmedi. Bir gün Alsancak’ta Esin ağabeye rastladım. "Aldın mı daireyi?" diye sordu. "Yok başkan. Param yetmedi" dedim. Eksiğimi sordu ve o evi alabilmem için bana 250 bin lira daha verdi. Bu çok büyük ve unutulmaz bir jestti benim için. Allah rahmet eylesin. O daireyi aldım sonra. İzmir’de de yıllarca kaldım. Çok güzel dostluklarım oldu. Takım da çok iyiydi. 1979’da Galatasaray’ı eleyerek Türkiye Kupası’nı kazandık. Bir kez de finalde Fenerbahçe’ye kaybettik. Güzel yılların ardından geri sayım başladı. İki sezon Üsküdar Anadolu’da, bir yıl da Vefa’da oynadıktan sonra futbolu bıraktım. Araya evlilik girdi, çocuk falan oldu. Ne yaparız diye düşünürken Eyüp’ten teklif aldım. Genel kaptan Haluk Bey aile dostumdu. "Oynar mısın?" diye sorunca, "Oynarım" dedim. İki sene Eyüp forması giydim. İlk sezonumda şampiyonluğu kıl payı kaçırdık. O süreçte 3. Lig’den 2. Lig’e çıktık. Sonra Ali Uras’ın TFF Başkanlığı döneminde milli olmuş ve en az 10 yıl futbol oynamış olanlara antrenörlük için kurslar açıldı. Ben de katıldım. Şenol Güneş, Fatih Terim, Ali Kemal Denizci, rahmetli Ümit Kayıhan da kursa gelenler arasındaydı. 9 yıldır TFF’de görev yapıyorum. Gençleri yetiştiriyoruz. Bugün Milli Takım kadrosunda yer alan oyuncuların çoğu bizlerin raporları doğrultusunda ortaya çıktı. 13 bölgemiz var ve Türkiye’nin her tarafını tarıyoruz" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Mehmet Ali bebeğin umudu yeşerdi: 60 milyon TL toplandı Mersin Erdemli’de 21 aylık Mehmet Ali bebeğe, 13 günlükken hastalığına teşhis konularak valilik onaylı başlatılan kampanya kapsamında belirlenen 60 milyon TL toplandı. Ailenin umutları toplanan para ile yeşerirken, kısa süre içerisinde tedavi için yurt dışına gidecekleri belirtildi. Erdemli ilçesinde yaşayan baba Abdurrahman (29) anne Sümeyye Gölgeli’nin (26) ikinci çocukları 21 aylık Mehmet Ali bebeğe 13 günlükken SMA Tip 1 teşhisi konuldu. Teşhisin ardından ailenin başvurusu üzerine Mersin Valiliği onaylı kampanya başlatıldı. Erdemli Belediyesi ve Kaymakamlık başta olmak üzere ilçe halkı ve tüm kurumların desteğiyle yürütülen kampanya 19 ayın sonunda tedavi masrafı olan 1 milyon 820 bin dolar (60 milyon TL) toplandı. Müjdeli haberi alan Aile çocukları ile birlikte Erdemli Belediye Başkanı Mustafa Kara’yı ziyaret ederek müjdeli haberi verdi. Kampanyanın tamamlanmasından dolay çok mutlu olduğunu belirten Sümeyye Gölgeli, “Bizim kampanyamız Eylül 29’da başladı ve bugün itibariyle yüzde 100’e ulaştı. Mersin Valiliğinden onaylı kampanyaydı zaten. 1 milyon 820 bin doları çok şükür bugün itibariyle hem belediyemizin hem kaymakamlığımızın hem de Erdemli halkının destekleriyle topladık. Allah kısmet ederse Mehmet Ali bundan sonraki süreçte Dubai yolcusu diyoruz. Buradan herkese de çok teşekkür ediyoruz. Öncelikle belediyemize, kaymakamımıza, Erdemli halkına, Erdemli insanına, Erdemlisine sahip çıktığı için çok teşekkür ediyoruz” dedi. Ziyarette konuşan Erdemli Belediye Başkanı Mustafa Kara da “ Henüz 13 günlükken SMA Tip -1 teşhisi konulan Mehmet Ali bebeğimiz için Mersin Valiliğimizce düzenlenen onaylı kampanyamız, bugün itibariyle sonuca ulaşmıştır. Vatandaşlarımızla bu müjdeli haberi paylaşmak istiyoruz. Devlet, millet omuz omuza Erdemlililerimiz yediden yetmişe bu kampanyaya destek verdi. Destek veren bütün hemşerilerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. İnşallah Mehmet Ali bebeğimizin yakında sağlıklı bir şekilde bu koridorlarda koştuğunu da göreceğiz. İnşallah hep birlikte şahit olacağız” ifadelerini kullandı. Ailenin vize işlemlerinin ardından Dubai’ye giderek Mehmet Ali bebeğin tedavisine başlayacağı kaydedildi.
Erzincan Besiciler meraları kiralayabilmek için kıyasıya yarıştı Erzincan’da tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları tamamlanan meralar ihaleye çıkarıldı. Mera ihalesinde küçükbaş hayvancılıkla uğraşan sürü sahipleri meraları kiralayabilmek için kıyasıya yarıştı. Erzincan İl Mera Komisyonu tarafından ihaleye çıkartılan meralar Tarım ve Orman İl Müdürlüğü toplantı salonunda sürü sahiplerine kiralandı. Tarım ve Orman İl Müdürü Murat Şahin başkanlığında toplanan İl Mera Komisyonunun huzurunda il genelindeki ihtiyaç fazlası 43 mera ve yayla ihaleye çıkarıldı. İhaleye çıkarılan 43 meradan 33’ü sürü sahipleri tarafından kiralandı. İhale öncesinde Tarım ve Orman İl Müdürü Murat Şahin katılanlara yönelik yaptığı konuşmada meraları kiralayan sürü sahiplerinden imzalayacakları sözleşmelere uymalarını istedi. Her meranın kapasitesinin belirlendiğini ve bu kapasitenin üzerinde hayvan otlatılmasına izin verilmeyeceğini kaydeden Şahin, "kiraya verdiğimiz meraları alan sürü sahipleri sözleşmeye uymak durumundalar. Bu mera ve yaylalar kurallara uygun olarak kullanıldığı takdirde uzun yıllar hayvancılık yapan çiftçilerime hizmet verecektir. Aşırı ve düzensiz otlatma meralarımıza yoğun zarar verecektir. Unutulmamalıdır ki sürdürülebilir bir kalkınmanın ilk şartı mevcut durumu korumaktan geçer. Önümüzdeki yıllarda da bu meraların kullanılacağı unutulmamalıdır" diye konuştu.
Adana Uzm. Dr. Kocabaş: “Keneler patlatılmamalı” Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ece Ertürk Kocabaş, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının başlıca bulaştırıcısı olan kenelerin aktifleştiği dönemden başlayarak ülkemizde bahar ve yaz aylarında görüldüğünü belirterek, “Keneler patlatılmamalı” dedi. Medical Park Adana Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ece Ertürk Kocabaş, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’nin (KKKA) kenelerden bulaşan, ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ve baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir enfeksiyon hastalığı olduğunu ifade etti. “Kene tutunmasından sonra bulguların ortaya çıkma süresi genellikle 1-3 gün” Hastalığın Türkiye’de başlıca hastalık etkenini taşıyan kenenin tutunması veya bununla temas sonucunda bulaştığını belirten Uzm. Dr. Ece Ertürk Kocabaş, “Bunun yanı sıra, hastalık viremik dönemdeki hayvanların veya hasta kişilerin kan, doku, vücut çıkartılarına korunmasız temas sonucunda da bulaşabilmektedir. Bulguların ortaya çıkma süresi kene tutunmasından sonra genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün sonra olabilmektedir. Enfekte kan, vücut sıvısı ve diğer dokularla temas sonrasında 5-6 gün; en fazla ise 13 gün olabilmektedir” diye konuştu. “Kene evde ya da kendi başına çıkarılmamalı” Günümüzde KKKA hastalığından korunmaya yönelik etkinliği kanıtlanmış bir aşı veya etkene spesifik bir ilaç bulunmadığına değinen Uzm. Dr. Kocabaş, “Hastalığın tedavisinin temelini destek tedavisi seçenekleri oluşturmaktadır. Ağrı kesici, ateş düşürücü ya da kanama durumlarında kan transfüzyonu gibi destek tedaviler verilmekte olup, ayaktan ya da yatarak takip gerekebilir. Ülkemizde hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Beraberinde hasta kişilerle bulaş riski oluşturan temaslı kişilere de etkinliği tam olarak kanıtlanmamış olsa dahi profilaktik ilaç başlanabilmektedir. Şüpheli kene temasında kene evde ya da kendi başına çıkarılmamalı, mutlaka bir acil servise başvurularak hekim tarafından çıkarılmalı ve temas sonrası takip için değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı. Uzm. Dr. Kocabaş, “Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken kenelerin vücuda girmesini engellemek maksadıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı ve ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir” dedi. “Ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riski de o kadar az olur” Uzm. Dr. Kocabaş, dikkat edilmesi gereken diğer önlemleri ise şöyle sıraladı: “Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde kişi kendisinin ve çocuklarının vücudunda (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil) kene olup olmadığını kontrol etmeli, kene tutunmuş ise hiç vakit kaybetmeden çıplak elle dokunmamak şartıyla vücuda tutunduğu en yakın yerden tutarak uygun bir malzeme ile (bez, naylon poşet, eldiven gibi) çıkarmalıdır. Kişi keneyi kendisi çıkaramadığı durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riskinin de o kadar azalacağı unutulmamalıdır” dedi. “Hasta ile temas eden kişiler de gerekli korunma önlemlerini almalı” KKKA hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiğinden hastalığın sık görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanların sağlıklı görünseler bile hastalığı bulaştırabileceğinin unutulmaması gerektiğini işaret eden Kocabaş, bu yüzden hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak elle temas edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Uzm. Dr. Kocabaş, hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile de hastalık bulaşabildiğinden hasta ile temas eden kişilerin de gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske vb.) almaları gerektiğini ifade etti. “Keneler kesinlikle çıplak elle öldürülmemeli ve patlatılmamalı” Kenenin tutunduğu kişilerin kendilerini 10 gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemesi ve bu belirtilerden bir veya birkaçının ortaya çıkması halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmesi gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Kocabaş, “Hastalığa sebep olan mikrobun taşıyıcısı, saklayıcısı ve bulaştırıcısı olan keneler uçmayan, zıplamayan, yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklem bacaklı hayvanlardır. Vücuda tutunan veya hayvanların üzerinde bulunan keneler, kesinlikle çıplak el ile öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır. Keneler üzerine sigara basmak, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökmek kenenin kasılmasına sebep olarak vücut içeriğini kanını emdiği kişiye aktarmasına sebep olacağı için bunlar gibi kulaktan dolma yanlış yöntemlere kesinlikle başvurulmamalıdır” diye konuştu.
İstanbul İstanbul’da hırsızlık anları kamerada: Biri oyun konsolu, biri çanta diğeri bisiklet çaldı Şişli’de bir mağazaya gelen bir kadın, masada duran çantayı ikinci denemesinde kaşla göz arasında çalarak dükkandan uzaklaştı. Beyoğlu’nda da çocuklar apartmandaki bisikleti hiçbir şey olmamış gibi çalarak yollarına devam etti. Beşiktaş’ta ise ev eşyası satan dükkana müşteri gibi gelen bir kadın, kaşla göz arasında 25 bin liralık oyun konsolunu çaldı. Yaşananlar güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı. İstanbul’da geçtiğimiz günlerde birçok farklı noktada hırsızlıklar yaşandı. Yaşanan olaylarda hırsızların rahat tavırları ise izleyenlere adeta ‘pes’ dedirtti. Beşiktaş Ortabahçe Caddesi’nde geçtiğimiz aylarda yaşanan olayda, genç bir kadın elindeki çantalarla müşteri kılığında dükkana geldi. Uzun süre ürünleri inceleyen kadın, bir süre sonra koltuklara oturarak dinlenmeye başladı. O esnada yerde duran oyun konsolunu çalmak için doğru zamanı bekleyen kadın, yavaş hareketlerle oyun konsolunun yanına geldi. Ardından bir süre daha diğer ürünleri inceleyerek 25 bin lira değerindeki oyun konsolunu eline aldı. Soğukkanlılığıyla dikkat çeken genç kadın, hiçbir şey olmamış gibi iş yerinden elini kolunu sallayarak çıktı. Yaşananlar dükkanın güvenlik kamerasına yansıdı. Dakikalarca doğru anı kolladı Şişli Nişantaşı Mahallesi’nde geçtiğimiz ay meydana gelen olayda ise mağazaya gelen bir kadın, dakikalarca kıyafetleri inceledi. Ardından kadın, yavaş hareketlerle gelerek masanın üzerinde duran çantayı çalmak istedi. Birinci hamlesinde cesaret edemeyen kadın, bir süre daha insanları kollayarak mağazayı gezmeye devam etti. Ardından, cesaretini toplayarak gelen kadın, ikinci denemesinde masada duran çantayı alarak ceketinin içine sokarak gözden kayboldu. Yaşananlar mağazanın güvenlik kamerasına yansıdı. Saniyeler içinde bisikleti çaldılar Beyoğlu Kulaksız Caddesi’nde ise geçtiğimiz gün iki çocuk, apartman önüne geldi. Çocuklardan birisi apartmana girerken, diğer çocuk gözlem için dışarıda kaldı. Ardından kapı girişinde bulunan bisikleti çalan çocuklar yavaş hareketlerle gözden kayboldu. O ablar sokağın güvenlik kamerasına anbean yansıdı.