GENEL - 21 Kasım 2019 Perşembe 10:14

Hekimler hikayelerini DRx’te anlattı

A
A
A
Hekimler hikayelerini DRx’te anlattı

Tıp dünyasının önde gelen hekimlerinin konuşmacı olarak yer aldığı DRx etkinliğinin üçüncü ayağı İzmir Ege Üniversitesinde gerçekleşti.

Tıp dünyasının önde gelen hekimlerinin konuşmacı olarak yer aldığı DRx etkinliğinin üçüncü ayağı İzmir Ege Üniversitesinde gerçekleşti. Hekimler, mesleki deneyimlerini meslektaşları, hekim adayları ve halk ile paylaştı. İlgi çeken etkinlikte, ülkemizde ilk defa sağlık alanında kullanılacak yerli ve milli ilk sağlık drone’u Hızır da tanıtıldı.


Recordati İlaç ve Türkiye Klinikleri işbirliğiyle düzenlenen DRx konuşmalarının üçüncü ayağı İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Muhiddin Erel Amfisi’nde düzenlendi. Bugüne kadar çok sayıda doktorun konuşmacı olarak yer aldığı DRx etkinliğinde doktorlar, tıp öğrencileri ve vatandaşlar bir araya geldi. “Önce İnsan Olmak” mottosundan hareketle düzenlenen DRx’te, tıp dünyasının önde gelen hekimleri sunumlar yaptı.



"Hekimlerimizin daha fazla konuşmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz"


DRx ana sponsoru Recordati İlaç Global Başkan Yardımcısı ve Bölge Direktörü Dr. İsmail Yormaz, doktorlara kendini ifade etme fırsatı oluşturmak amacıyla DRx konuşmalarının başladığını ifade etti ve şunları söyledi:


"Hekimlerimizin daha fazla konuşmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz ve DRx fikri bu şekilde ortaya çıktı. Beden ve ruh sağlığımızın emanet ettiğimiz hekimlerimizin, daha fazla konuşmasının toplum sağlığı bakımından büyük bir fayda sağlayacağını düşündük. Zaten firma vizyonu olarak bilimin ışığında insanların hayatına sağlık katma vizyonu taşıyoruz. Bu sebepten dolayı insanların hayatında, sağlığı artırabilmek için de daha sağlıklı bir topluma kavuşmaya ihtiyacımız var. Bu noktada da yardımcı olabilecek en doğru grup hekimlerimizdi. Konuşan hekimlerimiz hem düşünsel hem de konu olarak toplumumuza bu alanda da önder olacaktır."



Organizasyon 9 farklı bölümden oluştu


9 farklı bölümden oluşan organizasyon, izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemil Gürgün’ün açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte, Prof. Dr. Seher Demirer “Cerrahide kadın olmak”, Dr. Can Özlü “Ayakların yere bassın dediler, bense uçuyorum”, Prof. Dr. Göksel Altınışık Ergur “Kalem Kağıtla Buluşunca”, Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi ve bir yarışma programında en büyük ödüllü son soruyu bilen Arda Ayten “En iyi hekim filozof olandı”, ‘Survivor doktoru’ olarak da bilinen Dr. Metin Kuş “Bir hekim en fazla kaç iş yapabilir?”, Dr. Nilüfer Köylüoğlu “Sağlık zekası” ve Doç. Dr. Taylan Özgür Sezer “Nasıl ölmek istersiniz?” konulu sunumlarını gerçekleştirdi. Etkinlik sonunda Denge müzik grubu müzik dinletisi sundu.



Sağlıkta yerli ve milli drone dönemi


DRx’te dikkat çeken sunumlardan biri de Dr. Can Özlü’nün “Ayakların yere bassın dediler, bense uçuyorum” başlıklı sunumu oldu. Geliştirdikleri ‘Hızır’ projesinin, ülkemizde ilk defa sağlık alanında kullanılacak yerli ve milli ilk sağlık drone’u olacağını kaydeden Özlü, “Erzurum’da görev yaparken makine mühendisliği öğrencisi Hilmi Sefa Yangan ve Kulak Burun Boğaz Hekimi Op. Dr. Sami Engin Muz ile birlikte ülkemizde ilk defa sağlık alanında drone kullanımını gerçekleştirdik. Bugün burada olan tüm izleyicilere projemizden bahsederek onlara ‘yapma, etme, dur’ dediklerinde farklı bir bakış açısıyla yola devam etmeleri gerektiği mesajını vereceğim” dedi.



“Hızır sağlığın her alanında var”


Hızır’ın sağlığın pek çok yönünde kullanılabileceğini kaydeden Özlü, şöyle devam etti:


"Hızır, sağlıkta kara ulaşımında acil müdahalelerde zorluk çekilen durumlarda hava taşınımı ile tüm sağlık ihtiyacını gidermeye yönelik bir proje. Adını hem hızır acil servis, hem Hızır Aleyhisselam’dan alıyor. Kan, organ, doku taşıyabileceğimiz, bir saatten fazla havada kalabilen bir ürün ortaya çıkardık."


Hızır’ın deprem, sel gibi afet durumlarında da rahatça kullanılabileceğini ifade eden Özlü, ülkemizin deprem kuşağında olduğunu hatırlatarak, “Hızır, deprem anında göçük altındaki kişileri bulmaya yarayan radar sistemi ile canlı varlığını gösterebiliyor. Bu projeyi geliştirmemize neden olan sebep, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sağlık alanında kullanılması gereken bir drone’un ihtiyacıydı. Mehmetçiklerimiz şehit olabiliyor, gazi olabiliyor. Ölümlerin en büyük nedeni de kan kaybı oluyor. Bu kan kaybını Hızır ile çözebilir ya da tıbbi bir malzemeyi taşımak amacıyla olası bir afet senaryosunda, olası bir savaşta kullanılabilir. Pilot uygulama ile Hızır’ı ülkemizdeki yerli ve milli ilk sağlık drone’u olarak kullanmak istiyoruz. Bu noktada devletimizden bu alandaki çalışmaların önünü açmalarını bekliyoruz” diye konuştu.



Önce oto tamircisi sonra hekim


‘Survivor’ doktoru olarak da bilinen Dr. Metin Kuş ise hekim olmadan önce oto ve motosiklet tamircisi olduğunu anlattı. Kuş, “Bugün insan olmayı, hekim olmayı konuşacağız. Birinin hayatına dokunabilirsek mutlu oluruz. Hekim olana kadar geçirdiğim aşamaların, hekim olana kadar yaptığım mesleklerin hekim olduktan sonra ne kadar işe yaradığı ile ilgili konuşacağım. Ben uzun yıllar oto tamirciliği, motosiklet tamirciliği yaptım. Yaklaşık 45 yıldır motosiklet biniyorum. Teknik ve mekanik bilgisi, ameliyathanede el becerisi olarak zaten işime yarıyor. Ameliyathanede herhangi bir şey bozulduğunda baş teknisyen benim. Elimden geldiğince çözmeye çalışıyorum” ifadelerini kullandı.



"Survivor doktorluğu çok zor”


Survivor doktorluğunun dışarıdan görüldüğü gibi kolay bir hekimlik olmadığını dile getiren Kuş, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Çok zor bir hekimlik. 24 saat uyumuyorsunuz. Çok ciddi risklerin altına giriyorsunuz. İşinizi çok iyi yapmak zorundasınız çünkü yaptığınız küçücük bir hata, o anda olmasa bile bir süre sonra size kötü bir şekilde döner. Biz oyunlardan önce genel koordinatörle yarış alanlarını gezeriz. Nerede risk var, nerede duracağım ona göre karar veririm. 8 yılın ardından çok fazla anımız oldu, ölümcül seyredebilecek kazalar da oldu, çok güzel hatıralar da oldu.”



İlk kadın asistan, ilk kadın uzman ve ilk kadın öğretim üyesi


Genel Cerrah Prof. Dr. Seher Demirer ise "Cerrahide kadın olmak” başlıklı sunum öncesi şunları söyledi:


"Genel cerrahi, hem dünyada hem de Türkiye’de daha çok erkek meslektaşlarımızın tercih ettiği bir alandır çünkü iş yükü ağırdır. Ameliyatlar yorucudur, ihtisas döneminde nöbet çok fazladır. Bu uzman olunca da bitmez. Gece-gündüz sürekli alarm halindesiniz. Her daim ameliyathaneye girmeniz gerekebilir. Böyle bir alan olduğu için genelde kadın meslektaşlarımız tercih etmiyor ama günümüzde bu algı değişmeye başladı. Ben Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde ilk kadın asistan, ilk kadın uzman ve ilk kadın öğretim üyesiyim. Benden sonra her sene kadın asistanlarımız daha fazla gelmeye başladı.”



“Cinsiyetten bağımsız bir durum”


Genel cerrahlığın cinsiyetten bağımsız bir durum olduğunu söyleyen Demirer, şu mesajları verdi:


"Orayı gerçekten istiyorsanız, bu konudaki kararlılığınız netse problem yok. Gerçekten kararlı olan kişi zaten bilerek geliyor. Onun için bu akış sürpriz olmuyor. Fiziki yapısına bakıp eforunun yerinde olduğunu düşündüğünüz bir erkeğin gelip birkaç ay sonra ‘ben buraya ait değilmişim’ dediğine de şahit olabiliyorsunuz. Bu aslında fiziksel güçten bağımsız bir durum. Genel cerrah olmak isteyen genç kadın meslektaşlarımıza da hatırlatmak isterim ki, bu alanda ailenize yeterince zaman ayıramayabiliyorsunuz. Yaşamınızda fedakarlıkta bulunmayı göze almak zorundasınız. Yoğun makyaj yapamazsınız, çok şık ve bakımlı gezemezsiniz. Çok meşakkatli bir iştir. Bütün bunları tolere edeceklerini düşünüyorlarsa tereddüt etmesinler.”



“Her şeyin başı sağlık ama sağlığın başı çok kalabalık”


“Sağlık zekası” başlıklı sunumu hakkında bilgi veren Dr. Nilüfer Köylüoğlu da, “Sağlıkta yapay zeka teknolojilerinin güncel problemlere getireceği çözüm fırsatları üzerine konuşacağım. Yapay zeka, boyut değiştirmiş matematiktir ve hepimizin hayatını değiştirmek üzere geliyor. Koruyucu hekimlik hizmetlerini uygulanabilir, sürdürülebilir, ölçülebilir kılmak gerek. Yapay zeka, kendi aramızdaki iletişimleri ve süreç takiplerini dijital hale getirecek. Erken tanı çok uzun zamandır gündemimizde ama erken tedaviye geçilemiyor. Her şeyin başı sağlık ama sağlığın başı çok kalabalık. Erken teşhisin faydaya dönülebilmesi için erken tedavinin sistemsel olarak sağlanabiliyor olması lazım. Yapay zeka, bu teşhis ve tedavi ana karaları arasındaki uçurumu kapatacak olan yeni köprüleri inşa edecek teknolojidir. Bilginin ikiye katlanma hızı çok kısaldı. Bizim disiplinler arası interdisipliner ilişkilerimizi, multidisipliner davranışlarımızı geliştirmemiz gerekiyor. Belki müfredat değişecek, belki temel bilimlerle klinik bilimler eşleşerek farklı şekilde öğretilecek. Yeni öğrenciler bu konuda daha şanslılar” açıklamasında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara UNESCO’da "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği yapıldı Fransa’nın başkenti Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) binasında "30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü" etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Türkiye’nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gülnur Aybet, UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Simona-Mirela Miculescu, UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Vera El Khoury Lacoeuilhe ile UNESCO’nun Ekolojik ve Yer Bilimleri Bölümü Direktörü ve İnsan ve Biyosfer Sekreteri Antonio de Sousa Abreu’nün yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da etkinliğe video mesaj gönderdi. Türkiye’de farklı belediyelerin sıfır atık girişimi kapsamında yaptığı projeleri anlatan videonun gösteriminin yapıldığı etkinlikte, katılımcılar, Emine Erdoğan’ın önderlik ettiği Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzaladı. Büyükelçi Aybet burada yaptığı konuşmada, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü’nü kutlamak için bir araya geldiklerini ve bunu ikinci kez UNESCO merkezinde kutladıklarını ifade etti. Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün atık üretim konusunda farkındalık oluşturmayı ve atıkların çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi amaçladığını kaydeden Aybet, bu önemli günün, sürdürülebilir tüketim ve üretimin tanıtımı için iyi bir fırsat olduğunu vurguladı. Aybet, "Her yıl dünya çapında topraklarımızı, suyumuzu ve havamızı kirleten milyarlarca ton atık üretiliyor" diyerek, sıfır atık konusunda insanların dünya kaynaklarıyla olan bağlarını da tekrar gözden geçirmesi gerektiğine işaret etti. Sıfır atık konusundaki girişimlerin benimsenerek doğal kaynakların muhafaza ve iklim değişikliğiyle mücadele edildiğini belirten Aybet, bunu benimsemenin ayrıca ekonomik bir fırsat olduğunu aktardı. Aybet, Sıfır Atık Projesinin Emine Erdoğan himayesinde 2017’de başlatıldığına dikkati çekti. Sıfır Atık Projesi’nin ana hedefinin, atıkların geri kazanım oranını 2035’e kadar yüzde 60’a taşınması olduğunun söyleyen Aybet, bu projenin, başlangıcından bu yana Türkiye ekonomisine 185 milyar Türk Lirası kazandırdığını ifade etti. Aybet, ayrıca proje sayesinde 490 milyon ağacın kesilmekten kurtarıldığını ve 5,9 milyon ton sera gazı emisyonunun önlendiğini aktardı. "Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi” Sıfır Atık konusunda 21 milyon kişiye eğitim verildiğini dile getiren Aybet, "Türkiye’nin başarılı Sıfır Atık Projesi artık küresel bir hareket haline geldi" dedi. UNESCO’nun 42. Genel Konferansı Başkanı Miculescu da Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre, dünyada her yıl 2,24 milyar ton kentsel katı atık, 37 milyon plastik atık üretildiğini, ve 931 milyon ton gıdanın atığa dönüştüğünü belirtti. Miculescu, "Bu plastik atıkların her yıl parçalanarak okyanuslara karışması bekleniyor" diyerek, söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğinin altını çizdi. Söz konusu atıkların ekosistemlere zarar verdiğini ifade eden Miculescu, Emine Erdoğan’a, ülkesinin atık ve çevre sorunlarıyla ilgili paradigma değişimine sağladığı katkıdan ötürü hayranlığını dile getirdi. UNESCO Yönetim Kurulu Başkanı Lacoeuilhe de herkesin satın aldığı ürünlerin nereden geldiğine ve etkilerine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. Lacoeuilhe, mümkün oldukça ürünleri yeniden kullanmak ve geri dönüştürmek gerektiğini belirterek, bu bilincin çocuklara da kazandırılmasının önemine dikkati çekti. Kadınların sürdürülebilir tüketim konusunda önemli bir rolü olduğuna işaret eden Lacoeuilhe, kadınların çevreyi muhafaza etmek konusunda öncü rol oynadığının altını çizdi. Antonio de Sousa Abreu de dünyada her yıl milyarlarca ton atık üretildiğini vurgulayarak, "Bu nedenle UNESCO, sıfır atığa doğru ilerlemenin hayati önemini vurgulayan bu girişimi üstlenen Türkiye delegasyonuna çok minnettar" ifadesini kullandı. Sıfır Atık Projesi Emine Erdoğan’ın himayelerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 2017’de başlatılan Sıfır Atık Projesi, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde atıkları kontrol altına alma, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir Türkiye ile yaşanabilir dünya bırakma amacı taşıyor. Sıfır Atık Projesi kapsamında sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına ilişkin genel ilkelerin ve uygulama esaslarının belirlenmesini sağlayarak sıfır atık yaklaşımının ülke genelinde benimsenmesi, uygulanması ve yaygınlaştırılması amacıyla hazırlanan Sıfır Atık Yönetmeliği 12 Temmuz 2019 tarihli ve 30829 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye 2018’den bu yana çevre ve sürdürülebilirlik alanlarında ulusal ve uluslararası uzman isimlerin, kurum ile kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektör temsilcileri ile bireylerin aynı platformda buluştuğu Sıfır Atık Zirveleri gerçekleştirildi. BM Genel Kurulunda kabul edilen "sıfır atık" kararı Eylül 2022’de BM 77. Genel Kurulu görüşmeleri sırasında New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir araya gelen Emine Erdoğan, ikili iklim kriziyle mücadele kapsamında "Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı"nı imzaladı. BM Genel Kurulu, 14 Aralık 2022’de Türkiye’nin ana sunucusu, 105 ülkenin ise ortak sunucu olduğu "sıfır atık" kararını fikir birliği ile kabul etti. Genel Kurulun bu kararla 30 Mart’ı Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan etmesinin yanı sıra BM Genel Sekreteri Guterres’ten, yerel ve ulusal sıfır atık girişimlerini teşvik etmek için bilgi, deneyim ve uzmanlığa dayalı, cinsiyet dengesi ve adil coğrafi temsil dikkate alınarak gönüllü ve seçkin kişilerden oluşan 3 yıl görev yapacak bir danışma kurulu kurması istendi. Sıfır atık girişimleri, çevreye duyarlı atık yönetimi, sürdürülebilir tüketim ve üretim konularının BM bünyesinde ele alınmasına devam edilmesi gerektiği vurgulanan kararla, üye devletler, BM ile diğer uluslararası ve bölgesel örgütler, sıfır atık girişimlerini uygulamaya teşvik edildi.