POLİTİKA - 25 Mart 2019 Pazartesi 13:26

Bakan Soylu: “Kim ülkemizin üzerinde ameliyat yapmaya, başka bir elbise giydirmeye çalışırsa, kimseye fırsat vermeyiz”

A
A
A
Bakan Soylu: “Kim ülkemizin üzerinde ameliyat yapmaya, başka bir elbise giydirmeye çalışırsa, kimseye fırsat vermeyiz”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Karabük’te yaptığı mitingde “Kim ülkemizin üzerinde ameliyat yapmaya, başka bir elbise giydirmeye çalışırsa, kimseye fırsat vermeyiz” ifadelerine yer verdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Karabük’te yaptığı mitingde “Kim ülkemizin üzerinde ameliyat yapmaya, başka bir elbise giydirmeye çalışırsa, kimseye fırsat vermeyiz” ifadelerine yer verdi.


Karabük’ün Safranbolu ilçesinde mitingde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 31 Mart 2019 günü yapılacak olan seçimler öncesi AK Parti’nin adaylarına destek istedi. Soylu, “Bizim 31 Mart’ta boynumuzu Kandil’in önünde bükük bırakmayın. FETÖ şarlatanına güldürmeyin. Hainlerin karşısında elimizi bağlayıp güldürmeyin” dedi.


Bakan Soylu, “31 Mart’ta seçime gidiyoruz. Şurada toplam 6 gün kaldı. Bu seçime giderken size biraz içimi dökmeye, heyecanımızı paylaşmaya, ufkumuzu paylaşmaya geldik. Bazen içinizi dökmeye ihtiyaç hissedersiniz, hani bir sevincinizi paylaşmak, yarın gördüğünüzün heyecanını anlatmak istersiniz de annenizin sinesine başınızı koyarsınız ya sizin sinenize heyecanımızı paylaşmaya geldik. Allah sizden razı olsun. 10 yıllardır bu ülke birilerinin oyunları, birilerinin kumpasları, birilerinin tezgahlarıyla bu millet hep sıkıntıya düşürülmeye çalışılıyor. Neler gördünüz? Bu memlekette başbakan, bakanlar asıldı. Sadece onları ortadan kaldırmadılar. Aslında annelerimize, ninelerimize ‘Evlatlarınız bu işlerle uğraşmasın, dediğimizin dışına çıkmasın’ diyerek ürkütmeye çalıştılar. Her 10 yılda bir darbe yapıp bize bunu en acımasız şekilde hatırlattılar. En son Amerikan uşağı olan Pennsylvania’daki şarlatanın gerçekleştirdiği darbe bütün bunları millet çekti. Bizi terörle, anarşiyle imtihan etmek istediler. Değerlerimize, kutsallarımıza, kardeşliğimize, beraberliğimize saldırdılar. Hep boynumuz bükük, belimiz bükük, ayaklarımız mecalsiz olsun istediler. On yıllardır beri hep bunu yapmaya çalıştılar. Türk, Kürt, laik, solcu, başı açık-kapalı bu memleketin insanlarını her zaman terbiye etmeye çalıştılar. Hastanelerde doktorun yüzünü görebilmek başarıydı. Hastanelerde hastaları rehin almalar, ilaç kuyruklarında siz bunlara revasınız dediler. Emekli maaşı için IMF kapısına gidip Türkiye’yi aciz duruma düşürmeler, bu ülkede deprem oldu ceset torbası bulamadı. İnsanımızın umudunu yok etmek için özel bir program ortaya koydular. Bir tek şey için huzurunuza geldim. Bu saldırılara rağmen Türkiye’yi böyle küçük düşürmelere, hakir göstermelere rağmen Safranbolu hemşehrilerim Allah sizden razı olsun. Hiçbir zaman geri adım atmadınız Elif gibi dimdik durdunuz” dedi.



“Bugün hem iktidarız, hem muktediriz”


Gezi olaylarında ülkedeki faizin yüzde 4 olduğunu hatırlatan Bakan Soylu, “Dediler ki, ‘iktidar olabilirsiniz ama muktedir olamazsınız’ dediler. 50 gramlık oyla muktedir olabileceğinizi mi sanıyorsunuz dediler. Bizi köylü diye yaftalayanlar, bizi küçük görenlere şimdi bütün dünyaya haykırıyorsunuz hamd olsun milletimiz, ‘bugün hem iktidarız hem de muktediriz.’ Gezi olaylarında bu ülkede faiz yüzde 4’tü. Bu ülke 100 milyar dolarlık yatırımın önünü açmıştı. İkinci sıçramasına adım adım gidiyordu. IMF’nin çantasını koluna vermiş ülkemizi kurtarmıştı. Son 7 yılda anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirmek için gezi olaylarından sonra yapmadıkları kalmadı. Tayyip Erdoğan’a ültimatom verdiler. Şehir hastaneleri yapamazsınız dediler yaptık mı? Dünyanın en büyük havalimanını, en büyük barajlarını, tünellerini, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, Marmaray’ı, Avrasya’yı, bölünmüş yolları, nükleer santrale başlamayı, 81 ildeki üniversiteyi, bu ülkede gerçekleştirdiğimiz İHA’lar, atak helikopterini, MİLGEM Gemisi’ni yapamazsınız dediler yaptık mı? Sizin iradenizle yaptık. Sizin mücadelenizle, kararlılığınızla, 50 gramlık oy pusulanızla yaptık. On yıllardan beri bunları yapıyorlar. Kim kavgalı eve kız verir. Gezi olayları, 17-25 Aralık, HDP yüzde 13 oy aldı. Alıp demedi ki ben demokrasiyle yolculuğuma devam edeceğim demedi. Gitti doğu ve Güneydoğu’da camileri yaktı. Kütüphaneleri yaktı. Siirt Hastanesi’ni bir günde 7 defa yaktı. Okul, spor salonları tarumar etti. Demek istedikleri şuydu, Türkiye kaos içerisinde kimse gelmesin, yatırım yapmasın diye bezdirmek istediler. Irak’ın Kuzeyinde bir devlet kurmaya çalıştılar. O devletin kurulmasını Recep Tayyip Erdoğan engelledi. Irak ile İran ile aramızın en limoni olduğu dönemde bir araya geldi. Tam ülkenin güneydoğusuna hesap veremeyeceğimiz bir durumun ortaya gelmesine müsaade etmedi. Yetmedi Afrin’de. Amerika bize dedi ki ‘Afrin’e giremezsiniz.’ Bize aba altından değil bize direk sopa gösterdi. Biz Afrin’e çatır çatır girdik mi? PKK’yı oradan sildik, süpürdük. PKK’ya orada kökünü kazıdık. Şimdi Türkiye eski Türkiye değil. Amerika’dan parmak sallanarak, Avrupa’dan parmak sallanarak idare edilebilecek bir ülke değil. Amaçları Irak’ın kuzeyinden Afrin’e kadar hat çekecekler. Bizi Ortadoğu’dan, gönül coğrafyamızdan ayıracaklar. Türkiye’yi içine kapanık hareket edemez ülke haline getirecekler. Gittikçe Türkiye’yi sıkıştırmaya devam edeceklerdi. Tayyip Erdoğan önemli bir şey yaptı. Hem dünyaya not bıraktı. Hem de gelecek nesillerimizin ellerine güçlü mesaj bıraktı. Dedi ki, ‘Ey dünya, bu coğrafyada bize rağmen kimseye oyun kurdurmayız” ifadelerine yer verdi.



“Ülkemin üzerinde kim ameliyat yapmaya çalışırsa fırsat vermeyiz”


Türkiye’nin üzerinde oyun oynamaya çalışanlara fırsat vermeyeceklerini belirten Bakan Soylu, “Bana kızıyorlar. Süleyman Soylu çok konuşuyor diye, kadın çıkacak diyecek ki ‘Ben sırtımı, PKK,PYD’ye dayadım diyecek. Milletimi tehdit edecek.’ Biz ne yapacağız. Sırtını mı sıvazlayalım. Kötü bir şey mi söylemişiz. Şimdi sana dört duvar verdik. İster o duvara yasla, hangi duvara yaslarsan yasla. Türkiye eski Türkiye değil. Ülkemin üzerinde kim oyun oynamaya çalışırsa, kim ülkemizin üzerinde ameliyat yapmaya, başka bir elbise giydirmeye çalışırsa, kimseye fırsat vermeyiz. İçimizde kalbimizde, vicdanımızda yaralar var. Bu ülkeye 40 yıldır terör üzerinden yapmadıkları kalmadı. Ülkemin yarınlarının umutlarını ortadan kaldırmak için, çocuklarımızı endişeli hale düşürebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.



“Burunlarından fitil fitil getirmezsek namerdiz”


Doğu ve Güneydoğu’da terör örgütlerinin mağdur ettiği vatandaşlara ‘kimsesiz, çaresiz değilsiniz’ diyen Bakan Soylu, şöyle devam etti:


“13-14 yaşındaki kızları Doğu ve Güneydoğu’da alıp ellerine kalaşnikof verip onları terörist yapmak için o hayvan Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın masasına meze yapıp onlara taciz edenlerin, tecavüz edenlerin burnundan fitil fitil getirmezsek namerdiz. Biz Doğu ve Güneydoğuya sadece terörle mücadele etmek sadece oradaki kahramanlarımıza birlikte olmak için gidiyoruz. Ama bir şey daha yapıyoruz. Orada yaşayan ve yıllardır terör örgütlerinin mağdur ettikleri kardeşlerimize ‘sen kimsesiz, çaresiz değilsin’ diyoruz. Binlerce insan Albayraklarıyla geliyorlar. Siz kimsesiz değil, çaresiz değilsiniz. Sizi doktor yapacağız, mühendis yapacağız. Bugün Doğu ve Güneydoğu’da 24 saat huzur var. Nasıl bir anne burada gecenin bir saatinde evladıyla beraber komşusuna ziyarete gidiyor rahat içinde. Bugün Diyarbakır, Batman, Hakkari, Şırnak, Bitlis, Siirt’te de hani o terör örgütü, esnafa çöküp haraç almak isteyenlere karşı çocuklarımız orada huzur içinde. Biz bunlar kaç sefer terörist cenazesine gitmeyeceksiniz dedik. Biz bunların vekillerine milletvekili demiyorum. Bunlar bu asil milletin ismini alabilecek karakter ve şahsiyete sahip değillerdir. Bunlar PKK, terörün vekilidir. Milletin vekili olamazlar. Geçen gün cezaevinde bir terörist öldü. Diyarbakır’da havalimanında karşılayacaklar, mezarlıkta tören yapacaklarmış. Diyarbakır Valisi’ni aradım. Havalimanın etrafında esamelerini görmek istemiyoruz. Öyle tören mören hiçbir şey yok. Hiçbirisini mezarlığın bir kilometre etrafına yaklaştıramayacaksınız. Gidecekler mezar başında sahte gözyaşı dökecekler. Oradaki insanlarımıza uyguladıkları baskılar da sona erdi. Bunların İstanbul’da yapacağı şey şu. Güya Taksim’de bir araya gelecekler. 15 vilayete vekilleri yürüyüş yapacaklar. Diyarbakır’a gidecekler. Apo’nun İmralı’dan serbest bırakılması için. Biz ne dedik, kötü bir şey mi söyledik. Yürüyecekler milleti tahrik edecekler. ‘Ulan sizi yürüten adam değildir’ dedik. Yürüyebildiler mi? Otelden bir adım öne attılar polislerimiz, güvenlik kuvvetlerimiz onları şapa oturttu. Bu ülkenin yıllardır huzurunu bozuyorlar.”



“7 yılda bütün bunları yapmalarına rağmen yıkamadılar”


Bakan Soylu, “Şimdi başka bir senaryoyu ortaya koyuyorlar. Geçtiğimiz 7 yılda bütün bunları yapmalarına rağmen bizi yıkamadılar. 50 yıldır bu ülkede 4.5 yıl seçim olmayan bir dönem olmadı. İlk kez gidiyoruz. Herkesin işine konsantre olacağı seçimsiz bir döneme gidiyoruz. Bu Türkiye için bir fırsattır. Terör dahil her şeyin yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bu 4.5 yıldır anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirmek için senaryo ortaya koyuyorlar. 325 PKK ve HDP’liyi CHP, İP ve SP’den listelere koydular. Bir adam var adamın suratında meymenet yok. Sezai Temelli diye bir eş başkan çıktı. ‘Kürdistan’da biz kazanacağız. Batı’da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz’ dedi. Aynısını Selahattin Demirtaş, aynısını Amerika’nın FETÖ’nün uşağı ve onun iti var. Hepsi bir araya geldi. Kılıçdaroğlu çıkıp, ‘Sezai Temelli edepsiz, Kürdistan neresidir’ diyebildi mi? O milliyetçi geçinen siyasete baş olabilmek için geçinen ancak kuyruk olabilen Meral Akşener’e, çıkıp Sezai Temelli’ye ‘edepsiz’ diyebildi mi? O rahmetli Erbakan’ın milli görüşünü sadece iki milletvekilini meclise sokabilmek için Temel Karamollaoğlu ‘Kürdistan neresi’ diyebildi mi? Ey İmamoğlu, ey Mansur Yavaş, ‘Bu seçimde bizim oylarımızla kazanacaksınız. Pazartesi’den sonra alacaklarımızı alacağız’ diyor. Her türlü hazırlığı yapmışlar. PKK için patlayıcı taşıyanları, uyuşturucu ekenleri, Apo’nun çıkabilmesi için açlık grevi yapanları, karakol bombalayanları, jandarma binalarını bombalayanları, daha birçok suçla beraber iştigal edenleri listelerine koydular. Adam mı bulamadınız. Kendileri yazmadılar. Kandil koydu verdi. Biz niye 94 tane belediyeyi görevden aldık. Doğu ve Güneydoğu’da teröre destek veren belediyeleri görevden aldık. Orada milletin huzurunu, teröre giden paranın kesilmesini sağlamak için kaymakamlarımızı niye şehit verdik. Kimse kusura bakmasın. Ben itfaiyeci değilim, yangın söndürücü değilim. Benim İçişleri Bakanı olarak görevim, milletin başına musibet gelirse, tehditle karşı karşıya kalmadan önce ortadan kaldırmaktır. Ülkemin başına bir musibet getirmeye çalışıyorlar. Onu söylüyorum. Biz önemli değiliz. Bizden çok var. Ama bu memleketten bir tane var. Gözünü dikenin gözünü oyarız. Yapacakları iş açık ve nettir. Siz bizim teröre olan desteğimizi engellersiniz, şehirlerinize sızalım dünyanın kaç bucak olduğunu görün diyorlar. O zaman Aybüke öğretmen niye şehit oldu. Bedirhan bebek niye şehit oldu mu? Ben içişleri bakanıyım şehitlerimizin cenazelerine gidiyorum. Bize ‘Bakanım ben geliyorsam Allah’ını seversen beni de al. Oğlumun da bu memleketin de intikamını alırım’ diyor. Biz onlara ne söyleyeceğiz, ne anlatacağız.


Şimdi ne yapalım. Yaptıklarımı yanlıştı kusura bakmayın mı diyelim. Amerika, Avrupa senin dediklerin haklıydı mı diyelim. Şunu açık yüreklilikle söylüyorum. PKK’ya yeni bir yaşam tüneli açmayalım. PKK’nın dağlardaki terörist sayısı 15 bindi. 700’e düştü. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. 2018 yılında bunların en üst düzey kırmızı liste hepsi gitti. Türkiye’de üst düzey teröristleri kalmadı. Ben Cemil Bayık ve Murat Karayılan’ı çağırıyorum. Gelin adamlarımıza sahip çıkın diyorum. Gelin de sizin de bir can pazarına düşürelim diyorum. Türkiye eski Türkiye değil. Her karesinde aslanlarımız var. Kışmış, sonbaharmış yazmış önemli değil. Bizimkiler aslan gibi kovalıyor onlar sıçan gibi kaçıyor. İlk kez böyle bir duruma geldik. DHKP-C diye bir terör örgütü vardı. Liderleri ya ölüdür yada tutukludur. İlk kez böyle duruma geldik. Hangi terör örgütü varsa gerekli müdahaleyi yapıyoruz. Mardin’e 3 milyon turist geldi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun vicdanı olsaydı, otellerde 2019’da yer yok. Tunceli Venedik gibi oldu. Doğu ve Güneydoğu’nun makus talihini AK Parti hükumetleri ve Tayyip Erdoğan yenmiştir. Okul var, hastane var, doktor var, üniversite var, havalimanı var. Türkiye büyük bir devrim gerçekleştirdi. Gerçekleştirmeye devam ediyor. İstedikleri 31 Mart’tan güçlü çıkmayalım. Türkiye’nin ekonomisi gürül gürül yarınlara devam etmesin. Terör örgütleriyle beraber uğraşmasın. Etrafımızdaki coğrafyaya barış, kardeşlik getirmeyelim istiyorlar. Biz Batı, Amerika değiliz. Avrupa gibi gittiğimiz hiçbir yerde sömürmedik. Yeraltı kaynaklarını, insanlarını sömürmedik. Afganistan’a girdiler. 2002’den beri Afganistan uyuşturucu merkezi oldu. Irak, Sudan, Yemen, Fas, Lübnan’da etrafımızdaki bütün coğrafyada biz de 2 bin kilometrekare Afrin’e girdik. 4 bin kilometrekareye girdik. 316 bin Suriyeli oraya döndü. Bizim orada doktor, hemşire, savcımız, hakimimiz, kaymakamımız, vali yardımcımız, polisimiz, jandarmamız var. Bizim orada şurada nasıl ezan okunuyor namaz kılınıyorsa beş vakit namaz kıldıran imamımız var. Biz asil ve büyük milletiz. Gittiğimiz yere kardeşliğimizi götürürüz. Çekindikleri bu Türkiye büyürse etrafa barış getirir diye çekiniyorlar” ifadelerine yer verdi.



“31 Mart’ta bunlara karşı öyle şerefli imza atın ki sözleşmelerini suratlarına çarpın”


Uyuşturucuyla mücadeleye değinen Bakan Süleyman Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:


“Şu önümüzdeki 4.5 yıl. Tayyip Erdoğan futbolu biliyor. Ayağına top yakışıyor. Ayağına topu verin de 4.5 yıl. Kılıçdaroğlu’nun kalesinin doksanına bir çaksın. İlk kez böyle bir zamanı yakaladık. Şimdi bana yine kızdılar, uyuşturucu satıcılarının polisimiz okulların etrafında görürlerse ayağını kırsınlar demişim. Yanlış mı demişim. Okmeydanı’nda kadın yanıma geldi. Gözünde yumruk, evladım esrar parası istedi veremedim dedi. Bunlar aile yapımıza saldırıyorlar. 2017 yılında 941 kişi öldü uyuşturucudan. Cumhurbaşkanımızın yanına gittik koşa koşa derhal kökünü kazıyacaksınız dedi. 2018’de yarı yarıya düşürdük. 7.2 ton esrarı bir günde yakaladık. 260 ton bonzaiyi Türkiye’ye servis edeceklerdi. 57 bin uyuşturucu satısını kodese tıktık. Otelcilik yapıyor, ticaret yapıyor patronlarını da yakaladık. Hepimiz çocuklarımızı büyükşehirlere emanet ediyoruz. Üniversite okuyorlar. Gündüzün onları birtakım canavarların eline teslim etmek değil. Bu uyuşturucu satıcılarını da onların patronlarını da yerin yedi kat dibine gömmezsek Allah bize hesabını sorsun. Bu konuda acımasız olacağız.


Türkiye’de evden hırsızlık bir yılda 35 azaldı. Şimdi daha da azaltacağız. Sadece uyuşturucuların değil. Sadece PKK, DEAŞ, FETÖ, PYD, DHKP-C değil hırsızların da iflahını keseceğiz. Sabah anne çocuğunu okula gönderdiği zaman kafasının arkasında hiçbir şey olmayacak. Esnaf işini açtığında akşama kadar kendine musallat olmayacak kimse. Hiç endişe etmeyin. Güçlü bir şekilde devam ediyoruz. Geçen sene 275 mafyayı çökerttik. Ben öyle mafya tafya anlamam. İstim üzerindeyiz. Eksiğimiz aksağımız yok mu? Eksikten ve aksaktan yoksun olan Allah’tır. Bizim samimiyetimizde eksikliğimiz yok. Buna inanmanızı istiyoruz. Amerika, faizciler, terör örgütleri marifetleriyle Erdoğan’ı, Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Bizim eksiğimiz, aksağımız olabilir ama Allah’ta şahit ki milletimize karşı hilemiz söz konusu değildir. Bunlara gereğini yerine getirin. Sözleşme imzalıyor bunlar bir arada. Safranbolu bunların sözleşmelerine, imzalara 31 Mart’ta bunlara karşı öyle şerefli imza atın ki sözleşmelerini suratlarına çarpın.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da sergileniyor VitrA’nın yüzde 100 geri dönüştürülmüş lavaboları Tom Dixon iş birliği ile Milano’da görücüye çıktı. Tüm dünyadan tasarımcılar, mimarlık, tasarım ve sanatın geleceğini keşfetmek için 15-21 Nisan tarihlerinde Milano Tasarım Haftası’nda buluşuyor. VitrA da ünlü İngiliz tasarımcı Tom Dixon’la birlikte tasarladığı enstalasyonla, INTERNI CROSS VISION 70 sergisine katılarak, geleceğin sürdürülebilir tasarım trendinde yerini aldı. İç mimarlık ve tasarım alanında bir buluşma platformuna dönüşen ünlü Interni dergisinin 70’inci yıl dönümü için oluşturulan enstalasyon, zanaatkarlığı üretim yetkinliği ve endüstriyel üreticilikle birleştirerek, seramikte sürdürülebilir tasarım ve döngüsel ekonominin geleceğini temsil ediyor. ‘Yeniden Seramik’ (Re-Ceramic) adlı enstalasyon, geri dönüştürülmüş malzemelerle onların işlevsel ve estetik ürünlere dönüşümü arasındaki boşluğu kapatan bir anlatı sunuyor. Tasarımın kalbinin attığı Milano’da sergilenen enstalasyonla ilgili açıklama yapan Tom Dixon, “İzleyiciler için geri dönüşüm sürecine yapılan bir yolculuk hazırladık. Döküm tekniğini kullanarak seramiğin ‘ilkel çamur’dan dayanıklı ve işlevsel bir ‘sanat eseri’ne dönüşmesini anlatıyoruz” dedi. Yapılan açıklamaya göre, enstalasyonun en önemli parçasını geri dönüştürülmüş atıklardan sergi için sınırlı sayıda üretilen, Tom Dixon imzalı ‘VitrA Liquid’ banyo koleksiyonunda yer alan seramik lavabolar oluşturuyor. Yüzde 100 geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen dünyanın ilk lavabosu, aynı zamanda sürdürülebilir tasarımda önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. Bu yaklaşım, VitrA’nın doğal kaynakların korumasına verdiği önemi gösterirken, döngüsel ekonomi konusunda da sektörün yeni standardını belirliyor. Tasarımın dönüştürücü gücünü sergiliyor INTERNI CROSS VISION 70 sergisi, İtalyan tasarım anlayışına derinlemesine yerleşmiş temalar olan endüstriyel inovasyon ve zanaat geleneği arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir platform. Tasarımın sürdürülebilirlik gibi karmaşık küresel zorlukları üretici ve teknolojik inovasyon yoluyla ele alma gücünü kutluyor. VitrA ve Tom Dixon’ın ‘Re-Ceramic’ adlı enstalasyonu, tasarımın dönüştürücü gücünü sergilemek için sanat ve endüstriyel üretim arasındaki sınırları ortadan kaldırıyor. Geleneksel uygulamalara meydan okuyan ve döngüsel ekonomi ilkelerini benimseyen bir yaklaşım izlerken, günümüzün en acil çevresel zorluklarından bazılarının ele alınmasında tasarımın rolü hakkında bir tartışma ortaya koyuyor.
İzmir İzmir’de enginar hasadı başladı Türkiye’de enginar üretiminde birinci sırada yer alan İzmir’de hasat yoğunluğu başladı. Enginarın tarladan çıkış fiyatının 15 lira olduğu, pazarlarda ise şu sıralarda 20-25 TL arasında satışa sunulduğu öğrenildi. Türkiye’de enginar üretiminin yaklaşık yüzde 29’unun karşılandığı İzmir’de enginar hasadı için hummalı bir çalışma var. Seferihisar ilçesi Turgut köyünde, sabahın erken saatlerinde başlayan hasat, gün boyu sürüyor. Bazı çiftçiler de bu yıl artan maliyetlerden dolayı, karaciğer dostu olarak bilinen enginarın yerine alternatif meyve-sebze arayışına geçti. “Adet fiyatı tarlada 15, tezgahta 20-25 TL’den satılıyor” Enginarların sakız cinsi olduğunu belirten üretici Ecem Bezer, “1992 yıllarında 3 bin dönüm kadar sakız enginarı üretilmekteydi, ancak şu an enginarımız 500 dönüme kadar düşmüş durumda. Çiftçilerimiz, artan maliyetler sebebiyle küskün durumda. Enginarı azaltıp, başka meyve sebze ekmeye başladılar. Enginarın tarlada satış fiyatı 15 TL, ancak pazara, manava satış yapan çiftçi, esnaf, birim fiyatını 20-25 TL arası satmak durumunda kalıyor” diye konuştu. “Enginar karaciğerin dostudur” Enginarın önemli bir geçim kaynağı olduğunu ve sağlığa iyi geldiğini belirten Bezer, şunları kaydetti: “Enginar, karaciğerin dostudur. Bir insanın enginar sezonunda toplam 60’a yakın enginar yemesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok faydalıdır. Enginarı, sezonunda herkes tüketmelidir.” “Su sıkıntısı çekiyoruz” Eskiden maliyetlerinin düşük olduğunu, çiftçilik yapmanın daha kolay ve su olduğu zamanlar enginar üretiminin çok fazla olduğuna değinen üretici Turgut Bezer, “Ancak şu an herkesin suyu olmadığı için enginar üretimi aza indirilmiş durumda. Devletimiz bu konuda bize, üreticilere teşvik sağlarsa, Seferihisar’ın sakız enginarına çiftçimiz tekrardan döndürülebilir. Teşvikler az gibi görülse de bizim için çok değerli. Seferihisar’da sosyete manavımız var ve 15 yıldır kendi enginarımızı üretip, manavımızda satışa sunuyoruz. Kendi manavımız, tezgahımız olmasa, pazarını bulmakta, satmakta çok zorlanırdık. Küçük üreticilerin elinden tutup, maliyetleri düşürebilirsek, üreticilerimiz tekrar tarlalara geri döner” cümlelerini aktardı. “Seferihisar’da enginar üretiminin yüzde 70’ini karşılıyorduk” Turgut, Ulamış, Azmak ve Düzce köylerinde 3 bin dönüm sakız enginarlarının bulunduğunun altını çizen Bezer, “Türkiye’nin her tarafına gönderirdik. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 70’ini karşılıyorduk. Maliyetlerden dolayı enginar üretimini azalttık” diye ekledi.
Elazığ Elazığ’da gençlerin ’ruh sağlığına’ odaklanan uluslararası buluşma Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneğinin işbirliğiyle başlatılan "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim" Projesi, 8 ülkeden 29 kişinin katılımıyla Elazığ’da başladı. Proje dahilinde uzmanlar, ruhsal sağlık sorunları yaşayan gençlere fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili terapi uygulamalarını gözlemleyecek ve alternatif eğitim modelleri üzerine çalışacak. Avrasya Gençlik Gelişim Derneği ve Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen "Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme Erasmus+ Eğitim” Projesi, Elazığ’da büyük bir heyecanla başladı. Proje çerçevesinde 8 ülkeden 29 katılımcı, ruhsal bozukluğu olan gençlere terapi aracı olarak fiziksel aktivite, sanat ve sporla ilgili çeşitli uygulamaları gözlemlemek üzere bir araya geldi. Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Polonya, Slovakya, Malta, Makedonya ve Bulgaristan’dan gelen uzmanlar, 8 günlük süre boyunca alternatif eğitim modelleri üzerine yoğun bir çalışma gerçekleştirecek. Bu süre zarfında, zihinsel sağlık sorunları yaşayan gençlere yönelik eğitimlere katılacak olan uzmanlar, aynı zamanda ilgili kurum ve kuruluşları ziyaret ederek yerinde incelemelerde bulunacak. ’’Çalışmalardan oldukça etkilendim’’ Proje hakkında bilgi veren Avrasya Gençlik Gelişim Derneği Başkanı Meriç Tahan, ’’Zihin ve Beden Hareket Halinde: Ruhsal Bozukluğu Olan Gençler İçin Alternatif Eğitim Yöntemleri Geliştirme” Erasmus Eğitim Projesi için Elazığ’dayız. Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği ile iş birliği halindeyiz. Alternatif eğitim modelleri üzerine zihinsel sağlık problemi yaşayan gençlerimize sağlayabileceğimiz bu modeller üzerine bir projedeyiz. 8 ülkeden 29 katılımcı ile Elazığ’da gerçekleşiyor. Bu proje boyunca sanat ve spor bazlı terapi modellerini paylaşıyoruz ve dergi çıkartacağız. 8 gün boyunca çeşitli kurum ziyaretleri ve iyi uygulama ile gözlem etkinlikleri yaptık. Aynı zamanda Belçika’dan Hollanda’dan, Malta’dan, Makedonya’dan Slovakya ve Polonya’dan ve çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen uzmanlar da kendi deneyimlerini paylaştılar. Ayrıca Elazığ’daki iyi uygulamaları incelediler ve bu başarılı uygulamalardan çok etkilendiler” dedi. Belçika’da bir terapi merkezinde uzman olan Sam Lambin, ’’Elazığ’daki çalışmalardan oldukça etkilendim. Belçika ve Türkiye’de yapılanlar oldukça birbirine yakın. Beklentimin çok üstünde modeller uygulanıyor. Elazığ’daki özellikle Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki uygulamalar çok iyi. Özellikle aile ziyaretleri konusunda ben de benzer çalışmalar yapıyorum ve buradaki ziyaretlerde de benzer etkinlikler gözlemledim. Farklılıklar da var bunları da paylaşmak için buradayız” şeklinde konuştu. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi çalışanlarına teşekkür ederek konuşmasına başlayan ve verimli bir proje gerçekleştirdiklerini ifade eden Elazığ Şizofreni Dayanışma Derneği Başkanı Çiçek Tutuş, ’’Projemiz beden ve zihinsel hareketleri konuları hakkında farklı ülkelerden gelen katılımcılarla birlikte bir hafta boyunca kamu kurum ve kuruluşlarını da ziyaret ederek çeşitli eğitim ve sosyal çalışmalar yapmaktayız. Derneğimiz bir çok ulusal ve uluslararası projeler yürütmekle beraber halen devam eden etkinliklerimiz, faaliyetlerimiz de Kültürhane Kitap Kafe adı altında devam etmektedir” diye konuştu. Hollanda’dan gelen katılımcılardan Rüstem Demir ise ’’Her şeyden önce Elazığ’ı çok beğendik. Bilmediğimiz bir şeyleri burada fark ettik, Elazığ’da Türkiye’de olan üç kurumdan birinin burada kurulduğunu ve yüzüncü yılında olduğunu da öğrendik. Çok değerli çalışmalar yapıldığını gördük. Bu ziyaretimizde Türkiye uyruklu olmayan, yabancıları da getirdik. Farklı ülkelerden katılımcılarla gelmeye çalıştık ve onlar da çok mutlular. Türkiye’nin farklı bir resmini gösterme imkanı bulduk” dedi. Polonya’da PDR uzmanı olarak çalışan Viktoria Pandelova da Elazığ’daki uygulamalardan oldukça etkilendiğini, birçok şey öğrendiğini ve kendi uygulamalarını da paylaşmaktan memnun olduğunu dile getirdi.
Antalya Antalya’da deniz manzaralı 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi Antalya’nın tarihi sembollerinden Hıdırlık Kulesi’nde gerçekleşen arkeolojik kazılarda, Roma dönemine ait 3 bin 500 yıllık 800 metre uzunluğunda sütunlu cadde keşfedildi. Şu ana kadar 100 metresinin gün yüzüne çıkarıldığını belirten Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, "Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üçkapılar’a kadar uzanıyor ve denize kadar olan bağlantısını bulduk" dedi Antalya Müze Müdürlüğü ve KUDEB denetiminde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen ’Hıdırlık Kulesi Çevresi Arkeolojik Kazı ve Seyir Terası Projesi’nde hummalı çalışma sürüyor. Tarih ve manzarayı buluşturacak projede teknik çalışmalar ilerlerken, yeni arkeolojik keşifler de gün yüzüne çıkarılıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin, Antalya’nın kültürel mirası ve tarihi yapılardan Hıdırlık Kulesi’ni kültürel ve turistik çekim merkezi haline getirmek için 2020 yılında Koruma Kurulu kararı doğrultusunda başlattığı arkeolojik kazı çalışmaları sonunda bölgede antik dönem kalıntıları ve yapıları ortaya çıkmıştı. Sütunlu cadde gün yüzüne çıkarıldı Proje kapsamında tarihi kalıntıların konservasyon çalışmaları devam ederken, arkeolojik kazı çalışmaları da titizlikle sürüyor. Son olarak kulenin güney kısmında tarihe ışık tutacak sütunlu bir cadde gün yüzüne çıkarıldı. Caddenin Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık olduğu belirtilirken, uzunluğunun 800 metre olduğu değerlendiriliyor. “Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor” Daha önceki kazı çalışmalarında hamam, Girit Buz Fabrikası ve villa mozaiklerinin ortaya çıkarıldığını aktaran Antalya Büyükşehir Belediyesi Etüt Proje Şube Müdürü Ezgi Öz, bu eserlerin sürdürülebilir kullanımı ve korunması için projeler ürettiklerini kaydetti. Projenin bitimiyle birlikte Türkiye’nin en büyük seyir terasını hayata geçireceklerini belirten Öz, “Çalışmalar sonlandığında önemli çıkan yapılar cam kaplamalardan sergilenecek, diğer alanlarda da ahşap yürüme alanları olacak. Kamusal anlamda önemli bir iş yapıldı. Burada işgal altındaki alanlar söz konusuydu, biz bu işgalleri tekrar kamuya kazandırmak için işgallerden arındırıp bu alanda çalışmalarımızı tamamlayıp projemizi 2023 yılında uygulamaya başladık. Yaz ortalarında bitmesi planlanıyor. Konservasyon çalışmaları hızla ilerliyor, bunun akabinde de terasla ilgili çalışmalar gerçekleşecek” dedi. “100 metrelik kısmına ulaştık” Yapılan çalışmalar esnasında Roma Dönemi’ne ait 3 bin 500 yıllık sütunlu bir cadde bulunduğuna dikkati çeken Öz, şu bilgileri paylaştı: “Kaleiçi’nin önemli bulgularından biri. Üç Kapılara kadar uzanıyor. Burada da denize kadar olan bağlantısını bulduk. Aslında o caddeyi ayağa kaldırıyoruz. 3 bin 500 yıl önce Roma Dönemi’ne ait. Kültür Bakanlığımız devamının olduğunu öngörüyor, tahmini 800 metre olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 100 metrelik kısmına ulaştık.” Buz fabrikası Öz, ortaya çıkan yapılardan Girit Buz Fabrikası’nın genç Cumhuriyet Dönemi’ne ait olduğunu belirterek, “Hemen yanında bir kanal açılmış. Tabii burası Antalya ve havalar sıcak. Yiyecek ve içeceklerin korunmasıyla ilgili kurulmuş önemli bir tesis. Geçmişteki sanayileşmeyle ilgili de bize done veriyor” ifadelerini kullandı. “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli” Proje kapsamında Hıdırlık Kulesi’nin dışının konservasyonu ve yenilenmesiyle ilgili de çalışmalar yaptıklarını da sözlerine ekleyen Öz, “Bizim için koruyarak kullanmak çok önemli. Bu anlamda tarihe önem veren bir başkanla çalışmak bizim için çok güzel” dedi.