GENEL - 22 Mart 2019 Cuma 12:16

Duayen görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı, KBÜ’de

A
A
A
Duayen görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı, KBÜ’de

Karabük Üniversitesi Safranbolu Meslek Yüksek Okulu Radyo Tv Programcılığı tarafından düzenlenen “Türk Sinemasında Görüntü Yönetmenliği” adlı söyleşide duayen görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı öğrencilerle buluştu.

Karabük Üniversitesi Safranbolu Meslek Yüksek Okulu Radyo Tv Programcılığı tarafından düzenlenen “Türk Sinemasında Görüntü Yönetmenliği” adlı söyleşide duayen görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı öğrencilerle buluştu.


Karabük Üniversitesi Safranbolu Meslek Yüksek Okulu Radyo Tv Programcılığı tarafından “Türk Sinemasında Görüntü Yönetmenliği” adlı söyleşi düzenlendi. Tıp Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe Muhsin Bey, Yılanların Öcü, Arabesk gibi filmlerin görüntü yönetmenliğini yapan Aytekin Çakmakçı konuşmacı olarak katıldı.


Duayen yönetmen Aytekin Çakmakçı programda sinemaya nasıl başladığını, ışık ve gölgenin sinemadaki önemi, Türk sinemasına kazandırdığı görsel biçimini ve meslekteki deneyimlerini öğrencilerle paylaştı.


“Yarım asır klasiğin kalıplaşmış şekliyle süren bir süreçte doğalcı film yapmak istedim”


Sinemada etkilendiği tarzın empresyonist ve doğalcılık olduğunu belirten Çakmakçı, “Heyecanın ve coşkunun asla bitmediği bir süreçtir sinema. Empresyonist (izlenimci) ve doğalcılığın dili benim çalışma tarzım. Türk Sinemasında yarım asrı aşan bir dönem klasik kalıplarla sinema inşa edildi. O dönemin talepleri bunlardı. O dönem klasik biçim etkiliydi ama siz aslında klasiğe karşı kendi biçimini geliştiren bir görüntü yönetmeni olarak tanınıyorsunuz. 1980’lerde dünya sinemasını takip ederken doğalcılığın ve empresyonist çalışmanın etkin olduğunu gördüm. Ben kalktım yarım asır klasiğin kalıplaşmış şekliyle süren bir süreçte doğalcı film yapmak istedim” dedi.


“İki kere işten kovdular fakat yine de devam ettim”


Reklam kameramanlığı yaparken gelen bir teklif üzerine sinemayla buluştuğunu ifade eden Çakmakçı, “Filmlerde doğallığın koyu olduğu, ışık kaynağının tek noktadan gittiği ve rengi soft bir uygulama yapmak istedim. Bu yüzden iki kere işten kovdular fakat yine de devam ettim. Çok büyük sıkıntılar yaşadım. Bir yandan sürekli eleştiriliyordum, bir yandan da her yeni gelen iş teklifinin çıtası bir öncekinden biraz daha yukarıda oluyordu. Oyuncular çok şikayetçi oldu benden” diye konuştu.


“Oyuncunun en büyük enstrümanı yüzündeki gölgeler”


Sinemada oyuncunun yüzünde oluşan gölgelerin önemine değinen Çakmakçı, görüntü yönetmenliği yaptığı filmlerde reflektör kullanmadığını belirterek şunları söyledi: “Oyuncunun en büyük enstrümanı yüzündeki gölgeler ve buruşukluklardır. Sektörde o dönem oyuncular için reflektör kullanılırdı. Reflektörleri tamamen kaldırdım. Oyuncunun en büyük enstrümanını kullanma şansı kalmıyor, reflektör verdiğin zaman gölge falan kalmıyor. Hiçbir derinlik de olmuyor yüzde. Oyuncunun yüzünde gölgeler olursa gölgelere anlam ve ifade birikirse o oyuncu hangi rolü canlandırıyor ve onun kimliğine bürünebiliyorsa seyirciyi daha fazla etkileyebiliyor. Bir karede gölge olmazsa sayfaları boş bir kitaba benzer. O yüzden genişte olsa yakın planda olsa mutlaka oyuncuların yüzlerinde veya karenin içinde gölgelerin olması zorunludur ve yararlıdır.”


Yılanların Öcü filmiyle ilk ödülünü aldığını belirten Çakmakçı, “İlk ödülümü o filmle alınca benim görsel değişimdeki inadıma inananlar çoğalmaya başladı. Ödüller geldikçe bu taleplerim kabul görmeye başladı. Sinemada yeni bir yaşam biçimi başladı” dedi.


“Filminiz sosyolojik gerçeklerle örtüşmeli”


Filmin sosyolojik gerçeklerle örtüşmesi gerektiğini savunan Çakmakçı şöyle konuştu: “Bir filme başlanacaksa zemini sosyolojik gerçekler üzerinde inşa edilmeli. Mesela Düttürü Dünya filminde Kemal Sunal klarnet çalıyor. Bizim kahramanımız klarnetçi Kemal garip, öyle garip ki kaldığı gecekondunun bile kirasını ödeyemiyor. Kemal Sunal’ın sınıf olarak daha düşük bir gece kulübünde çalışması lazım ki patronu ona az para verdiği için ailesini geçindiremiyor. Filmi çekeceğimiz yer ise çok lüks bir yerdi ve gerçeği yansıtmama durumu vardı. Ben de bir formül buldum ve mekanın duvarlarını gölge yaptım ve duvarları karanlık tutmaya çalıştım. Işıkları kontrolsüz ışıklar yaparak yani belli bir görsel dili olmayan savruk ve kontrolsüz estetikten uzak. Kırık ışıklar kullanarak çekimlere başladık durumu öyle kurtarmaya çalıştık.”


“Sinemada seyirci, filmle birlikte bir yolculuğa çıkar”


“Fotoğraf bir sözdür. Her karenin bir sözü olmalı” diyen ünlü yönetmen Çakmakçı, yönetmenin izleyiciyi filme empoze etmekle görevli olduğunu belirterek konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Seyircinin o filmi yapan kişiler kadar sinema kültürü olmayabilir, olmak zorunda da değildir. Bir yerde bir yanlış yapıldığı zaman adını koyamaz. Burada aks atlaması var, burada yanlış diyalog kullanıldı deme yeterliliğine sahip değildir. Fakat bir şeyler rahatsız eder. Seyircinin belleklerine dokunamıyorsak o film belleğinde kötü film olarak kalır. Çünkü izleyici filmle beraber bir yolculuğa çıkar. Eğer bir noktada film bir yerde hata yapmışsa izleyiciden kopmuşsa o film hataları olan bir film olur. Hatalar çoğalırsa, seyirci filmle çıktığı o yolculuğu bırakır, ayrılır. Seyirci yolculuğu bıraktığı zaman o film zihinlerde kötü film olarak kalır.”


“Son yıllarda dizilere önem verilmeye başlandı"


Son yıllarda dizilere ciddi bir yatırım yapıldığına dikkat çeken Çakmakçı, “Hem oyuncu kadrosu önemseniyor hem teknik alt yapıya yatırımlar yapılıyor. Akıllı prodüktörlerle akıllı yönetmen buluşunca bu ikisinin tavrı direk sete yansıyor. Şu an bütçesi yükselen Çukur var, Söz var. Bu yatırımlarda iyileşmeler var. Bunlarda itinalı çekim başladı. Oyuncuları da önemsenmeye başlandı.” dedi.


Sinemada ise kalitenin düştüğünü vurgulayan Çakmakçı, “Filmler iz bırakmıyor bende. Filmler çıkıyor adı sanı belli değil. Kötü komediler yapıyorlar. Komedinin altın devrinde çıraklığım geçti. Komedinin ne olduğunu bilirim ama şimdi çekilen komediler komedi değil. Çok ucuz güldürmeye yönelik, argo konuşmalarıyla insanları güldürmeye zorluyorlar gelinen nokta bu" şeklinde konuştu.


“Kısa film çekimlerinin içinde bulunmaya çalışın”


Öğrencilere tavsiyelerde de bulunan Çakmakçı, “Genç olduğunuz ve imkanınız da olduğu için bol bol kısa filmlerde bulunun. İster çekin ister çekenin yanında bulunun. Kısa film çekimlerinin içinde bulunmaya çalışın. Eğer kendiniz çekerseniz kuvvetli yanlarınızı da zayıf yanlarınızı da görmeniz lazım. Ona göre filmler çekmeye başlarsınız. Sinemada doğruyu anlatmak önemlidir. Doğruysa güzeldir” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Ruhsatsız tabanca ile yakalandı, “Taşımıyorum bozuk” diyerek tüfek ruhsatı gösterdi Aksaray’da ruhsatsız tabanca ile yakalanmasına rağmen önce “Taşımıyorum” deyip inkar eden, sonra da “Bozuk” diyen sürücü bir de “Ruhsatım var” diyerek tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. Olay Gülağaç Yolu Kireçlik Mevkiinde yaşandı. Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde gece yarısı bekçilerin de katıldığı asayiş ve trafik uygulaması yapan İl Emniyet Müdürlüğü asayiş ile trafik şubesi ekipleri şüphe üzerine Gülağaç ilçesinden Aksaray merkez istikametine seyreden Ali B. (38) idaresindeki 51 ACV 230 plakalı otomobile "dur" ihtarında bulundu. Sürücüsü ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirildikten sonra araçta arama yapan bekçiler araç içerisine gizlenmiş bir adet tabanca buldu. Kullandığı araçta tabancayla birlikte yakalanmasına rağmen “Taşımıyorum” diyen sürücü Ali B. daha sonra tabancanın bozuk olduğunu belirterek işlem yapılmasından kaçmak istedi. 2 ayrı bahanesiyle başarılı olamayan sürücü bu kez de “Ruhsatım var” diyerek yakalattığı tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. 3 ayrı bahanesiyle işlemden kaçamayan sürücü son olarak tabancayı kabullenerek “Benim, tamir için taşıyorum” dedi. Tabancaya bekçiler tarafından dolu boş kontrolü yapıldıktan sonra el konulurken ruhsatsız tabanca taşımaktan gözaltına alınan sürücü adli işlemler için polis merkezine götürüldü.
Bartın Bartın’daki feci yangının tanıkları yaşanan dehşeti anlattı Bartın’da 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı yangında şok detaylar ortaya çıkarken, olayın tanıkları ise yaşanan dehşeti anlattı. Bartın’ın Kayadibikavlak Köyü Örencik Mahallesi’nde bulunan tek katlı bir evde saat 20.30 sıralarında kesin sebebi henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Bitişiğindeki eve de sıçrayan yangında Tevfik Çetinbağ hayatını kaybederken, eşi Seher Çetinbağ, ile kardeşi Selim Çetinbağ ağır şekilde yaralandı. Olay yerine itfaiye, jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yaklaşık 2 saat süren çalışmalarının ardından yangın söndürülürken, iki ev de kullanılamaz hale geldi. Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılırken, durumlarının ağır olduğu belirtildi. Boş tüpü itfaiye evden uzaklaştırdı Yangın esnasında Bartın Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, bölgede geniş güvenlik tedbirleri alındı. Yangının tamamen söndürülmesinin ardından nöbetçi savcı ve olay yeri inceleme ekipleri, evin içerisinde, çevresinde detaylı inceleme yaptı. Evin kapısının önündeki boş tüp ise, ekiplerin incelemesinin ardından bir itfaiye eri tarafından kapının önünden alınarak, yola çıkartıldı Faciada şok detaylar Facianın ardından olayla ilgili sır perdesi de aralanmaya başladı. Yanarak ölen Tevfik Çetinbağ’ın yatalak hasta olduğu ve yangından kaçamadığı öğrenildi. Patlama esnasında kocasıyla birlikte evde bulunan Seher Çetinbağ’ın patlamanın hemen ardından yardım istemek için dışarı çıktığı ve kocasının kardeşi olan Selim Çetinbağ ile birlikte yatalak eşini kurtarmak için alevlerin arasına girdiği belirtildi. Alevlerin arasında kalan Seher Çetinbağ ve kaynı Selim Çetinbağ, Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmayı başaramazken, kendileri de ağır bir şekilde yaralandı. "Gaz sızıntısı" iddiası Yapılan ilk incelemelerde, Seher Çetinbağ’ın olaydan birkaç saat önce tüp değişimi yaptığı belirlendi. Dolu tüpü kendisini ocağa monte ettiği ileri sürülen Seher Çetinbağ’ın, yemek yapmak için tüpü açtıktan bir süre sonra tüpten sızan gazın alev aldığı ve patlamanın meydana geldiği tahmin ediliyor. Yangının kesin sebebinin ise itfaiye ve olay yeri inceleme ekiplerinin hazırladığı raporların tamamlanmasının ardından ortaya çıkacağı kaydedildi. Patlama sesine irkildiler Alevlerin kül ettiği evlerin yaklaşık 5 metre uzağındaki evde oturan Belma Çetinbağ ve yengesi Fatma Çetinbağ, o anlarda yaşanan dehşeti anlattı. Yangında amcasını kaybeden ve babası yaralanan Belma Çetinbağ, yemek yerken patlama sesi ile irkildiklerini kaydetti. Patlama sesinin ardından dışarı çıktıklarında ise amcasının kaldığı evin alevlerin arasında kaldığını gördüğünü kaydeden Belma Çetinbağ, “Akşam yemeği yiyorduk. Ben yan evdeki üst kattaydım. Bir yerde bir patlama gibi bir ses oldu. Ben yengeme, soba gibi bir şey patladı dedim. Yengem dışarı çıktı. Ev yanıyor diye bağırmaya başladı. Dışarı çıktım ben de, baktım ahşap ev birden alev almış” dedi. Kurtarmak isterken alevlerin arasında kaldılar Babası ve yengesinin yatalak amcasını kurtarmak için alevlerin sardığı eve girince yaralandığını söyleyen Belma Çetinbağ, “Babamla yengem de, sakat amcamı kurtarmak için eve girmişler ama kurtaramamışlar. Zaten ev bir anda alev aldı. Evde 2 kişi vardı, amcamla yengem vardı. Tüp patlayınca yengem, dışarı çıkıp bizimkileri mi çağırdı, ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Babamla, yengem tekrar amcamı kurtarmak için girmişler içeri. Sonuç olarak ikisi de yandı. Onlar da şu an hastanede. Amcam tamamen yandı. Yengem de yanmış olarak içeriden çıktı. Ambulans hastaneye götürdü. Amcam sakattı, sol tarafı hiç tutmuyordu, yatalaktı, yatağa bağlıydı” diye konuştu. “Yengem büyük ihtimal tüpü tam takamadı” Patlamanın ve yangının tüp değişiminden sonra olduğunu kaydeden Belma Çetinbağ, “Yengemin bu akşam tüpü değiştirdiği söylenmişti. Büyük ihtimal tüpü tak takamadı, çakmağı çakınca öyle patlama oldu. Zaten yengem tüpü yeni değiştirmiş. Büyük ihtimal tüpten oldu. Tüpü tam takamadı herhalde” diye konuştu. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma sesi duydum” Emmi yanıyor diye bağırma sesi üzerine alevlerin arasında kalan amcası Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmaya çalıştığını anlatan Fatma Çetinbağ ise, “Akşam yemeğini yiyorduk, o anda aniden bir dinamit patlaması gibi bir patlama oldu. Ben merdivenden aşağıya inerken baktım emminin evi alev almış. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma duydum. Kurtarmaya çalıştım, camı falan açtım ama kurtaramadık. Bir şey yapamadık, çok üzgünüm. Yemek yaparken mi olmuş bilmiyoruz. Tüp mü patladı bilmiyoruz. Ama akşamüstü, boş tüpü kapının ağzına koydu. Galiba tüpten oldu” diye konuştu. Olay yerinde yapılan incelemelerin tamamlanmasından sonra ise Tevfik Çetinbağ’ın yanan bedeni, ceset torbasına konularak, evden çıkartıldı. Çetinbağ’ın cesedi, evin önüne getirilen tabutun içerisine yerleştirildi. Tabuta konulan Tevfik Çetinbağ’ın cesedi jandarma, itfaiye ekipleri ve vatandaşlar tarafından cenaze aracına taşındı.