GENEL - 15 Şubat 2020 Cumartesi 12:27

Safranbolu’ya gelen turist sayısında artış

A
A
A
Safranbolu’ya gelen turist sayısında artış

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve "en iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde 2018 yılına göre 2019’da ilçeye gelen turist sayısında yüzde 0,95 oranında artış yaşandı.

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve "en iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde 2018 yılına göre 2019’da ilçeye gelen turist sayısında yüzde 0,95 oranında artış yaşandı.


Karabük Valisi Fuat Gürel, kurum denetimleri kapsamında İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünü ziyaret ederek, İl Müdürü İbrahim Şahin’den 2019 yılında yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Şahin, Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, konak, çeşme ve köprülerin yer aldığı tarihi ilçede 2018 yılında 315 bin 842 yerli ve yabancı turistin konakladığını belirtti. İlçenin "Osmanlı’nın Parmak İzi", "Korumanın Başkenti", "Açık Hava Müzesi" gibi unvanlarla anıldığını ifade eden Şahin, 2019 yılında ise 318 bin 866 yerli ve yabancı turistin ilçede konakladığını kaydetti. Türkiye’den UNESCO Dünya Mirası Kalıcı Listesi’nde yer alan alanlar içinde "Safranbolu Şehri" adıyla bulunan bir ilçe olduğunu ifade eden Şahin, Safranbolu’ya gelen turist sayısının her yıl arttığını, 2018 yılı ile 2019 yılı karşılaştırıldığında 2019’da gelen turist sayısında yüzde 0,95’lik bir artış olduğunu belirtti.


Tarihi ilçedeki restorasyon projelerine de yardımlarda bulunduklarını anlatan Şahin, 2019’da taşınmaz kültür varlıklarına yapılan proje ve restorasyon yardımları kapsamında 89 proje başvurusu yapıldığını açıkladı. 89 başvurudan 7 tanesine 146 bin 228 lira yardım yapıldığını belirten Şahin, "Uygulama yardımına başvuru sayısı 21 olup, 18 kişiye 1 milyon 110 bin lira yardım ödemesi yapılmıştır" dedi.



Coğrafi işaretli yemekler bakanlığa sunuldu


Arkeolojik alanlarla ilgili projeler hakkında da bilgi veren Şahin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulacak prestij yayında yer almak üzere uygulanabilir, erişilebilir, yeme-içme tesislerinde sunulabilecek, Türk mutfağı reçetelerinin gastronomi alanında Karabük’e ait coğrafi işaretli sütlü keşkek çorbası, tereyağlı uzun pakla, bütün et, bandırma, safranlı pilav, cevizli keşli yayım, Safranbolu bükmesi, perohi, Safranbolu baklavası, zerde ve kızılcık şerbetinin "Türkiye Lezzetler Haritası"na Karabük’ü temsilen katılacak yemekler ve içecekler olarak bakanlığa sunulduğunu ifade etti.


Karabük’ün her yıl ayrı bir ilçesini tanıttıklarını ifade eden Şahin, 2019 yılında ilk olarak Yenice ilçesinin doğal güzelliklerini, tarihi ve kültürel değerlerini, fotoğraf ve film sanatıyla geniş kitlelere ulaştırmak, bölgenin turizm potansiyeli hakkında farkındalık oluşturmak, bir taraftan da kente dair nitelikli, sanatsal ve görsel bellek oluşturmak, diğer yandan yerel halka farklı kentlerden gelecek fotoğraf tutkunlarını buluşturmak amacıyla Yenice Foto-Film Festivali Fotoğraf Maratonu ve Kısa Film Yarışması’nı yaptıklarını söyledi. Şahin, hayata geçirilen yarışmaya ülkenin değişik bölgelerinden 187 fotoğraf sanatçısının katıldığını kaydetti. Bu projenin Eflani, Eskipazar, Ovacık ve Safranbolu ilçelerinde de her yıl değişik bir konu ile devam edeceğini aktaran Şahin, fotoğraf ve film sanatı ile tanıtımına yönelik gerçekleştirilen etkinliğe Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından katkı sağlandığını ifade etti.


2019 yılında Karabük Kültür Merkezi’nde 11 konser, 18 tiyatro ve 53 seminer düzenlendiğini, toplamda 73 faaliyetin gerçekleştirildiğini kaydeden Şahin, "Bu faaliyetlere 25 bin 495 kişi katılım sağlamıştır. İlimizde bulunan kütüphanelerde 141 bin 199 adet kitap bulunmaktadır. İlimizde 28 bin 788 üye ve 153 bin 60 kullanıcı bulunmaktadır. Türkiye’de ilk olan ’Bebek Kütüphanesi’ni Karabük Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesinde oluşturduk, ilk Bebek Kütüphanesi çalıştayını da ilimizde gerçekleştirdik" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Ermeni katliamı izleri 104 yıldır duruyor Adana’da Ermeniler tarafından 1920 yılında Camili köyü basılarak 500 Türk’ün katledilmesinin izleri bir çiftlikte hala dün gibi duruyor. Ermeni Diasporası 24 Nisan’ı "sözde Ermeni soykırımı" diye ilan etse de Adana’nın bir çok yerinde Ermenilerin yaptığı katliamların izleri görünüyor. Bunlardan biri de Yüreğir ilçesine bağlı Camili Mahallesinde 1920 yılında meydana geldi. Kayseri’den Adana’ya doğru inen sayıları yaklaşık bin Ermeni silahlı komitacılar, 15 Haziran 1920 yılında Adana’nın Camili köyüne saldırdı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi kurşuna dizen silahlı Ermeniler, son kale olan Camili çiftliğinde katliam yaptı. Kapıları, duvarları ve çiftliğin ortasında yer alan tulumbayı kurşun yağmuruna tutan silahlı Ermenilerin kurşun izleri hala çiftliğin kapı ve duvarlarında yer alıyor. 19. yüzyılda yapılan ve hala ayakta olan bu tarihi çiftlik Ermeni mezaliminin izlerini taşımaya devam ediyor. “Kadın, çocuk ve hayvanları yukarıda ki mağaralara saklamışlar” Tarihi Camili Çiftliğinde yaşayan Abdullah Özdemir, o dönem de köyün yaşadığı olayları anlatırken şu ifadelere yer verdi; “Ermeniler 1920 yılında Kilikya bölgesi, yani bu bölgede topladıkları insanları buraya, Camili çiftliğine yığmışlar. Kaçan kadın, çocuk ve hayvanlar yukarıda ki mağaralara saklanırken erkekler çiftliğin içerisinde kalmışlar. Bazı bilgilere göre katledilen Türk sayısının 500’ü aşkın olduğu söyleniyor. Silahlı Ermenilerin bıraktığı mermi izleri hala kapı ve içeride yer alan Osmanlı armasında kendini gösteriyor. Türkler gelen Ermeniler tahılları yağmalamasın diye çiftliğin içerisinde kuyularda tahıllarını saklamışlar. Geçmişte burada çok büyük bir katliam yapılmış”. “1920 yılında Ermeni çeteleri katliam yapmıştır” Ermeni çetelerin Kayseri’den aşağıya inerek ne var ne yok her yerde katliam yaptıklarını ifade eden Özdemir, 1920 yılında çor çocuk demeden silahlı Ermeni çeteleri Kayseri’den bu tarafa doğru ne var ne yok toplayıp, buldukları yerde katliam yaparak buralara kadar gelmişlerdir” dedi
Bursa (Özel) Toz taşınımında solunum rahatsızlığı olanlar risk altında Meteoroloji Genel Müdürlüğü; Kuzey Afrika’dan beklenen toz taşınımı uyarısı yaptı. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlı hamile ve çocukların da toz taşınımı sırasında risk altında olduğunu ifade etti. Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini söyleyen Cengiz, zorunlu durumlarda maske takılması gerektiğini kaydetti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değerlendirmelerde Marmara’nın güneyi, İç Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer toz taşınımı beklenildiği açıklandı. Kuzey Afrika’dan beklenen çöl tozlarının hava kirliliği ve görüş mesafesini düşürmesine karşı yerel yönetimler vatandaşlara tedbirli olmaları konusunda uyarılarda bulundu. Ayrıca uzmanlar toz taşınımına uzun süreli maruz kalınması durumunda solunum yetmezliğine varabilecek rahatsızlıklar nedeniyle en yakın sağlık kuruluşuna gidilmesi gerektiğini dile getirdi. Solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlılar, hamileler ve çocukların risk altında bulunduğunu ifade eden uzmanlar, mümkün olduğunca toz taşınımı geçene kadar dışarı çıkılmaması, mecburi durumlarda ise maske takılması gerektiğini kaydetti. Uzmanlardan maske uyarısı Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini ifade eden Acıbadem Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, “Toz taşınımı dediğimiz dönem 3 gün boyunca ülkemizde çöl tozlarının yoğun olarak görülmesi demek. Hava kirliliğine neden olarak görüş mesafesini bozabildiği gibi özellikle solunum rahatsızlığı bulunan hastalarımızda, solunum sıkıntısına neden olabilir. Özellikle astım ve alerjisi olan kişilerde astım atağı gibi solunum sıkıntılarının yoğun olduğu dönemlere neden olabilir. KOAH’lı (kronik obstrüktif akciğer) ve kronik hastalığı olan kişilerde de solunum sıkıntısı ataklara neden olabilir. Bu dönemde en önemlisi toza maruz kalmamaktır. Kronik ve ciddi hastalığı olan kişilerin bu dönemde mümkünse dışarıya çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Dışarıya çıkmaları gerekiyorsa özellikle toza karşı koruyu N95 gibi kullanmaları, bulamıyorlarsa bile normal maske faydalı olabilir. Maske kullanmak bu dönemde çok önemli. Astım hastalıklarında özellikle atağı tetikleyebilir, astım krizine neden olabilir. Böyle bir durum oluştuğunda hastaların bir sağlık kuruluşuna başvurarak etkili bir astım tedavisi almaları gerekebilir” şeklinde konuştu. Solunum rahatsızlığı bulunanlar kadar yaşlı, hamile ve çocuklar da risk altında Kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra çeşitli grupların da risk taşıdığını belirten Cengiz, “Yaşlılarda ek hastalıklar, kronik rahatsızlıklar daha fazla olduğu için onlar daha hassas. Hamileler ve çocuklar etkilenebilir. Solunum hastalığı olanlar ekstra risk altında. Çünkü bu tozlar çok küçük partiküller halinde olup solunum yollarını etkileyebilmekte, hastalarda atakları tetikleyebilmektedir. Uzun süreli maruz kalma durumunda solunum yetmezliğine görülebilir Toz taşınımına uzun süreli maruz kalınmaları durumunda solunum yetmezliğine varan ciddi rahatsızlıklar görülebileceğine dikkat çeken Cengiz, “Kriz atak dediğimiz kriz tablosuna neden olabilir. Ciddi solunum sıkıntısı, hatta çok fazla maruz kalınırsa solunum yetmezliğine bile neden olabilir. Bizim en çok beklediğimiz tablo, öksürük ile birlikte nefes darlığı ve atak tablosudur” ifadelerini kullandı.