GENEL - 17 Mayıs 2019 Cuma 18:40

TVHB Merkez Konseyi Başkanı Eroğlu: “Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz”

A
A
A
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Eroğlu: “Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz”

Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz. Islah etmeliyiz. Avrupa ülkelerinde mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun. Tüketici Avrupa’da daha ucuza tüketirken Türkiye’de daha pahalıya yiyoruz” dedi.


Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, Genel Sekreter H. Haluk Aşkaroğlu ile birlikte Kastamonu Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı’yı ziyaret etti. Ziyarette açıklamalarda bulunan Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Merkez Konseyi Başkanı Ali Eroğlu, “Eğer biz ilerlemiş ülkeler seviyesine getirebilirsek ülke olarak inanıyorum ki veteriner hekimlerde mesleğini hem daha iyi icra edecekler hem de şöyle bir kural vardır, geleceğe dair üretim planlarının yapılması gerekiyor. Üretim planlarını yapamayan ülkeler değişik şekilde bedel ödemek zorundalar. Bu açıdan hayvansal gıdalar özellikle stratejik önem kazanıyor. Hayvancılığın direk muhatabı olan veteriner hekimlerde bir stratejik meslek olarak görüyoruz” dedi.



“Beslediğimiz hayvan, ülkemizdeki ihtiyacı karşılamıyor”


Türkiye’de beslenen hayvan sayısının gerekli ihtiyacı karşılamadığını söyleyen Eroğlu, “Ülkemizin bugün gelmiş olduğu hayvancılık seviyesinde istenilen mutluluk verici bir noktada değiliz. Halen ülkemize dışarıdan hayvan ithal ediliyor. Et ithal ediliyor. Bu ülkemizdeki üretimin yeterli ihtiyacı karşılayacak seviyede olmadığını gösteriyor. O zaman üretime dönük üretim planlamalarının yapılması gerekiyor. Dünya şuanda iki konuda yarış halinde. Bir tanesi artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak, diğeri de kaliteli ürün elde edebilmek. İleri hayvancılık için Türkiye’de ileri veterinerlik uygulamaları gerekiyor şeklinde bir slogan geliştirdik. İleri veterinerlik uygulamalarını bizler çok önemli buluyoruz. Avrupa Birliği’nin mevzuatının yüzde 25’i ileri veterinerlik hekimliğiyle ilgilidir. Bu ülkelerde hayvansal varlığın üretiminde veteriner hekimler vardır. Uluslararası kurallara uygun bir yapının ülkemize kazandırılması gerekiyor. Veteriner hekimliğin bütüncül bir yapıya kazandırılması, yetki ve sorumluluk kargaşasının ortadan kaldırılması, daha aktif, motivasyonu yüksek, zamanı iyi kullanabilen ve her şeyden önemlisi hayvan varlığının yönetimini başarabilmektir. Bugün maalesef ülkemizde hayvan varlığımız yönetim anlamında istenilen şekilde ileri ülkeler gibi yönetilemiyor. Bunun da temel ayaklarından bir tanesi temel yapılanmayı ülkemizde gerçekleştirmek lazım. Bu yapıyla gitmiyor yani 1984 yılındaki organizasyon bir kırılma noktası oldu ama yetki ve sorumluluk kargaşası halen yaşanıyor” diye konuştu.



“Hayvancılığın gelişmesi, insanların daha sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlayacak”


Türkiye’de görülen hayvan hastalıklarının birçoğunun ‘zoonoz’ denilen ve insanlara da bulaşabilen hastalıklar olduğunu ifade eden Eroğlu, “Hayvancılığın gelişmesi, insanların daha sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlayacak. Dünyadaki bütün ülkeler hayvan hastalıklarından önce koruyucu tedavi olarak harcadıkları bütçe ile harcadıktan sonraki bütçe çok farklıdır. Yani hastalıklar olduktan sonraki bütçeler yaklaşık koruyucu amaçlı yapılan bütçelerin 3 katı civarındadır. O zaman koruyucu hekimlik yok. Koruyucu hekimliğin muhatabı yine veteriner hekimlerdir. Çiftlikten sofraya kadar, sağlıklı gıdanın bütün arkalarında veteriner hekimler vardır” şeklinde konuştu.



“Türkiye ithal ettiği hayvanı bile ithal yem ile besliyor”


Türkiye’nin ithal ettiği hayvanı ithal ettiği yem ile beslediğini vurgulayan Eroğlu, şöyle konuştu:


“Bölgelerdeki desteklemeler göre kazandırılması gerekiyor. Bugüne kadar çok değişik destekler verildi bu ülkede. Bizim üzerinde özellikle durduğumuz ve ısrar ettiğimiz şudur; bunların mutlaka etki analizlerinin yapılması gerekiyor. Ne kadar yapıldığı, nasıl yapıldığı, doğru yapılıp yapılmadığı, katkısının nasıl olduğu, etkisi ne kadar olduğu gibi soruların cevabını bulup geleceği ona göre planlamak gerekiyor. Özelikle 1990 yılından sonra ülkemizde damızlık hayvan ithalatı getirildi. Bunun sebebi hem suni tohumlama hizmetlerini Türkiye’de geliştirmek hem de damızlık hayvan getirerek o hayvanların devamlılığını sağlamak idi. Bu döngü böyle devam edecek. Verimi düşük ırkların yerine verimi yüksek hayvan ırklarının Türkiye’ye kazandırılması amaçlanıyordu. Bunda bence başarılı olamadık. Geldiğimiz noktada hala Türkiye ithal ettiği hayvanı bile ithal yem ile besliyor. Hem besleme açısından hem ıslahı açısından, hem hastalıklarla mücadelede hem destekler daha da önemlisi sağlam bir yapılandırma Türkiye’ye kazandırılması sonrasında ülkemizin potansiyelinin en yükseğe çıkacağını düşünüyorum.”



“Avrupa’da mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun”


Avrupa ülkelerine göre kırmızı etin Türkiye’de daha pahalı olduğuna dikkat çeken Eroğlu, şunları kaydetti:


“Bunu kabul ediyoruz. Fiyat farkının fazla olmasında girdi maliyetlerinin yüksek olması en büyük etkenlerden bir tanesidir. Hayvancılık maliyetlerinin yüzde 60’ı yemdir. Yem fiyatları yüksek olduğu zaman et fiyatları da yüksek oluyor. Bunu çözebilmek için Türkiye’nin bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 4 milyon hektarlık alan nadasa bırakılıyor. Devlet alacağı bir karar ile bu nadas alanlarına yem bitkisi ekme zorunluluğu getirebilir. Meraları Türkiye genelinde yeniden rehabilite etmeliyiz. Islah etmeliyiz. Avrupa ülkelerinde mera hayvancılığı olduğu için et fiyatları Türkiye’ye göre uygun. Tüketici Avrupa’da daha ucuza tüketirken Türkiye’de daha pahalıya yiyoruz.”



“5,2 milyar TL destekle hayvancılığı ülkemizde geliştiremeyiz”


Türkiye’nin tarımsal desteklemelere 16 milyon TL aktardığını ve bunun içerisinde hayvancılık desteğinin de 5,2 milyar TL olduğunu kaydeden Eroğlu, şöyle devam etti:


“Avrupa’da tarım arazilerinin yüzde 70’i yem bitkilerine ayrılıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 26. Biz yüzde 26 ile bunu çözemeyiz. Şu anda tarımsal destekler 16 milyar TL. Bunun içerisinde hayvancılık desteği de 5,2 milyar TL. Bu kadar destekle bizim Türkiye’de hayvancılığı arzu ettiğimiz şekilde gerçekleştirmemiz mümkün değil. Türkiye’de şu anda 31 tane veterinerlik fakültesi bulunuyor. Bunun 26 tanesi eğitim ve öğretim veriyor. Her yıl bu fakültelerden binlerce öğrenci mezun oluyor. Gelecekte işsizler ordusu oluşacak. Bizim yaptığımız hesaplamaya göre şu anda kamuda istihdam edilen veteriner hekim sayısının yarısında yakın bir bölümünün daha kamuda istihdam edilmesi gerekiyor. Açılan veterinerlik fakültelerinin açılan standartlara uygun olması gerekiyor. Bu fakülteler bir lise açılır gibi açılmaz. Laboratuar alt yapısı, hastane alt yapısı, uygulama alanları, değişik fiziki mekanlar olması gerekiyor.”


Sokak hayvanlarını içinde bir bütçenin olması gerektiğini ve bu bütçe sayesinde sahipsiz hayvan sorununun çözülebileceğini belirten Eroğlu, “Bunun yanı sıra ilkokulda çocuklara hayvan sevgisini de kazandırmamız lazım. Biz, üzerimize ne düşüyorsa bu konularda yapmaya hazırız” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Ruhsatsız tabanca ile yakalandı, “Taşımıyorum bozuk” diyerek tüfek ruhsatı gösterdi Aksaray’da ruhsatsız tabanca ile yakalanmasına rağmen önce “Taşımıyorum” deyip inkar eden, sonra da “Bozuk” diyen sürücü bir de “Ruhsatım var” diyerek tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. Olay Gülağaç Yolu Kireçlik Mevkiinde yaşandı. Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde gece yarısı bekçilerin de katıldığı asayiş ve trafik uygulaması yapan İl Emniyet Müdürlüğü asayiş ile trafik şubesi ekipleri şüphe üzerine Gülağaç ilçesinden Aksaray merkez istikametine seyreden Ali B. (38) idaresindeki 51 ACV 230 plakalı otomobile "dur" ihtarında bulundu. Sürücüsü ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirildikten sonra araçta arama yapan bekçiler araç içerisine gizlenmiş bir adet tabanca buldu. Kullandığı araçta tabancayla birlikte yakalanmasına rağmen “Taşımıyorum” diyen sürücü Ali B. daha sonra tabancanın bozuk olduğunu belirterek işlem yapılmasından kaçmak istedi. 2 ayrı bahanesiyle başarılı olamayan sürücü bu kez de “Ruhsatım var” diyerek yakalattığı tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. 3 ayrı bahanesiyle işlemden kaçamayan sürücü son olarak tabancayı kabullenerek “Benim, tamir için taşıyorum” dedi. Tabancaya bekçiler tarafından dolu boş kontrolü yapıldıktan sonra el konulurken ruhsatsız tabanca taşımaktan gözaltına alınan sürücü adli işlemler için polis merkezine götürüldü.
Bartın Bartın’daki feci yangının tanıkları yaşanan dehşeti anlattı Bartın’da 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı yangında şok detaylar ortaya çıkarken, olayın tanıkları ise yaşanan dehşeti anlattı. Bartın’ın Kayadibikavlak Köyü Örencik Mahallesi’nde bulunan tek katlı bir evde saat 20.30 sıralarında kesin sebebi henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Bitişiğindeki eve de sıçrayan yangında Tevfik Çetinbağ hayatını kaybederken, eşi Seher Çetinbağ, ile kardeşi Selim Çetinbağ ağır şekilde yaralandı. Olay yerine itfaiye, jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yaklaşık 2 saat süren çalışmalarının ardından yangın söndürülürken, iki ev de kullanılamaz hale geldi. Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılırken, durumlarının ağır olduğu belirtildi. Boş tüpü itfaiye evden uzaklaştırdı Yangın esnasında Bartın Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, bölgede geniş güvenlik tedbirleri alındı. Yangının tamamen söndürülmesinin ardından nöbetçi savcı ve olay yeri inceleme ekipleri, evin içerisinde, çevresinde detaylı inceleme yaptı. Evin kapısının önündeki boş tüp ise, ekiplerin incelemesinin ardından bir itfaiye eri tarafından kapının önünden alınarak, yola çıkartıldı Faciada şok detaylar Facianın ardından olayla ilgili sır perdesi de aralanmaya başladı. Yanarak ölen Tevfik Çetinbağ’ın yatalak hasta olduğu ve yangından kaçamadığı öğrenildi. Patlama esnasında kocasıyla birlikte evde bulunan Seher Çetinbağ’ın patlamanın hemen ardından yardım istemek için dışarı çıktığı ve kocasının kardeşi olan Selim Çetinbağ ile birlikte yatalak eşini kurtarmak için alevlerin arasına girdiği belirtildi. Alevlerin arasında kalan Seher Çetinbağ ve kaynı Selim Çetinbağ, Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmayı başaramazken, kendileri de ağır bir şekilde yaralandı. "Gaz sızıntısı" iddiası Yapılan ilk incelemelerde, Seher Çetinbağ’ın olaydan birkaç saat önce tüp değişimi yaptığı belirlendi. Dolu tüpü kendisini ocağa monte ettiği ileri sürülen Seher Çetinbağ’ın, yemek yapmak için tüpü açtıktan bir süre sonra tüpten sızan gazın alev aldığı ve patlamanın meydana geldiği tahmin ediliyor. Yangının kesin sebebinin ise itfaiye ve olay yeri inceleme ekiplerinin hazırladığı raporların tamamlanmasının ardından ortaya çıkacağı kaydedildi. Patlama sesine irkildiler Alevlerin kül ettiği evlerin yaklaşık 5 metre uzağındaki evde oturan Belma Çetinbağ ve yengesi Fatma Çetinbağ, o anlarda yaşanan dehşeti anlattı. Yangında amcasını kaybeden ve babası yaralanan Belma Çetinbağ, yemek yerken patlama sesi ile irkildiklerini kaydetti. Patlama sesinin ardından dışarı çıktıklarında ise amcasının kaldığı evin alevlerin arasında kaldığını gördüğünü kaydeden Belma Çetinbağ, “Akşam yemeği yiyorduk. Ben yan evdeki üst kattaydım. Bir yerde bir patlama gibi bir ses oldu. Ben yengeme, soba gibi bir şey patladı dedim. Yengem dışarı çıktı. Ev yanıyor diye bağırmaya başladı. Dışarı çıktım ben de, baktım ahşap ev birden alev almış” dedi. Kurtarmak isterken alevlerin arasında kaldılar Babası ve yengesinin yatalak amcasını kurtarmak için alevlerin sardığı eve girince yaralandığını söyleyen Belma Çetinbağ, “Babamla yengem de, sakat amcamı kurtarmak için eve girmişler ama kurtaramamışlar. Zaten ev bir anda alev aldı. Evde 2 kişi vardı, amcamla yengem vardı. Tüp patlayınca yengem, dışarı çıkıp bizimkileri mi çağırdı, ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Babamla, yengem tekrar amcamı kurtarmak için girmişler içeri. Sonuç olarak ikisi de yandı. Onlar da şu an hastanede. Amcam tamamen yandı. Yengem de yanmış olarak içeriden çıktı. Ambulans hastaneye götürdü. Amcam sakattı, sol tarafı hiç tutmuyordu, yatalaktı, yatağa bağlıydı” diye konuştu. “Yengem büyük ihtimal tüpü tam takamadı” Patlamanın ve yangının tüp değişiminden sonra olduğunu kaydeden Belma Çetinbağ, “Yengemin bu akşam tüpü değiştirdiği söylenmişti. Büyük ihtimal tüpü tak takamadı, çakmağı çakınca öyle patlama oldu. Zaten yengem tüpü yeni değiştirmiş. Büyük ihtimal tüpten oldu. Tüpü tam takamadı herhalde” diye konuştu. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma sesi duydum” Emmi yanıyor diye bağırma sesi üzerine alevlerin arasında kalan amcası Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmaya çalıştığını anlatan Fatma Çetinbağ ise, “Akşam yemeğini yiyorduk, o anda aniden bir dinamit patlaması gibi bir patlama oldu. Ben merdivenden aşağıya inerken baktım emminin evi alev almış. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma duydum. Kurtarmaya çalıştım, camı falan açtım ama kurtaramadık. Bir şey yapamadık, çok üzgünüm. Yemek yaparken mi olmuş bilmiyoruz. Tüp mü patladı bilmiyoruz. Ama akşamüstü, boş tüpü kapının ağzına koydu. Galiba tüpten oldu” diye konuştu. Olay yerinde yapılan incelemelerin tamamlanmasından sonra ise Tevfik Çetinbağ’ın yanan bedeni, ceset torbasına konularak, evden çıkartıldı. Çetinbağ’ın cesedi, evin önüne getirilen tabutun içerisine yerleştirildi. Tabuta konulan Tevfik Çetinbağ’ın cesedi jandarma, itfaiye ekipleri ve vatandaşlar tarafından cenaze aracına taşındı.