GENEL - 23 Kasım 2021 Salı 10:08

Erciyes ve Hasan Dağı Türkiye’nin aktif iki yanardağı

A
A
A
Erciyes ve Hasan Dağı Türkiye’nin aktif iki yanardağı

Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri Temsilcisi Mustafa Umut Özdemir; Erciyes ve Hasan Dağı’nın Türkiye’nin aktif iki yanardağı olduğunu belirterek, düşük ihtimal olmasına rağmen herhangi bir depremle patlayabileceğini söyledi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri Temsilcisi Mustafa Umut Özdemir; Erciyes ve Hasan Dağı’nın Türkiye’nin aktif iki yanardağı olduğunu belirterek, düşük ihtimal olmasına rağmen herhangi bir depremle patlayabileceğini söyledi. Özdemir ayrıca, Kayseri’nin 7 şiddetinde deprem üretebilecek bir fay hattı üzerinde bulunduğunu, insanların tedbirli olmaları gerektiğinin de altını çizdi.


Türkiye’de son günlerde meydana gelen depremlerin ardından Aksaray’daki Hasan Dağı’nda volkanik hareketlenmenin olduğu gündeme gelmişti. Jeoloji Mühendisleri Odası Kayseri Temsilcisi Mustafa Umut Özdemir konuyla ilgili yaptığı açıklamada; yanardağın düşük bir ihtimal de olsa patlama ihtimalinin bulunduğunu söyledi. Türkiye’de iki aktif yanardağ bulunduğunu ve bunların Erciyes ile Hasan Dağı olduğunu belirten Özdemir, "Hasan Dağı Erciyes gibi aktif bir volkan. Uzun süredir Hasan Dağı’nda gaz çıkışı vardı. Son patladığından beri gaz çıkışı devam ediyordu ama son depremlerden sonra Hasan Dağı’nda gaz çıkışı ve sıcaklık artışı gözlemlendi. Volkan’ın daha aktif olabilmesi için çok yüksek büyüklükte bir depremle bacasının açılması gerekir. Buna bağlı birçok layın birleşmesiyle aktif hale geçmesi gerekir. Şu anda Hasan Dağı ve Erciyes’in aktif olması için şartların değişmesi gerekiyor. Erciyes ve Hasan Dağı’nın patlama riski bana göre düşük. Gaz çıkışı olabilir ama iki yanardağın en son patlama aralıklar 6 bin ile 10 bin yıl arası. Onun için yeniden patlama ihtimali çok düşük. Ama herhangi bir depremle bacalarının yeniden açılmasıyla ve basıncın açılmasıyla yeniden patlayabilir. İtalya’daki gibi büyük patlama değil de küçük lav akıntıları şeklinde olabilir" şeklinde konuştu.



"Üzerinde bulunduğumuz fay hattı 7 şiddetinde deprem üretebilir"


Kayseri’nin de deprem konusunda riskli bölge olduğunu, üzerinde bulunduğu fay hattının 7 şiddetine kadar deprem üretebileceğinin altını çizen Özdemir; "Tüm Türkiye deprem bölgesi. Hemen hemen Türkiye’de riskli olmayan deprem bölgesi çok az. Kayseri de riskli bölgelerden biri, 7 şiddetine kadar deprem üretebilecek bir fay üzerindeyiz. Deprem olur ya da olmaz, kesin bir şey yok. Deprem olacak gelecekte. Ama bunun için ne yapmamız gerekiyor? Sonuçta deprem insanı öldürmüyor, binalar öldürüyor" dedi.


Özellikle çocukların ilkokul çağından itibaren deprem konusunda eğitilmesi gerektiğinin de altını çizen Mustafa Umut Özdemir; "Bina seçerken depremselliğini araştırmalıyız. Özellikle sağlam olmadığını düşündüğümüz bir binada isek deprem durumunda ne yapacağımızı, deprem sonrasında dışarıda nasıl bir yaşam sürdürebileceğimize dair tedbirleri almamız gerekiyor. Kendimize her odada cama yakın korunaklı bölge belirlemeliyiz. Deprem olduğunda telefon şebekeleri gideceği için her aile bir buluşma noktası belirlemeli, deprem çantası hazırlanmalı. Bence en önemli şey eğitim. Eğitimde çocuklar verdiğimiz bir bilgiyi asla unutmuyor. O yüzden özellikle çocuklara ilkokuldan başlayarak depremde ne yapılması gerektiği öğretilerek bilgi birikimi sağlarsak gelecekte binaların daha sağlam olacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ordu Sudan bedava elektrik: Fatura 3’te bir düştü Ordu’da yaşayan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü’nden mezun emekli imam Ahmet Ergin, dere kenarına hurda malzemeleri de kullanarak kurduğu sistem ile evinin elektrik ihtiyacının büyük bir kısmını bedava karşılıyor. Altınordu ilçesi Kayabaşı Mahallesi’nde ikamet eden 72 yaşındaki emekli imam Ahmet Ergin, 2002 yılında emekli olduktan sonra hobi olarak başladığı elektronik işler ile uğraşısını ilerletti. KTÜ Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü’nden mezun olan Ergin, elektrik faturalarını düşürmek hedefiyle evinin yaklaşık 150 metre uzağında bulunan dereye bir sistem kurmak için çalışmalara başladı. Sistemi 10 yıldır sorunsuz kullanıyor, faturalar 3’te bir düştü Yaptığı araştırmaların yanı sıra, elektrik mühendislerden de bilgiler alan Ergin, az bir suyu olan derenin kenarına yaklaşık 10 yıl önce elektrik üreten sistemi kurdu. Aralarında, hurdalıktan aldığı ve kullanılmış olan malzemeleri birleştiren Ergin, kurduğu sistem ile elektrik faturalarını 3’te bir oranına kadar düşürdü. “İnsanlar bana olmaz dedi ama elektrik üretimini başardım” Ergin, emekli olduktan sonra evinin yakındaki dereyi kullanarak, elektrik üretimi yapmaya karar verdiğini söyledi. Bu konuda mühendislere de danıştığını ancak olumlu yanıtlar alamadığını ifade eden Ergin, ‘olmaz’ diyenlere rağmen çabalamayı bırakmadığını belirtti. Ergin, “Gördüm ki 500 devirde 2 kw elektrik üretiliyormuş, Alternatör aldım ve bunu çarklara bağladım, bu sayede 750-800 watt elektrik ürettim. Bununla kullanabildiğim kadar 10-15 tane lamba bağladım ve kullanıyorum” diye konuştu. “800 watta kadar olan eşyaları çalıştırıyor” “Tesisatta suyum 50’lik boruyu dolduruyor, 200 metreden geliyor ve 37 metre yükseklikten basıyor. Daha yüksek olsa bir bu kadar da elektrik üreteceğime inanıyorum” diyen Ergin, “Bu haliyle yaklaşık 800 watt üretiyorum. Bu şekilde 800 watt üzerinde olan eşyaları, örneğin elektrik şofbeni çalıştırmaz ancak buzdolabı, soğutucu, televizyon ve lambaları çalıştırıyor” ifadelerine yer verdi. Parçaların hepsi hurdadan, elektrik faturası 3’te 1 oranda düştü Ergin, yaklaşık 10 yıldır elektrik faturalarının 3’te 1 oranda düştüğünü belirterek, “Sabaha kadar da her yer yanıyor. Ben bu kadar az bile olsa dere yakınında suyu olan herkese bu sistemi tavsiye ederim. İnsanlar devletimiz üretecek diye beklemesinler. Kanuni yönden ise 500 wattan aşağısı serbest, insanlara da bu konuda yardımcı olmak isterim. Kimi zaman gelenler oldu, kurmak için bilgi aldılar. Dere ile benim evin arası 150 metre, çoğu parçayı da hurda ve kullanılmış olarak temin ettim. Yani orada kullanılmamış parça yoktur” şeklinde konuştu.
Samsun 5 bin yıl önce ameliyat edilen kafatası ilgi çekiyor Samsun’da 5 bin yıl öncesine ait kafatasındaki ameliyat izleri vatandaşların ilgisini çekiyor. 1981 yılında Samsun’un Bafra ilçesi İkiztepe Höyüğü arkeolojik kazılarında bulunan 5 bin yıllık kafatası, baş delgisi tekniğinin ilk Tunç Çağı’nda kullanıldığını belgelemişti. Samsun Müzesi’nde sergilenen kafatası, vatandaşlar tarafından da ilgiyle incelenirken, aynı bölümde trepanasyon (Baş delgi) tekniğiyle kafatası ameliyatı yapılmış 1900 yıllık kafatası da sergileniyor. Ameliyat edilen kafataslarından 5 bin yıllık olanı ilk Tunç Çağı’na, 1900 yıllık olanının ise antik Amisos Kenti Geç Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk dönemine ait olduğu tespit edildi. Söz konusu kafatasları hakkında müzede bulunan bilgilendirmede, “Trepanasyon, Yunanca delik, delgill, burgu anlamına ‘trypanon’ kelimesinden türemiştir. Antropologların ‘kafatası delgi operasyonu’ olarak adlandırdıkları bu işlemi, belirli bir bölgede, kafa derisi cerrahi bir alet ile sıyrıldıktan sonra, belli bir parçanın, bir amaç ve teknik ile çıkarılıp alınması şeklinde tanımlayabiliriz. Bu ameliyatlarda kafatasından bir kemik parçası çıkarılmakta ve beyin doğrudan dış çevreyle karşı karşıya kalmaktadır. Geleneksel topluluklarda uygulamalar ile arkeolojik verilerden hareketle, trepanasyonların kafa yaralanmaları, kafada yer aldığı düşünülen kötü ruhun çıkarılması, büyü veya iyileştirme gibi birçok amaçla yapıldığı kabul edilmektedir. Bu tür ameliyatların törensel arka planı da olmalıdır. Dolayısıyla ameliyatların gerçek amacını belirlemek her zaman kolay değildir. Anadolu’da bugüne dek yaklaşık 50 adet trepanasyon örneği tespit edilmiştir” ifadeleri yer alıyor. Beyin tümörü, cerrahi müdahale ile tedavi edilmeye çalışılmış 5 bin ve 1900 yıllık beyin ameliyatı ile ilgili yapılan bilgilendirmede ise “İkiztepe Erken Tunç Çağı’na ait önemli buluntu gruplarından biri, trepanasyonlardır. İkiztepe iskeletlerinin bazı kafataslarında, ameliyatlarla bilinçli açılmış farklı biçimlerde boşluklar görülmüştür. Bu nedenle İkiztepe, Anadolu’nun yaygın ve gelişmiş en eski trepanasyon merkezi olarak değerlendirilmektedir. İkiztepe’de kafataslarında trepanasyon izleri tespit edilen bir adeti genç erişkin kadın, diğerleri ise erkeklere ait olan beş adet erişkin iskelet bulunmuştur. Biri hariç diğer trepanasyonların İkiztepe’de Erken Tunç Çağı’nda yaşanan savaş nedeniyle meydana gelen; birçok kişinin ölümüyle sonuçlanan kafataslarında kesici, delici ve küt uçlu silâh yaralanmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Yaşlı bir erkeğe ait tek örnekte ise iskeletteki tümoral oluşumla birlikte görülmesi, İkiztepelilerin travmalar dışında bazı sağlık sorunlarını da cerrahî müdahalelerle tedavi etmeye çalıştıklarına işaret eder” ifadelerine yer verildi.
Adana Karnaval coşkusu konserlerle devam etti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamına alınan Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’nın altıncı akşamında Merkez Park’ta Ferhat Göçer, Atatürk Parkı’nda ise Gece Yolcuları sahne aldı. “TÜRKİYE’NİN HİÇBİR YERİNDE YOK BÖYLE GÜZELLİK” Ferhat Göçer, Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin altıncı gecesinde Adana’nın en büyük alanına sahip Adana Merkez Park’taydı. Konser öncesinde başlayan DJ performansı ve görsel şölenin ardından, Göçer’in sahneye çıkmasıyla büyük bir coşku seli yaşandı. Ferhat Göçer hayranlarıyla birlikte şarkılarını hep bir ağızdan seslendirdi. Gördüğü ilgiden çok memnun olan Göçer, “Muhteşemsin Adana, Türkiye’nin hiçbir yerinde yok böyle güzellik” dedi. Sahne sonrası verdiği mini söyleşide, Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin sadece eğlendirme ve konser mantığının ötesinde, gerçek anlamda kültür, sanat festivali kavramının içini dolduran bir festival olduğunu söyledi. “Tiyatrolar, sergiler, söyleşiler ve konserlerle birlikte tam olması gerektiği gibi bir festival” diye ekledi. REFİK ANADOL “MERCAN RÜYALARI” ADANA’DA Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Adana’da sergilenen dünyaca ünlü sanatçı Refik Anadol’un sergisi Kuruköprü Anıt Müze’de ziyaretçilerin en uğrak noktası oldu. Refik Anadol’un "Makine Halüsinasyonları: Mercan Rüyaları" adlı eseri, iklim değişikliğinin aciliyetini vurgulayan bir yapay gerçeklik simülasyonu. Sanatçı, Dünya Ekonomik Forumu’nda 2023 yılında sergilenen bu Veri Heykeli’ni, okyanus ekosistemlerinin ve mercan resiflerinin tehlikeli durumundan ilham alarak ortaya çıkardı. Anadol, eseri oluşturmak için yaklaşık 100 milyon mercan görüntüsünden oluşan kapsamlı bir veri kümesini kullandı. UZAYA GÖNDERİLEN İLK ATATÜRK FOTOĞRAFI Adana Müze Kompleksi Arkeoloji Müzesi Geçici Sergi Salonu’nda 21 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek NFT, festivalin çağdaş sanat bakış açısının bir yansıması olarak sanatseverlerle buluşuyor. NFT, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında 38 bin metre yüksekliğe gönderilen "Gökyüzüne Bakan Atatürk" fotoğrafı ve bitki tohumlarını içeriyor. HOLOFLUX GÖRENLERİ BÜYÜLEDİ Türkiye Kültür Yolu Festivali Adana Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında sergilenen, Türk mimar ve sanatçı Güvenç Özel‘in Holoflux eseri, hem konser hem de park alanındaki etkinlik ziyaretçilerinin fotoğraf çekim alanı haline geldi.