POLİTİKA - 12 Ekim 2021 Salı 14:48

Tamer: "Baki Ersoy’u alkışlarım ama Çetin Arık hak etmiyor"

A
A
A
Tamer: "Baki Ersoy’u alkışlarım ama Çetin Arık hak etmiyor"

KAYSERİ (İHA) – AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Kayserili milletvekillerini alkışladığını ancak Kayseri’yi kötüleyenlerin bunu hak etmediğini söyleyerek; "Baki Ersoy’u alkışlarım.

KAYSERİ (İHA) – AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Kayserili milletvekillerini alkışladığını ancak Kayseri’yi kötüleyenlerin bunu hak etmediğini söyleyerek; "Baki Ersoy’u alkışlarım. Ama Kayseri’den oy alacağım diye Kayseri’yi kötüleyenleri alkışlamam. CHP Milletvekili Çetin Arık hak etmiyor" dedi.


AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Kayseri’nin gündemine ilişkin bulunduğu açıklamalarda, hızlı trene de değindi. Kayseri’nin bu hizmetleri hak ettiğini dile getiren Tamer, hızlı tren projesinin kazma vurma aşamasına geldiğini söyleyerek, “Kayseri bunları hak etti. Hızlı tren olayı Kayseri ile ilgili zaten bitti, geliyor. Gelmeyecek diye bir şey yok. Yerköy’de aktarma yapılacak mı gibi sorularda geliyor. Kesinlikle öyle bir şey yok. Direk Ankara’dan çıkan hızlı tren Kayseri’ye gelecek. 142 kilometrelik mesafeyle ilgili olan tüm proje bitti, projelerin karşılığındaki maddi olayda çözüldü. Şimdi kazma vurma aşamasına gelindi. Geçmişle ilgili tartışmam çok yanlış bir şey. O gün ki durumda Yozgat, Sivas üzerinden Erzincan’a gidecek gibi daha aktif bir şey gözükmüş. Zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onaylamış. Aynı anda da Yerköy hattı da yapılmış. O hatta Kayseri’ye kadar geliyor. Şuanda bir sıra meselesi oldu. Yozgat-Sivas arası bitti ama diğer taraf halen bitmedi. Hattın Kayseri’den kaydırılması gibi bir şey yok. Ankara-Kayseri hattı Yerköy’e kadar geldi. Geri kalan 142 kilometrenin kazması vurulacak diye bekliyoruz. Sivas-Yozgat hattı bitti. Diğer tarafı bekliyor. ‘Kayseri’den alındı diğer tarafa verildi’ gibi bir durum yok. Bunu Ankara-Kayseri, Ankara-Erzincan hattı olarak görmek lazım. Hızlı trene binmek için Yerköy’e gitmeyeceğiz. Kayseri’den binip Ankara’ya gideceğiz” ifadelerini kullandı.


"3600 ek göstergede, EYT’de, emeklilerde, asgari ücretlilerde bizi hep dertlendiren, gündemimizi işgal eden konular"


Tamer, “CHP’nin bağırdığına bakmayın, ‘ben söyledim de yaptılar’ demek için bu kadar bağırıyorlar. 3600 ek göstergede, EYT’de, emeklilerde, asgari ücretlilerde bizi hep dertlendiren, gündemimizi işgal eden konulardır. Bizim çalışmalarımız arasında bunların hepsi var. Ne zaman çıkacak, olacak mı olmayacak mı diye buradan kesin bir şey söylemenin gereği yok. Çünkü ortada net bir şey yok. Gündemimizde olan şeyler. Hiç kimse endişe etmesin. EYT’lilerde endişe etmesin. Bu geçmişten gelen bir hadise. Bunu düzeltmekte bize düşüyor. Biz şikayet etme makamı değil, şikayetleri çözme makamıyız” dedi.


Kayseri’ye yapılan hizmetler hakkında bilgiler veren AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, "Devlet Hastanesi’nde 20 yataklı psikiyatri servisi vardı. Madde bağımlılarının tedavi edildiği AMATEM’ler İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da ve Ankara’da vardı. Ben araştırdığımda İstanbul AMATEM’in detaylı şekilde geliştiğini gördüm ve başhekimini aradım. Madde bağımlısı olan hastaların olduğunu söyledim. Yatış yapamadıklarını söyleyince polikliniğe gelmeleri gerektiğini dile getirdi. ‘Olmaz’ diye cevap aldım. İstanbul Valimizi aradım ve bana yardımcı olacağını söyledi. ‘Siz gönderin ben muayene ettireceğim’ dedi. Daha sonra Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı aradım. Ertesi gün hastaları gönderdim. ‘Para almadan yatırmıyorlar’ dediler. Parasını kendi cebimden verdim. 2 gün sonra hastaları taburcu ettiler. Bunun üstüne OSB’nin girişindeki yeri buldum. Orada 25 yataklı bir AMATEM hazırladık. AMATEM’i açtıktan sonra bakanlığa yazısını gönderdim. Önce hastaneyi açtık, ardından ‘Biz hastaneyi açtık’ diye yazısını gönderdim. Oradaki tedavi şekli çok güzel şekilde devam etti. Diğer illerden hastalarda geldi" diye konuştu.


Sarız’da yapılan hastaneye değinen Tamer, "Zamanında Sarız’a, Sarız Meslek Lisesi’nin açılması nüfus azlığından dolayı engellenmişti. Onu çözen ben oldum. Oradaki nüfusu özellikle Pınarbaşı’nın bazı köylerini içine alacak şekilde ifade ederek oraya liseyi kazandırdım. Halen de çalışmaya devam ediyor. Sarız’daki hastane E tipi bir hastanedir. İlerde yine uzmanı olacak, doktorlarımız orada görev yapacak. Burası hastane olarak devam edecek. ‘Entegre’ dediğimiz şey, ilçelerdeki hastanelere verilen isimdir. Normalde Sarız gibi küçük ilçelerimize hastane konumu verilmiyor. Nüfus bakılarak veriliyor. Oraya E tipi bir hastaneyi almamızda büyük bir olay. Orada kesinlikle bir yetersizlik olmayacak" dedi.


Korona virüsü yenmenin tek yolunun aşı olduğunu kaydeden İsmail Tamer, "Kayseri’de korona virüs yoğunluğuna değinen Tamer, “Bu olayın hiçbir sağlık çalışanıyla ilgili olmadığının altını çiziyorum. Bizim korona virüse karşı tek silahımız aşıdır. Aşı olduğu zaman hastalığı en hafif şekilde atlatıyorsunuz. Aşıyı yaparak toplum bağışıklığını elde etmiş değiliz. Bunun için aşılarımızı yaptırmamız lazım. Bunda eksiklikler var. Bu yeterli değil. Toplum bağışıklığını sağlamak için ikinci doz aşılarımızı yaptırmamız lazım. O zaman aktif şekilde bu beladan kurtulabiliriz. Şimdi çok düştük. O birincilikler kalmadı" ifadelerini kullandı.



"Çetin Arık hak etmiyor"


AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer konuşmasını şu şekilde sürdürdü; "Baki Ersoy’u alkışlarım. Ama Kayseri’den oy alacağım diye Kayseri’yi kötüleyenleri alkışlamam. Baki Bey’in nezaketi her zaman vardır. Baki Ersoy, İsmail Özdemir konuşmaların ardından kürsüden indiğinde hep alkışlamışımdır. CHP Milletvekili Çetin Arık’ı alkışladığım da olmuştur ama hak etmiyor. Kayseri’yi kötüleyerek bir yere gelemeyiz. Geçen yıl 29 Ekim’deki rezaleti biliyorsunuz. Vali bey hepimize ’kesin gelecek misiniz?’ diye haber gönderiyor. Ben de katılacağımı ifade ettim, bana da sandalye ayrılmış oturdum ben de. Oradaki diğer partililer ’gitme vekilim, içeri girme vekilim’ diyerek engelledi. Çetin Arık içeri girecekti, görüntüleri izleyecekti. Partililer koymadığı için o da girmedi, sonra da fakir edebiyatı yapıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Kardeşi ve işçisi silahlı saldırıda öldürülen adam: “Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” Ankara’da bir kişi, aynı yerde çalıştığı yabancı uyruklu iş arkadaşını ve patronunu silahla vurarak öldürdü. Kardeşini ve işçisini kaybetmenin acısını yaşayan ağabey, olayın daha önceden planlandığını iddia etti. Olay, dün akşam saatlerinde Altındağ ilçesi Tatlar Mahallesi’nde yer alan mesire alanında meydana geldi. İddialara göre, bungalov evi imalatı işiyle uğraşan emekli polis Murat Yılmaz, bilinmeyen bir nedenle işletmeci Y.E.H.’nin silahlı saldırısına uğradı. Duruma müdahale etmek isteyen yabancı uyruklu iş arkadaşı Alaeddin Albaba’ya da ateş eden Y.E.H., kaçarak olay yerinden ayrıldı. Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda jandarma ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, Yılmaz’ın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Albaba’nın ise kaldırıldığı hastanede vefat ettiği belirtildi. Cenazesi Adi Tıp Kurumu morguna götürülen Yılmaz’ın ikindi namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’na defnedileceği, Albaba’nın ise havayolu ile ülkesine götürüldüğü ve orada defnedileceği öğrenildi. Saldırganın yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiği aktarıldı. “Olay kesinlikle tasarlanmış” Olayla ilgili konuşan Murat Yılmaz’ın ağabeyi Tunç Yılmaz, “Ekmek kapısı açtığımız bir alçak, alçakça bir şekilde kardeşimi ve yanımızda çalışan masum bir işçimizi katletti. Benim kardeşim emekli bir polisti. Kendisini de nasıl savunacağını çok iyi bilirdi. Saldırgan çok yakın mesafeden kardeşimin kafasına sıkmış. Kaçmaya çalışan işçimizi de önce ayağından vurmuş, ardından da yanına gidip onun da başına ateş etmiş. Biz ona para kazansın diye orada yer vermiştik. İstediği her şeyi vermiştik. Asla bir husumet yoktu aramızda. Saldırgan taraftan ortalıkta şu anda kimse yok. O şahıs orada işletmeciydi, imalatçı değildi. Bu olay kesinlikle tasarlanmış. Karşılıklı münakaşanın olduğu bir olay değil bu. Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” ifadelerini kullandı.
Gaziantep GTO nisan ayı meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasının (GTO)nisanayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıylagerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na değinen GTO Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur, bir milletin varlığının ve temellerinin sağlamlığının çocukların sağlıklı ve bilinçli yetiştirilmesiyle başlayacağını vurguladı. Teymur, “Bakın Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında ne demiş: ‘Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir.’ İşte biz çocuklarımızı bu sözlerin kılavuzluğunda yetiştirmeliyiz ki onlara vatanımızın geleceğini gönül rahatlığıyla emanet edebilelim” dedi. “Özel günlerde kepenkler açık olmalı” Başkan Teymur’un ardından kürsüye gelen ve GTO’nun nisan ayında yürüttüğü faaliyetler hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep’in son yıllarda turizmde ivme kazandığını fakat bayramlar gibi özel günlerde şehre gelen turistlerin açık restoran bulmakta zorluk çektiğini ifade ederek, “Gaziantep turizmini desteklemek için bayramlar gibi uzun tatillerin olduğu dönemlerde özellikle kafe ve restoranlarımızın açık olması gerekiyor. Geçtiğimiz Ramazan Bayram’ında bununla ilgili pek çok şikâyete rastladık. Kalabalık heyetlerle Gaziantep’e gelen fakat yemek yiyecek, bir çay molası verecek açık işletme bulamayan misafirlerimizi gördük. Şehrimiz son yıllarda tarih, kültür ve gastronomi turizminde ivme kazandı. Bizlerin de bunu desteklemesi gerekiyor. Şehrimizde özel günlerde kepenkler açık olmalı” şeklinde konuştu. “Fahiş fiyatın tanımı net bir şekilde yapılmalı” Uzun süredir ülke gündemini meşgul eden ve tepkilere neden olan fiyatlandırma politikasına da dikkat çeken Başkan Yıldırım, yaşanan tüm olumsuzlukların ana kaynağının enflasyon olduğunu ve fiyat algısının bozulduğunu söyledi. Enflasyonist ortamın beraberinde suistimalleri de getirdiğini belirten Yıldırım, “Enflasyonun çok yüksek seyrettiği dönemlerde maalesef bunu suiistimal eden işletmeler oluyor. Fiyat algısının bozulmasıyla birlikte de bu tarz işletmeler fahiş fiyatlarla her birimize büyük zararlar veriyor. Diğer taraftan da acı bir gerçek var ortada. Tüketici olarak bizlere çok yüksek gelen fiyatların maliyet hesabı İşletme giderlerini, ham madde maliyetlerini hesapladığınızda işletmelerimizin ayakta kalabilmesi, faaliyetlerini sürdürebilmesi gerçekten de çok zor. Bugün bir restoranda içtiğiniz çorbanın maliyeti yarın değişebiliyor. Maliyetlerin artışı da her zaman fiyatlara yansıtılamıyor. Fiyata yansıtmayınca işletme zor durumda kalıyor, yansıtınca vatandaş olarak bizler zor durumda kalıyoruz. Bu tabloda fahiş fiyat tanımının net bir şekilde yapılması, suiistimallerin tespit edilip devletimizin bu konuyu takip etmesi ve çözüm üretmesi gerekiyor. Fahiş fiyat tanımının hiçbir soru işareti bırakmadan ve detaylı bir şekilde yapılması oldukça önemli. Tüm kesimlerce kabul görecek fahiş fiyat tanımı yapılmadan yasal düzenlemeye de gidilmemeli. Ne tüketici zarar görsün ne de üretici Şunu da unutmamak gerekir: işletmeler açısından en iyi terazi, en iyi ölçü yine vatandaşın kendisidir. Ödediği bedel aldığı hizmeti karşılamıyorsa en iyi cezayı da vatandaşın kendisi keser” ifadelerini kullandı. “Jeopolitik risklere göre kendimizi konumlandırmalıyız” Konuşmasında Türkiye’nin bulunduğu konuma ve jeopolitik risklere de değinen Yıldırım, “Siyasi ve toplumsal olarak atılan her adım küresel ekonomiyi direkt etkiliyor. Ticaretin yönünü belirliyor, maliyetleri ve tedarik zincirini etkiliyor. Olayların bizim dışımızda cereyan ediyor olması da önemli değil. Sonuçta hepimiz birbirine bağlı bir sistemin parçasıyız. İran ve İsrail arasındaki gerginliğin ekonomi üzerindeki etkilerini düşünün Tüm dünya savaşın bölgeselleşme ve şiddetlenme endişesinde. Bölgedeki jeopolitik riskler ve belirsizliğin artışı risk primimizi ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerimizi artıracaktır. Artık jeopolitik risklerin olmadığı bir dünya yok Yani aman şu jeopolitik riskler geçsin de bakarız diyemeyiz. Bu durumu yönetmeyi, kendimizi doğru konumlandırmayı öğrenmeliyiz” ifadelerini kullandı. “Enflasyonla mücadelede bedel adil dağıtılmalı” Enflasyonla mücadele sürecinde fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlamak için öngörülebilirliğin güçlendirilmesi için mevcut ekonomi politikasının devam etmesi gerektiğini belirten GTO Başkanı Yıldırım, “Bunu yaparken de para ve maliye politikası birbirini tamamlamalı. Enflasyonla mücadelenin maliyeti şüphesiz çok ağır ama bedelin adil dağılımı çok önemli Bu bedeli sadece vatandaş, sadece iş dünyası ödememeli kamu da tasarruf yapmalı. Hükümetin ‘mevcut harcamaları daha verimli hâle getirme’ vurgusu yaparak kamuda tasarrufa gidileceği açıklamasını bu anlamda olumlu buluyorum” diye konuştu.
İstanbul Beyaz eşya satışları Mart ayında yüzde 24 arttı Beyaz eşya sektörü 2024 yılı ilk çeyreğinde iç satışlarda yüzde 28 artış yaşadı. İhracat ise yüzde 5 azaldı. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görüldü. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), sektörün 2024 yılı ilk çeyrek değerlendirmesinde bulundu. Paylaşılan bilgilere göre, 2024 yılının ilk üç ayında yurt içi satışlar geçtiğimiz yıla göre yüzde 28 arttı. Beyaz eşya sektöründeki ihracat düşüşü ise devam ederken, bu dönemde de yüzde 5 oranında gerileme gösterdi. 2024 yılı ilk çeyreğinde 6 ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışlar yaklaşık 8,3 milyon adet olarak gerçekleşti ve geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak üretim miktarı da bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak benzer seyretti. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görülüyor. Üretim 3 milyon adet ile geçen yılın Mart ayına kıyasla yüzde 2 oranında azalırken, ihracattaki düşüş trendi bu ay yüzde 11 seviyesinde devam etti. "Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör" TÜRKBESD Başkanı Gökhan Sığın, “Türkiye beyaz eşya sanayisi Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük üretim üssü konumunda. Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör. 60 bin kişiye doğrudan istihdam sağlarken, Ar-Ge, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm yatırımlarıyla dünyayla rekabet ediyor” dedi. Sığın, altı ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışların yaklaşık 8.3 milyon adet olarak gerçekleşerek geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdiğini kaydetti. Son iki yılda ihracatın sürekli düşüş kaydettiğini ve bu seyrin kısa dönemde değişmeyeceğini ön gördüklerini belirten Gökhan Sığın, sektörün küresel pazarlardaki daralmaya rağmen iç pazarda istikrarlı bir trend gösterdiğini dile getirdi ve ekledi: “İhracattaki düşüşün temel nedeni küresel pazarlardaki daralma oldu. Buna karşılık üretim ve istihdam seviyelerimizi iç pazardan aldığımız bu güç ile korumaya devam ediyoruz. Bu noktada, iç pazar canlılığını sürekli kılmak büyük önem taşıyor." Gökhan Sığın, ihracat bazında değer dağılımını aktarırken, Avrupa’nın hala ana ihracat pazarlarından biri olduğunu belirtti ve ürünlerin AB standartlarına uygunluğu konusunda ülkemizin teknik ve hukuki altyapısının gelişmeye devam ettiğini vurguladı. Ulusal mevzuatın AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm politikalarını da kapsayacak şekilde güncellenmesinin sektör için önemli olduğunu dile getiren Sığın, bu tür revizyonların ihracata olumlu yansıyacağını düşündüklerini ifade etti ve sözlerini şöyle noktaladı: “Enerji verimli ürünlerin Türkiye’de daha da yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Bu durum ülke kaynaklarımızın korunmasının yanı sıra tüketicilerimize de tasarruf imkanı sağlıyor. Enerji verimli ürünlerin kullanımının artması sanayimizin varlığı ve sürekliliği için olduğu kadar ülkemizin ve tüketicilerimizin refahı için de büyük önem taşıyor.” TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, "Ülkemizin ve çevrenin korunmasına yönelik uzun vadeli hedefleri perspektifinde çevre uygulamalarındaki gelirlerin ilgili sektör bazında yeşil dönüşüm ve enerji verimliliği projelerine, teknoloji gelişimine aktarılmasını temin edecek bir mekanizma en kısa sürede kurulmalıdır" dedi. Özkadı ayrıca Türkiye’ye geçici olarak ithal edilen ve işleme tabi tutulan eşyanın, işleme sonrasında tekrar ihraç edilmesini sağlayan Dahilde İşleme Rejimi’nin teşvikinin (DİR) Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağladığına değindi. Sektörün önemli temel girdilerinden yassı çelik ürünleri ile ilgili olarak da TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yavuz şunları söyledi: “Uluslararası konjonktür nedeniyle hammadde maliyetleri değişkenlik göstermektedir. Bu da, tahmin edilebilirliği düşürerek üreticileri daha ihtiyatlı satın almalar yapmaya yöneltmektedir." “Yetkili servisler için en doğru kaynak firmaların resmi websiteleri ve servis.gov.tr” Son olarak toplantıda yetkili servislerin önemine değinen TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Semir Kuseyri, 3 bin 500’ü aşkın yetkili servisin her gün binlerce tüketiciye çözüm ve destek sunduğunu hatırlatırken ‘aldatıcı’ nitelikli yani yetkili olmadığı halde kendilerini yetkili servis gibi tanıtan kişilerin çok sayıda tüketici mağduriyetine ve ürün kaybına neden olduğuna dikkat çekti. Kuseyri sözlerine şöyle devam etti: “Tüketicilerimize şirketlerimizin resmi web sitelerinden ya da Ticaret Bakanlığımız tarafından uygulamaya konulan servis.gov.tr üzerinden yetkili servis bilgilerine ulaşmalarını tavsiye ediyoruz.”