SAĞLIK - 08 Kasım 2017 Çarşamba 09:38

Yaşamı kabusa çeviren 3 ağrı

A
A
A
Yaşamı kabusa çeviren 3 ağrı

Aşırı kilo, hareketsizlik ve kas gücündeki zayıflık gibi nedenlerle ortaya çıkan; diz, bel ve omuz ağrıları yaşam kalitesini önemli oranda düşürüyor.

Aşırı kilo, hareketsizlik ve kas gücündeki zayıflık gibi nedenlerle ortaya çıkan; diz, bel ve omuz ağrıları yaşam kalitesini önemli oranda düşürüyor. Yaş ilerledikçe daha yoğun hale gelen ağrılar, kemik erimesine (osteoporoza) ve eklem sorunlarına dönüşebiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Volkan Kayar, en sık görülen ve yaşamı kabusa çevrilebilen diz, omuz ve bel ağrılarıyla ilgili bilgi verdi.


Diz ekleminden gelen “çıt” sesi yaşamı zorlaştırır


Diz, omuz ve bel ağrıları; eklemde şişlik ve çabuk yorulma gibi kendini göstermekte, hareket kabiliyetini azaltarak yaşam kalitesini düşürmektedir. Bu ağrıların ortak nedeni aşırı kilo ve hareketsiz yaşamdır. Yaşam şartları ve genetik faktörler ise bu ağrıların diğer nedenleri arasındadır. Günlük hayatta yürüme, merdiven çıkma ve çömelme gibi birçok hareketi yapabilmeyi sağlayan dizlerdeki ağrılar; iltihaplı eklem romatizması, eklem romatizması, kireçlenme ve menüsküs yırtığı nedeniyle oluşmaktadır. Özellikle eklemden gelen ‘çıt’ sesi kişiyi rahatsız etmekte, ağrı seviyesi kişiyi günlük işlerinden alıkoymaktadır.


Omuz gece başlayan ağrılar uykudan uyandırabilir


İnsan vücudunda en geniş hareket imkanına sahip olan omuz eklemi; köprücük kemiği, kürek kemiği ve omuz başı kemiğinden oluşan çalışma şekli ile karmaşık bir yapıdadır. Bu üç kemiğin uyum içinde olması gerekir. En sık görülen; omuz yırtıkları ve aşınma, omuz çıkması, donuk omuz ve kırıklar, ağrıya neden olabilmektedir. Omuzunda sorun olan hastaların birçoğunda bir anda başlayan ve uykudan uyandıran gece ağrıları nedeniyle, uyku kalitesi de olumsuz etkilenmektedir. Hareket kabiliyetinin kısıtlayan ağrılar kişiyi, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yardıma ve bakıma muhtaç hale getirebilmektedir. Omuz bölgesindeki sorunlar nedeniyle iş gücü kaybı da yaşanmaktadır.


Bel ağrısı farklı hastalıkların da belirtisi olabilir


Dünyada baş ağrısından sonra ikinci sıklıkta görülen bel bölgesindeki ağrılar, çoğu zaman bel fıtığı kaynaklı değildir. Zorlanma ve duruş bozuklukları, bel bölgesindeki kaslara ve bağlara zarar vererek ağrıya neden olabilir. İnsanların %75-85’i yaşamlarının bir döneminde bel ağrısıyla karşılaşmaktadır. Kemik erimesi, kireçlenme, omurga kaynaklı kanser gibi sorunlar da bel ağrısının nedenleri arasındadır. Ayrıca mide, karaciğer ve böbrek gibi iç organlardaki sorunlar bazı durumlarda bel ağrısı olarak algılanabilir. Aşırı kilo, uzun süre ayakta durmak, uzun süre topuklu ayakkabı giymek ve gebelik de bel ağrısının diğer nedenleridir.


Kasları güçlendirmek için özel egzersizler yapılmalı


Her sağlık sorununda olduğu gibi diz, omuz ve bel kaynaklı ağrılardan kurtulmak için yaşam şeklini değiştirmek gerekmektedir. Bel, omuz ve bel bölgesine binen yükü azaltmak, kilo kontrolü sağlamak, kasları güçlendirmek önemlidir. Bu açıdan günlük düzenli olarak egzersiz ve spor yapılmalıdır. Genel vücut sağlığı açısından yürüyüşün çok önemli bir yeri vardır. Ancak bel, omuz ve diz için yürüyüş tek başına yeterli değildir. Dolayısıyla bu bölgelerdeki kaslara yönelik özel egzersizler uygulanmalıdır. Bunların yanı sıra bu bölgelerdeki eklem ve kas yapılarını doğru kullanmak, ağrıdan korunma yollarının başında gelmektedir.


Bel, diz ve omuz ağrısından korunmak için


Vücudun tüm bölgelerini çalıştıran tek spor yüzmedir. Sağlığınız için günde yarım saat yüzmeye çalışın.


Şartlar uygun değilse, haftanın iki günü 15 dakikanızı evde yapabileceğimiz egzersizlere ayırarak, riskleri azaltabiliriz.


Ağır yük taşımamaya özen gösterin ya da elinizdeki yükü dengeleyin. Ani çömelme ve eğilmelerden kaçınmak, oturuş ve duruş bozukluklarını düzeltmek riski azaltacaktır.


Kemik ve kas sağlığı açısından beslenmenin de rolü büyüktür. Hareketsiz yaşam ve proteinden fakir beslenen kişilerde ileri yaşlarda, kemik erimesi ve kas zayıflığı görülme riski daha yüksektir. Bunun için dengeli ve sağlıklı beslenin.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Doç. Dr. Savaş Eğilmez; “Türk Devleti birçok bölgede barışı tesis ediyor” Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türk devletinin bir çok bölgede barışı tesis ettiğini söyledi. Türklerin tarihleri boyunca coğrafi olarak çok geniş, ekonomik olarak zengin, nüfus olarak kalabalık ve çok uluslu, askeri olarak da çok güçlü devletler kurduğunu ifade eden Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Türk kültürünün ve Türk iktidarının en önemli unsurları adalet ve hoşgörüdür. Dolayısıyla kurdukları devletlerle hakim oldukları coğrafyalarda ve yönettikleri kavimler üzerinde adaleti, hoşgörüyü ve dolayısıyla da barışı tesis etmeyi başarmışlardır. Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, coğrafi olarak Türk tarihinin küçük diyebileceğimiz devletlerinden biridir. Türk Devleti yüz ölçümü olarak seleflerine nazaran küçük olsa da kültürel mirasının ortaya çıkardığı etki oldukça büyüktür. Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Nitekim son yıllarda Türk Devleti’nin çeşitli alanlarda mesafe kat edip oldukça güçlenmesi, bahsettiğimiz güçlü mirastan gelen sorumlulukla birleşince, bulunduğu her bölgede barışı tesis eden Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır” diye konuştu. Türk Devletinin; KKTC, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Libya, Suriye, Irak, Katar, Somali’de barışı koruma adına askeri varlığını sürdürmeye devam ettiğini anlatan Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Aynı zamanda Türk donanması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi ile artan gerginliklerin tam da merkezinde, enerji ve bölgesel çıkarlar üzerinde çok önemli bir güç odağı olarak Akdeniz ve Ege denizlerinde devriye gezip, bölgenin tamamına güçlü varlığını hissettirmeye devam ediyor” diye konuştu. Libya Doç. Dr. Savaş Eğilmez, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, ülke içinde daha fazla bölgeyi silah zoruyla kontrolü altına alırken, darbeci lidere bazı Avrupa ve bölge ülkeleri de destek veriyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, ve Fransa gibi ülkelerin desteğini alan Hafter’in, Nisan 2019’da milislerine Trablus’u ele geçirmek için saldırı emri vermesiyle, zaten uzun süredir istikrarsızlıkla boğuşan Libya yeni bir şiddet sarmalına sürüklendi. Hafter, bölgesel destekçilerinden tedarik ettiği mali kaynak, ağır silah, paralı asker, silahlı insansız hava araçları (SİHA), savaş uçakları ve bunları kullanacak askeri danışmanlık desteğiyle Trablus’un kapılarına kadar dayandı. Başından beri Hafter ve bölgesel destekçilerinin, başkenti ve ülkeyi silah zoruyla kontrol altına alma niyetindeki bu darbe girişimine karşı çıkan Türkiye, uluslararası meşruiyete sahip Libya hükümetine desteğini açıkladı. Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümeti desteklemek için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı askeri uzmanlar Libya’ya gelerek, Libyalı muhataplarına danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Türkiye’nin destekleri neticesinde Libya’da Başbakan Fayez al-Sarraj hükümeti Hafter’e karşı üstünlüğü ele geçirdi. Suriye Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleştirilen en büyük dış operasyonlardan biri. Türk devleti, 2016 yılında hem DEAŞ hem de ABD destekli PKK/PYD terör örgütüne karşı Suriye’nin kuzeyine yönelik barış harekâtları düzenlemeye başladı. Türk Devleti, Mart 2017 tarihinde Fırat Kalkanı, bir yıl sonra Zeytin Dalı ve Ekim 2019 tarihinde düzenlediği Barış Pınarı harekâtları ile Suriye’deki yerleşim yerlerine barış ve huzur getirdi. Türk birlikleri ayrıca, Suriye’deki savaştan Türkiye’ye kaçan 3 milyondan fazla Suriyeliyi evlerine dönmeye teşvik etmek ve yeni bir mülteci dalgasını önlemek ayrıca bölgede bir terör koridoru oluşmasını engellemek amacıyla Kuzey Suriye’nin önemli bir kısmını kontrol altında tutmaya devam ediyor. Irak Kuzey Irak bölgesi PKK terör örgütünün yapılanması nedeniyle hayati öneme sahiptir. Uzun yıllardır bölgeye yerleşen ve yayılan terör örgütü Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. İrili ufaklı birçok kamp bölgeye yayılmış durumdadır. Terör örgütü Türkiye, İran ve Suriye sınırlarının sağladığı avantajları kullanmaktadır. Her üç sınıra yakın olmak örgüte uygun coğrafya, maddi imkân ve silah temini açısından güvenli bir ortam sağlamaktadır. Uyuşturucu ticaretinden silah ve insan kaçakçılığına kadar birçok alanda önemli gelirler elde edilmektedir. Suriye ve Lübnan’dan Kandil bölgesine geçişle beraber Türkiye’yi hedef alan birçok terör eylemi bu bölgeden yönetilmiştir. Türkiye içine rahatlıkla geçilerek terör faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Kandil bölgesi sahip olduğu zorlu coğrafi şartlar ve İran-Irak sınırlarını kapsayan konumuyla PKK terör örgütünün rahatlıkla hareket edebildiği bir bölge konumundadır. Türkiye’nin bu bölge üzerinde direkt bir kontrolünün olmaması terör örgütünün kendini güvende hissetmesine yol açmaktadır. 1980’lerden itibaren TSK gerçekleştirdiği başarılı sınır ötesi operasyonlarla PKK’yı birçok kez dağılma noktasına getirdiyse de bu bölgenin sahip olduğu konum sayesinde örgüt yeniden toparlanabilme imkânı yakalamıştır. Bu durum karşısında terörle mücadeleyi daha etkin kılabilmek için Türkiye bölgede askeri üsler kurma yoluna gitmiştir. Katar Türkiye ile Katar arasında varılan anlaşma gereği Türk askerinin başkent Doha’da bulunan El Rayyan Üssü’nde bulunması kararlaştırıldı. Katar’da açılan askeri üsse izin veren ilk adım olan “Türkiye-Katar Askeri İş Birliği Anlaşması” 2015’in Mart ayında Meclis Genel Kurulu’ndan ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın onayından geçmişti. Resmi kaynaklara göre Katar’da bulunacak Türk birliğinin asli görevi; “Gerçekleştirilecek müşterek/birleşik tatbikatların ve eğitimlerin vasıtasıyla Katar’ın savunma imkânının ve kabiliyetlerinin geliştirilmesinin desteklenmesi, her iki tarafın da diğer ülkelerin silahlı kuvvetleri ile eğitim/tatbikatlar icra edebilmesi, terörizmle mücadele ile uluslararası barışa katkı sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Somali Türkiye, 2017 yılında en büyük denizaşırı üssünü Mogadişu’da açtı; burada Türk askerleri, onlarca yıldır süren iç çatışmalarla harap olmuş bir ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmak amacıyla Somalili askerlere eğitim veriyor. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın 2011’deki ziyaretinden bu yana Afrika Boynuzu’ndaki yerini güçlendirerek eğitim, sağlık ve güvenlik gibi hizmetlerin canlandırılmasına yardımcı oluyor. Türkiye 2015 yılında Somali ile savunma ve sanayi anlaşmaları da imzalandı. Azerbaycan Türkiye silahlı kuvvetlerinin ayrıca Kardeş ülke Azerbaycan’da faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye, işgalci Ermenistan ile mücadelesinde ortak askeri eğitim ve tatbikatların yanı sıra başta Türk yapımı insansız hava araçları, füzeler ve elektronik savaş cihazlarının da bulunduğu yeni savunma sistemleri sağlama noktasında Azerbaycan’ı bir çok alanda desteklemektedir.”