POLİTİKA - 13 Mart 2019 Çarşamba 16:56

Kılıçdaroğlu’ndan belediye başkan adayına Avrupa uyarısı

A
A
A
Kılıçdaroğlu’ndan belediye başkan adayına Avrupa uyarısı

31 Mart seçimleri kapsamında Kırklareli’de düzenlenen mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li belediye başkan adayına uyarıda bulunarak "Avrupa buraya çok yakın.

31 Mart seçimleri kapsamında Kırklareli’de düzenlenen mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li belediye başkan adayına uyarıda bulunarak "Avrupa buraya çok yakın. Sık sık Avrupa’ya gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. Dolayısıyla gideyim Bulgaristan’a gideyim Avrupa’ya orada biraz keyif çatayım olmaz. Kabul etmiyorum" dedi.


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 31 Mart seçimleri kapsamında Kırklareli’ye gelerek düzenlenen mitingde vatandaşlara seslendi. "Amerika’da birisi ’ben vazgeçilmezim’ diyor. Amerikalı bir siyasetçi şunu söylüyor, ‘Kim dedi size vazgeçilmez olduğunuzu? ’Amerikan mezarları vazgeçilmez adamlarla doludur’ diyor. Hiç kimse vazgeçilmez değildir" diyen Kılıçdaroğlu, isim vermeden belediye başkan adayı gösterilmediği için ‘bu kararı tanımıyorum’ diyerek CHP’den istifa ettikten sonra bağımsız aday olan Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu’nu hedef aldı. Kılıçdaroğlu, "Partimize hizmet etmiş olabilir. Ama kendisi bir süre sonra ‘Neden beni belediye başkanı yapmadınız’ ‘Hangi gerekçeyle yapmadınız. Ben şimdi partimden istifa ediyorum. Kazandıktan sonra tekrar geleceğim’ neyle geleceksin, nereye geleceksin. Tuna Başkan söyledi. Onun da beklentileri vardı, çoğunu karşılayamadık. Olmadı ama partisine küsmedi. Tam tersine çalıştı. Emek harcadı ne demektir bu. CHP’li olmak farklı bir şeydir. Bu çerçevede çalışıyor" diye konuştu.



"Kabul etmiyorum"


"Bu bölgeye özel bir isteğim daha var" diyen Kılıçdaroğlu, "Avrupa buraya çok yakın. Sık sık Avrupa’ya gidip gelmeyecek. Kendisine söyledim. STK’larla bir aradaydık orada da ifade ettim. Belediye başkanı eğer vakti olursa, gidecek bir kasap arkadaşımızın çayını içecek. Ev ziyaretine gidecek bir sohbet yapacak. Bir fakirin evine gidecek. Çocuğun derdi varsa çocuğun derdiyle ilgilenecek. Dolayısıyla gideyim Bulgaristan’a gideyim Avrupa’ya orada biraz keyif çatayım olmaz. Kabul etmiyorum" şeklinde konuştu.


Kılıçdaroğlu "Kim ne derse desin ülkemizde binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa, o annenin dramını sarayda oturan zat bilemez. Bir çocuk okula giderken babası ona harçlık veremiyorsa, o babanın yaşadığı dramı saraydaki bilemez. Çünkü o sarayda oturur ama hiçbir şeye para vermez. Mutfak masrafı yoktur, kira masrafı yoktur. Hiçbir masrafı yoktur onların tamamını biz hep beraber öderiz. Bir de ayda ayrıca 76 bin lira para veririz. Peki bu konumda olan biri toplumu ayrıştırmalı mı, toplumu kavga noktasına getirmeli mi? Bizim isyan ettiğimiz budur zaten" ifadelerini kullandı.


Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında, "AK Parti’li kardeşlerime de seslenmek isterim. AK Parti’li kardeşlerimiz tam 17 yıl gidip oy verdiler. Bir partiyi tek başına iktidar yaptılar. 17 yılda istedikleri kanunu, kararnameyi çıkardılar. İstediklerini bakan yaptılar, istedikleri valiyi tayin ettiler, istedikleri rektörü tayin ettiler, istedikleri müsteşarı, genel müdürü, şube müdürünü, daire müdürünü tayin ettiler. İstedikleri genelgeyi yayınladılar ve her seferinde milletin önüne çıkıp dediler ki, ‘Türkiye şöyle büyüyor, Türkiye böyle büyüyor, Türkiye dünyada 1 numara, kimse Türkiye’nin hızının önünde durmuyor, duramıyor’ dediler. Sorum şu AK Parti’li kardeşlerime; 17 yılın sonunda nasıl oldu da bu millet geldi soğan kuyruğuna girdi? Nasıl oldu bu. Vergi dedin vatandaş vergi verdi, özelleştirme dedin şeker fabrikalarından Sümerbank’a kadar her şeyi sattılar. Borçlanma dedin Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanmasını yaptılar. Sattılar yetmedi, vergi aldılar yetmedi, borçlandılar yetmedi, şimdi millet soğan kuyruğunda. Ona da diyorlar ki varlık kuyruğu. İnanıyor musunuz? Ama ben adımın Kemal olduğu gibi biliyorum. Varlık kuyruğu olsa vatandaşı asla bırakmazlar, onlar hemen giderler ne yapacaklarını çok iyi bilirler. Fakir fukara gidiyor soğan, domates almaya gidiyor" ifadelerini kullandı.



"AK Parti’li kardeşlerimin vicdanlarına seslendim"


Kılıçdaroğlu, "Şimdi 200 bin ton patates ithal ediyorlar, öyle ya Türkiye’de toprak kalmadı, yer kalmadı, çiftçi yok, herkesin işi gücü var dolayısıyla patates ekmeye yer kalmadı. Şimdi 200 bin ton patates sıfır gümrükle ithalat yapıyorlar. Peki sıfır gümrükle onu yapıyorsun kardeşim, gübreyi de sıfır gümrükle getir, çiftçiye ucuz ver. Doğalgazı da getiriyorsun, onu da sıfır gümrükle getir, doğalgazı da sıfır gümrükle getir. Petrol, mazot diyorsun onu da sıfır gümrükle vergisiz getir, onu da ucuz ver. Onu veremezler. Neden? Oradan malı götürecekler, onu yapamazlar. Dolayısıyla AK Parti’li kardeşlerimin vicdanlarına seslendim. Bütün bu gerçekleri düşünerek sandığa gidin. Cumhuriyet’i kuranlar domates satarak, buğday satarak fabrikalar kurdular ve o fabrikalarda binlerce kişiler çalıştı. Son 17 yılda o soğan satarak, domates satarak, canlı hayvan satarak, et satarak kurulan fabrikalar satıldı. Şimdi o satılan fabrikaların paralarıyla domates alıyoruz, soğan alıyoruz, patates alıyoruz. Tam tersine döndü. Milyonlarca evladımız işsiz, gencecik evlatlarımız işsiz. İşsizliğin ne olduğunu acaba sarayda oturanlar bilir mi? Yoksulluğunu ne olduğunu acaba orada oturanlar bilir mi? Asla bilemezler. Çiftçinin ne halde olduğunu onlar bilir mi, borca batmış bir esnafın ne olduğunu acaba onlar bilir mi? Asla bilemezler. Dolayısıyla AK Parti’li kardeşlerime seslendim, sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Başka bir şey söylemiyorum" dedi.



"Milliyetçi olmak için hiç kimsenin önünde diz çökmeyeceksin"


"Bir sözüm de ülkücü kardeşlerime" diyen Kılıçdaroğlu, "Hangi ülkeyi düşünürseniz düşünün, dünyanın hiçbir ülkesine bir devlet kendi silah fabrikasını yabancılara satmaz, yabancı ordulara satmaz. Bizim tarihimizde ilk kez Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası, o fırtına obüslerinin yapıldığı fabrika 25 yıllığına Katar Ordusu’na tahsis edildi, satıldı. Ne karşılığında? Katar Emiri bedava uçak verdi, o uçağa binecek diye silah fabrikalarını sattı. Şimdi milliyetçi, ülkücü kardeşlerime bir daha sesleniyorum, bana dünyada örnek gösterin, hangi ülke kendi silah fabrikasını bir yabancı orduya satmıştır ve hangi milliyetçi, ülkücü kişi gidip de o silah fabrikalarını yabancı orduya satan partiye oy vermiştir? Milliyetçilik, bayrak sevgisi sıradan bir olay değildir, vatan sevgisi sıradan bir olay değildir" ifadelerine yer verdi.



“Bay Kemal olmak kolay bir iş değildir”


Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle noktaladı:


"Trump kızdı bağırdı papazı hemen serbest bıraktın. Niçin? Asla bırakmayacağım diyordun, tak diye serbest bıraktın. Peki rahmetli Ecevit en büyük milliyetçilerden birisidir, Atatürk milliyetçisidir, bayrak sevdalısıdır. Kıbrıs’a çıkarma yaptı değil mi? Ne yaptılar? Amerika ambargo uyguladı, silah ambargosu uyguladı, her türlü ambargoyu uyguladı. Daha önce İnönü’yü de tehdit etmişlerdi. Çıktı dedi ki; ’Biz milliyetçiliği duvarlara yazmadık, biz milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazdık, biz milliyetçiliği Akdeniz’in sularına yazdık, biz milliyetçiliği Afyon tarlalarına yazdık’ dedi. Milliyetçilik budur. Şimdi silah fabrikasını yabancılara satıyorlar ve ortalıkta milliyetçiyim diye geziniyorlar. Bunların hiçbirisi milliyetçi değil, hiçbirisi vatansever değil. Bunu burada ifade ediyorum. Lütfen gittiğiniz her yerde anlatın. Söylüyorum da; bir yanlışınız varsa deyin. Deyin ki ey Kılıçdaroğlu sen yanlış söylüyorsun. Şimdi diyor ya ’Bay Kemal’. Bay Kemal’i de anlatayım sizlere; Bay Kemal olmak kolay bir iş değildir. Bay Kemal olmak için önce namuslu adam olmak lazım. Bay Kemal olmak için hırsız olmayacaksın. Bay Kemal olmak için sabahın köründe oğluna telefon edip; ’oğlum paraları sıfırladın mı?’ demeyeceksin. Bey Kemal olmak için oğlunu bedelli askerliğe göndermeyeceksin. Fakir fukarının oğlu nasıl askerlik yapıyorsa senin oğlun da öyle askerlik yapmalı. Dolayısıyla Türkiye’nin gerçekleri farklıdır. Siyasete girdiğimden bu yana halka her zaman ve ortamda doğruları söyleyeceğime söz verdim. Her yerde ve her ortamda Türkiye’nin çıkarlarını, insanımızın çıkarlarını savundum. Fakirdir, zengindir, A Partisi, B Partisi demedim. Doğu’da yaşıyor, Batı’da yaşıyor demedim. Bu ülkede nerede yaşıyorsa, aynı havayı teneffüs ediyorsak, bayrağımıza aynı saygıyı gösteriyorsak, vatanımızı seviyorsak her zaman onların yanında oldum. Ve her sorunu çözmek için de elimden gelen her türlü çabayı gösterdim."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Uzm. Dr. Batmaz: "Aç kalma süresini azaltmak için sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir" Ramazan ayında diyabet hastalarının doktor kontrolünde oruç tutmasını öneren Uzm. Dr. Leyla Batmaz, "Aç kalma süresini azaltmak için sahur mümkün olduğunca geç yenmelidir" dedi. Medical Park Mersin Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Leyla Batmaz, şeker hastalığının, sıklığı günden güne artan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtti. Diyabet tedavisinde medikal tedavinin yanı sıra sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin olduğu sağlıklı yaşam tarzının önem taşıdığını vurgulayan Batmaz, "Ramazan ayında insanların beslenme düzeni, uyku düzeni, sirkadiyen ritmi değişmektedir. Oruç tutarken uzun saatler aç ve susuz kalmanın yanında yüksek glisemik indeksli karbonhidrat içeriği fazla olan besinlerin olduğu sahur ve iftar yemekleri dikkati çekmektedir. Bireyler özellikle iftarda oruçlarını açtıklarında normalden daha büyük porsiyonlar tüketme eğilimindedir. Bu da hastaların şeker düzeylerinde yükselmelere neden olmaktadır" dedi. "Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli" Diyabetik bireylerin oruç tutarken ani kan şekeri düşmeleri, kan şekeri yükselmeleri, şeker koması, tansiyon düşüklüğü, vücutta sıvı kayıpları ve pıhtılaşma bozuklukları gibi risklerle karşılaşabileceğini belirten Uzm. Dr. Batmaz, bu riskleri azaltmak için şeker hastalarının mutlaka doktor kontrolünün yapılması ve tedavisinin düzenlenmesi gerektiğini ifade etti. Batmaz, "Hastanın oruç tutmasının uygun olup olmadığı değerlendirilmeli, risk grubu belirlenmelidir. Düşük ve orta riskli hastalar, riskler anlatılarak ve tedavi düzenlemesi yapılarak yakın takip ile oruç tutabilir" diye konuştu. "Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır" Sağlıklı ve dengeli beslenme ile yaşanabilecek olumsuzlukların engellenebileceğini dile getiren Batmaz, oruç tutarken beslenmede dikkat edilmesi gereken hususların diğer zamanlardan farklı olmadığına dikkat çekerek, "Günlük kalorinin yaklaşık olarak yüzde 40-50’si karbonhidratlardan, yüzde 30-35’i yağlardan, yüzde 20-30’u proteinlerden alınmalı. Günlük alınan kalorin öğünlere bölündüğünde ise yüzde 30-40’ı sahura, yüzde 40-50’si iftar, yüzde 20-30’u iftar sonrası atıştırma ve meyve öğününe ayrılmalıdır" ifadelerini kullandı. Aç kalma süresini azaltmak için sahurun mümkün olduğunca geç yenilmesini öneren Batmaz, şöyle konuştu: "İftar ve sahurda sıvı ihtiyacı için bol su, ayran, süt, maden suyu, şekersiz komposto tüketilmelidir. Hasta gün içinde en az 3 kez kan şekeri ölçümü yapmalıdır. Hipoglisemi riskini arttırmamak için yoğun egzersiz ve spor yapılmamalıdır. Şeker hastası birey eğer oruç tutuyorsa mutlaka yakın çevresinde birileri oruçlu olduğunu bilmelidir. Hipoglisemi durumuna karşı her zaman hastanın yanında şeker, meyve suyu, kuru üzüm ya da şekerli gıda bulunmalıdır."
Kastamonu 1 milyarlık yatırım tersine göçü başlattı Kastamonu’nun Devrekani ilçesinde 5 yılda yapılan yatırımlar, tersine göçü başlattı. Devrekani Belediye Başkanı Engin Altıkulaç, “Göreve geldiğimiz 5 yıl içerisinde ilçemize 1 milyar liranın üzerinde yatırımı kazandırdık” dedi. Devrekani Belediye Başkanı Engin Altıkulaç’ın girişimleri neticesinde Devrekani Belediyesi’nin öz kaynakları ile bakanlıkların destekleri ile Kastamonu’nun Devrekani ilçesine son 5 yıllık süre zarfında 1 milyar liranın üzerinde yatırım yapıldı. Devrekani Belediyesi’nin öz kaynaklarıyla içme suyu ve isale hattı başta olmak üzere diğer yatırımlarla 500 milyon liralık bir yatırım gerçekleşti. Son 5 yılda kazandırılan yatırımlar ve doğalgazın ilçeye gelmesiyle birlikte her yıl göç veren ilçeye tersine göç başladı. Geçtiğimiz yıllarda 11 bin ila 12 bin civarında olan Devrekani’nin nüfusu son yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nde (ADNKS) 13 bin 886’ya yükseldi. “Devrekani Belediyemizin öz kaynaklarıyla 500 milyon liralık yatırımı ilçemize kazandırdık” Devrekani Belediyesi’nin öz kaynaklarıyla çok önemli yatırımlar yaptıklarını belirten Başkan Altıkulaç, “Bizler göreve geleli 5 yıl oldu. Devrekani Belediyemizin öz kaynaklarıyla bu süre zarfında 500 milyon lira civarında bir yatırımı ilçemize kazandırdık. Bunun yanı sıra, diğer kuruluşlar vesilesi ile ilçemize kazandırmış olduğumuz hibelerle 500 milyon lira civarında bir yatırım daha bulunuyor. Bunun zaten 268 milyon lira tutarında yatırımını Organize Hayvancılık Bölgesi oluşturuyor. 500 milyon lirada devletimizin diğer kurumlarından ilçemize yapmış oldukları hibe yatırımlarla ilçemize kazandırmış olduğumuz projeler bulunuyor. Göreve geldiğimiz 5 yıl içerisinde belediyemizin öz kaynakları ve diğer kurumlarımızın yatırımlarıyla ilçemize 1 milyar liranın üzerinde yatırım gelmiş oldu. Bundan da son derece memnunuz” dedi. “Devrekanimiz göç veren bir ilçeyken yapılan yatırımlar sayesinde göçü tersine çevirdik” Devrekani’nin yıllardır hep göç verdiğini belirten Başkan Altıkulaç, “Sosyal projelerle birlikte ilçemize kazandırmış olduğumuz projeler ekonomik anlamda Devrekanimizde ciddi bir hareketlenmeye vesile oldu. Devrekani, hakikaten göç veren bir ilçe konumunda. Geçmiş nüfus sayımlarına bakıldığında Devrekani, dörtte bir oranında bir nüfusu barındırıyordu. Görevde bulunduğumuz süre zarfında Devrekani’de göçü kesinlikle durdurduk, hatta göçü geri çevirdik diyebiliriz. Geçmiş dönemde ilçemize doğalgazında gelmesiyle birlikte yaşam kalitemizde bir hayli yükseldi. Doğalgazın etkisi ve Devrekani Belediyesi olarak bu süre zarfında ilçemize kazandırmış olduğumuz projeler sayesinde ilçemize geri göçte başladı diyebilirim. Geri göçün başlaması başta esnaftaki hareketlenmeye ve mevcut olan tarım topraklarımızın daha fazla işler hale gelmesine bunun da ülkemize ekonomik anlamda önemli kazanımlara sebep oldu. Bunun yanı sıra ilçemizde yaşayan vatandaşlarımızın yaşam kalitesinin arttığını kesinlikle söyleyebilirim. Bir takım hizmetlerle yakından buluşma fırsatını buldular. Bu da insanların daha mutlu, huzurlu, sağlıklı bir şeklide yaşamlarını sürmelerine vesile oldu. Bu da çok güzel oldu” şeklinde konuştu.
Muş Muş’ta kar kalınlığının 7 metreyi bulduğu yolda çalışma Muş’ta kar kalınlığının yer yer 7 metreyi bulduğu Üçevler grup köy yolunun açılması için 7/24 esasına göre çalışmalar devam ediyor. İl Özel İdaresi Yol ve Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı ekiplerin mart ayının son günlerinde kar kalınlığının yer yer 7 metreyi bulduğu Üçevler grup köy yolunun açılması için başlattığı çalışma tüm hızıyla devam ediyor. Zorlu coğrafyada çığ riskine rağmen 2 bin 500 rakımlı Çavuştepe mevkisinde 3 gündür görev yapan ekipler, yolu kısa sürede açmayı hedefliyor. 10 köy ve 21 mezraya ulaşımın sağlandığı ve köylülerin alternatif olarak kullandığı Üçevler grup köy yolunu açmak için gece gündüz çaba gösteren ekipler, yaklaşık 3 aydır kapalı olan ve kar tabakasının oldukça sertleştiği yolda ilerlemekte güçlük çekiyor. Karın iş makinesinin boyunu aştığı yolda çalışmalarını sürdüren iş makinesi operatörü Kerem Çakır, 25 yıldır karla mücadelede yer aldığını belirterek, "Ben 25 yıldır iş makinesi operatörlüğü yapıyorum. Burada çığ tehlikesi var. Geçen günlerde bir çığ tehlikesi geçirdik. Üçevler grup köy yolunun Çavuştepe mevkisinde karla mücadele çalışmasını yürütüyoruz. Şu anda ovada çiçekler açmış, biz de burada karla mücadelemize devam ediyoruz. Yer yer 6-7 metre kar var. Kar çok sert. Makine çok zorlanıyor. Günde 2-3 kilometre yol açabiliyoruz. Burası rampa. Gece gündüz çift vardiya çalışıyoruz. Biz saat 18.00’dan sonra işi bırakacağız, gece vardiyası gelecek. İki güne kadar yolu ulaşıma açmayı hedefliyoruz. Gördüğünüz gibi iş makinesine 4 zincir taktık. İş makinesi zincirli olmasa gidemeyiz. Aşırı bir rampamız var. Her yerde ilkbahar mevsimi yaşanırken biz karla mücadele ediyoruz. Muş’un en yüksek mevkilerinden biri" şeklinde konuştu.