GENEL - 05 Haziran 2019 Çarşamba 12:00

(Özel) Otizmli 3 buçuk yaşındaki otizmli Mehmet Akif ilk kez “anne-baba” dedi

A
A
A
(Özel) Otizmli 3 buçuk yaşındaki otizmli Mehmet Akif ilk kez “anne-baba” dedi

Kocaeli’de 2 buçuk yaşına kadar konuşamayan ve çevresindekilerle iletişim kurmayan otizmli Mehmet Akif, annesinin araştırmaları sonucunda başladığı eğitimle 7 ayda büyük gelişme göstererek ilk defa anne, baba dedi.

Kocaeli’de 2 buçuk yaşına kadar konuşamayan ve çevresindekilerle iletişim kurmayan otizmli Mehmet Akif, annesinin araştırmaları sonucunda başladığı eğitimle 7 ayda büyük gelişme göstererek ilk defa anne, baba dedi. Mehmet Akif’in gösterdiği gelişme, kendisi ile oyun oynamak isteyen ağabeyini de sevince boğdu.


Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde yaşayan Tuğba ve Ertuğrul Sarı çifti, iki çocuğundan biri olan Mehmet Akif’in 2 buçuk yaşındayken konuşamadığını ve çevresindekilerle iletişim kurmak istemediğini fark etti. Çiftin durumu anlattığı çevresindeki yakınları erkek çocuğunun geç konuştuğunu söyleyerek, beklemeleri tavsiyesinde bulundu. Gittikleri hastanede uzmanların otizm olabileceğini söylediği Mehmet Akif’in anne ve babası büyük hüzün yaşadı. Çocukları için umutla araştırma yapan aile, Kocaeli’nin Başiskele ilçesindeki Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde birçok çocuğun atlı rehabilitasyonun da içerisinde olduğu yoğun bir eğitimle gelişme gösterdiğini öğrendi. Ailenin kuruma başvuruda bulunmasıyla Mehmet Akif eğitime başladı. Atlı rehabilitasyon, bireysel ve duyu bütünlemesinin de olduğu yoğun bir eğitime başlayan Mehmet Akif’te kısa sürede gelişme gözlemlendi.


Yaklaşık 7 aylık eğitim sürecinde Mehmet Akif çevresindekileri ile iletişim kurmaya, konuşmaya başlayarak, ilk defa anne ve baba dedi. Yaşıtlarının düzeyine ulaşan ve gelişimindeki sürekliliğin sağlanması için eğitimine devam edilen Mehmet Akif, en çok daha önce hiç oyun oynamadı ağabeyini mutlu etti. Kardeşinin kendisi ile saklambaç oynamadığı için çok üzüldüğünü söyleyen 6 yaşındaki Eymen, şimdi kardeşi kendisi ile oyun oynadığı ve sohbet ettiği için çok mutlu olduğunu belirterek, “Burada eğitime başladık ve bir gün kardeşimde bir düzelme olduğunu fark ettik. Sonra konuşmaya başladı. Bizimle saklambaç oynamıyordu. Sadece konuşması vardı. Artık bizi anlayabiliyor. Saklambaç oynayabiliyoruz, yakalamaca oynayabiliyoruz. Artık beni anlayabilecek bir durumda” dedi.



“Aile kaygı halinde kurumumuza başvurdular”


Mehmet Akif’in eğitim süreci hakkında bilgi veren Eğitim Koordinatörü Dilek Güner, “Mehmet Akif Sarı kurumumuza 2 yaş 10 aylıkken geldi. İlk geldiklerinde aile çok büyük bir panik içerisindeydi. Çünkü gittikleri uzman çocuklarının otizm tanısı alabileceğini, otizme yakın davranışlar sergilediğini belirtmişti. Aile kaygı halinde kurumumuza başvurdular. Görüşmelerimizi, çocuğun değerlendirmesini yaptık. Takıntılı davranışları vardı, göz kontağımız çok sınırlıydı. Dokunsal olarak çok hassasiyet yaşıyordu ve bu günlük yaşantısını inanılmaz derecede etkiliyordu. Birebir eğitim bu işin olmazsa olmazı. Yaşı sebebi ile çok başarılı bir başlangıç yaptık. Doğru bir eğitim süreci bizim için de çok etkili oldu. Daha sonra verilen eğitimle çocuğumuzun dokunsal hassasiyetinin önemli bir seviyede azaldığını gözlemledik. Kelime çıktıları başladı. Aile bizi bu anlamda fazlasıyla destekledi. Söylenilen çalışmaları bol bol tekrar ettiler. En önemli husus da kurumumuzdaki sosyal ortamın Mehmet Akif için çok önemli olmasıydı. Buraya her zaman keyifle geldi. Eğitimde en önemli olan motivasyonun Akif’te yüzde 100 oranında olduğunu gördük” diye konuştu.



“Mehmet Akif artık akranlarıyla iletişim oluşturabilmekte”


Mehmet Akif’in yaşıtları ile aynı düzeyde davranışlar sergilemeye başladığını ifade eden Güner, bu sürekliliğin devam etmesi için çalışmalarını sürdüreceklerini ifade ederek, “Mehmet Akif, yaklaşık 8 aylık bir süreçte yoğun bir eğitim aldı. Eğitimle birlikte hayvanların da işin içerisinde olmasıyla birlikte motivasyonunu üst seviyelerde yaşayarak çok iyi bir seviyeye geldi. Mehmet Akif artık akranları ile birlikte çok rahat bir şekilde vakit geçirebilmekte, onlarla iletişim oluşturabilmekte. Kendisinden büyüklerle bile çok rahat bir şekilde iletişim kurabilen, soru sorabilen, akran becerilerini gerçekleştirebilen bir pozisyonda. Aile bu durumdan inanılmaz derecede memnun. Bizim de en büyük motivasyon kaynağımız Mehmet Akif’in ailesinin bu süreçteki memnun olma durumu. Onlarda artık çocuklarının çok iyi bir seviyeye gelebildiğini, akranları ile birlikte vakit geçirebileceğini, kendi ayakları üzerinde durabilecekleri konusunda çok önemli bir umuda sahipler. Bu süreci destekleyen çalışmaları devam ettireceğiz” şeklinde konuştu.



“Tanısının otizm olabileceği söylendiğinde biz kabul etmedik”


Mehmet Akif’in konuşamamasının kendilerini çok üzdüğünü belirten anne Tuğba Sarı, “2 yaşındayken Mehmet Akif’te ismine tepki vermediğini, yaşıtlarıyla aynı ortamda bulunmak istemediğini, yalnız kalmak istediğini fark ettik. İlk başta bunu onun yapısı olarak kabul etsek de daha sonra yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu fark ettik. Ardından doktora götürmeye karar verdik. İlk başta doktora gittiğimizde tanısının otizm olabileceği söylendiğinde biz kabul etmedik. Çok üzüldük. Daha sonra ‘Ne yapabiliriz’ diye araştırmaya başladık. Bu süreçte eğitime başlamamız gerektiğini öğrendik ve hemen bu konu için bir araştırma yaptık. Araştırmamızda böyle bir kurum olduğunu fark ettik. Daha sonra buraya geldik ve buradaki ortam bizi çok mutlu etti. Bir hayvanat bahçesi arattırmayan hayvanlar vardı. Doğayla iç içe olması bizi mutlu etti ve hemen burada eğitime başlamamız gerektiğine karar verdik” ifadelerini kullandı.



Çevresindekileri dinlemedi, oğlunun sağlığına kavuşması ile mutluluğu yaşadı


Oğlunun sağlığına kavuşmasının kendisini çok mutlu ettiğini belirten anne Sarı, “Mehmet Akif, o zaman 3 yaşına girmek üzereydi. Süreç bizi ilk başta çok korkuttu. Tanımız tam olarak konulmuş değildi. Eğitime başladıktan sonra Mehmet Akif hemen tepki vermeye başladı. İlk başta biz göz temasının arttığını fark ettik. Artık burnunu, ağzını gösterebiliyordu. Bu bizi mutlu etti. Daha sonra ‘anne’, ‘baba’ demeye başladı. İlk okula geldiğimizde ağabeyi öğretmenlerine, ‘Kardeşim benimle ne zaman saklambaç oynayacak’ dediğinde biz çok duygusallaşmıştık. İlerleyen dönemde hep abisiyle birlikte oynamaya başladılar. Tabii bunun üzerine biz de çok mutlu olduk. Bu durumu ilk fark eden ben olmuştum. Bunu çevremdekilere, eşime, kayınvalideme ilk anlattığımda ‘Bekle, erkek çocuğudur geç konuşur’ dediler. Ben bunların hiçbirini duymak istemedim. Çünkü çocuğumda yoluna gitmeyen bir şeylerin olduğunun farkındaydım. Buradan bu durumda olan ailelere tek söyleyeceğim şey, kesinlikle yolunda gitmeyen bir şey olduğunda hemen doktora gitsinler” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kemer’in çocuklarından Cumhuriyet ve Atatürk’e vefa konseri Antalya’nın Kemer ilçesinde 120 kişilik Kemer Belediyesi Cumhuriyet Orkestrası, 70 kişilik Kemer Cumhuriyet Korosu ve 18 kişilik Kemer Belediyesi Çocuk Halk Oyunları ekibinin oluşturduğu 208 kişilik orkestra, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Kemer’de konser verdi. Kemer’de 208 kişilik orkestra, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Kemer’de konser verdi. Konser, orkestradaki 4 çocuğun Türkçe, Rusça, İngilizce ve Fransızca sunumunun ardından sanatçı Norm Ender’in Cumhuriyet’in 100’ncü yılına özel yaptığı 100. Yıl şarkısı Parla ile başladı. Kemer Belediyesi Gençlik Orkestrası Şefi Furkan Üstündağ yönetiminde yapılan konserin solistliğini ise Görkem Durmaz ile Evgeniia Timotievich yaptı. Barış Manço, Evrencan Gündüz, Selami Şahin, Müslüm Gürses, Erkin Koray, Özdemir Erdoğan, Neşet Ertaş, Erol Evgin, Frank Sinatra, James Brown ve Aşık Veysel gibi önemli değerlerin eserlerinin seslendirildiği konsere vatandaşlar büyük ilgi gösterdi. Yaklaşık 2 saat süren konsere katılanlar, dev orkestranın seslendirdiği eserlerle güzel bir akşam yaşadı. Vatandaşlar, seslendirilen şarkılara zaman zaman eşlik etti. Konserde, Kemer Belediyesi Çocuk Hak Oyunları ekibi de halk oyunu gösterisi sundu. Çocukların gösterisini vatandaşlar cep telefonlarıyla görüntüledi. Halk oyunları gösterisinden sonra Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, zeybek oynadı. Başkan Topaloğlu’nun oynadığı zeybek, izleyenlerden büyük alkış topladı. Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, yaptığı konuşmada, 23 Nisan 1920’de kurulan TBMM’nin yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığını söyledi. Kurulduğu günden bu yana hayranlıkla izledikleri bir koro olduğuna işaret eden Kaymakam Solmaz, “Gençlerimiz, Furkan hocanın önderliğinde sanatla bütünleştiği, önlerinde güzel ufuklar açacak çalışmaların içinde yer alıyor. Aslında çocuklarımızın bayramı olduğu için bizim onlara eğlence ortamı hazırlamamız gerekiyor ama onlar bize bu imkanı sağladı. Hepsine çok teşekkür ediyorum” dedi. Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu ise 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığını belirterek, çocukların çok zeki olduğunu söyledi. Orkestradaki çocukların büyük başarılara imza attıklarını belirten Başkan Topaloğlu, “Bu çocuklarımızla gurur duymamız lazım. Çocuklarımızın başarısının mimarı Furkan hocamızdır. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) önceki başkanı Sayın Davut Çetin’e Kemer’e kazandırdığı Kemer Belediyesi ATSO Eğitim ve Sanat Merkezi için teşekkür ediyorum” dedi. Konser sonrası Başkan Topaloğlu, Şef Furkan Üstündağ, solistler Görkem Duymaz ile Evgeniia Timotievich’e, orkestrada Uğur Okulları Kemer Kampüsü öğrencilerinin de yer almasından dolayı Kemer Kampüsü Müdürü Oğuz Kaan Aşıkoğlu ve Kemer Belediyesi Çocuk Halk Oyunları Eğitmeni Serap Türkoğlu’na Kemer tablosu hediye etti. Konser, orkestranın seslendirdiği İzmir Marşı ile sona erdi.
Hakkari Kavaklı köyü sakinleri “madenlere” karşı eylem başlattı Hakkari’nin Kavaklı köyünde 2007’den beri devam eden maden çalışma faaliyetlerine karşı köy sakinleri eylem başlattı. Hakkari il merkezine 50 kilometre mesafede bulunan ve bölgedeki çatışmalı süreçten kaynaklı 1995 yılında boşaltılan Kavaklı köyü halkı, 2007 yılında Karakaya Maden ile Sedex Resources Maden şirketlerinin başlattığı çinko ve kurşun madeni çalışmalarını durdurmak amacıyla Hakkari, Van ve Yüksekova’da yaşayan yüz kişilik bir grupla maden sahasına giderek eylem başlattı. Şine Köprüsü’nde nöbet tutan askerlerden izin alarak maden sahasının olduğu vadiye yürüyen grup, maden galerilerinin olduğu bölgede basın açıklaması yaptı. Maden şirketi sahipleriyle görüşmek isteyen köylüler, jandarmanın kontrolünde firma yetkililerinden iki kişi ile görüşme yaptı. Köylüler, taleplerinin kabul edilmemesi üzerine nöbet eylemi başlattı. İlk nöbeti köy sakinlerinden oluşan 40 kişilik grup tuttu. “Maden çalışmaları derhal durdurulmalı” Kavaklı köyü halk adına açıklamayı okuyan Salih Kurt, yapılan maden çalışmalarından dolayı mağdur olduklarını söyledi. Kurt, “Köyümüzün mera alanlarında bulunan maden ocağı 18 yıldır çevreye ve köylülerin yaşam alanlarına ciddi zararlar vermektedir. Maden çalışmaları nedeniyle topraklarımız kirlendi ve verimliliğini kaybetti. Su kaynaklarımız zehirlendi ve içilmez hale geldi. Hava kirliliği arttı ve solunum problemlerine yol açtı. Hayvanlarımızın otlanma alanları tahrip edildi. Köyümüzün doğal güzelliği bozuldu. Bu sorunlara rağmen maden çalışmaları durdurulmak yerine aralıksız devam etmektedir. Köylüler olarak defalarca yetkilere başvurmamıza rağmen sorunumuza çözüm bulunamadı. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Köyümüzün ve gelecek nesillerin haklarını korumak için maden çalışmalarının derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Köy halkı olarak Kavaklı köyü mera alanlarında bulunan maden ocağının faaliyeti derhal durdurulsun. Maden ocağının çevreye verdiği zararlar tazmin edilsin. Köylülerin yaşam alanları eski hale getirilerek maden faaliyetinin bıraktığı tahribat ortadan kaldırsın. Bölgede yeniden ağaçlandırma yapılsın” ifadelerini kullandı. Köylüler, maden ocağı önünde dönüşümlü nöbet eylemi başlatırken, jandarma da bölgede önlemlerini arttırdı.
İstanbul İstanbul’da lüks otomobil kaçakçılığı operasyonu: 20 Kişi yakalandı İstanbul’da düzenlenen otomobil kaçakçılığı operasyonda, yabancı kişilerce yurt dışından turistik amaçla getirilip usulsüz yöntemlerle satıldığı belirlenen piyasa değeri yaklaşık 60 milyon lira değerinde çeşitli marka ve modelde 17 lüks araca el konulurken, 20 kişi gözaltına alındı. Otomobillerin bazıları İnterpol listesinde ‘çalındı’ kaydı yer alıyor. Alınan bilgiye göre, İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, bazı yabancı uyruklu kişilerin yurt dışından Türkiye’ye çalıntı otomobil getirip ülkede usulsüz yollarla sattıktan sonra çıkış yaptığı bilgisine ulaştı. İl genelinde lüks oto kaçakçılığının men edilmesi ve takibine yönelik geniş kapsamlı çalışma başlatan polis, yurda turistik amaçla yolcu beraberinde getirilen lüks araçların, yasal süresi içerisinde ülkeden çıkış yapmadığını ve şase numaraları değiştirilen bazı araçlara, sahte evraklarla tescil işlemi yapılarak Türkiye plakası çıkarıldığını tespit etti. Araçlara yönelik yapılan detaylı araştırmalarda otomobillerin bir kısmının Almanya, İsveç ve Polonya‘dan çalındığı ve İNTERPOL listesinde “çalıntı” kaydı bulunduğu ortaya çıkarıldı. Söz konusu araçların Türkiye’de aktif olarak kullanıldığı anlaşılınca operasyonun düğmesine basıldı. Lüks otomobil kaçakçılığına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, teknik ve fiziki takip başlatan polis, el değiştiren yeni araç sahiplerinin kimlik ve adres bilgilerini tek tek tespit etti. Sahte belgelerle tescil işlemi gerçekleştirilen ve kullanıldığı belirlenen piyasa değeri yaklaşık 60 milyon lirayı bulan 17 otomobile el konulurken, 20 şüpheli düzenlenen operasyonla yakalandı. Zanlılara ait ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda, sahte olduğu değerlendirilen çok sayıda araç satış evrakı ele geçirildi. Operasyonda, yurt dışından temin edilip usulsüz yöntemlerle satıldığı belirlenen çeşitli marka ve modelde 17 lüks otomobil ise el konulduktan sonra bugün İstanbul Emniyet Müdürlüğü avlusunda sergilendi. Yakalanan otomobil kaçakçıları sorgulanmak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şubesine götürüldü. Buradaki ifade işlemleri tamamlanan 20 zanlının, farklı tarihlerde sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları mahkemece ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakıldıkları öğrenildi.
İzmir İzmir’de sivrisinek ve haşere ile mücadele 12 ay sürüyor İzmir Büyükşehir Belediyesi, sivrisineklere karşı 30 ilçede, 300 bin noktada 380 personelden oluşan 27 ekiple ilaçlama çalışması yapılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, sivrisinek başta olmak üzere haşerelere karşı mücadeleye kesintisiz devam ediyor. Küresel iklim krizi ve değişen yağış rejimi nedeniyle artan sivrisinek popülasyonuna karşı yoğun bir mücadele veren ekipler, 30 ilçede yılın 12 ayı 300 bin noktada ilaçlama yapıyor. Çalışmalar, aralarında; biyolog, kimyager, gıda mühendisi, ziraat mühendisinin de bulunduğu 380 personel ile yürütülüyor. Hamam böceği, karasinek, fare, pirenin yanı sıra özellikle istilacı bir tür olan ve şehirlerdeki yaşam şartlarına uyum sağlayan Güneydoğu Asya kökenli Asya kaplan sivrisineğine (Aedes albopictus) yönelik ekstra önlemler alınıyor. İklim krizi sinek popülasyonunu etkiledi İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğü Vektör Mücadele Biriminde görevli ekip sorumlusu Ziraat Mühendisi Sedat Özdemir, İzmir’in yıllık ortalama sıcaklığının 15 santigrat derece olduğunu, bunun da etkisiyle bu tür canlıların yılın her ayı gelişimlerini sürdürdüğünü belirtti. İklim değişikliğinin birçok canlının adaptasyonunu etkilediğini anlatan Sedat Özdemir, “İklim değişikliğinin etkisiyle, farklı birçok türü görmek mümkün. Üstelik kış aylarında olmaması gereken canlılar bile yaşamını sürdürebiliyor; çünkü değişen yağış rejimi, değişen sıcaklıklar bu tür canlıların yaşam alanı bulmasına imkan tanıyor” dedi. Yurttaşlarımız da önlem almalı Özellikle durgun sularda, rögar, foseptik, yağmur ızgaraları gibi alanlarda sık sık ilaçlama çalışması yaptıklarını ifade eden Özdemir, şunları söyledi: “Biz çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz; ancak burada yurttaşların önlem alması da şart. Çalıştığımız alanlar dışında, canlıların üreyebildiği alanlar olabiliyor. Örneğin; bahçelerdeki su birikintisi, saksılarda veya kapı önlerinde kovalarda bırakılan sular, larvaların üreyebileceği alanlar. Buralarda ya su bırakılmamalı ya da bu sular sık sık değiştirilmeli. Yurttaşlarımız bizim göremediğimiz bu tür alanlarda bireysel önlem alırsa daha başarılı sonuçlar elde edebiliriz.” Kullanılan ilaçların çevre ve insan sağlığına zarar vermediğini ifade eden Sedat Özdemir, “Fiziksel olarak ulaşamayacağımız alanlarda amfibik aracımız ile çalışıyoruz. Halk sağlığını tehdit etmeyecek, diğer canlılara zarar vermeyecek biyolojik larvasitler kullanıyoruz. Karasinek tuzaklarıyla da karasinek popülasyonunu azaltmaya çalışıyoruz. İnsana hastalık bulaştıran canlılarla mücadele ediyoruz. İlaçlar da sadece bu tür canlıları etkiliyor. Diğer canlı türlerine bir zarar vermemiş oluyoruz” dedi.