GENEL - 22 Mart 2019 Cuma 17:01

Konya Gıda Ve Tarım Üniversitesinde Çanakkale konferansı

A
A
A
Konya Gıda Ve Tarım Üniversitesinde Çanakkale konferansı

Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinde, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104’üncü Yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla “Çanakkale’yi Geçilmez Kılan İrade” konulu konferans düzenlendi.

Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinde, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104’üncü Yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla “Çanakkale’yi Geçilmez Kılan İrade” konulu konferans düzenlendi.


Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi tarafından düzenlenen “Çanakkale’yi Geçilmez Kılan İrade” konulu konferansa, Rektör Prof. Dr. Cumhur Çökmüş, Rektör Yardımcıları, Fakülte Dekanları, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Programın açılışında konuşan Rektör Çökmüş, “Önümüzü düzgün bir şekilde görmemiz için tarihimizi çok iyi bilmemiz gerekir. Ben inanıyorum ki, herkesin en azından temel düzeyde bir tarih bilgisi olmalı. Bugün konu edeceğimiz Çanakkale Savaşı, bizim açımızdan topyekün bir savaştır. Çanakkale Savaşı, bizim bu vatan topraklarını terk etmeyeceğimizi ispatladığımız bir savaştır" dedi.



“Henüz savaşın başındayken 90 bin şehit verdik”


Daha sonra konferansa geçildi ve kürsüye Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Necdet Aysal geldi. Konuşmasına, "Türk’ün savaş tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale Deniz Zaferinin 104. Yıl Dönümünü kutlamanın ve bu mukaddes vatanımız için canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizin Şehitler Gününü idrak etmenin onurunu ve gururunu yaşamaktayız" diyerek başlayan Aysal, ilk olarak 1. Dünya Savaşı öncesinde yaşanan gelişmeleri ve Osmanlı’nın bu savaşa katılma sürecini anlattı.


Osmanlının, İngilizlerden satın aldığı 2 geminin teslim edilmediğini, ödenen paranın da iadesinin yapıldığını belirten Aysal, "Osmanlı Devletinde o dönem herkes savaşa katılma taraftarıydı. İngilizlerle de bu konu görüşülmüştü ama İngilizler bunu kabul etmedi. Bu esnada 2 Alman gemisini görüyoruz, Goeben (Yavuz), Breslau (Midilli) Zırhlıları... İngilizler, Almanların bu gemileri bize vermelerini kabul etmiyor fakat biz gemileri göndermiyoruz. İngilizler bunun üzerine hemen savaş ilan edemiyor, zira Osmanlı Padişahı 5. Mehmet Reşad’ın Halife olduğunu biliyorlar ve Halifenin bir fetva yayınlamasından çekiniyorlar. Osmanlı Savaşa girerse yeni cephelerin açılmasından korkuyorlar. Bu iki gemi Rusya’nın kıyılarını bombalıyor, önce Rusya ardından da Fransa ve İngiltere Osmanlıya savaş ilan etti ve böylece Osmanlı 1. Dünya Savaşına girmiş oldu. 11 Kasım 1914 tarihinde Osmanlı bu üç devlete karşı savaş ilan etti ve bu tarihte 5. Mehmet Reşat, Cihad-ı Ekber Fetvasını yayınladı.


Tabi bu tarihte Almanlar çok zor durumda, Rusların durdurulmasını istiyor ve daha sonra da Almanların isteği doğrultusunda Doğu Cephesinde savaşa giriyoruz. Osmanlı, Almanların isteği ve İttihatçıların isteği doğrultusunda hayatının en büyük hatasını yapıyor ve Doğu Cephesini açıyor. Bu Cephedeki harekat 21 Aralık 2014 yılında başlıyor, kış koşulları hesaba katılmadan, Enver Paşa Mehmetçiğe "yürü" emrini veriyor. Sarıkamış taarruzu başlıyor. Neticede 15 gün içinde bu taarruz tam bir faciayla sonuçlanıyor. 57 bin Mehmetçiğimiz donarak şehit oluyor, daha savaşın başında 90 bin şehit verdik. İşte bu şoku üzerimizden atlatamadan Çanakkale cephesi açılıyor. Bu cepheyi biz açmıyoruz, İhtilaf Devletleri açıyor" dedi.



“Çanakkale çok önemli bir zaferdir”


İzmir’de iki gemimizi batıran İngilizlerin, Çanakkale’deki tabyalarımızı bombaladığını ancak asıl savaşın 19 Şubat 2015 tarihinde başladığını ifade eden Aysal, "İngilizlerin bir hayali vardı ve bizim durumumuz kötüydü. Savaş bu şekilde başlamış oldu. Mart ayının başlarına kadar düşman herhangi bir başarı elde edemiyor, bu arada da büyük bir saldırıyı planlıyorlardı. İşte bu saldırı 18 Mart’ta gerçekleşti. 7-8 Mart 1915 tarihinde Nusrat Mayın Gemisi, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Albay Cevat Bey ve Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Kaptanın komutasında sisli bir gecede mayınları Çanakkale’ye döşüyor. Osmanlı devletinin elinde sadece 26 mayın kalmış, planlama yapılıyor ve Karanlık Koya 26 mayın döşenecek. O dönemde iki uçağımız var, işte onlardan birisi olan Ertuğrul isimli uçağımız Çanakkale’nin üzerinde keşif yapıyor ve denizin temiz olduğunu raporluyor. Tophaneli Hakkı Bey aslında 2 gün önce kalp krizi geçirmiş, normalde bu göreve çıkmasının imkanı yok ama başka kaptan olmadığı için bu tarihi görevi kabul ediyor. Neticede titizlikle mayınlar Karanlık Koya yerleştiriliyor. Zaten dönüş esnasında Kaptan Hakkı Bey ikinci bir kalp krizi geçiriyor ve şehit oluyor. 18 Mart’ta aslında taarruz öncesi düşman uçakları keşif yapıyor, Karanlık Koyu İngiliz uçakları birkaç defa turluyor ama mayınları göremiyorlar. Kilitbahir ve Eceabat’ın güneyinde bulunan Mecidiye Bataryasında bütün askerlerimiz şehit olmuş, sadece iki askerimiz kalmış. Niğdeli Ali ve Balıkesir Havranlı Koca Seyit... İşte bu iki asker, İngiliz Savaş Gemisi Ocean Zırhlısını batırmayı başarıyor. Koca Seyit 225 kiloluk mermiyi sırtlayarak merdivenleri çıkarak götürüyor, topun ağzına koyuyor ve ateşliyor. İşte bu top, İngiliz Savaş Gemisi Ocean Zırhlısını batıran toptur. Akşama kadar düşman 7 büyük armadasını kaybediyor ve akşama doğru düşman donanması Çanakkale’den çekilmek zorunda kalıyor. Çanakkale çok önemli bir zaferdir. Elbette Deniz Zaferimiz ile Çanakkale savaşı bitmedi, 25 Nisan 1915’te başlıyor kara savaşları ve 9 Ocak 2016’ya kadar devam ediyor. Burada önemli anekdotlar, yaşananlar var, çıkarmalar var. Bu süreçte Mustafa Kemal’i görüyoruz. Cephanesiz kaldıkları için düşman önünden kaçan askeri, süngü saldırısına kaldırarak düşman saldırısını engelleyen 19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay (Kaymakam) Mustafa Kemal, 57. Piyade Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’e şu tarihi emri vermiştir, “Ben size taarruz etmeyi emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimize yeni birlikler ulaşarak, görevimizi devralacaktır.” Mustafa Kemal’in bu emrini yerine getiren 57. Alay tamamen şehit olmuş ama düşmana Anafartalar’da geçit vermemiştir. Konya, şehit sayısı bakımından Bursa ve Balıkesir’den sonra üçüncü sırada. Konya’dan Çanakkale’de 2488 kişi şehit oldu” diye konuştu.


Konferansın sonunda Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cumhur Çökmüş, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Necdet Aysal’a bir plaket takdim etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.
Bayburt Bayburt’ta 4 kişinin yaralandığı trafik kazası güvenlik kamerasına yansıdı Bayburt’ta iki otomobilin çarpıştığı ve 4 kişinin yaralandığı trafik kazası, güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, Bayburt merkez Tuzcuzade Mahallesi, Sıla Kent Konutları önünde meydana geldi. Kazada ikisi sürücü olmak üzere toplam 4 kişi yaralandı. Camları, aynaları paramparça olan, kaput kısmı tamamen hurdaya dönen iki aracın karıştığı kaza ise etrafta bulunan iş yeri güvenlik kameralarına yansıdı. Bayburt merkez Köprülü Kavşak yönüne seyir halinde bulunan 69 AG 003 plakalı otomobil, şehir merkezi istikametine gelen 69 AS 030 plakalı otomobile dönüş yaptığı esnada çarptı. Çarpmanın etkisiyle yoldan çıkan otomobil etrafta marketin, evlerin bulunduğu yola devrildi. 69 AS 030 plakalı otomobil içerisinde bulunan 1’i sürücü 3 kişi, 69 AG 003 plakalı otomobildeki sürücü yaralandı. Market çalışanlarının ve etraftan geçen vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Devrilen otomobilde sıkışan bir kişi ve diğer 2 yaralı araçtan çıkarıldı, sağlık ekiplerince yaralılara ilk müdahaleleri olay yerinde yapıldı. Yaralılar ambulanslarla Bayburt Devlet Hastanesine tedavileri yapılmak üzere götürüldü. Hurdaya dönen otomobil, olay yerine çağrılan çekici yardımıyla yoldan kaldırıldı. İş yeri güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaydedilen görüntülerde, anayoldan gelen 69 AG 003 plakalı kırmızı aracın, hatalı dönüş yapan 69 AS 030 plakalı araca sert bir şekilde çarptığı görüldü.
Erzincan Erzincan’da tarım bölümü öğrencileri hem öğreniyor, hem üretiyor Erzincan’da meslek lisesi öğrencileri okulun bahçesindeki serada fide yetiştiriciliği yaparak hem öğreniyor hem de ekonomiye katkı sunuyor. Tarım bölümü öğrencileri, serada teorik eğitimlerini uygulama fırsatı buluyor. Erzincan İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün destekleri ile kurulan seralarda sebze fidesi üretim faaliyeti 2020 yılında başlayarak Tarım Alanı öğretmen ve öğrencileri tarafından kurulduğu yıl 30 bin sebze fidesi üretimi gerçekleştirildi. 2021 yılında Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitim yapıldığı için, sebze ve aromatik bitki fidesi üretim faaliyetleri öğrencilerin okulda olmaması nedeniyle Tarım Alanı öğretmenleri tarafından yapıldı. Okul serasının üretim kapasitesi, pandemi olmasına rağmen, 2021 yılında iki katına çıkarılarak 60 bin adet fideye ulaştı. 2022 yılında ise mevcut serada tam kapasiteye ulaşılarak 90 bin sebze ve aromatik bitki fidesi üretildi. 2023 yılında da serada 95 bin fide üretimi yapıldı. Bu sene ise 110 bin fide üretimi yapıldı. Serada, domates, biber, hıyar, kabak, kavun, karpuz, lahana, patlıcan ve 3 cins aromatik bitki olarak reyhan, kekik, fesleğen üretimi olmak üzere toplamda 35 farklı tür fide üretimi yapılıyor. Üretimde yerelde halkın lezzet olarak en çok tercih ettiği ata tohumları kullanılmaya özen gösterilirken, ticari anlamda üretim yapmak isteyenler için yüksek verimli hibrit türlerin de üretimi gerçekleştiriliyor. Kullanılan tohumların genelde ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 30 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticiler için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı vatandaşlardan oldukça rağbet görüyor. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tuba Bakartepe, “Biz derste gördüğümüz teorik işlemleri serada uygulayabiliyoruz. Serada fidelerimizi yetiştiriyoruz. İlaçlaması, gübrelemesi, sulaması hep bizim elimizden geçiyor. Organik gübreyle kendimizin yetiştirdiği fideleri halkımıza sunuyoruz.” dedi. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Başyardımcısı Abdullah Çiftçi’de, “Okulumuzun üretim üssü olan seramızdayız. Bu serada öğretmen ve öğrencilerimizle 100 binin üzerinde fide üretilmiş durumda. Kullanılan tohumların genelinin ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 20 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticilerimiz için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı halkımızın talebi fazla olmaktadır. Ayrıca üretilen fideler sosyal projeler dahilinde ihtiyaçlı ailelere ücretsiz olarak verilerek, öğrencilerimiz nezaretinde söz konusu ailelerin üretim faaliyeti yapmaları ve ailelerin geçimlerine katkı sağlamaları hedeflenmektedir." dedi.