GENEL - 15 Ocak 2020 Çarşamba 16:26

NEÜ yönetimi basınla bir araya geldi

A
A
A
NEÜ yönetimi basınla bir araya geldi

Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Rektörü Prof.

Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, NEÜ’yü Türkiye’de sayılı, dünyada da adından söz edilen üniversitelerden birisi haline getirmek için gayret gösterdiklerini ifade etti.


Rektör Prof. Dr. Zorlu, NEÜ’nün Sosyal Tesislerindeki Lezzan Restoran’da düzenlenen basın toplantısında bir yıl içerisinde hayata geçirilmiş ve gündemdeki projelerle ilgili açıklamalarda bulundu. NEÜ’yü Türkiye’de sayılı, dünyada da adından söz edilen üniversitelerden birisi haline getirmek için gayret gösterdiklerini ifade eden Rektör Zorlu, gelecek için büyük hedefleri olan, geçmişi ile gurur duyan, başarıya odaklanmış, sorumluluk sahibi, ahlaki değerleri özümsemiş ve memleketi için dertlenen bir nesil yetiştirmeye çalıştıklarını kaydetti.


“Öğrencilerimizi kendi evladımız gibi görüyoruz”


Memleketin dört bir yanından üniversite eğitimi için Konya’ya gelen öğrencileri kendi evlatları gibi gördüklerini söyleyen Rektör Zorlu, göreve geldikten sonra fakültelerde öğrencileri ziyaret ettiklerini ifade etti. Zorlu, tek tek her bir öğrenci ile ilgilenmeye çalıştıklarını, imkânlar el verdiğince talepleri yerine getirmeye uğraştıklarının altını çizdi.


Çalmayacağımız kapı, dokunmayacağımız kimse kalmayacak diyerek hem üst yönetim olarak kendilerinin hem de fakülte dekanlarının öğrencileri evlerinde ziyaret ettiğini ifade eden Zorlu, bunu bir gelenek haline getirerek sürdürmeye kararlı olduklarını belirtti.


“Yeni bir kurum kültürü inşa ediyoruz”


Kurumların da kişiler gibi kimlikleri, kişilikleri olduğunu bu bağlamda yeni bir kurum kültürü inşa ettiklerini belirten Rektör Zorlu, “En üstten en alt kademeye kadar her bir üyemiz Necmettin Erbakan Üniversitesini temsil ettiğini bilmeli ve kurumumuzu en az asgari düzeyde temsil edebilmeli diye düşünüyoruz. Bu doğrultuda özellikle idari kadrolarımızda ve halkımıza hizmet ulaştıran birimlerimizde İdari Akademi adında bir program başlattık. Personellerimizin yeteneklerini keşfetmelerini sağlayan, kişisel gelişimlerine katkı sunan eğitimler düzenliyoruz. Amacımız dinamik, yenilikçi, sürekli gelişimci, sürdürülebilir bir kurum kültürü oluşturmak” dedi.


Kurum içi diyaloğun son derece önemli olduğunun altını çizen Zorlu, “Her konuyu, o konuda bilgi, tecrübe ve ihtisas sahibi olan insanlarla istişare etmek gerek. İşlerimizin muvaffak olması için, ferdî, ilmî, siyasî, ticarî tüm alanlarda istişare mekanizmasını canlandırmak zorundayız. Biz de üniversitemizde tüm kadroları ile iletişim ve istişare içerisinde olan, herkese dokunan bir anlayışla hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı.


“Dikey büyümeye odaklandık”


NEÜ’yü yatay olarak değil dikey olarak büyütmeye odaklandıklarını kaydeden Rektör Prof. Dr. Cem Zorlu, durağan olmanın, prosedürlere hapsolmanın kimseyi ileriye götürmeyeceğini kaydetti. Dikey büyümeden kasıtlarının niteliğin arttırılması olduğuna vurgu yapan Zorlu, fakülte sayıları, öğrenci sayıları, araştırma merkezlerinin sayıları gibi başlıca verileri paylaştı. Rakamların azalıp, yükselebileceğini kaydeden Zorlu, önemli olanın başarılı öğrenci ve akademisyenlerin tercihi olabilecek nitelikli bir eğitim kurumu haline gelebilmek olduğunu söyledi. Rakamlarla övünmenin ötesinde, Necmettin Erbakan Üniversitesi diplomasının cari hayattaki karşılığı ile ilgilendiklerini belirten Zorlu, nitelikli bir üniversite olmak konusunda yapacakları niteliğin artırılmasına dönük çalışmalardan da örnekler verdi. Büyük üniversite demenin öğrenci sayısı ya da fakülte sayısı çok olan demek olmadığının altını çizen Zorlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Necmettin Erbakan Üniversitesini yatay genişlemeyeceğiz. İhtiyaç duyduğumuz bir iki takviyenin dışında daha fazla fakülte açma niyetimiz yok. Öğrenci sayısı olarak da 40 binler ideal bir seviye. Kütüphane sayısı, öğrenci başına düşen kitap ortalaması, laboratuvarların kapasitesi ve işlevi, öğretim üyesi sayısı, kültür spor tesislerindeki imkânlar, optimum barınma imkanı sunan, ülke ekonomisine ve sosyal hayatına katkı sunacak nitelikli projeler geliştiren bir üniversite olmak bizim için daha elzem.”


Bu bakış açısıyla üniversite çalışanlarının da üstüne görevler düştüğünü, hedeflerine ulaşabilmek için ekip olarak tüm çalışanlarla birlikte aynı ufka bakmaları gerektiğini söyleyen Zorlu, personelin kendi işiymiş gibi görev üstlenmesinin gerekli olduğunu, özel sektör refleksi ile hareket ederek daha dinamik bir kurum olmak gerektiğinin altını çizdi. Rektör Zorlu, öğrencisiyle, velisiyle, akademisyeniyle, çalışanıyla, mezunuyla herkesin üyesi olmaktan onur duyduğu bir yapı meydana getirmeyi amaçladıkları belirtti.


“Necmettin Erbakan Üniversite Vakfını kuruyoruz”


Necmettin Erbakan Üniversite Vakfı ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Cem Zorlu, vakfın burs kaynağını kullanarak hem nitelikli uluslararası öğrencileri hem de ülkemizdeki başarılı öğrencileri bünyelerine kazandırmak istediklerini belirtti. Konya’yı dünya ile daha entegre hale getirecek yabancı öğrencilerin gönüllü elçiler olduğunu kaydeden Zorlu şunları söyledi: “2019 yılında akademisyenlerimizin de destekleriyle ihtiyaç sahibi ve başarılı öğrencilerimize burs vermeye başladık. Eğitime yaptığımız yatırımın, şehrimize geri dönmesini arzu ediyoruz. Başarılı öğrencilerimizin Konya’mızda kalması, şehrimize değer katması için çalışmalar yürütüyoruz.”


Üniversitenin uluslararasılaşma çalışmalarına da değinen Zorlu, yabancı öğrencilerden aldıkları öğrenim ücretlerinde 2019 yılında yüzde 50 indirim yapıldığını, bir önceki yıla göre yabancı öğrenci sayısının yüzde 33 oranında arttığını sözlerine ekledi. Farklı ülkelerle imzalanan işbirliği protokollerine de değinen Rektör Zorlu, bu çalışmaların uzun vadede önemli katkılarının olacağını belirtti.


“Türkiye ekonomisine 23 milyon lira katkı sağlıyoruz”


Necmettin Erbakan Üniversitesi olarak, içerisinde yer aldıkları araştırma geliştirme projeleri ile Konya ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak toplam 23 milyon TL katkı sağladıklarını ifade eden Zorlu, Konya’ya biyomedikal alanında Ar-Ge ve üretim yapacak bir merkez kazandırmak için Avrupa Birliğinin finansmanı ile Sanayi Bakanlığına proje başvurusu yaptıklarını söyledi. Rektör Zorlu, tıp alanında ortopedik travmalarda kullanılan dolgu malzemelerinin Ar-Ge’sini yapıp üreteceklerini kaydetti. Zorlu şunları söyledi: “Elimizdeki verilere göre ülke olarak bu alandaki ürünleri 2 milyar 270 milyon dolara ithal ediyoruz. BİOMAT araştırma merkezimizle bu alanda yüzde 85 oranındaki dışa bağımlılığımızı azaltarak ülke ekonomimize katkı sunacağız. BİTAM da yine bu merkezlerimizden biri. Toprak ve kuyu suyu analizinde Türkiye’deki 3 merkezden biri olacak, yine mikron hassasiyetinde 3 boyutlu yazıcı ile materyal geliştirme Konya’da sadece bu merkezimizde mümkün hale gelecek. Her iki projemizle bilgiyi ürüne dönüştürmeyi, ülke ekonomisine katkı sunmayı hedefliyoruz.”


Akademik Performansa Göre Üniversite Sıralamasındaki (URAP) konumlarından da bahseden Zorlu, 2000 yılından sonra kurulmuş 95 üniversite içerisinde ise 13. sırada yer aldıklarını belirtti. Adaletli ve doğru bir mukayese için kendilerinin, 100 yıllık üniversitelerle kıyaslanmasının doğru olmayacağını kaydeden Zorlu, 2000’den sonra kurulan yeni nesil üniversite olarak da adlandırılan üniversiteler içerisinde ilk sıralara yükselmenin öncelikli hedefleri olduğunu ifade etti.


“Güçlü üniversite, güçlü işbirlikleri”


Gelişen teknolojiyle paralel olarak sanayi sektörüyle yürüttükleri iş birliği çalışmalarından da bahseden Rektör Zorlu, öğrencilerin iş yaşamına atıldıklarında güncel uygulamalara hâkim ve uzman birer mezun profili çizmeleri için gayret ettiklerini söyledi. Göreve geldiklerinden bu yana il ve ilçe belediye başkanları ile çok uyumlu çalıştıklarını belirten Zorlu, “Hem yerel yönetimlerle, odalarla, hem iş dünyası ile hem STK’lar ile işbirliği içerisinde çalışıyoruz. İhtiyaç dâhilinde herkesin kapısını çalıyoruz. Selçuklu Belediyesi ile SOBE Vakfının yürüttüğü çalışmalarda birlikteyiz, Karatay Belediyesi ile Alzheimer Yaşam Merkezinin faaliyetlerinde bir aradayız. Bunlar gibi yardım eli bekleyen insanlara dokunan işlerin içinde olmaktan memnunuz. Daha sayamadığımız pek çok kurumumuzla son derece uyumlu çalışıyoruz. İnşallah yerel yönetimlerimizle kurduğumuz bu güçlü iş birliği, üniversitemizin gücüne güç katacak gelişmelere vesile olacaktır diye düşünüyorum. Yine göreve geldikten sonra Konya’mızdaki üniversite rektörlerimizle aylık mutat toplantılar düzenlemeye başladık. Ortaya koyduğumuz bu sinerji ile inşallah yüksek öğrenim alanında şehrimizin belli başlı sorunlarına çözümler geliştireceğiz, buna inanıyoruz” dedi.


Dumansız üniversite


Emniyet, Sağlık Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının eşliğinde bağımlılık konusunda farkındalık eğitimleri düzenlediklerini belirten Zorlu, sigaraya savaş açmış birisi olarak, kampüs sınırları içerisinde açık alanlar dahil her yerde sigarayı yasaklamayı planladıklarını da sözlerine ekledi.


“2 milyon 265 bin lira tasarruf elde ettik”


Rektör Prof. Dr. Cem Zorlu, yeni bir üniversite olmaları hasebiyle dağınık halde bulunan rektörlük, fizik tedavi ve simülasyon merkezi birimlerini 2019 yılı içinde yeni binalarına taşıyarak toplamda 2 milyon 265 bin lira olan kira ödemesinden tasarruf elde ettiklerinin altını çizdi. Diş Hekimliği Fakültesinin de yeni binasına taşınacağını söyleyen Zorlu, 2020 yılı içinde bu fakülteyi de Sağlık Yerleşkesi olarak adlandırdıkları yerleşkeye taşıyacaklarını ifade etti. 2019 yılı içerisinde İlahiyat Fakültesinin yeni binasının inşaatını tamamladıklarını hatırlatan Zorlu, bu fakültelerinin de derslikler ve kongre merkezi ile birlikte toplam 50 bin 500 metrekare alanda eğitim-öğretim hizmetini sürdürdüklerini söyledi. Köyceğiz Yerleşkesine merkezi bir kütüphane açacaklarının müjdesini veren Rektör Zorlu, yakın tarihte Ahmet Keleşoğlu Vakfı ile imzaları atarak projeyi başlatacaklarını kaydetti.


“Öğrencilerimizle gurur duyuyoruz”


Necmettin Erbakan Üniversitesinde farklı bölümlerde okuyan öğrencilerin Konya’yı ve NEÜ’yü katıldıkları yarışmalarda gurur duyulacak biçimde temsil ettiklerini belirten Zorlu; “Mimarlıktan, Gastronomi ve Mutfak Sanatlarına, Havacılık ve Uzay Bilimlerinden Mühendisliğe pek çok alanda öğrencilerimizin ödül haberlerini alıyoruz. Genç proje sahiplerinin bizleri dışarıda temsil edişi ve bu yarışmalardan ödülle dönmelerinden gurur duyuyor, memnun oluyoruz” dedi. Üniversite bünyesindeki 121 öğrenci topluluğunun faaliyetleri ile de yakından ilgilendiklerini söyleyen Zorlu, gençlerin özgeçmişlerine katacakları her türlü pozitif özelliğin gelişebilmesi için her zaman yanlarında yer alacaklarını kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Evcil hayvan endüstrisi İstanbul’da buluşuyor Evcil hayvan ürün ve hizmetleri sektörünü bir araya getiren, Türkiye evcil hayvan sektöründeki en büyük organizasyon Petzoo Fuarı, 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Küresel evcil hayvan ürün, malzeme ve aksesuar sektöründe son 5 yılda büyüme kaydedildiği ifade edilirken Uluslararası Evcil Hayvan Ürün, Malzeme ve Aksesuar Tedarikçileri Fuarı (Petzoo) 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçiyi ağırlayan fuar uluslararası pazarda yer almak, global iş birlikleri kurmak, marka ve ürünlerini tanıtmak isteyen Türk firmaları için fırsatlar sunuyor. “105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı" Evcil hayvan ürünleri sektörünün gelişimi açısından fuarın çok önemli olduğunu vurgulayan Ulusal Fuarcılık Genel Müdürü Selçuk Çetin, “Ulusal ve uluslararası evcil hayvan ürünleri sektörünün bir araya gelmesini sağlayan buluşma noktası fuar, pazar büyütme, sektörü geliştirme, ihracatı arttırma odaklı bir organizasyon. Türkiye’nin markası Petzoo artık dünyanın pek çok ülkesinde tanınıyor. Türkiye pazarında yerli ürün ve hizmetler hakimiyet kurdu hatta yurtdışında da söz sahibi olmaya başladı. 30 bin metrekarelik alanda gerçekleştireceğimiz fuara yoğun bir talep var, şimdiden çok az yerimiz kaldı. Geçen sene katılımcı firma ve markalar, ürünlerini ve hizmetlerini 120 ülkeden gelen 50 bin civarında ziyaretçiye tanıtma imkanı buldu. Bu yıl özellikle yurtdışında yaptığımız özel tanıtım çalışmaları ile çok daha fazla yabancı ilgisi bekliyoruz. Rakamlar Türkiye’nin potansiyelinin ve sektörün globalleşmesinin göstergesidir. Evcil hayvan ürünleri sektörü günümüzde 300 milyar dolarlık dev bir pazar haline geldi. 105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı gerçekleştiren Türk pet sektöründe yaklaşık bin firma faaliyet gösteriyor. 2025 yılı sonunda yeni pazar arayışı ile ihracatın 500 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz. Günümüzde evcil hayvanlara dair her türlü ürün ve hizmet Türkiye’de üretilebiliyor. Fuarda, evcil hayvan sahiplerinin ihtiyaç duyabileceği her şeyi bir arada bulmak mümkün” dedi.
Bingöl Binlerce yıllık tarihi olan 5 katlı Zağ Mağaraları turizme kazandırılmayı bekliyor Bingöl’de 2019-2022 yılları arasında yüzey araştırmaları çerçevesinde incelenen 5 katlı Zağ Mağaları’nın binlerce yıllık tarihi olduğu tespit edildi. MS 100 ve 200’lü yıllarda ilk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği ileri sürülen mağaraları daha sonra Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullandı. Tarihi alanın çevre düzenlemesi yapılarak turizme kazandırılması bekleniyor. Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Butasım, Bingöl merkeze bağlı Kuşburnu köyü kırsalında bulunan 5 katlı Zağ Mağaraları hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Binlerce yıllık tarihi olan mağaralarının ilk Hristiyanlık döneminde kayalar arasına oyma yapılarak inşa edildiğini aktaran Doç. Dr. Butasım, MS 100 ve 200’lü yıllarda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanların burada ibadet ettiklerini söyledi. 2019-2022 yüzey araştırmaları çerçevesinde mağaraların incelendiğini belirten Doç. Dr. Butasım, ’’Sanat tarihi alanında yaklaşık 20 yıldır Bingöl üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız ekseninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Daire Başkanlığının izni ve Bingöl Üniversitesinin destek ve katkılarıyla Bingöl merkeze bağlı bulunan Zağ mağaraları üzerinde yüzey araştırmaları yaptık. 3 yıl boyunca yaptığımız araştırmalar neticesinde Zağ mağarasının yek pare bir kayaya oyma yaşam alanı ve manastır kilisesi şeklinde, mini bir şapel halinde yapılan bir kompleks olduğunu tespit ettik. Zağ Mağaralarıyla ilgili tarihsel olarak çok net bilgilere sahip olmasak da içindeki şapel ve yapının genel özelliklerinden M.S. 2’nci yüzyılda yani 100 ve 200’lü yıllar arasında ilk inşa edildiğini, tek tanrıya inanan Hristiyanlar tarafından inşa edildiğini ileri sürüyoruz. O dönemde özellikle tek tanrıya inanan Hristiyanların Roma devleti tarafından kabul edilmediğini biliyoruz. İşte bu tek tanrıya inanan Hristiyanlar Roma imparatorluğundan kaçmak için bu tür yapılar inşa etmişler. Zağ mağarası da bunlardan biri” dedi. ’’Turizme kazandırılmalı’’ 2003 yılında Bingöl’de meydana gelen depremden dolayı ön cephesinin yıkıldığını aktaran Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası 5 katlı sistem üzerine inşa edilmiş, girişi gizli bir geçitle sağlanmıştır. 2003 Bingöl depreminde ön cephesi tamamen yıkıldığı için ön cephe şuan da açık görünüyor. Şapel dediğimiz alanında büyük kısmı maalesef tahrip oldu. Bu giriş yukarıdan yine kayaya oyulmuş bir asansör gibi düşünelim, bir baca şeklinde kayadan aşağıya doğru iniliyor. Birinci katta odalar mevcut, ikinci katta ise yine odalar sağlı sollu ve su sarnıcı olarak tespit ettiğimiz yerler var. Yine üst katlarda çapraz geçişlerle birbirine bağlantıları sağlayan odalar mevcut. Zağ Mağaraları doğal ve beşeri unsurlardan dolayı tahrip olmaya yüz yüze kalmış bir yapı. Buranın ivedilikle hem yollarının yapılması hem güçlendirilmelerinin yapılması, çevre temizliği gibi çeşitli restorasyonlarının da yapılması önemlidir. Bölgenin ve şehrin turizmine önemli katkılar sağlayacak bir değerdir’’ diye konuştu. ’’600’lü yıllarda Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullanmış’’ 634’lü yıllarda Müslümanların ilim merkezi olarak söz konusu alanı kullandığını dile getiren Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası tabi ilk dönemlerde Hristiyanlar tarafından kullanıldıktan sonra 634’lü yıllardan sonra Diyarbakır’ın fethi ile Bingöl’de İslam akınlarıyla İslam beldesi olmaya başlamış. İşte bu dönemlerden sonra özellikle Osmanlı döneminde Zağ mağaraları yapısına hiç karışılmadan Müslümanlar tarafından kullanılmış. Özellikle bölgede ilmin merkezi haline gelen bir medrese okul olarak hizmet vermiştir” şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Zağ mağaralarının restorasyonu için proje hazırlandığı ve turizme kazandırılması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’a ziyaretçi akını Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde milletin iradesi ile yeniden güven tazelemesinin ardından şehir protokolünün yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, odalar, dernekler, teşkilatlar ve vatandaşlar tarafından ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri kapsamında adeta ziyaretçi akınına uğruyor. Yerel yönetim hizmetlerini gönül belediyeciliği anlayışıyla yürüten Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile istişareler gerçekleştirerek ortak aklı ön planda tutmaya yeni dönemde de devam ediyor. Başkan Büyükkılıç, yerel seçimlerde yeniden seçilerek Kayseri için hizmetlerine aralıksız devam ederken, tebrik ve teşekkür ziyaretleri kapsamında, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Dursun Büyükbaş, Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Bölükbaşı, ERÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan ve heyeti, Milli Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Saraçoğlu ve heyeti, Servisçiler Odası Başkanı Yavuz Ay ve yönetimi, ASKON Başkanı İlker Barlı ve beraberindekiler ile Sarıoğlan Yıldırım Mahallesi Muhtarı Orhan Koçer, İl Müftüsü Yusuf Akkuş ve kentte görev yapan il müdürleri, KİMDER Başkanı Hacı Ali Çakıcı ve heyeti, Büyükkılıç’a ziyarette bulundular. Başkan Büyükkılıç, misafirlerini başkanlık toplantı salonu ve makamında ayrı ayrı kabul ederek, sohbet etti, istişarelerde bulundu. Ziyaretlerin ardından açıklamalarda bulunan Büyükkılıç, Büyükşehir Belediyesi olarak gönül belediyeciliği ve kucaklayıcı hizmet anlayışı çizgisinde gayret gösterdiklerini vurgulayarak, “Nazik ziyaretleri için ziyaretçilerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. El ele, omuz omuza uyum kültürü ve ortak akıl ile hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi. Samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyaretlerde Başkan Büyükkılıç’a hediye takdimleri olurken, Büyükkılıç misafirleriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirdi.
Karabük Karabük’te üreticiler ana arı yetiştirmenin püf noktalarını öğrendi Karabük’te arıcılık yapan 26 üreticiye “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu verildi. Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği ortaklığında Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı(BAKKA) Teknik Desteği sağlanan “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu düzenlendi. Bal arısı koloni bireyleri ve önemi, ana arı üretim modelleri, kontrolsüz şartlarda ana arı yetiştirme, kontrollü şartlarda ana arı yetiştirme, yapay tohumlama, ana arının gelişmesine etki eden etmenlerin ele alındığı eğitimde kursiyerlerin ana arı yetiştirmek için gerekli olan malzemeleri bilmeleri, hangi zaman ve şartlarda üretim yapılması gerektiğini bilmeleri, en verimli koloniyi oluşturmanın arıcılık alanındaki önemi ve gerekliliğini kavrayabilmeleri, ana arının ve larvaların takibinin önemini bilmeleri, ana arı ve koloni hastalıklarını bilmek ve hastalıklara karşı çözüm üretebilmek gibi becerilere hakim olmaları amaçlandı. Yüksek Ziraat Mühendisi Alim Tutar, Karabük İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından arıcılık yapan üreticilere verilen “Ana Arı Üretim Eğitimi’nin teorik bilgilerinin daha önce verildiğini ve şuanda da pratik olarak devam ettiğini söyledi. Eğitim ile birlikte üreticilerin ana arı yetiştirmek için pratik bilgilere ulaştığını belirten Tutar "İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından her yıl ilimizde arıcılık yapan ya da arıcılık yapmak isteyen çiftçilerimize arıcılık kursu açılmaktadır. Ancak “Ana Arı Yetiştirme Kursu” İl Müdürlüğünün başvurusu, Bakanlık onayı ile ilk defa açılmaktadır. Kursa Alanında uzman Bakanlığında onay verdiği hocalar tarafından verilmektedir. Her arıcımız kendi arılığında bulunan ana arıyı üretmesi ve özellikle kendisine bunu iş kolu olarak görmek isteyen arkadaşlarımız olursa bunlar da ileride ana arı işletmesi oluşturabilmesi için bu eğitim verildi. Çünkü ana arı üretimini ticari maksatla yapabilmesi için bu sertifikaya arkadaşların ihtiyacı var. Bu sertifika olmadan kesinlikle ticari boyutta ana arı üretimi yapan işletme olmaları mümkün değil" dedi. Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fuat Alpay, "İlimizde arıcılarımızın en büyük sorunlarından bir tanesi ana arı teminin de sıkıntı yaşamamız. Ana arı üretiminde görülen bazı sıkıntıları aşmak adına İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzle birlikte ana arı yetiştiriciliği kursu düzenledik. Kursun pratik eğitimini Karabük’te Safranbolu, Yenice ve Karabük Merkez olmak üzere üç bölgeye ayırdık" diye konuştu. Alpay, kursa 26 üreticinin katıldığını söyledi.
Bilecik Kadınların çamurdan temizlediği yeşil soğan sofraları süslüyor Türkiye’de yeşil soğanın en çok üretildiği illerin başında gelen Bilecik’te son hasadına başlanan ürün, Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. Marmara Bölgesi’nin sebze üretim merkezlerinden Bilecik’in Söğüt ve İnhisar ilçesine bağlı köylerdeki seralarda yeşil soğanın son hasadı yapılırken temizlenip satış noktalarına gönderiliyor. İklim dolayısıyla mikro klima özelliği taşıyan bölgede ’Marmara’nın Küçük Antalya’sı diye de adlandırılırken, örtü altı tarımın yapıldığı köylerde Aralık ayı gibi başlayan yeşil soğan hasadının sonuna gelindi. Yeşil soğanın hasadında ve temizliğinde çalışanların çoğunluğunu oluşturan kadınlar, sabah ev işlerini tamamladıktan sonra tarlada toplanan ürünleri çamurundan temizleyerek deste haline getiriyor. Hasatta işin yükünü, zahmetini çeken kadınlar, taze soğanın dikim, söküm, toplama, temizleme, yıkama ve paketleme gibi aşamalarının her bölümünde çalışıyor. Temizlenen yeşil soğanlar Marmara Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. "İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" Bu yıl hasadı tamamlanan taze soğan hakkında bilgi veren Yakacık Köyü Muhtarı Hüseyin Yıldırım, "Marmara’nın küçük Antalya’sı olarak adlandırılan ovadayız. Marulla beraber taze soğan hasadımız da başladı. Belirli miktarda taze soğan yapıyoruz büyük şehirlere gönderiyoruz. Taze soğan bizim köyde 50 dönüm, 60 dönüm vardır. Biz bunun kurusunu alırız dikeriz onu taze yaparız. 50 dönüm aşağı yukarı 500 ton 600 ton kuru soğan alır ekeriz biz kendi köyümüz olarak. Tabi dışarılarda var daha fazla da üretim oluyor. Biz taze soğanı işleriz, işçiliğini yaparız İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" dedi. "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz" Yıldırım açıklamanın devamında, "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz. Geçen sene bu kadar değildi bu sene rekolte fazla. Mesela geçen seneden en az 100-150 ton fazla ekim var. Fiyat şu anda tam şey değil bizim burada 30-40 lira arası yeşili. Tabi halde değişiyor" diye konuştu. "Taze soğan işçiliği zor biraz" Taze soğan üreticisi Kamile Aktaş ise "Burada 8 dönüm oluyor. Taze soğanı yapıyoruz, dikiyoruz bu zamanda işte. Bu ayın sonunda da yapıyoruz yani. Soğan bittikten sonra domatese başlıyoruz, dikiyoruz. Şimdi fiyatlar düşük. Bir iniyor, bir çıkıyor. Yani soğan işçilik olunca biraz zor" dedi. Öte yandan İl genelinde bin 877 dekar alanda yılda 7 bin 600 tonu aşkın yeşil soğan üretiliyor.