ÇEVRE - 05 Haziran 2019 Çarşamba 12:41

Gediz simsiyah zehir akıyor

A
A
A
Gediz simsiyah zehir akıyor

Ege Bölgesi’nin sulamadaki en büyük can damarı olan Gediz Nehri, kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah zehir akıtıp, çevresine kötü kokular yayıyor.

Ege Bölgesi’nin sulamadaki en büyük can damarı olan Gediz Nehri, kimyasal atıklar nedeniyle simsiyah zehir akıtıp, çevresine kötü kokular yayıyor.


Anadolu’dan Ege Denizi’ne Büyük Menderes Nehri’nden sonra dökülen en büyük akarsu olan Gediz Nehri, Alaşehir Çayı’ndan gelen kimyasal atıklar nedeniyle çevresine zehir saçıyor. Gediz Nehri’nin şuan atık su kanalı gibi aktığını belirten Gediz Havzası Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma, Çevre ve Kalkınma (GEMA) Vakfı Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu, eskiden balık tutulan, yüzülen ve Gediz Ovası’na can veren Gediz Nehri’nin yeniden tertemiz akması için başlattıkları savaşı 25 yıldır sürdürdüklerini söyledi. Vakfın 1995 yılında Gediz’deki kum ocakları tahribatlarını ve kirliliği önlemek için kurulduğuna vurgu yapan Kilimcigöldelioğlu, kum ocakları tahribatlarını önlediklerini ve kuruldukları yıldan itibaren de Gediz’deki kirlilikle yakından ilgilendiklerini söyledi.



“Gediz atık su kanalı gibi akıyor”


Gediz’deki kirliliğin önlenmesi adına çalışmalar yaptıklarını belirten Kilimcigöldelioğlu, kirliliğin önlenmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı ve milletvekillerinin destek verdiğini ancak Devlet Su İşlerinin (DSİ) destek vermediğini söyledi. Kilimcigöldelioğlu, "Şuan Gediz atık su kanalı haline geldi. Alaşehir Çayı kirliliğin en çok olduğu yer. Gediz’e Kum ve Nif Çayı olmak üzere yan dereler, sanayi ve belediyelerin olduğu her yerden kirlilik akıyor. Biz kesinlikle Gediz’e evsel ve sanayi atık dökülmesini istemiyoruz. Biz Gediz’in tertemiz kalmasını istiyoruz” dedi.



“Atık su kanalı yapılmalı”


Gediz’in temiz kalması için kenarına atık su kanalı yapılması gerektiğini anlatan Kilimcigöldelioğlu “Amerika Birleşik Devleti ve Avrupa bunu yapıyorsa Türkiye de bunu yapmalı. Bu yapılmadığı, DSİ buna çözüm bulmadığı sürece Gediz’in kirliliğine çözüm bulunamaz. Bu konuya çözüm bulunması için Cumhurbaşkanımıza kadar gitmeyi düşünüyoruz. Tarım ve Orman Bakanımız ve yardımcısı ile görüşüp, GEMA Vakfının 22 maddelik raporunu verdik. Onlar üzerinde şuan çalışıyorlar. Ancak DSİ bizim çalışmamıza olumlu bakmıyor. İnşallah bu çalışmalar yapıldığı zaman Gediz tertemiz olacak” şeklinde konuştu.



“Gediz leş gibi kokuyor”


Alaşehir Çayı’ndaki kirliliğin hat safhada olduğunun altını çizen Kilimcigöldelioğlu, “Alaşehir’de belediyenin, tarımsal işletmelerin ve sanayilerin arıtma tesisi yok. Salihli’de de Organize Sanayi Bölgesi dışındaki fabrikaların arıtma tesisi yok. Alaşehir’den gelen kirlik sularla Gediz şuan çok daha kirli akıyor. Gediz leş gibi kokuyor ve çok kötü. Buna çözüm bulunması lazım, ama çözüm bulmakta çok zor” dedi.


Her ailede, her dairede ve her sülalede kanser hastasının bulunduğunu belirten Kilimcigöldelioğlu, “Şuanda sadece kemoterapi paraları çözülse bu yatırım yapılır. Özbekistan’dan doğalgaz getirmek için trilyonlarca para aktarılıyor ama şuradaki 350 kilometrelik Gediz hattına para kaynağı ayrılamıyor. Gediz’in tertemiz kalması için bu kaynağın aktarılması lazım” dedi.



“Gediz temiz akıncaya kadar bu savaş sürecek”


Gediz’in Murat Dağı’ndan doğduğunu ve Uşak’tan itibaren kirletilmeye başladığını belirten Kilimcigöldelioğlu, Gediz Nehri’ni Eşme, Sarıgöl, Alaşehir, Selendi, Turgutlu’daki fabrikaların kirlettiğini söyledi. Çiftçinin çaresiz kaldığı için Gediz’in suyunu tarımsal sulamada kullandığını belirten Kilimcigöldelioğlu, “Ben Gediz’in tertemiz olmasını istiyorum. Benim ana işim bu. Gediz tertemiz aktığı zaman benim hayatım bir yere gelecek. Ben Gediz için savaşıyorum, çünkü bu büyük bir savaş. Bu savaş kolay değil, devlet bir tarafta, sanayi bir tarafta, Organize Sanayiler bir tarafta, belediyeler bir tarafta. Bu savaş 25 yıldır sürüyor. Gediz temiz olasıya kadar bu savaş sürecek” şeklinde konuştu.



“Gediz’de yüzüp, balık tutardık”


Gediz Nehri’nin taşmaları ve bereketlerini duyarak büyüdüklerini belirten Yılmaz Mahallesi sakinlerinden Ahmet Sarp ise, “1985-1986 yıllarında Gediz Nehri’nde yüzerdik. İnanın ki yemyeşil bir suyu vardı. Biz elimize o suya sokup, ellerimizle balık tutardık. En büyük zevkimizde saz diplerinde sepet ile balık tutmaktı. Sepetleri hayıt köklerine dayadığımızda sepetlere 5 tane, 10 tane balık girerdi. Tuttuğumuz balıkları akşam yerdik. Ancak 86 yılından sonra ne olduysa bizim güzelim Gedizimiz simsiyah akmaya başladı. Bırakın içinde balık bulmayı, kenarında kokudan domates, peynir-ekmek dahi yiyemez hale gelindi. Biz inanıyoruz ki Türk Devleti çok büyük ve güçlüdür. Sibirya’dan doğalgaz getiren bir ülke olarak devletimizin imkanlarına göre ufacık bu yatırımların biran önce yapılmasıdır. Dedelerimiz nasıl tertemiz bir Gediz bıraktıysa, biz de torunlarımıza ve çocuklarına daha güzel bir Gediz bırakabilelim” dedi.



“Gediz şuan zehir akıyor”


Türkiye’nin değişik yerlerinde görev yapan çocukluk arkadaşları ile bir araya geldiklerinde yad ettikleri Gediz’in kumlarını konuştuklarını belirten Sarp, “Gediz Nehri kenarındaki o sapsarı kumları inanınki Bodrum’u, Kuşadası’nı aratmıyordu. Buraya uzun yıllardır gelmeyen arkadaşlarımız, buraya geldiklerinde inanamıyorlar. Diyorlar ki nerede benim köyüm, nerede benim Gedizim, nerede benim Gedizimin kumları diyor. İşte görüyorsunuz, şuan kum yok, su yok, yeşil hiçbir şey yok. İnanın ki o günkü söğütlerle bugünkü söğütleri karşılaştırdığımızda söğüdün ve odunun bile rengi değişti. İşte bu kadar kirlilik ve zehir, en kötüsü de Gediz Nehri Yılmaz, Hasalan, Kapancı, Sart ve Menemen’e kadar gidiyor, bunun üstünde ise birçok köyden geçiyor. Çiftçilerimiz ve ben de bir çiftçi çocuğu olarak dar imkanlarda çiftçilik yapan köylümüz, imkansızlıklar nedeniyle tarlasının dibinden geçen maalesef temizliğin dışında tüm enstrümanları içinde barındıran bu suyla kah domatesi, kah biberi, kah çekirdeksiz kuru üzümümüzü suluyor. Maalesef o ürünleri çocuklarımıza ve büyükşehirlerdeki vatandaşlarımıza yediriyoruz. Yetkililerimizin biran önce bu konuya çözüm bulmasını arzu ediyoruz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya AŞT’nin ‘Huysuz’ oyununu beğeni topladı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Antalya Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği ‘Huysuz’ oyununu izleyerek, Genel Sanat Yönetmeni ve oyunculara çiçek takdim etti. AŞT’nin 40 yıldır sahnelerde perde açmasının önemine değinen Başkan Böcek, sanata ve sanatçıya sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Antalya Şehir Tiyatrosu (AŞT) 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde ‘Huysuz’ oyunu ile izleyiciyle buluştu. Sahnelendiği ilk günden itibaren izleyiciden büyük beğeni toplayan ve kapalı gişe oynayan ‘Huysuz’ yine izleyenleri büyüledi. Oyunu izleyenler arasında yer alan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’te oyun sonrasında sahneye çıkarak, AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ve oyunculara çiçek takdim etti. “Tiyatro emekçilerinin günlerini kutladı” “40 yıldır perdesini hiç kapatmayan, yurt içi ve yurt dışında oyunları ile izleyiciyle buluşan tüm AŞT oyuncularının ve Dünya Tiyatrolar Günü’nü kutluyorum” diyen Başkan Muhittin Böcek, “AŞT bu sahneye 2.5 yıl önce taşındı. Tüm oyuncularının ve çalışanlarının büyük emekleri var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ’Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ sözü ile sanata olan önemini belirtmiştir. Bizde sanata ve sanatçılarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür başta olmak üzere siz değerli sanatçılarımız iyi ki varlar. Hepsinin bu özel gününü kutluyorum” ifadelerini kullandı. “Perdemiz 40 yıldır açık” Oyun sonrasında ‘Huysuz’ oyuncuları performansları ile uzun süre ayakta alkışlandı. AŞT Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Özgür ise bu sahnede izleyicilerin karşısında kendilerini çok iyi hissettiklerini belirterek, “27 Mart’ta çok güzel şeyler oldu. 3 sahnemizde tarihimizde ilk defa perde açtık. Anadolu’da 40 yılını dolduran ve hiç kesintisiz perde açan tek tiyatro olma unvanını taşıyoruz. Bu muhteşem bir şey. Bizlere her konuda destek olan Muhittin Başkanımıza da çok teşekkür ederiz. 40 yıldır tiyatromuzda emeği olan herkese, 40 yıldır bu sahnelerde alkışlayan tiyatroseverlere minnettarız” diye konuştu. 40. yıl sergisini gezdi Daha sonra ise Başkan Muhittin Böcek, Mehmet Özgür ve tüm oyunculara çiçek takdim etti. Başkan Böcek, oyuncularla 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü anısına öz çekim yaparak, bu anı ölümsüzleştirdi. Başkan Böcek, AŞT fuayesinde açılan, oyunlarının afişleri, oyunlardan fotoğraflar, ödüller ve oyunlarla ilgili gazete kupürlerinin yer aldığı AŞT’nin 40. Yıl Sergisi’ni de ziyaret etti.
Gaziantep Toz taşınımı sağlığı olumsuz etkiliyor Yurdu etkisi altına alan toz taşınımının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlker Özsaraç, özellikle astım, KOAH gibi nefes darlığı hastalığı olanların gerek olmadıkça dışarı çıkmamaları konusunda uyardı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde yer yer toz taşınımı beklendiğini belirtip yaşanabilecek olumsuz şartlara karşı dikkatli ve tedbirli olunması çağrısında bulunurken, Gaziantep Özel ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlker Özsaraç, özellikle KOAH ve astım hastalarını uyardı. Toz fırtınasının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini belirterek, gerekli olmadığı sürece dışarıya çıkılmaması önerisinde bulundu. Dr. Özsaraç, “Tozlar, bazı hastalıklar için tetikleyici olabiliyor. Özellikle yaşlı ve çocuklar bu durumdan daha çok etkileniyor. Havada asılı olan toz partikülleri solunum yolu hassasiyeti bulunanlarda olumsuz etkiler oluşturuyor. Partiküller, akciğerlere gidip ciddi anlamda nefes darlığı, hırıltılı solunuma neden oluyor. Bu hava şartlarında astım, kronik bronşit gibi akciğer hastalığı olanların rahatsızlığı kötüleşirken hastaneye ve acile başvurular artabiliyor. Çoğu bireyde ise bu durumlarda halsizlik, kırgınlık, solunum sıkıntısı ve baş ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle bu hava olaylarının yaşandığı dönemlerde özellikle solunum güçlüğü çeken ve astım hastalığı bulunanlarla yaşlı ve çocuklar mümkün olduğunca evde kalmalı, dışarı çıkılacaksa mutlaka maske kullanılmalıdır. Evde kalındığı sürece ise pencere ve kapılar açılmamalıdır” dedi. Partiküllerin akciğere indiğinde özellikle astım hastaları için ciddi anlamda alerjik reaksiyonlar oluşturup, atağa sebep olup ciddi sonuçlar doğurabildiğine dikkat çeken ANKA Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Özsaraç, "Bu havalar özellikle astım, KOAH ve kronik bronşiti olan hastalarda ciddi ataklara neden olabilmektedir. Bu süreçlerde dışarıdan eve gelindiğinde duş alınması koruyucu önlemler arasında yer alıyor. Diğer yandan kronik hastalığı olanlar, astım, KOAH gibi özellikle nefes darlığıyla ilişkili hastalığı olanlar, kalp ve alerjik hastalığı olanların şikayetlerinin artması durumunda, geç kalmadan mutlaka bir uzmana başvurmaları gerek” diye konuştu.
İstanbul Esenyurt’ta bir vatandaş yangından kaçıp çatı katında kurtarılmayı bekledi Esenyurt’ta 5 katlı bir binada iddiaya göre engelli küçük çocuğun çakmakla oynaması sonucu çıkan yangında apartmanda mahsur kalan 4 kişi kurtarıldı. Dumanlar yükselince çatıya çıkan bir adam ise uzun süre yardım beklerken o anlar dron ile havadan da görüntülendi. Yangın, saat 10.00 sıralarında Esenyurt Necip Fazıl Kısakürek Mahallesi’nde 5 katlı bir apartmanın bodrum katında çıktı. İddiaya göre, bahçe katında oturan engelli küçük yaşta bir çocuk çakmakla oynarken yatak odasındaki eşyaları yaktı. Evden dumanlar çıktığını gören vatandaşlar itfaiye, polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Yangının dumanları kısa sürede tüm apartmanı sardı. Binanın üst katlarında dumanlar nedeniyle mahsur kalan 3’ü kadın toplam 4 kişi itfaiye tarafından kurtarıldı. Yangın çıkardığı söylenen çocuğun 3 ay öncede yine benzer şekilde yangın çıkardığı söylenirken çocuğun durumunun iyi olduğu öğrenildi. Yangından etkilenen 3 vatandaş tedbir amaçlı hastaneye kaldırılırken itfaiyenin müdahalesi ile dumanlar apartmandan tahliye edildi. Yangın sırasında sinir krizi geçiren bir daire sahibine ise yine ambulans ekipleri tarafından ilk yardımda bulunuldu. Çatı kenarında hayata tutunuş Apartmanın en üst katında oturan 36 yaşındaki Kudret Kulaver isimli vatandaş ise uzun süre kurtarılmayı bekledi. İtfaiye ekipleri yangın merdiveni ile çatıdaki Kulaver’i kurtardı. Yaşananları anlatan Kulaver, “Üst kattaydım zaten çatı tarafına çıktım orada nefes almaya başladım yoksa içerde boğulabilirdim dumandan. Bir anda geldi dumanlar. Yakın nasıl çıktı bilmiyorum” dedi. Mahsur kalan adamın kurtarılma anları ise dron ile havadan görüntülendi. Apartman sakinlerinden Hasan Çamyar ise, “Engelli bir çocuk var burada. 3 ay öncede burayı yaktı. Komşular geçerken dumanları görüp haber veriyorlar. Şimdi çocuk yatak odasında yangın çıkardı tüm binayı sarmış her yer is olmuş. Defalarca uyardık ama kadın çocuğu ile ilgilenmiyor” diye konuştu.