EKONOMİ - 25 Kasım 2018 Pazar 11:10

Mısır üreticisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan müjde bekliyor

A
A
A
Mısır üreticisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan müjde bekliyor

MARDİN (İHA) – Mezopotamya ovasında bu yıl yaklaşık 2,5 milyon ton mısır hasadı beklediklerini belirten Mardin Hububat Merkezi ve Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu (MTDF) Başkanı Mehmet Şerif Öter mısır üreticisinin ihracat mağduru olmaması ve döviz dalgalanması nedeniyle yasaklanan ihracat yasağının kaldırılmasını talep ederek bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan müjde beklediklerini söyledi.

MARDİN (İHA) – Mezopotamya ovasında bu yıl yaklaşık 2,5 milyon ton mısır hasadı beklediklerini belirten Mardin Hububat Merkezi ve Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu (MTDF) Başkanı Mehmet Şerif Öter mısır üreticisinin ihracat mağduru olmaması ve döviz dalgalanması nedeniyle yasaklanan ihracat yasağının kaldırılmasını talep ederek bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan müjde beklediklerini söyledi.


Mardin Hububat Merkezi ve Mardin Toplumsal Dayanışama Federasyonu (MTDF) Başkanı Mehmet Şerif Öter, Mezopotamya ovasında ikinci ürün olarak hasadı başlanan Mısır için ihracat yasağının kaldırılarak mısır üreticisine müjde verilmesini istedi. Başkan Öter, Mardin Organize Sanayi Bölgesinin yüksek bir un, makarna ve yem ürünleri üretim kapasitesi olduğunu belirterek 4 yıl üst üste, Türkiye’de en çok un ihracatı yapan Organize Sanayi Bölgesi (OSB) olarak ödül aldığını kaydetti.



“İthal ürün pahalıya geliyor”


OSB ‘de fabrikaların ihracat yasağı ile zor bir süreç içinde olduğunu vurgulayan Öter, "Fabrikalarda bugün en az 50 kişi çalışıyor ve 300’e kadar da iş istihdamı sağlanıyor. Bölgede en çok istihdam sağlayan OSB’dir ama bugün ne yazık ki un, makarna ihracatı yapamıyor. Yapması için dışarıdan ham maddesi olan buğdayı ithal etmesi gerekiyor. Şimdi ithal buğday getirdiğimiz zaman maliyeti bugün Rusya’nın, Ukrayna’nın buğdayı bizim sanayicilerimize ülkemize teslim maliyeti bin 600-700 civarındadır. Bizim çiftçilerimizin bugün buğdayı, bizim hububat borsasında, bin 200 ile bin 300 TL’den satıyor. Biz başka çiftçilerin buğdayını buraya getiriyoruz. Pahalıya mal ediyoruz ama kendi çiftçimizin ürününü ne yazık ki dışarıya satamıyoruz. Bu konuda bir yasaklama var. Hükumetin ilk başta döviz şoku ile emperyalist ABD’nin hamlesine karşı aldığı önlemler içerisinde bir tanesi de buydu. Fakat bugün o gün ki şartlar tamamen normale dönmüş durumdadır. Döviz artık kontrol altına alınmış durumdadır ama şu anda hala bu yasak devam ediyor” dedi.



“Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan müjde bekliyoruz”


Dışarıdaki buğdayı işletmek zorunda kaldıklarını ifade eden Öter, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan müjde bekliyoruz. Artık bu ihracat yasağını kaldırmasını ve ihracatın serbest edilmesini istiyoruz. Tarlada şuanda mısır 700 ile 800 arasında işlem görüyor ama dış ülkelerin mısırını almak zorunda kalıyoruz. İhracata gönderemiyoruz. Bunu yem ürünü yaptığımız zaman bunun ham maddesini dışarıdan almamız gerekiyor. Dışarıdan aldığımız zamanda maliyeti bin 200’e yakın oluyor. Bizimki de 700-800’lerde bulunuyor” diye konuştu.



“İhracat yasağı büyük stokçulara yarıyor”


Dışarıdan alınan ürünün bölge ve ülke ekonomisine zarar verdiğine dikkat çeken Öter, şunları kaydetti:


“Bu bir kayıptır. Bu kayıp kime yarıyor. Büyük stokçulara, büyük firmalara yarıyor. Ucuz ucuz malı kapatacak, yarın öbür gün bu ihracat yasağı kalktığı zaman çiftçinin elinde mal kalmamış olacak ama bu büyük firmalar bu dış bağlantılı, Amerikan, Fransız, İngiltere ortaklı büyük firmalar ucuz malı çiftçilerimizin elinden almış oluyor. Çiftçilerimize yazıktır günahtır. Bir an önce bu yasağın kaldırılması gerekiyor. Burada yaklaşık iki buçuk milyon ton mısır hasadı söz konusu ve şu anda mısır üreticisi gerçekten zor durumda ve sıkıntı yaşıyor. Bu yasaklama kararının alındığı zamana göre şu anda geçerliliğini yitirmiştir ve bir an önce kaldırılması yönünde Cumhurbaşkanımızdan, Tarım Bakanımızdan, hükümetimizden müjdeli haber bekliyoruz. İnşallah sesimizi duyacaklar ve gerçek bilgileri, işin ehli olan kişilerden alacaklar. Bu yanlış kararın artık normale dönmesi için gerekli kararı artık alacaklarına inanıyoruz. Umutla bekliyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Altınova Belediyesi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde fide dikim zamanı Yalova’nın Altınova ilçesinde bulunan ve 240 çeşit şifalı bitkiye ev sahipliği yapan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’ne baharın gelmesiyle birlikte fide dikimi işlemleri başladı. 2020 yılında kurulan ve Altınova Belediyesi tarafından işletilen Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nde 40 dönüm alanın 28 dönümünde şifalı bitkilerin üretimleri gerçekleştiriliyor. Yetiştirilen şifalı bitkilerin halka satışlarının da yapıldığı bahçeye, ziyaretçilerin ilgisi her geçen gün artıyor. Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova Şubesi ile iş birliği yapılan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’yle ilgili bilgi veren Müdür Mustafa Sarıgül, bahçede ağaç, sarılıcı, sürünücü bitki gruplarının yer aldığını dile getirdi. Sarıgül, bahçede kekik, lavanta gibi mutfakta kullanabilen bitkileri yetiştirip vatandaşların satışına sunduklarını belirtti. Bahçede bulunan salonda üniversitelerle ortaklaşa halk ve çiftçileri bilinçlendirmek üzere konferanslar düzenlediklerini de kaydeden Sarıgül, “Kendi fidemizi yetiştirebileceğimiz üretim seramızı yaptık. Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’yla ortak bir proje. Mürver bitkisi, kudret narı ve tıbbı nane dediğimiz bitkilerden aşamalı olarak çalışmalar yaptık. Tamamen insan sağlığına faydalı olabilecek çalışmalar yapıyoruz. Tabi bunu eczacılık ve tıp fakülteleri hocaları ile beraber yapıyoruz. Yurt dışından getirmiş olduğumuz, adapte etmiş olduğumuz, özel bitkilerimiz var. Şizandra üzümü dediğimiz, hamamelis cadı fındığı dediğimiz, çikolata sarmaşığı dediğimiz çok ilginç bitkiler de var burada. Alanımızda şeker otu steviayı zaten artış çok yaygınlaşmaya başladı. Vatandaşlarımızı bilinçlendirip özelikle diyabet hastası vatandaşlarımızı bunu kullanmaya yönlendiriyoruz. Tamamen sağlıklı, organik bitkiler bunlar” dedi. Sarıgül, bahçede baharla birlikte fide dikimi yaptıklarını anlatan bu yıl 25 bin civarında fide üretimi yaptıklarını ve bunları üniversitelerle de paylaşacaklarını kaydetti. Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca ise ilçeye ve Yalova’ya değer katan mekanlardan olan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi’nin Türkiye’de örnek bahçelerden birisi olduğunu ifade etti. Yıl boyunca çok sayıda kişinin ziyaret ettiği bahçenin ilgi odağı olduğunu söyleyen Fazlaca, vatandaşları da bu alanı gezmeye davet etti.
Zonguldak ZBEÜ’de 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu başladı Zonguldak’ta ilki gerçekleştirilen Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu’nda iletişimin önemine vurgu yapıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesince farklı disiplinleri iletişim zemininde buluşturmayı amaçlayan 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu, Farabi Kampüsü İlahiyat Fakültesi Binası Doç. Dr. Ali Aslan Konferans Salonu’nda başladı. Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tuğba Akdal yaptı. Akdal, sempozyumun düzenlenmesinde katkı sağlayanlara teşekkür etti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Profesör Dr. Hamza Çeştepe fakültelerinin öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirdiğine vurgu yaptı. Çeştepe, “Planlama ve uygulama ölçütlerinin yerel, ulusal ve ulus ötesi ihtiyaçlar ve gelişmeler perspektifinde belirleyen ve söz konusu ölçütleri kesinlikle tutarlılık ilkeleriyle uygulamaya konan fakültemiz gerek altyapı çalışmalarını gerekse öğretim faaliyetlerini yenilikçilik anlayışıyla gerçekleştirmektedir. Fakültemizin düzenlediği Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumu ile sizlerle buluşmanın ve paylaşmanın onur ve mutluluğunu yaşamaktayız” dedi. İletişimin paylaşmak, öğrenmek, sosyalleşmek gibi birçok konuda var olmanın anahtarı olduğunu belirten Çeştepe, “Hayati nitelik taşıyan ve bu yönüyle yaşamın vazgeçilmez bir gereği olarak açıkladığımız iletişim, paylaşmanın, öğrenmenin, sosyalleşmenin, keşfetmenin kendimizi ve başkalarını tanımanın, kısacası var olmanın anahtarıdır. Hem bireysel hem de toplumsal düzeyde en ufak bir konuda dahil bir sorun ve çatışma varsa nedeni en temelde iletişime dayanmakta ve çözüm yolu da dolayısıyla iletişimden geçmektedir” ifadelerine yer verdi. Çeştepe, iletişimin multidisipliner bir alan haline geldiğini ve iletişime dair çalışmaların hız kazandığını da sözlerine ekledi. ZBEÜ Rektörü Profesör Dr. İsmail Hakkı Özölçer, iletişim kavramının insanlık tarihiyle yaşıt olduğuna dikkat çekti. Özölçer, “Mühendislik ve çevre ile ilgili olduğu kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri de önceliğine alan güzide üniversitemizde ve emeğin başkenti Zonguldak‘ta böylesi bir etkinlikle sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Nitekim genel anlamda iletişim kavramının ve iletişim fakültelerinde verilen eğitimin en belirgin özelliklerinden biri disiplinler arası bir yapıya sahip olmasıdır. Dolayısıyla iletişimin çok yönlülüğünü temel alan söz konusu bu sempozyumda farklı disiplinlerin iletişim şemsiyesi altında tanık olmalı, ulusal ve uluslararası düzeyde birbirinden değerli davetli konuşmacıları ağırlamanın gururu ve mutluluğunu yaşamaktayız. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan iletişim kavramı uygarlıkların oluşmasında ve bilginin nesiller boyunca aktarılmasında şüphesiz ki en önemli araçtır” dedi. İletişimin bireylere sosyal kişilik kazandırılmasının yanı sıra bilginin ve kültürün aktarılmasına, ihtiyaçların giderilmesinden toplum düzeninin devamlılığına pek çok işi yerine getirdiğini ifade eden Özölçer, “Özellikle son yıllarda ekonomi, eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlarda yaşanan toplumsal gelişmeler ve küresel etkiler meydana getiren deneyimler, iletişim ve iletişim çalışmalarının önemini daha da belirgin hale getirmiştir. Yine bununla birlikte 21. Yüzyılda yaşanan dijital dönüşümler bir yandan iletişim eğitiminde ciddi değişimler gerektirmekteyken diğer yandan da iletişim alanında faaliyet gösteren tarafların bu dönüşümün gereklerini en iyi şekilde anlamasını ve uygulamalarına yansıtmasını zorunlu kılmaktadır” diye konuştu. Sempozyum; açılış konuşmalarının ardından Profesör Dr. Nurettin Güz, Profesör Dr. Mine Demirtaş ve Doçent Dr. Nozima Muratova’nın katıldığı ilk oturumla başladı. Toplamda 16 oturumun gerçekleştirileceği sempozyum, 26 Nisan’da sona erecek.