ASAYİŞ - 06 Aralık 2018 Perşembe 09:26

Küçük Miraç dövülerek öldürüldü

A
A
A
Küçük Miraç dövülerek öldürüldü

Mersin’in Tarsus ilçesinde babasının iş için il dışına çıkarken bir süre bakmaları için bir çifte bıraktığı 2,5 yaşındaki çocuk dövülerek öldürüldü.

Mersin’in Tarsus ilçesinde babasının iş için il dışına çıkarken bir süre bakmaları için bir çifte bıraktığı 2,5 yaşındaki çocuk dövülerek öldürüldü.


Edinilen bilgiye göre, Barbaros Mahallesi’nde 3 Aralık Pazartesi günü meydana gelen olayda 2,5 yaşındaki Miraç Kırçıl “merdivenden düştü” denilerek akşam saat 22.00 sularında Tarsus Devlet Hastanesine getirildi. Hastanede müdahale edilen küçük Miraç, ertesi gün doktorların yaptığı tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Küçük Miraç’ı hastaneye getiren şahısların çocuğun 4-5 gün önce merdivenden düştüğünü belirtmeleri üzerine Tarsus Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğine bağlı Cinayet Şube ekiplerince inceleme başlatıldı. Ekiplerin yaptığı çalışmada dövülerek öldürüldüğü iddia edilen Miraç Kırçıl’ın babası O.K.’nin eşinden ayrıldığı ve çocuğun kendisinde kaldığı belirlendi. O.K.’nin İzmir’e çalışmaya giderken küçük Miraç’ı F.S. (36) isimli kadın ve beraber yaşadığı T.B. (41) isimli kişiye teslim ettiği tespit edildi. Yaklaşık 5 ay boyunca Miraç’a baktığı öğrenilen F.S. adlı kadın, çocuğun hayatını kaybetmesi üzerine savcılık talimatıyla gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Tarsus Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğinde Cinayet Masası dedektiflerinin sorguya aldığı F.S., Miraç’ın merdivenden düşmediğini itiraf ederek, bebeğin birlikte yaşadığı T.B. tarafından dövüldüğünü söyledi. F.S., olay sonrası T.B.’ye bebeği neden dövdüğünü sorduğunu, bunun üzerine T.B.’nin kendisini de dövdüğünü belirtti. Korktukları için hastaneye gidemediklerini söyleyen F.S., çocuğun dövülmesinden 3-4 gün sonra tarlada çalışmak için Hatay’a gittiğini ve oradayken T.B.’nin kendisini arayarak çocuğun nefes almadığını, dilinin boğazına kaçtığını söylediğini, kendisinin de bunun üzerine komşusunu arayıp eve göndererek bebeği hastaneye götürmesini sağladığını belirtti. Tarsus’a döndüğünde bebeğin yanına gittiğini belirten F.S. korktukları için hastanede bebeğin merdivenden düştüğünü söylediğini itiraf etti.



"Suriye vatandaşıyım" dedi


Bu itiraflar üzerine Tarsus Asayiş Büro Amirliği Cinayet Masası dedektiflerince yapılan operasyonla T.B. isimli şahıs Tarsus’ta gözaltına alındı. Polisleri karşısında gören T.B., Suriye vatandaşı olduğunu iddia ederek, Suriye kimliğini polislere gösterdi. Ancak ekipler parmak izi incelemesinde kendisini Suriyeli olarak tanıtan şahsın T.B. olduğunu belirledi. T.B.’nin 4 ayrı suçtan arama kaydının bulunduğu ve bu suçlarla ilgili kesinleşmiş hapis cezalarının bulunduğu tespit edildi.


Emniyetteki ifadelerinin ardından Tarsus Adliyesine sevk edilen F.S. ve T.B. mahkemeye çıkarıldı. F.S. adli kontrol kararıyla serbest bırakılırken, T.B. ise tutuklandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Uzman Dr. Oğuz: "Covid aşısı olmayanlar için kalp krizi riski artıyor" Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nde görev yapan Uzman Doktor İbrahim Oğuz, 20 milyon insan üzerinde yapılan çalışma ile Covid aşısı olmayanların aşı olanlara oranla daha fazla kalp krizi riski taşıdığının ortaya çıktığını belirtti. İstatistiklere göre Türkiye’de ölümlerin büyük bölümünün kalp hastalıklarına bağlı olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Doktoru İbrahim Oğuz, Corona döneminden sonra kalp hastalıklarının gençlerde de sık sık görüldüğünü ifade ederek, “Başlıca etkenleri arasında sigara kullanımındaki yaygınlık, kötü beslenme alışkanlıkları, spordan uzaklaşmak, tuz kullanımı ve birçok faktör var. Ancak son zamanlarda yapılan bir çalışma ile çarpıcı sonuçlarla karşılaştık. Korona döneminden sonra vatandaşlar özellikle kalp krizine bağlı ölümleri Covid aşısına bağlıyordu. Ancak 20 milyon insan arasında 1 yıl takip ile bir çalışma yapıldı. Çalışmanın sonucuna göre aşı olmayanlarda aşı olanlara göre daha fazla kalp hastalıkları ve ölüm gözlendiği ortaya çıktı. Covid aşısı değil daha çok Covid insanlarda kalp krizi riskini artırıyor. Önce Covid hastalığına yakalanıp, daha sonra kalp krizi geçirdiği için insanlar bunu aşıya bağlıyor. Ama yapılan bu çalışma ile bunun tam tersi olduğu ortaya çıktı” şeklinde konuştu. “Sadece sol kol ağrısı kalp krizi belirtisi için yeterli değil” Halk arasında bilinenin aksine sol kol ağrısının kalp krizi belirtisi için yeterli olmadığını dile getiren Oğuz, “Kalp krizi belirtileri olarak göğüs üzerinde baskı şeklindeki ağrılar bizi kalp krizi konusunda daha çok düşündürüyor. Mevsim geçişlerinde, sıcak soğuk değişimlerinde iğne batması şeklindeki ağrılarla başvuranlar çok oluyor ancak bu şekildeki ağrılar daha çok kas ağrısını düşündürüyor. Göğüste baskı ve ağırlık tarzı ağrılar doğrudan kalp krizi belirtisidir. Sadece sol kol ağrısı pek önemli değil, daha çok göğüs ağrısı ile birlikte olan sol kol ağrısı, terleme, nefes darlığı buna eşlik ediyorsa o zaman kalp krizi olarak değerlendirilebilir” dedi. Kalp krizi riskini en aza indirmek için tavsiyelerde bulunan Oğuz, sedanter yaşamdan uzak durulması gerektiğini belirterek, “Spora çok önem verilmesi lazım. Hamur işi ve yağlı yiyeceklerden uzak durmamız gerekiyor. Kötü kolestrol dediğimiz LDL’yi herkesin ölçtürmesi gerekir. Eğer bu değer yüksekse tedavisine başlanılmalı. Çünkü kötü kolestrol dediğimiz LDL sürekli damarlarda birikerek damarlarda tıkanıklığa yol açar. Özellikle diyabet, tansiyon, böbrek yetmezliği gibi kronik rahatsızlığı olanlar kontrollere düzenli olarak gitsin. En önemli faktörlerden biri de sigara kullananların sigarayı bırakması lazım” diye konuştu.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde 4 bölüm daha akredite edildi Atatürk Üniversitesi, çağdaş eğitim modelini benimsemek ve topyekün kalkınmayı sağlamak amacıyla başlattığı Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesinin karşılığını almaya devam ediyor. Bu kapsamda verdiği eğitimin kalitesi bağımsız kurullarca tescillenen Atatürk Üniversitesinde; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler, İktisat, Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler Bölümleri akredite edilerek önemli bir başarı elde etti. Yapmış olduğu değişim ve dönüşüm yapılanması ile Araştırma Üniversitesi statüsü kazanan Atatürk Üniversitesinde gerek verdiği eğitimin tamamı gerekse program bazlı akreditasyon süreçleri de olumlu şekilde ilerliyor. Programları akredite olan üniversiteler sıralamasında Türkiye’deki toplam 208 üniversite arasında birinci sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, 129 devlet üniversitesi, 23 araştırma üniversitesi ve 53 kurumsal akreditasyon alan üniversite arasında toplamda 55 programı akredite olan Atatürk Üniversitesi, en fazla programı akredite olan üniversite olarak adını zirveye yazdırmıştı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde eğitim veren 4 programın daha akredite olmasıyla birlikte bu sayı 59’a ulaştı. Rektör Çomaklı: “Tercih yapılırken akredite olan bölümlere öncelik veriliyor” 27 programın da akreditasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Önlisans ve Lisans Eğitim Koordinatörlüğü ile Kalite Koordinatörlüğünün araştırmaları ve çalışmaları sonucunda Türkiye çapında önemli bir başarı elde ettiklerini ve bu başarı çıtasını da her geçen gün daha da yukarı taşıdıklarını ifade etti. Akreditasyon sürecinin fakülte ve bölümler için oldukça büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Çomaklı: "Üniversite bölümlerinin akredite edilmesi, eğitim kalitesinin güvence altına alınması ve uluslararası tanınırlığın artırılması için önem taşıyor. Akredite bir bölüm, öğrencilere daha güvenilir bir eğitim sunarken, mezunların iş bulma şansını da artırıyor. İşverenler, akredite bir bölümden mezun olan adayları tercih ederken daha güvende hissediyorlar. Ayrıca, akredite bölümler öğrenciler ve aileleri için de güvenilir bir rehberlik kaynağı oluyor. Bu nedenle, öğrenciler tercih yaparken ve kariyer planları oluştururken akredite edilmiş bölümlere öncelik veriyorlar. Biz de bu bilinçle hareket ederek üniversitemizin verdiği eğitimi daha kaliteli hale nasıl getirebiliriz sorularına cevaplar arayarak adımlar atmayı sürdürüyoruz. Bu düşüncelerle; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz ile onlara rehberlik eden Kalite Koordinatörlüğümüze teşekkür ediyor, bizimle birlikte üniversitemizin başarısı için gayret gösteren tüm mensuplarımıza kolaylıklar diliyorum” diye konuştu.