GENEL - 30 Temmuz 2020 Perşembe 12:50

(Özel) 4 kişinin tecavüzüne uğradı, kürtaj istedi, mahkeme reddetti, AYM rekor tazminata hükmetti

A
A
A
(Özel) 4 kişinin tecavüzüne uğradı, kürtaj istedi, mahkeme reddetti, AYM rekor tazminata hükmetti

MERSİN (İHA) – Anayasa Mahkemesi (AYM), Mersin’de cinsel saldırı sonucu hamile kalan genç bir kızın ‘hamileliğin sonlandırılması’ talebini 4 kez reddederek sürecin uzamasına ve çocuğun doğmasına neden olan mahkeme kararlarını hak ihlali sayarak, genç kıza 100 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.

MERSİN (İHA) – Anayasa Mahkemesi (AYM), Mersin’de cinsel saldırı sonucu hamile kalan genç bir kızın ‘hamileliğin sonlandırılması’ talebini 4 kez reddederek sürecin uzamasına ve çocuğun doğmasına neden olan mahkeme kararlarını hak ihlali sayarak, genç kıza 100 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.


AYM’nin, bugüne kadar verdiği en yüksek tazminat kararına konu olay 2017 yılında Mersin’de yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Mersin’in Mut ilçesinde Mart 2017’de 17 yaşında olan genç kız R.Ü.’ye, erkek arkadaşıyla birlikte 4 kişi tecavüz etti. Şikayetçi olması üzerine Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp, Kadın Doğum ve Çocuk Psikiyatrisi bölümlerinde muayene edilen genç kızın 12,5 haftalık hamile olduğu ortaya çıktı. Kimden hamile kaldığını bilmeyen genç kız ve ailesi, gebeliğin sonlandırılması için talepte bulundu. Savcılık da 4 kişi hakkında ‘cinsel istismar’ suçundan soruşturma başlattı. Çocuğun doğumuna ve AYM’nin tazminat ödenmesi kararına kadar giden süreç de bundan sonra başladı.



“Muayeneye geldiğinde 12,5 haftalık gebeydi ve ruh sağlığı bozulmuştu”


O dönemde, hamileliğin sonlandırılmasına dair raporları hazırlayan Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hakan Kar, yaşanan süreci ve gelinen noktayı İHA muhabirine anlattı. 2017 Mart ayında mağdur genç kızın muayene edilmesi için savcılık tarafından kendilerine gönderildiğini belirten Prof. Dr. Kar, genital muayenenin ardından çocuk yaşta olduğu için genç kızı çocuk psikiyatrisi ve kadın doğum bölümlerine gönderdiklerini söyledi. Prof. Kar, “Gelen sonuçlar maalesef kötüydü. Hem çocuğun ruh sağlığı bozulmuştu, travma sonrası stres bozukluğu yaşıyordu hem de 12,5 haftalık gebe olduğunu öğrendik. Süreç de bundan sonra başladı” dedi.



“Mahkeme, hamileliğin sonlandırılması talebini, raporlara rağmen 4 kez reddetti”


Genç kızın ailesinin, gebeliğin sonlandırılması için savcılığa başvurduğunu dile getiren Kar, “Kişilerden şikayetçi olundu. Savcılık da görevli sulh ceza mahkemesine gönderdi. Ancak, görevli sulh ceza mahkemesi savcılığın başvurusunun usule uygun olmadığını söyleyerek, usulen reddetti. İkinci defa tekrar usule uygun bir başvuru yapıldı. Bu sefer aynı sulh ceza hakimliği, cenin haklarına atıf yaparak, ikinci kez gebeliğin sonlandırılması başvurusunu reddetti. Çocuk, ‘Ruh sağlığım iyice bozuldu. Ben bu çocuğu doğurmak istemiyorum, gebeliğimi sonlandırmak istiyorum’ deyip üçüncü kez savcılığa başvurdu. Mahkeme yine uygun görmeyip reddetti. Bunun üzerine savcılık, mağduru Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine göndererek, bu gebeliğin sonlandırılmasının gerek çocuk yaştaki anne gerekse cenin için faydalı olup olmadığını sordu. Evrak bize geldiğinde, tekrar kadın doğumun ve çocuk psikiyatrisinin görüşlerini aldık bu hususta. Kadın doğum bölümü, süre ilerlediği için 13 haftalık gebelik tespit etti ve gebeliğin normal komplikasyonlarının bile anne çocuk yaşta olduğu için hayati tehlike arz ettiğini söyledi. Çocuk psikiyatrisi bölümü ise hem çocuğun adolesan (ergenlik) yaşta bir kız çocuğu olduğu hem de travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu gerekçe göstererek, gebeliğin sonlandırılmasının hem annenin hem de ceninin sağlığı için tıbbi açıdan yerinde olduğuyla ilgili ayrıntılı bir rapor verdi. Biz de bu raporları bütünleştirerek mahkemeye gönderdik. Mahkeme bu sefer, raporumuzu ayrıntısının yeterli olmadığını ileri sürerek tekrar reddetti” diye konuştu.



“20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı”


Bu süreçte çok acı şeyler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Kar, Türk Ceza Kanununa (TCK) göre, normal gebelikte gebeliğin sonlandırılması için üst sınırın 10 hafta olduğunu, ancak cinsel saldırı sonucu gerçekleşen bir gebelik varsa TCK’nın 99. maddesinin 6. fıkrasının, 20 haftaya kadar, annenin rızasıyla bu gebeliği sonlandırabilme şansı verdiğini anlattı. Kar, “Buna rağmen, sulh ceza hakimliği bu talebi 4 defa reddettiği için 20 haftalık süre aşıldı ve maalesef 4 kişinin tecavüzüne uğrayan ve gebe kalan kız çocuğu, çocuk doğurmak zorunda kaldı. Maalesef çocuğu devlet korumasına alındı, anne olan kız çocuğumuz ise Çocuk İzlem Merkezinde koruma altına alındı ve çok dramatik bir süreç yaşandı” ifadelerini kullandı.



“Emsal bir karar niteliğinde”


Olayda 4 sanığın da tutuklu yargılandığını dile getiren Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Kar, TCK’da cinsel saldırı suçlarına verilen cezaların hiç de az olmadığına ancak uygulamada bazı problemler yaşandığına işaret etti. Ailenin, kız çocuğu ile beraber, çocuk doğduktan sonra AYM’ye başvurduğu bilgisini veren Kar, gelinen süreçte, çok güzel, olumlu bir haber aldıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:


“Anayasa Mahkemesine başvuran kız çocuğumuz ve ailesi, çok olumlu bir yanıt aldı. Anayasa Mahkemesi, kız çocuğunun ve doğurduğu çocuğun haklarının gasp edildiğini tespit ederek, 100 bin TL gibi rekor bir tazminata hükmetti. Tabi ki bu 100 bin TL çocuğumuzun başına gelenleri geri getirmeyecek ama en azından bundan sonra çocuk hakları konusunda verilecek kararlarda çok daha dikkatli olunacağına inanıyorum. Emsal bir karar niteliğinde. Oradaki yargıçları da canı gönülden kutluyorum.”



“Çocuk haklarına aykırı”


Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine ilk imza atan ülkelerden biri olduğunu anımsatan Kar, “Sözleşme, ‘0-18 yaş arasındaki herkes çocuktur ve çocuklar çocuk doğuramaz’ diyor. Bu konu çok net. Bunun, o veya bu şekilde suistimal edilmesi çocuk haklarına aykırıdır” dedi.


‘Çocuklarımızı nasıl koruyacağız’ sorusuna da yanıt veren Prof. Dr. Kar, en büyük tehlikenin teknoloji olduğuna dikkat çekerek, “Günümüzde internet kullanımı o kadar genişledi ve kuralsız bir şekilde gidiyor ki, çocuklarımızı koruma noktasında bazı sıkıntılarımız oluyor. Belli yaş grubundaki çocuklarımızın ‘akılcı internet kullanımı’ eğitimi alması gerekiyor. Çünkü internette sarf ettikleri sözler ya da verdikleri fotoğraflar veya habersiz çekilen fotoğrafları daha sonra tehdit, şantaj olarak kullanılıp, cinsel yönden istismar edilebiliyorlar. Akılcı internet kullanımı ve cinsel bilgiler eğitimlerinin kreşten ve anaokulundan başlayarak, çocukların yaş grubuna göre verilmesi gerekli” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Söke’de tohum ve kompost dağıtım töreni yapıldı Aydın’ın Söke ilçesinde organik pamuk projesi kapsamında tohum ve kompost dağıtım töreni gerçekleştirildi. Söke TARİŞ’te yapılan kompost ve tohum dağıtım törenine İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanı Dr. Başak Egesel, İl Müdürü İbrahim Altıntaş, Söke Tariş Başkanı İsmail Özer, İl Müdür Yardımcısı Ali Rüstem Şanlı, bir tekstil firmasının Yönetim Kurulu Üyesi Kaan Uçak ve çok sayıda üretici katıldı. Toplantıda konuşma yapan İl Tarım Müdürü Altıntaş, “Sahip olduğumuz doğal kaynaklarımızın sınırsız olmadığı ve korumamız gerektiği gerçeğinin her geçen gün daha çok farkına varmaktayız. Hele ki tarım gibi dünyayı besleyen ve sürdürülebilirliği bu kaynakların varlığına bağlı olan sektörümüz için bu durum daha da kritik hale gelmektedir. Dünyada yükselen, kaynakları koruma ve sağlıklı yaşam bilinciyle; talep de “organik” metodlarla üretilene yönlenmektedir. Dolayısıyla tarımsal üretim şeklimizi, sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde yeniden değerlendirmemiz gerektiği gerçeği önümüzde durmaktadır. Organik tarım, toprağı besleyen, biyolojik çeşitliliği, insan sağlığını koruyan, doğal girdilerin ve tekniklerin kullanımına öncelik veren doğayla uyumlu bir yaklaşımı temsil etmektedir. 2022 yılı verilerine göre; ilimizde 10 bine yakın üretici (9 bin 566), 577 bin dekar alanda(577 bin 350) organik tarım faaliyetinde bulunmaktadır. Toplam kültür alanımızın yaklaşık yüzde 16’sında gerçekleştirilen organik tarımda 182 çeşit ürün ile Türkiye üretiminin yüzde 14’ü ilimizde gerçekleşmiştir. Ağırlıklı olarak incir, zeytin, kestanenin yanı sıra pamuk, üzüm, cevizde de organik üretim yapılmaktadır. İlimiz, Bakanlığımızca organik pamuk üretiminde pilot il seçilmiş ve Organik Pamuk Projemiz, 2022 yılında hayata geçmiştir. Projemiz, coğrafi işaretli Söke Pamuğumuzun yetiştirildiği Söke ve Didim İlçelerimizde, 107 üreticimiz ile 25 bin dekar alanda başlamıştır. 2 yılını geride bıraktığımız Projemize, STK ve özel sektör paydaşlarımız ile Üniversite ve Araştırma Enstitülerimizin desteğiyle devam etmekteyiz. Organik tarımın yaygınlaşmasında önemli katkıları olacağına inandığımız projemize öncülük eden başta Bakanlığımız olmak üzere, katkılarıyla destekleyen tüm paydaşlarımıza ve projemizin olmazsa olmazı siz kıymetli üreticilerimize teşekkürlerimi iletiyor, saygılar sunuyor ve üreticilerimize bol bereketli bir sezon diliyorum" dedi. Konuşmanın ardından üreticilere tohum ve kompost dağıtımı gerçekleştirildi.
Mersin 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivali gala yemeği ile sona erdi Mersin Büyükşehir Belediyesince bu yıl ilk kez düzenlenen ve 4 gün boyunca hem çocukların hem de çocukluğundaki bayramları özleyen Mersinlilerin doyasıya eğlendiği Uluslararası Çocuk Festivali, düzenlenen gala yemeği ile sona erdi. Dünyanın 14 farklı ülkesinden gelen dans toplulukları, 23 Nisan’ın kendi bayramları olduğunu festival sayesinde öğrenirken, Mersinliler de özlediği coşkulu bayram günlerini yeniden yaşadı. Türkiye’den deprem bölgesi olan Hatay ve Adıyaman’dan gelen dans toplulukları da Mersin’i tanırken, farklı dünya kültürleriyle tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu. Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından organize edilen ve birçok daire başkanlığının destekleriyle yapılan festivalin son gününde düzenlenen gala yemeğinde, Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdal Gökayaz, Belediye Başkan Danışmanı İbrahim Evrim ile Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger katılımcılarla bir araya geldi. Dans toplulukları son kez gösterilerini sergilediler. Gala yemeğinin sonunda katılımcılara Mersin’i ve festivali unutmamaları için plaket ve hediyeler verildi. Konuklar Mersin’i, kültürünü ve insanlarını yakından tanıdı 20 Nisan’da başlayan festival kapsamında merkezin yanı sıra Anamur, Silifke ve Tarsus’ta gösterilerini sergileyen yabancı dans toplulukları, Mersin’i, kültürünü, tarihini ve insanlarını yakından tanıma fırsatı buldu. Mersinlilerin cana yakın misafirperverliğinden son derece etkilenen dans toplulukları, dünyada çocuklara bayramın armağan edildiği tek ülke olan Türkiye’de dolu dolu festival yaşadı. “Hatıralarda kalacağına inandığımız güzel bir festival oldu” Uluslararası Çocuk Festivali’nin bitişi gününde gerçekleştiren gala yemeğinde değerlendirmelerde bulunan Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger, “Çok mutluyuz, harika bir festivalin sonuna geldik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı bir festivalle taçlandıralım istemiştik ve onun da verdiği mutluluk ve gururu yaşıyoruz. Atatürk’ün açtığı o aydınlık yolda yürüyen nesillerin gerçekten hatıralarında kalacağına inandığımız güzel bir festival oldu” dedi. 20 Nisan’da başlayan festival kapsamında yapılan etkinliklerden kısaca bahseden Özdülger, “14 ülkeden 350 misafirimiz geldi. Aynı zamanda ülkemizden Hatay, Adıyaman ve Ankara’dan misafirlerimiz vardı ve ilimizde yarışmada ilk üçe girmiş olan okullarımız da festivalimizin gösteri ekibinde yer aldı. Bugün 23 Nisan’da büyük bir gururla, bu güzel bayramda sabahtan itibaren yapılmaya başlanan etkinliklerle birlikte saat 15.00’te Özgecan Aslan Meydanı’nda bahsettiğim bütün misafirlerimizin gösterilerini sevgili vatandaşlarımızla, güzel çocuklarımızla buluşturduk” diye konuştu. “Dolu dolu geçen 3 gün yaşadık” Özdülger, gala yemeği ile festivali taçlandırmak istediklerini kaydederek, “Bu mutluluğu hep beraber bir yemekle birleştirelim ve kendilerine anı bırakacak hediyelerimizi sunalım dedik” ifadelerini kullandı. Özdülger, birçok daire başkanlığının atölyelerinin olduğu festival kapsamında ayrıca sportif etkinliklerin de yapıldığını belirterek, “Çocuklar için hazırlanan etkinlik ve oyun alanlarında çocuklarla bütünleşildi. Daire başkanlıklarımızın çocuklara atölye çalışmaları oldu. Gerçekten dolu dolu geçen bir üç gün yaşadık. Birleştirici gücü olduğu ve halkı bütünleştirdiği için biz bu festivalleri çok önemsiyoruz” şeklinde konuştu. “Tüm dünyaya bu güzel bayramı yaşatalım istiyoruz” Mersin’in tanıtımının da festivalin bir diğer artısı olduğunu söyleyen Özgülger, “Mersin’i, Akdeniz’in incisi olarak görüyoruz. Güzel mersinimizi ve güzel insanımızı da tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz. İşte bu festivalde onlardan bir tanesi. Bu yıl ilkini gerçekleştirdik ve bundan sonra devamı gelecek. Bunu da büyük bir keyifle ve mutlulukla gururla söylüyoruz. Güzel şehrimizi, yurtdışından gelen sevgili çocuklarımıza, davetlilerimize tanıttık aynı zamanda ülkemizden katılan sevgili çocuklarımıza da şehrimizi gösterdik. Çok mutlu ve gururluyuz" dedi.
İstanbul İstanbul’da çöl tozları hayatı olumsuz etkiliyor Türkiye’ye Afrika Üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası yaşlı ve çocukları etkiliyor. Çocuklar ve yaşlılar çok daha fazla etkilenirken, uzmanlar maskesiz dışarı çıkılmaması, pencereleri kapalı tutma konusunda uyarılarda bulundu. Yunanistan’ın başkenti Atina’yı turuncuya boyadı. Türkiye’de etkisini çöl tozları İstanbul’da da hayatı olumsuz etkiliyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye’de de etkili olan toz taşınımı ile ilgili uyarılarda bulundu. Libya üzerinden gelen çöl tozu Yunanistan’da gökyüzü kızıla bürünmesine neden olmuştu. Tekirdağ üzerinden Türkiye’ye giriş yaparak yurdun batı kesimini etkisi altına alan çöl tozunun etkisinin İstanbul’da 3 gün daha süreceği tahmin ediliyor. “Sağlık açısından çok zararlı” Birkaç sene önce yoğun olarak çöl tozlarının geldiğini hatırladığını ifade eden Mustafa Baran, “ Sabah kalktığımızda arabalarımızın üzeri görünmez oluyordu. Sağlık açısından çok zararlı olduğunu biliyorum. Gelince evden çıkmayacağız herhalde. Kesinlikle maske takılması gerekiyor. Sadece çöl tozları ile alakalı değil günlük hayatımızın içinde insanların yoğun olduğu yerlerde takılması gerekiyor. Ben etkilenmedim ama etkilenen dostlarımız oldu” diye konuştu. “Misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar” Sahilde bisikleti ile gezerken çöl tozlarından etkilendiğinin belirten Fahrettin Güden, “Ben her sabah bisiklet ile 50 kilometre yol yaparım. Akşam eve gittiğim zaman saçlarım toz içerisinde olur. İçki ve sigara kullanmadığım için öksürük problemim yok ama benim hanımımda var. Anadolu tarafından buraya misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar. Kızımın arabalarının üzeri bembeyaz oluyordu. İstanbul’un kirliliği çok kötü” dedi. “Sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu” Çöl tozlarının ne olduğunu bilmediğini ifade eden Halil Hayırlıoğlu, “Arabaların üzerinde sapsarı toz olduğunu gördüm. Ne olduğunu bilmiyorum. Arabanın üzerinde sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu. Benimde oldukça dikkatimi çekti” diyerek sözlerini tamamladı. “Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” Ailesi ile birlikte sahilde gezdiklerini çocuğunun çöl tozlarından etkilendiğini söyleyen Naim Uludağ, “Arabanın üzerinde kolaca belli oluyor. Her yıl oluyor alıştık artık. Beni fazla etkilemiyor ama çocukları etkiliyor. Çocuklarımın burnu tıkanıyor. Burnundan nefes alamıyor, ağzından alıyor. İkisini de etkiliyor zor bur durum. Kimse maske ile dışarı çıkmak istemez. Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” dedi.