SAĞLIK - 15 Eylül 2020 Salı 11:46

Vali Su: “İlimizde genel itibariyle kurallara uyuluyor. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum”

A
A
A
Vali Su: “İlimizde genel itibariyle kurallara uyuluyor. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum”

MERSİN (İHA) – Mersin Valisi Ali İhsan Su, Mersin’de genel olarak pandemi kurallarına uyulduğunu belirterek, vatandaşlara teşekkür etti.

MERSİN (İHA) – Mersin Valisi Ali İhsan Su, Mersin’de genel olarak pandemi kurallarına uyulduğunu belirterek, vatandaşlara teşekkür etti. Yeni alınan kararla KYK Kız Yurdunu izolasyon için hazırladıklarını ifade eden Su, yurtta pozitif vaka ve temaslılar için iki ayrı bölüm hazırladıklarını söyledi.


Mersin Valisi Su, Mersin Gazeteciler Cemiyetini (MGC) ziyaret ederek, Yönetim Kurulu üyeleri ve gazetecilerle bir araya geldi. MGC Başkanı Rüstem Kaya Tepe ve yönetimi tarafından cemiyet binası önünde karşılanan Vali Su, uzun süre gazetecilerle sohbet etti.


Ziyareti için Vali Su’ya teşekkür eden MGC Başkanı Tepe, gazetecilerin de sağlık çalışanları ve diğer kamu görevlileri gibi pandemi döneminde en ön saflarda yer alarak görevlerini yaptıklarını söyledi. Tepe, “Anadolu medyası ve gazeteciler zaten zor bir dönemden geçiyordu. Pandemi de ciddi anlamda Anadolu medyasını vurdu. Her gün onlarca gazete, televizyon ve radyonun kapandığı haberini alıyoruz. Ayrıca teknolojinin değişmesi de gazetecileri zor bir süreç yaşatıyor. Sosyal medyayla beraber ‘vatandaş gazeteciliği’ başladı. Bu da gerçek habercileri zor duruma sokuyor. Gazeteciler, bütün bunlara rağmen var güçleriyle çalışmaya devam ediyorlar” diye konuştu.



“Önemli bir görev yapıyorsunuz”


Vali Su ise yeni yönetimi ziyaretinin, pandeminin de araya girmesiyle bu güne kadar sarktığını belirtti. Yönetimi kutlayan Su, gazeteciliğin fedakarlık gerektiren zor bir meslek olduğunu vurguladı. Mersin basınının, mesleği en iyi şekilde yapmaya gayret ettiğinin altını çizen Su, “Bu anlamda teşekkür ediyorum. Ama artık günümüzde neredeyse herkes gazeteci oldu. Telefonu olan çekiyor gönderiyor, haber oluyor, paylaşıyor haber oluyor. Gelişen iletişim çağında bunlar kaçınılmaz ve önlenemez. Böyle olunca işiniz biraz daha zorlaştı ama önemli olan, doğru, güzel haber yapmak, vatandaşlarımızı doğru bilgilendirmek. Bu bakımdan da basının önemli bir görevi var; kamuoyunu doğru bilgilendirme işlevi yapıyorsunuz. Zaman zaman bizim gözümüzden kaçan konuları gündeme getiriyorsunuz ve düzeltme imkanımız oluyor. İşiniz zor ama zevkli ve güzel bir meslek, monoton değil. Her konuya eğiliyorsunuz, her alanla ilgileniyorsunuz. Bu açıdan biraz da bizim mesleğimize benziyor” diyerek, gazetecileri, yaptıkları görev dolayısıyla kutlayıp başarılar diledi.



“Pandemiyle mücadelede başarı bizim elimizde”


Pandemi sürecinde Mersin’de yaptıkları hizmetleri anlatan ve vatandaşları kurallara uymaları konusunda uyaran Su, “Pandemiyle mücadelede başarı bizim elimizde. Üç temel kuralımız var; maske, mesafe ve hijyen. Hayatımızı normal sürdürelim ama bunlara dikkat edelim. Bunlara dikkat edersek endişe etmeye gerek yok. Dikkatli olursak pandeminin üstesinden çok rahat gelebiliriz” ifadelerini kullandı.



“Pandemi salgınını kurallara uyarak önlersiniz”


Gazetecilerin Mersin’deki son duruma ve vaka sayılarındaki artışa ilişkin sorularını da yanıtlayan Vali Su, “Biz kurallara uyarsak buna engel olma imkanımız yüksek. Pandemi salgınını kurallara uyarak önlersiniz. Ama kurallara uymazsak, ‘Nasıl böyle oluyor’ deme şansımız olmaz. Mutlaka herkes bunlara uymalı” şeklinde konuştu.



“Filyasyonda çok başarılıyız”


Mersin’de bu kurallara uyulması için her alanda çalışma yaptıklarını dile getiren Su, bu çalışmaları da şöyle anlattı:


“Çok ciddi sayıda filyasyon ekibimiz var. Bu ekiplerimizle pozitif vakaların ve temaslıların kontrollerini gerçekleştiriyoruz, bunları izolasyona tabi tutuyoruz, başka kişilerle temaslarını önleyerek bulaşların artmasına engel oluyoruz. Bu çok önemli bir faaliyet. Bu konuda da çok başarılıyız, gayet iyi gidiyoruz. İkincisi, toplumda maske, mesafe, hijyen bilincini mutlaka artırmamız gerekiyor. ‘Bana bir şey olmaz’, ‘boş verelim’ demekle olmaz. Düğünlerden taziyelere, iş yerlerindeki çalışma şartlarından sokağa kadar her yerde aldığımız tedbirler var. Bunların uygulanması gerekiyor. Bu tedbirleri aldık ve vatandaşlarımıza her vesileyle söylüyoruz. Bunların uygulanıp uygulanmadığını da kurduğumuz denetim ekiplerimizle kontrol ediyoruz. Bu da çok önemli. Bu kontrollerde gayemiz ceza yazmak değil. Önemli olan bu farkındalığı artırmak, bunu insanların artık yaşamının doğal bir parçası haline getirmek. Ev haricinde her alanda maske takmak zorunlu hale getirildi. Kişi evinden çıkıyorsa maskesini takacak ve her yerde böyle gezecek.”



“İlimizde genel itibariyle kurallara uyuluyor. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum”


Kentteki yetkili tüm kurumlarla birlikte kurallara uyulup uyulmadığını denetlediklerini kaydeden Su, “Bazı noktalarda denetimlere ben de katıldım. İyi tarafı şu ki, ilimizde genel itibariyle kurallara uyuluyor. Bu güzel bir şey. Tüm vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum; maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat ediyorlar” dedi.



“KYK yurdunu izolasyon için hazırladık”


İzolasyon kurallarıyla ilgili de bilgi veren Su, pozitif veya temaslı olanları evlerinde izolasyona tabi tuttuklarını ve bunun da denetimini yaptıklarını söyledi. Yeni alınan bir kararla KYK yurdunu izolasyon için hazırladıklarını ifade eden Su, “Yurdumuzda, pozitif ve temaslılar için ayrı ayrı iki bölüm hazırladık. Vatandaşa kolaylık sağlamak istiyoruz. Mersin’e gelen ve kaldığı yerde pozitif vaka veya temaslı olan kardeşimizi oradan alıp yurdumuzda 14 gün ikamet ettiriyoruz. Öte yandan, kişi temaslıdır, kalabalık ailedir, evindeki imkanı uygun değildir, bu vatandaşımızı da yurda alacağız ve karantina sürecini burada tamamlayacak. Böylece başkalarına bulaşı önlemiş olacağız. Bunlar ücretsiz hizmetler. Ancak, kurala uymuyor, her şey müsait, imkanları var ama izolasyon kuralına uymamış, denetim ekiplerimiz evinde bulamamış. Bu şekilde evini terk etmiş kişilere de hem adli ve idari cezalar vereceğiz hem de yurda yerleştireceğiz. Bu şekilde devam edersek inşallah başarılı olacağız ve hızlı bir şekilde de bu işin üstesinden tüm ülke olarak geleceğiz. Sadece bizim başarılı olmamız da yetmez, herkesin başarılı olması lazım. Tüm illerde bu çalışma yapılıyor. İnanıyorum ki, bu çalışmalar çok kısa sürede meyvelerini verecek ve daha da iyiye gideceğiz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Sahnede o acıları adeta yaşadıklarını anlattılar Eskişehir’de, 18 Mayıs 1944 yılında Kırım-Tatarlı ailelerin ülkelerinden sürgününü ve çektiği zorlukları anlatan ‘Hasret’ isimli tiyatro oyununu sahneleyen oyuncular, yaşanan acıları adeta yaşadıklarını anlattılar. Odunpazarı Belediyesi Tiyatro Ekibi tarafından hazırlanan oyun, Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. ‘Hasret’, Kırım - Tatar ailelerinin 18 Mayıs 1944 yılında yurtlarından alınıp başka ülkelere zorla sürgün edilmesini anlatan bir tiyatro oyunu. Senaristliğini Derya Dobrişan’ın üstlendiği oyun, Elçin Karaahmet ve Süleyman Karaahmet tarafından yönetildi. Ceren Tüysüz, Ferhat Karataş, Hüseyin Demir, İpek Uzkalan ve Tuğçe Güney’in rol aldığı ve 4’üncü defa sahnelenen oyunun, daha önce günümüzde yaşamakta olan Kırım Tatarlı ailelere yönelik oynanmıştı. Son oyunun seyirciler üzerinden duygusal anlar yaşattığı gözlemlendi. Beş kişilik oyuncu kadrosu ile sanatseverler karşısına çıkan ekip, kendileri için çok büyük bir tecrübe olduğunu ve unutulmaz bir anı olarak kaldığını söyledi. ‘Hasret’ oyununu 4’üncü kez sergileyen oyuncu kadrosu yaşadıkları heyecanı, tecrübeyi ve başka insanların acılarını benimseyişlerini dile getirdi. “Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık” Tiyatro oyuncusu Ceren Tüysüz, Yönetmen Elçin Karahmet’in daha önce hiçbir ekibin Kırım-Tatar Türklerinin bu sürgününü tiyatro olarak oynamadığını söylediğini ve bunu duyunca çok heyecanlandıklarını dile getirdi. Tüysüz, nasıl bir süreçten geçtiklerini şöyle anlattı: “Yönetmenimiz bize ‘Bu projeyi yapalım mı?’ diye sordu ve bir fikir ortaya çıktı. Daha sonra hep birlikte araştırmasını yaptık. Projeyi bir taslak halinde hazırladık. Sonra arkadaşımız Derya Dobrişan yazıya döktü ve bu proje ortaya çıktı. Aslında Kırım-Tatar sürgününe dair bir oyun olmadığını duyunca bilekleri sıvadık. Bunu da duyduktan sonra çok heyecanlandık ve araştırma sürecimiz daha da hızlı gerçekleşti. Çünkü belgeseller var, kısa filmler var, şarkılar var. Ama gerçekten Kırım-Tatar sürgününü anlatan bir tiyatro yoktu. Bunun üzerine de biz hemen harekete geçmiş olduk.” “Bu sürgün tiyatroya yansıtılacağı için Kırım Tatarlı aileler de bizim kadar heyecanlıydı” Oyunun senaryosunun yazılma aşamasında en büyük rolü oynayan Kırım Tatarlı ailelerden senaryoyu oluşturabilmek adına yardım aldıklarını ve bu süreçte ailelerin, sürgünün tiyatro sahneline taşınasını duyduklarında çok heyecanlandıklarını dile getiren Ceren Tüysüz, “Rüstem Bey ile görüştük, birebir yaşayanlarla ya da daha üst jenerasyonda yaşayanlar, tanık olanlar var Hasan Bey gibi. Onlarla konuşmuştuk biz. Rüstem Bey vagonla Kırım’dan gittiğinde 2 yaşındaydı. O görüşme de bizim için çok duygusaldı. Onlar için de öyleydi. Tiyatroya yansıtılacağı için bence onlar da çok heyecanlıydı ve bize bir an önce o bilgileri aktarmaya çalıştılar. Değerli bir süreç geçirdik onlarla ve çok duygusaldı. Bize yardım edebilmek için gerçekten belediye başkanımızdan tutun da Kırım-Tatar Müzesi, Kırım-Tatar Derneği herkes seferber oldu” şeklinde konuştu. “Duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” Oyunun yazılma ve çıkarılma aşamasında derin bir araştırma yaptıklarını dile getiren oyuncu Çiğdem Öztürk ise, “Yaşanan olaylar çok acı olduğu için aslında, yani okuduğumuz, izlediğimiz her şey bize çok acı verdi ve bir oyuncu olarak empati kurmak, nasıl yansıtacağımızı düşünebilmek çok acılı bir süreçti. Ama bunları bilmeyen insanlara aktaracağımız için de heyecanlıydık. Biz de birçok şey öğrendik aslında projede. Bence Eskişehir’de bile birçok kişi bilmiyor Kırım-Tatar ailelerinin hikâyesini. Bu anlamda seyirciye de ulaşmak çok değerli. Biz bile projeyi araştırırken aa bunlar mı olmuş diye çok içine aldı bizi proje. Öte yandan bu acı olayları, Tatar sürgününü araştırırken, aynı zamanda Kırım-Tatar sürgününü de araştırmak gerekti. Bizim için zor olmadı ama duygusal anlamda ağır bir süreçten geçtik” ifadelerine yer verdi. “Yaşadıkları acılardan bahsetmektense kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar” Hüseyin Demir de, Kırım-Tatar Türklerinin memleketlerinden sürgün edilmesini konu edinen tiyatro oyunun dekor ve kostüm anlamında nasıl bir yol izlediklerini ve Kırım Tatar ailelerinin kültürlerine ne kadar düşkün olduklarını belirtti. Odunpazarı Belediyesi tiyatro oyuncusu Demir, “Kırım-Tatar müziklerini araştırdık, enstrümanları araştırdık ve bu araştırma sonucunda da o enstrümanlardan oyunun orijinal müziklerini ortaya çıkarmaya çalıştık ve onların türkülerinden de, tarih boyunca gelmiş müziklerinden de faydalandık. Dekoru da Çiğdem arkadaşımız yaptı. Kostümlerimizi ve dekorlarımızı da yönetmenimizle birlikte yaptı. Mesela bu olayları yaşayan insanlarda genel olarak şöyle bir durum var; yaşadıkları acılardan bahsetmektense, kültürlerinden bahsetmeyi daha çok seviyorlar. Zamanında çok ağlamışlar zaten, artık ağlamak yerine ayakta durmak varlıklarını tekrardan ortaya çıkarmak, kültürünün varlığını sürdürmek adına bir durum içerisindeler. Onlar da sağ olsunlar hem dekorumuzda hem kostümümüzde bize çok fazla materyal verdiler” dedi. “Oyundan ağlayarak çıkıyorlar” Bir diğer oyunca, Ferhat Karataş, oyunda Kırım - Tatar ailelerinin yaşamış oldukları zorlukları ve nasıl mücadele ettikleri anlatılırken, içerisinde sürgünü bizzat yaşamış olan insanların da olduğu salonda duygusal anlara şahitlik ettiğini belirterek, “Kırım -Tatar aileleri geldiğinde bunlar hâlâ içlerinde bir yara olduğu için oyundan çok etkileniyorlar. Oyundan ağlayarak çıkıyorlar. Yorum yazmışlar, Kırım Tatar aileleri dışında Hatay depreminden göç eden insanlar da gelmiş geçen oyunda ve ortak bir acı var. İnsanlar, bugün olmasa bile o aileden ayrı kalmanın acısını alıyorlar. O acıyı bizimle birlikte hissedebilmeleri çok kıymetli. O yüzden acıyı yansıtabilmişiz ne mutlu bize” dedi.
Muğla Çöl tozu Muğla’ya ulaştı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan uyarı sonrası Afrika üzerinden gelen çöl tozu bulutu, Muğla kıyılarına ulaştı. Akdeniz’den giriş yapan çöl tozu bulutu Antalya, Muğla, Isparta ve Burdur illerini etkisi altına aldıktan sonra Marmara ve Karadeniz üzerinden ülkeyi terk edecek. Muğla’da öğle saatlerinde etkisini arttıran Afrika çöl tozu, hava yağışlı olmamasına rağmen araçların üzerinde çamur zerrecikleri oluşturdu. Güneş ışınlarını örten toz bulutu, küçük yağmur tanecikleri halinde uzun süredir park halindeki araçların üzerini kapladı. Çöl tozu nedeniyle, özellikle kronik sağlık ve solunum problemi bulunan, kalp hastaları, çocuklar ve 65 yaş üstü kişiler gibi yüksek risk grubundaki kişilerin her türlü fiziksel egzersizden ve açık hava aktivitelerinden kaçınması önerildi. Milyonlarca metreküp toz minerali Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere irili ufaklı milyonlarca metreküp toz minerali yükseldiğini belirterek, “Şiddetli kum fırtınaları sonucu her yıl Sahra Çölü’nden atmosfere yüz milyonlarca metreküplük toz mineralleri yükselmektedir. Toz minerallerinin büyüklüğüne bağlı olarak büyük çaplı mineraller daha yakın mesafede, kısa çaplı mineraller ise çok daha uzun ve kilometrelerce uzağa hareket edebilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda bir benzerini yaşadığımız olayı bugün tekrar yaşıyoruz. Önümüzdeki birkaç gün beklediğimiz bu kum hareketi boyunca Kuzey Afrika’dan yüzlerce kilometre uzunluğunda gelen bir kum örtüsü Akdeniz ve ülkemizi geçerek Karadeniz’e kadar uzanmaktadır. Güneşin yeryüzüne erişmesini engellemesi nedeniyle yerküre içeresindeki sıcaklığı mevsim normallerinin altında tuttuğunu söyleyebiliriz. Gökyüzüne baktığımız zaman güneşi göremiyoruz ve gökyüzünün turuncu renk aldığını görüyoruz. Düşen yağışlar ve azalan rüzgar hareketlerine bağlı olarak yerküre üzerinde çamurlu bir durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz” dedi. Yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalara uyarı Doç. Özçelik, çöl tozlarının sağlık açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Metreküpte 50 mikrogramın üzerinde bir toz solunumunun insan sağlığı için zararlı olduğu ifade edilmektedir. Özellikle açık havada çalışan astım hastası insanlar için risk teşkil etmekte, çocuklarda ve dezavantajlı gruplar içeresinde gerekli önlemlerin alınması, maske kullanılması ve toz hareketlerinin yoğunluğunun takip edilmesi uygun olacaktır” dedi.