POLİTİKA - 15 Mart 2019 Cuma 12:08

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank: “Sapık terörist Yeni Zelanda’da 40 kardeşimizi şehit etti”

A
A
A
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank: “Sapık terörist Yeni Zelanda’da 40 kardeşimizi şehit etti”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank bir dizi gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Nevşehir’e geldi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank bir dizi gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Nevşehir’e geldi.


Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank Nevşehir ziyaretine Valilik ve AK Parti İl Başkanlını ziyaret ederek başlarken daha sonra ise Nevşehir Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen kahvaltı programında iş adamlarıyla bir araya geldi. Bakan Varank burada yaptığı konuşmada Yeni Zelanda’da yapılan cami saldırısı ile ilgili konuşurken "Sapık terörist saldırı öncesinde bir de manifesto yayınlamış" dedi. Varank; “Maalesef güne acı bir haber ile başladık. Yeni Zelanda’da bir ırkçı mülteci düşmanı sapık terörist Müslüman kardeşlerimiz Cuma namazı kılarken onlara saldırdı. Ve 40 kardeşimizi camide ibadet esnasında şehit etti. Allah hepsine rahmet etsin. Dünyada ırkçılık ve İslamofobi artış gösteriyor. Her gün din kardeşlerimize, dindaşlarımıza yapılan saldırıyı haberlerde okuyoruz. Bu sapık terörist bu saldırıyı gerçekleştirmeden önce bir manifesto bırakmış. Bu terörist şöyle yazmış. ’Bizim en eski düşmanımız Türklerin lideri Erdoğan’ı öldürmemiz lazım.’ Yine bu kişi şunları yazmış. ’Türkler Müslümanlar boğazın doğu tarafında yaşayabilirler. Ama boğazın batı tarafına geçerlerse biz gelir onların bütün minarelerini, camilerini yıkacağız. Bir gün gelecek Ayasofya’daki o minarelerden kurtulacağız’. Değerli kardeşlerim buradaki din düşmanlığını, ırkçılığı sizler de hissediyorsunuzdur. Tabi Cumhurbaşkanımız sıklıkla beka meselesinden bahsediyor. Bazıları müstesna ifadeler ile bu beka meselesi de neymiş diyorlar. Ama işte bunun bugün bir kere daha görmüş oluyoruz” dedi.



“Asgari ücret desteğini bu yıl 12 ay vereceğiz”


Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank geçtiğimiz yıl 9 ay verilen sigorta prim desteğini bu yıl 12 ay olarak vereceklerini söyledi. Varank; “Fikir alışverişinde bulunacağımız bu toplantı vesilesiyle sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyor; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Gittiğim her ilde mutlaka sanayicilerimizle, üreticilerimizle bir araya gelmeye özen gösteriyorum. Türkiye ekonomisi, gücünü ve dinamizmini sizlerden alıyor. Siz ürettikçe, istihdam sağladıkça, ülkemiz ileri gidiyor. Dolayısıyla biz de Bakanlık olarak attığımız her adımda büyümeyi sırtlayanları destekliyoruz. Sorunlarınızı, önerilerinizi bizzat takip ediyoruz. 16 senede güçlü bir temel inşa ettik, karşılaştığımız hiçbir zorluk bizi yıldırmadı. Sanayiden tarıma, eğitimden sağlığa pek çok alanda önemli reformları hayata geçirdik. Vatandaşımıza dokunduk, dertlerine derman olmaya çalıştık. Fabrikalar açtık, altyapılar kurduk, istihdamı geliştirdik. Şimdi artık ekonomimizin gücüne güç katmak istiyoruz. Sanayideki son dönem gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Adım atmamız gerektiğinde gerekli adımlar atıyoruz. Hem istihdamı hem de üretimi desteklemeye var gücümüzle devam ediyoruz. Daima yanınızdayız. Üzerinizdeki yükleri hafifletmek için son dönemde bir dizi yeniliğe imza attık. Bu reformları Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaştı. İş ve aş söz konusu olduğunda devletimizin tüm imkânları seferber ediliyor. Nisan sonuna kadar sağlayacağınız her ilave istihdam için, 3 ay boyunca prim ve vergilerin yanı sıra ücreti de devlet olarak biz karşılayacağız. Eğer şartlar devam ederse; izleyen 9 ayda da prim ve vergileri ödemeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz yıl 9 ay olarak uygulan asgari ücret desteğini, bu yıl 12 ay boyunca vereceğiz. Aralık 2020’ye kadar, işe alacağınız her yeni çalışanın SGK primlerini ve vergilerini 12 ay boyunca biz ödeyeceğiz. Eğer kadın, genç ya da engelli istihdam edilirse bu süre 18 aya çıkacak. 5 puanlık prim indirimi ve bölgesel istihdam teşviklerimiz de aynen sürüyor. OSB’lerde bedelsiz arsa tahsisinin kapsamını genişlettik, arsa tahsis süreçlerini hızlandırdık. Ticarethanelerde kullanılan doğal gazın fiyatında yüzde 10’luk indirim yaptık” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yusuf Şimşek; "Tek isteğim polis ya da asker olmak ancak, okumak yerine tarlada çalışıyorum" Tarım işçilerinin çocukları okumak yerine anne ve babaları gibi tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Bu çocuklardan 14 Yaşındaki Yusuf Şimşek, okuyup polis ya da asker olmak istediğini söyledi. Uçsuz bucaksız tarım arazilerine sahip Adana’ya her sene binlerce işçi başka kentlerden geliyor ve tarıma istihdam sağlıyor. Şanlıurfa’dan Adana’ya gelerek tarım sektöründe çalışan tarım işçileri, okul çağındaki çocuklarıyla birlikte yaz kış demeden tarlalarda hasat yapıyor. Tarlalarda kurdukları çadırlarda barınan ve tarım sektörüne ciddi şekilde katkı sağlayan Şanlıurfalı tarım işçileri, çocukları da okula gitmek yerine tarlada çalışıyor. Tarlalarda aileleriyle birlikte çalışan çocuklar ise okumak istediklerini ve hayalleri olduğunu söyledi. "Okusam asker ya da polis olurdum" Ailesiyle birlikte tarlada çalışan çocuklardan Yusuf Şimşek (14), "Okula gitmiyorum. 5 yıl önce okulu bıraktım. Yazmayı biliyorum, okumayı bilmiyorum. Günlük 50-60 lira kazanıyorum. Yaşım büyüdükçe para artacak. Ailecek burada çalışıyoruz. Küçük kardeşim var 4 yaşında. O da okula gitmiyor ama ben büyüyünce okula gidip onu okutacağım. Soğan bitince portakala gideceğiz sonra karpuza gideceğiz. Nerede iş varsa oraya gideceğiz. Okusam ya asker ya polis olurdum. Şimdi tarım işçisi oldum" dedi. "Çocuklar okuma gitmek istiyor" Tarım işçilerinin elçisi Gülçin Hanter, “Çocuklar okula gitmiyorlar. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Çocukları aileler kendileriyle birlikte süründürüp getiriyor. Bu çocuğu çadırda bıraksa suya girer sonrada boğulur. Bizim Çukurova bir iş alanıdır. Çukurova’da tarım işçileri için barınma alanları istiyoruz. Eğitim alanı olsun ve çocukları güvenle bırakabilelim istiyoruz. Bu aileler 4-5 ay daha kalacaklar. Çocuklar okuma gitmek istiyor” ifadelerini kullandı. 9 çocuğuyla birlikte tarlaya çalışmaya gelen Eyüp Yörük, “Çocuklarımla birlikte burada çalışıyoruz. Biz Şanlıurfa’dan buraya geldik. Biz tatildeyiz şuanda. Çadırda kalıyoruz. Çocuklar okula gitmiyor. Göndermek istiyoruz ama gönderemiyoruz. 8 tane çocuğum var gitmiyorlar okula” diye konuştu.
Çanakkale Çanakkale Kara Savaşları’nda broşürle propaganda savaşı Çanakkale Kara Savaşları’nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale’de Kara Savaşları’nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa’ya gidecekleri ve Avrupa’yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu. Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır’a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu’nun ve Osmanlı Cihan Devleti’nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu’nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. 25 Nisan tarihinde Kara Savaşları’nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros‘a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası‘na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir” dedi. Çanakkale Savaşları’nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti: “Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe’yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum’un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum’un doğusundan Erzurum’un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.”