SAĞLIK - 09 Haziran 2021 Çarşamba 15:51

Uzmanlar uyarıyor: “Teknolojinin gelişmesi obeziteyi arttırdı”

A
A
A
Uzmanlar uyarıyor: “Teknolojinin gelişmesi obeziteyi arttırdı”

Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak gündelik hayatın artan hızına yetişme telaşının, özellikle iş hayatında insanları minimum hareket etmeye ve fast-food gıdalar tüketmeye mecbur bırakarak, obezite hastalığına davetiye çıkardığını vurgulayan Obezite ve Metabolik Cerrahisi Uzmanı Op.

Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak gündelik hayatın artan hızına yetişme telaşının, özellikle iş hayatında insanları minimum hareket etmeye ve fast-food gıdalar tüketmeye mecbur bırakarak, obezite hastalığına davetiye çıkardığını vurgulayan Obezite ve Metabolik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Erkan Aksoy, “Obezite, tip 2 şeker hastalığı, kalp damar rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, reflü, uyku apnesi, karaciğer yağlanması gibi birçok kronik hastalığa yol açar” dedi.


Günümüzde her üç kişiden biri obezite ilemücadele ediyor. Gerek hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşması gerekse de yanlış beslenme tutumları, obezitenin görülme sıklığını gün geçtikçe artırıyor. Obezitenin yaşam kalitesini ve süresini önemli derecede etkilediğini, şeker ve tansiyon gibi birçok önemli hastalığa davetiye çıkarttığını söyleyen Medical Park Ordu Hastanesi Obezite ve Metabolik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Erkan Aksoy, konuyla ilgili uyarılarda bulundu.



“Kronik hastalıklara davetiye çıkartıyor”


Obezitenin çağın hastalığı olarak, birçok hastalığın oluşmasında öncülük ettiğini vurgulayan Op. Dr. Erkan Aksoy, “Obezitenin birçok fiziki ve psiko-sosyal olumsuz etkileri vardır. Bilimsel araştırmalara dayanarak obezitenin diğer birçok hastalığın da gerçekleşme riskini artırdığı bilinmektedir. Bu hastalıkların arasında tip2 şeker hastalığı, kalp damar rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, reflü, uyku apnesi, karaciğer yağlanması sayılabilir. Psikolojik olarak ise depresyon, özgüven eksikliği ve düşük benlik saygısını da bunlara ekleyebiliriz” diye konuştu.



Hangi durumlarda cerrahi müdahale yapılabilir?


Obezitenin birçok tedavi yöntemi olduğunu ve obezite cerrahisi yönteminin bu yöntemler içinde en son sırada yer aldığını söyleyen Op. Dr. Erkan Aksoy, şu bilgileri paylaştı:


“Obezlerin zayıflamak için öncelikle denemesi gereken yöntemler diyet, medikal tedavi ve egzersiz tedavisidir. Obezite cerrahisi adaylarının hayatlarında yukarıda bahsi geçen tedavileri uygulamış, gereken yaşam tarzı değişikliklerini öğrenmiş ve bunları günlük hayatlarında uygulamaya çalışmış olması gerekir. Tüm bu yöntemleri denemiş fakat başarı sağlayamamış bireyler için ise obezite cerrahisi yöntemi uygulanabilir. Ancak yine de her obez kişi ameliyat için uygun olmayabilir. Aday hastalarımızın öncelikle kiloları ve boyları referans alınarak hesaplanan bir beden kitle indeksi değerinin üzerinde olması gereklidir. Çıkan sonuca göre hastanın obezitesine kronik olarak eşlik eden bir hastalığı varsa bu değer 35, yoksa 40 olarak kabul görmektedir.



"Farklı branşlardaki uzmanların onayı gereklidir"


Hastanın, beden kitle indeksi ameliyatı için bir engel teşkil etmiyorsa ikinci aşama olarak farklı bölümlerden uzman hekimlerin ameliyata uygunluk ile ilgili görüşleri alındığını kaydeden Op. Dr. Erkan Aksoy, “Hasta bu bölümlerdeki uzman hekimler tarafından muayene edildikten sonra obezite ameliyatı için uygun görülürse, hangi ameliyat türü için uygun olduğuna ameliyatı yapacak olan cerrah karar verir. Obezite cerrahisi birçok ameliyat çeşidini içeren bir yöntemler bütünüdür. Kimi obez kişilerde mide boyutu küçültülerek gıda alımı kısıtlaması, kimilerinde ise emilimi önleyici bağırsak bypass uygulaması tercih edilir” ifadelerine yer verdi.



"Obezite ile beraber diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıklardan da kurtuluyorlar"


Obezite ameliyatı sonrası kilo vermenin yanı sıra, obeziteye bağlı diyabet, hipertansiyon gibi önemli sağlık sorunlarında da ciddi düzelmeler görüldüğünün altını çizen Op. Dr. Erkan Aksoy, “Obezite cerrahisi ameliyatları kapalı yöntemlerle yapılan, ameliyata gerçekleştiren cerrahın deneyimlerine göre zorluk derecesi değişen ameliyatlardır. Ameliyat sonrası hastalar kazandıkları yeni beslenme düzenleriyle ve değiştirdikleri yaşam şekilleriyle birlikte hızlı ve sağlıklı bir kilo verme sürecine girerler. Özelikle obeziteye eşlik eden kronik hastalıklarda ameliyat sonrası ilk dönemde hemen fark edilebilir bir gerileme görülmekte, ilerleyen dönemlerde ise ortadan tamamen kalkması ile hastaların yaşam kalitesini kayda değer ölçüde yükseltmektedir. Biz de hastanemizde donanımlı uzman ekibimizle birlikte ameliyat sonrasındaki süreci de planlayarak hastalarımızın arzu edilen kilo ve vücut yapısına ulaşmasını sağlıyoruz. Bu sayede hastalarımız son derece konforlu ve risklerden arınmış şekilde yeni bir hayata başlama imkanı buluyorlar. Fakat burada akıldan çıkarılmaması gereken, metabolik ve bariatrik cerrahi ameliyatlarının tek başına hiçbir zaman bir çözüm yolu olmadığıdır. Obezite cerrahisi kendi sağlayamadığınız iradeyi sağlamak için size bir fırsat sunar. Bu aşamada hastalar da yanlış beslenme alışkanlıklarının yerine yenilerini koymalı, aktif bir yaşam tarzını benimsemeli ve hayatlarına mutlaka egzersizi katmalıdır” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Yusuf Şimşek; "Tek isteğim polis ya da asker olmak ancak, okumak yerine tarlada çalışıyorum" Tarım işçilerinin çocukları okumak yerine anne ve babaları gibi tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Bu çocuklardan 14 Yaşındaki Yusuf Şimşek, okuyup polis ya da asker olmak istediğini söyledi. Uçsuz bucaksız tarım arazilerine sahip Adana’ya her sene binlerce işçi başka kentlerden geliyor ve tarıma istihdam sağlıyor. Şanlıurfa’dan Adana’ya gelerek tarım sektöründe çalışan tarım işçileri, okul çağındaki çocuklarıyla birlikte yaz kış demeden tarlalarda hasat yapıyor. Tarlalarda kurdukları çadırlarda barınan ve tarım sektörüne ciddi şekilde katkı sağlayan Şanlıurfalı tarım işçileri, çocukları da okula gitmek yerine tarlada çalışıyor. Tarlalarda aileleriyle birlikte çalışan çocuklar ise okumak istediklerini ve hayalleri olduğunu söyledi. "Okusam asker ya da polis olurdum" Ailesiyle birlikte tarlada çalışan çocuklardan Yusuf Şimşek (14), "Okula gitmiyorum. 5 yıl önce okulu bıraktım. Yazmayı biliyorum, okumayı bilmiyorum. Günlük 50-60 lira kazanıyorum. Yaşım büyüdükçe para artacak. Ailecek burada çalışıyoruz. Küçük kardeşim var 4 yaşında. O da okula gitmiyor ama ben büyüyünce okula gidip onu okutacağım. Soğan bitince portakala gideceğiz sonra karpuza gideceğiz. Nerede iş varsa oraya gideceğiz. Okusam ya asker ya polis olurdum. Şimdi tarım işçisi oldum" dedi. "Çocuklar okuma gitmek istiyor" Tarım işçilerinin elçisi Gülçin Hanter, “Çocuklar okula gitmiyorlar. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Çocukları aileler kendileriyle birlikte süründürüp getiriyor. Bu çocuğu çadırda bıraksa suya girer sonrada boğulur. Bizim Çukurova bir iş alanıdır. Çukurova’da tarım işçileri için barınma alanları istiyoruz. Eğitim alanı olsun ve çocukları güvenle bırakabilelim istiyoruz. Bu aileler 4-5 ay daha kalacaklar. Çocuklar okuma gitmek istiyor” ifadelerini kullandı. 9 çocuğuyla birlikte tarlaya çalışmaya gelen Eyüp Yörük, “Çocuklarımla birlikte burada çalışıyoruz. Biz Şanlıurfa’dan buraya geldik. Biz tatildeyiz şuanda. Çadırda kalıyoruz. Çocuklar okula gitmiyor. Göndermek istiyoruz ama gönderemiyoruz. 8 tane çocuğum var gitmiyorlar okula” diye konuştu.
Çanakkale Çanakkale Kara Savaşları’nda broşürle propaganda savaşı Çanakkale Kara Savaşları’nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale’de Kara Savaşları’nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa’ya gidecekleri ve Avrupa’yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu. Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır’a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu’nun ve Osmanlı Cihan Devleti’nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu’nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. 25 Nisan tarihinde Kara Savaşları’nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros‘a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası‘na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir” dedi. Çanakkale Savaşları’nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti: “Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe’yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum’un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum’un doğusundan Erzurum’un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.”