SAĞLIK - 13 Mart 2020 Cuma 16:48

Uğur Kara Spor Merkezinden bel ağrısı tedavisinde "altın" egzersiz önerileri

A
A
A
Uğur Kara Spor Merkezinden bel ağrısı tedavisinde "altın" egzersiz önerileri

Egzersiz uzmanı Uğur Kara, özellikle yoğun tempolu çalışanların en büyük sıkıntılarından biri olan bel ağrısına karşı altın değerinde egzersiz tedavisi önerisinde bulundu.

Egzersiz uzmanı Uğur Kara, özellikle yoğun tempolu çalışanların en büyük sıkıntılarından biri olan bel ağrısına karşı altın değerinde egzersiz tedavisi önerisinde bulundu.


Uğur Kara, bel ağrısının, insanlığı tarihin başından beri tehdit ettiğini ve bel ağrısı hakkında ilk yazılı belgelerin Milattan Önce 1500 yıllarına dayandığını belirterek, "Bel ağrısı gittikçe büyüyen ve tüm toplumlarda oldukça sık karşılaşılan ve bireyin tam iyilik halini olumsuz etkileyen önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Toplumun yüzde 90’ının yaşamlarının herhangi bir döneminde, en az bir kez bel ağrısı yaşadığı belirlenmiştir. Kas gücünde azalma olan hastalarda bel ağrısının ortaya çıkma olasılığının kas gücü normal olan hastalara göre 3 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır" dedi.


Bel sorunlarının önemli bir kısmının kasa ait nedenlere bağlı olduğunun düşünüldüğünü ve bel ekstansör -fleksör kaslarının güçsüzlüğü ile kronik bel ağrıları arasındaki ilişkinin bildirildiğini ifade eden Kara, "Özellikle ekstansör kas kuvvetindeki azalma ve bunun oluşturduğu ekstansör/fleksör kas kuvveti oranındaki dengesizlik kronik bel ağrılarına neden olabilir. Bunun için mutlaka bu kasların dengesinin değerlendirilmesi önemlidir. Ayrıca bel kaslarında esnekliğin azalması mekanik olarak lumbal bölgeye aşırı yüklenmeyi ortaya çıkarır. Spinal mobilitenin artırılması disklerin beslenmesini ve yaralanmış dokuların iyileşmesini hızlandırması açısından çok önemli görülmüştür. Bu nedenle bel problemlerinde egzersiz yaygın olarak kullanılmaktadır. Egzersiz genel olarak, postürü düzeltir, kas spazmını gevşetir, gövde kaslarını güçlendirir ve genel aerobik kapasiteyi arttırır. Omurga ağrının tedavisinde egzersiz standart hale gelmiştir.


Önemli bir tedavi şekli olarak kabul edilen egzersiz tedavisi, bel ağrısı tedavi rehberlerinde ilk sırada yer almaktadır" diye konuştu.


Egzersizin başlıca faydaları, ağrıyı azaltmak, zayıf kasları güçlendirmek, kontrakte kasları germek, hipermobil segmentleri stabilize etmek, hipomobil segmentleri hareketlendirmek, spinal yapılardaki mekanik stresi azaltmak, postürü düzeltmek ve fiziksel uyumu iyileştirmek olarak sıralayan Uğur Kara, bel ağrısına sebep olan risk faktörleri şöyle sıraladı:


"Bel ağrısının sıklığı ve şiddeti mesleklere göre değişmektedir. Bel zorlanmaları ve ağrı ile iş gücü kaybına yol açan meslekler; ağır bedensel gücü gerektiren meslekler, kaldırma, dönerek kaldırma, dönme uzun, süreli oturma ve araç kullanma olarak sıralanabilir. Özellikle sağlık personeli, hemşireler, ağır vasıta sürücüleri, ağır sanayide çalışanlar daha yüksek risk altındadır.


Aynı zamanda dış yüklerin özellikle vücudun ağırlık merkezinden daha uzakta taşınması bel ağrısı riskini arttıracaktır. Obezite, gebelik, alt ekstremite eşitsizliği, diz deformiteleri, kalça ve dize ait patolojiler, pes planus, poliomyelit, uygun olmayan protez ve ortez kullanımı, ağır cisim kaldırma veya yanlış pozisyonda ağırlık kaldırma, uygun olmayan zorlayıcı sporlar bel ağrısı nedeni olarak gösterilebilir. Sigara, dolaşım sistemi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle intervertebral diskin beslenmesinde olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Sigara içtikten sonra yalnızca 20-30 dakika içerisinde oksijen, glikoz ve sülfat gibi besin maddelerinin diske geçişi zorlaşmakta, bu da sigara içen kişilerde yüksek bel ağrısı insidansını açıklamaktadır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Ayak Tenisi Takımı’ndan Türkiye Şampiyonasında ikincilik Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin (DPÜ) ev sahipliğinde Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından düzenlenen Ayak Tenisi Türkiye Şampiyonası karşılaşmalarında erkek DPÜ erkek takımı ikinci, kadın takımı dördüncü oldu. DPÜ Kapalı Spor Salonu’nda Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından gerçekleşen turnuvaya kadınlarda Kütahya Dumlupınar, Alanya Alaaddin Keykubat, Amasya, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik ve Süleyman Demirel üniversiteleri, erkeklerde ise Kütahya Dumlupınar, Amasya, Alanya Alaaddin Keykubat, Eskişehir Osmangazi, Fenerbahçe, İstanbul Gedik, İstanbul Rumeli, MEF ve Süleyman Demirel üniversiteleri katıldı. Üç gün süren turnuvanın ilk maçında Amasya Üniversitesine 2-0 kaybeden DPÜ Erkek Ayak Tenisi Takımı, ikinci maçında İstanbul Gedik Üniversitesini 2-1’lik skorla mağlup ederek finalde yeniden Amasya Üniversitesine rakip oldu. Final maçını 2-0 kaybeden DPÜ, turnuvayı ikincilikle tamamladı. Süleyman Demirel Üniversitesi ise erkekler kategorisini üçüncü sırada tamamladı. DPÜ Kadın Ayak Tenisi Takımı ise Fenerbahçe Üniversitesini 2-0 yenerek başladığı turnuvanın ikinci maçında Süleyman Demirel Üniversitesine 2-0 kaybetti. Turnuvanın son maçında Amasya Üniversitesine 2-0 mağlup olan DPÜ, turnuvada dördüncü sırayı aldı. Kadınlarda şampiyonluğu finalde Süleyman Demirel Üniversitesini 2-0’la geçen Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi kazandı.
İstanbul Sinsi ilerleyen HPV’ye karşı en etkili koz aşı Herkesin hayatının bir döneminde en az bir HPV türü geçirdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, “Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler. Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısıdır” dedi. Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Saadet Ünsal, sık görülen enfeksiyonlar arasında olan HPV’ye karşı uyardı. Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, insan papilloma virüsünün (HPV), papillomaviridae ailesinde bulunan bir DNA virüsü olduğunu belirterek “200’den fazla çeşidi bulunan insan papilloma virüsü, cinsel yolla bulaşan hastalıklara sebep olan virüs türlerinden biridir. Bulaşıcılığı yüksek olan insan papilloma virüsünün yaklaşık 40 çeşidi genital siğillere neden olurken bazı türleri kansere neden olur. Neredeyse tüm insanlar hayatlarının bir döneminde en az bir tür HPV ile enfekte olurlar. Çoğu HPV enfeksiyonu zaman içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazen HPV enfeksiyonları daha uzun sürer ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde kansere neden olabilir. HPV enfeksiyonun çoğu geçicidir ve genelde belirti vermeden ilerler” şeklinde konuştu. HPV aşısı bu kanser türlerini önleyebilir Enfeksiyondan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin HPV aşısı olduğuna dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, şu bilgileri verdi: “Uygun yaş aralığında, tavsiye edilen dozlarda aşı uygulaması yaptırmak HPV’nin ve neden olduğu hastalıkların önlenmesini sağlar ve virüse karşı vücudu korur. Mevcut HPV aşıları; iki, dört veya dokuz tip HPV’ye karşı koruma sağlar. Tüm HPV aşıları, en büyük rahim ağzı kanseri riskine neden olan HPV tip 16 ve 18’e karşı koruma sağlar. HPV aşılarının serviks kanserinin yüzde 70’ini, anal kanserin yüzde 80’ini, vajinal kanserin yüzde 60’ını, vulvar kanserinin yüzde 40’ını önleyebileceği ve HPV pozitif orofaringeal kanserlerin önlenmesinde yüzde 90’dan fazla etkinlik gösterdiği tahmin edilmektedir. Ayrıca HPV tiplerine karşı koruma sağlayan dörtlü ve nonvalan aşılar ile bazı genital siğilleri önlerler. HPV-6 ve HPV-11 daha fazla koruma sağlar. 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir Dr. Öğr. Üyesi Ünsal, kişiye özel aşıların dozlarının ayarlandığına değinerek şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü, diğer koruyucu önlemlerle tüm ülkelerde rutin aşıların bir parçası olarak HPV aşılarını önerir. Aşılar, kişinin yaşına ve bağışıklık durumuna bağlı olarak iki veya üç doz gerektirir. Günümüz sağlık uygulamalarında HPV aşısının ilk cinsel ilişkiden ve 25 yaşından önce yapılması tavsiye edilir. 15 yaş gününden önce ilk aşısını yaptıran kişilere iki doz HPV aşısı önerilir. HPV aşısının ikinci dozu, ilk dozdan 6 ila 12 ay sonra yapılır. 15 ila 26 yaşları arasında ilk aşısını olan bireyler ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler için üç doz HPV aşısı önerilir. Ayrıca 9 ila 26 yaş arası bağışıklığı baskılanmış kişiler (HIV enfeksiyonu olanlar dahil) için de üç doz önerilir. İlk dozun ardından ikinci doz için 1-2 ay geçmesi önerilirken, üçüncü doz aşı için 6 ay geçmesi beklenir. Tipik olarak 9 ila 13 yaşlarındaki kızların aşılanması önerilir. Aşılar en az 5 ila 10 yıl koruma sağlar. Aşılamadan sonra serviks kanseri taraması hala gereklidir. Nüfusun büyük bir bölümünün aşılanması, aşılanmamış olanlara da fayda sağlayabilir. Enjeksiyon yerinde ağrı insanların yaklaşık yüzde 80’inde görülür. Bölgede kızarıklık, şişlik ve ateş de oluşabilir. Ülkemizde henüz ulusal aşı takviminde yer almamaktadır. Sağlık Bakanlığı bu konuda çalışma yapmaktadır.”