GENEL - 06 Temmuz 2019 Cumartesi 11:02

Rize’nin yaylaları gelin ve damatların fotoğraf stüdyosu oldu

A
A
A
Rize’nin yaylaları gelin ve damatların fotoğraf stüdyosu oldu

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı yaylalar gelin ve damatların dış mekanda fotoğraf çekimleri için son yılların popüler mekanları haline geldi.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı yaylalar gelin ve damatların dış mekanda fotoğraf çekimleri için son yılların popüler mekanları haline geldi.


Çamlıhemşin’de yayla turizminin gelişmesiyle sosyal medya ve görsel medyada sürekli gün yüzüne çıkan yaylalar, düğün fotoğrafçıları için de eşsiz imkanlar sunuyor. Düğünden günler önce hazırlanan programla dış mekanda gelin-damat çekimi yaptıran çiftler, bu fotoğraf çekiminde dış mekan olarak ise Çamlıhemşin’in bu doğa harikası yaylalarını ve turizm alanlarını seçiyor. Gelin-Damat çekimlerinde Ardeşen’de denizin kenarında çekilen fotoğrafları, Fırtına Vadisi üzerinde çekilen fotoğraflar takip ediyor. Çinçiva olarak bilinen ve dizilere konu olan Şenyuva Köyü, Şenyuva Köprüsü’nde çekilen fotoğrafların ardından ise tarihi Zilkale genç çiftleri karşılıyor. Zilakale’nin eşsiz güzelliği ve manzarasıyla ölümsüzleştirilen anıları ise sırasıyla Şimşir Ormanları, Çat Vadisi takip ediyor.


Rize’nin yaylalarında gelin damat fotoğrafı çektirmek için ülkenin her köşesinden gelenlerin olduğu gibi, yurt dışından da gelenlerin olduğunu dile getiren Fotoğrafçı Ahmet Mavi “Yaz aylarının gelmesiyle düğün sezonu başlıyor. Haliyle yaz ayları olduğu için havalar biraz sıcak oluyor. O yüzden genelde gelin ve damadın rahat edebileceği, serin yerleri seçmeye çalışıyoruz. Rize’de fotoğrafçılar olarak biz çok avantajlıyız. Rizemizin doğal güzelliği haddinden fazla. Yaylalarımız var, deniz kenarımız var, o yönden kendimizi şanslı buluyoruz. Maviden başlıyoruz yeşile doğru gidiyoruz. Son 2-3 yıldır meslektaşlarımız geliyor. İranlı müşterimiz oluyor, gelip çektiğimiz fotoğraflar oluyor. Yurtdışından epey bir ilgi alaka var buralara, sadece Türkiye ile kalmıyor bizim yöremizin güzelliği. İranlı meslektaşlarımız geliyor, Azerbaycan’dan gelenler oluyor” ifadelerini kullandı.


Düğün fotoğrafı çektiren damat Mahmut Demir ise yaptığı açıklamada “Mutlu bir yuva kurmak için bugün ilk adımımızı attık. Rize doğal güzellikler olarak parmakla gösterebileceğimiz yerlerden bir tanesi. Rize hem deniz hem doğanın harmanlandığı bir albüm oluşturma fırsatını sunuyor bize. Sakin bir ortam, kalabalıktan uzak, doğal davranabileceğimiz, poz verebileceğimiz, rahat olabileceğimiz bir ortam sunuyor fotoğraf için. Eşim Samsunludur, Samsun ile Rize arasında nerede çekilelim diye düşündüğümüzde Rize olsun dedik” dedi.


Aslen Samsunlu olan Gelin Şuheda Nur Demir ise “Ben yıllar öncesinde de gelmiştim, çok beğenmiştim, çok beğendiğimin kanıtı olarak da düğün fotoğraflarım için buraya geldim. Yeşilin her tonu var o yüzden buraları çok seviyorum. Burası çok güzel, çok harika, güneş ışığını da çok güzel alıyor, yeşilde fazla, denizde var, daha ne olsun?” ifadelerini kullandı.



İstanbul’dan Rize’ye kamp ve fotoğraf çekmek için geldiler


İstanbul’dan Rize’ye ilk kez gelen ve mesleği fotoğrafçılık olan Yücel Ünver ise Rize’nin doğasına hayran kaldığını dile getirdi. Fotoğraf için Rize yaylalarının çok uygun olduğunu dile getiren Ünver “Ben ilk kez geliyorum Doğu Karadeniz’e. Fotoğrafçıyım ben, fotoğraf çekmek için geldim. Çok etkilendim, bu kadar doğanın bakir olduğu bir yer beklemiyordum. Yaylaları gezdik, Gito yaylasına çıktık, çok hoşuma gitti. Fotoğraflıyorum sosyal medya hesabımdan paylaşacağım. İnsanlar burayı daha fazla tanısınlar. Turizm daha fazla gelişsin diye çok güzel. Memleketin her köşesi güzel, burası daha güzel” diye konuştu.


İstanbul’dan kamp için Rize’ye gelen Gülşah Ökmen beğenisini ‘Keşke burada kalabilsem’ diyerek dile getirdi. Ökmen “Karadeniz çok güzel, doğası çok güzel bir yer. Aslında birçok doğa sporuna da açık bir yer. Yaşamda çok canlı burada. Fakat çok fazla turizmin artmasıyla kirlenmeler görünüyor. Bunların bir şekilde önüne geçilmesi gerekiyor. Ben ikinci kez geliyorum, keşke daha çok gelebilsem, hatta keşke burada yaşayabilsem, iş imkanları olsa da. Ama böyle kalması da bir yandan daha iyi. Sanki ulaşılması gereken bir cennet gibi” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de öğretmene "kötü not" dayağı Esenler’de iddiaya göre bir veli, çocuğu sınavdan kötü not aldığı için okulda öğretmeni darp etti. Olayda öğretmen hafif şekilde yaralanırken, taraflar birbirinden şikayetçi oldu. Olay Esenler’de Esenler Ayvalıdere Ortaokulu’nda 23 Nisan kutlamaları öncesi meydana geldi. İddiaya göre, okulda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Ozan Kaya’nın öğrencini sınavdan kötü not aldı. Bunun üzerine sinirlenen veli, okula gelip öğretmeni darp etti. İhbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kaşı ve dudağı patlayan öğretmen ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Kavga nedeniyle öğretmen hafif şekilde yaralanırken, taraflar birbirinden şikayetçi oldu. “Öğretmenin kaşı açılmıştı” Öğretmeni darp edildikten sonra gören esnaf Erkan Sevinç, “Dün iş yerini açtık. Önce polis sonra ambulans geldi. Gidip baktığımızda öğretmenin darp edildiğini gördük. Öğretmenin kaşı açılmıştı. Sonra veli gitmiş herhalde. Öğretmeni ambulansa aldılar. Öğretmen biraz yerde hırpalanmış, üstü başı tozdu. Öğretmenin durumu iyiydi. Araca yürüyerek gitti. Biraz boğuşmuşlar” dedi. “Ambulans öğretmeni hastaneye götürmüş” Olayla ilgili konuşan esnaf Habip Sabancı, “Biz saat 12 gibi iş yerlerimizi açıyoruz. Okul içerisinde hengame var dediler. Bir velinin bir öğretmenle tartışıp darp ettiğini söylediler. Daha sonra ambulans ve polis ekipleri geldi. Öğretmenin kaşının patladığını, gözünden yaralandığını bize söylediler. Sonra ambulans öğretmeni hastaneye götürmüş. Birbirlerinden şikayetçi olmuşlar. Sebebini bilmiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir öğrencinin notunu sıfır girdi diye velisi gelmiş” Darp edilen öğretmenin öğrencisi Öznur Güneyli, “Ayvalıdere Ortaokulu’nda okuyorum. 23 Nisan’da gösteriden önce bir kavga oldu. Ozan hocamı çok severim. Hocalara ve öğrencilerle bir sorunu yoktu. Notlarımızda da bir problem olmuyordu. Bize bağırıp kızmıyordu. Kime sorsam Ozan hocayı çok seviyor. Bir öğrencinin notunu sıfır girdi diye velisi gelmiş. 2 erkek öğretmene vurmuşlar. Ozan hocanın sadece kaşı ve dudağı patlamış” ifadelerini kullandı. “Aldığımız notları hep fazlasına tamamlayan bir öğretmendi” Öğretmen Ozan Kaya’nın öğrencisi Beril Öz, “Ozan hocanın bir öğrenciye sıfır verdiği söyleniyor. Daha sonra 2 veli 23 Nisan gösterisinin başlangıcında Ozan hoca ile kavga ettiği söyleniyor. Bu kavga sonucunda kaşının patladığı ve gözünün morardığı söyleniyor. Ozan hoca çok iyi birisiydi. Sıfır vermeyi bırak sınıftan geçirmemezlik bile yapmıyordu. Aldığımız notları hep fazlasına tamamlayan bir öğretmendi” diye konuştu.
İstanbul İstanbul’u erguvan ağaçları süsledi Yeşil, Mavi ve Pembe tonlarının İstanbul Boğazını adeta bir tabloya dönüştüren erguvan ağaçları çiçek açtı. Boğaz manzarası ile birlikte havadan çekilen erguvan ağaçları pembeye boyadığı kıyılar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Baharın müjdecisi olarak bilinen erguvanlar İstanbul’u süslemeye başladı. İstanbul Boğazının her iki yakasında zarif dallarıyla şehre ayrı bir güzellik katıyor. Her yıl Nisan ve Mayıs ayları arasında çiçek açan erguvan ağaçları kenti adeta bir tabloya dönüştürüyor. Vatandaşlar tarafından oldukça ilgi gören pembe çiçekli ağaçlar Ahmet Hamdi Tanpınar, Edip Cansever gibi şairlerin de mısralarında yer aldı. İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu erguvan ağaçlarının her yıl takip ederek, ağaçların daha çok tanıtılması için birçok proje hayata geçiriyor. “Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor” Bahar geldiği zaman erguvan ağaçlarının çiçek açtığını dile getiren İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu, “ Erguvanın bir zamanı var Nisan 15 ila mayıs ayının 15’i arasıdır. Bu zaman dilimi bazen nisanın başına doğru bazen mayısın sonuna doğru kayabiliyor. Bir 15 günlük zaman içerisinde çiçekler açıyor. Kahverengi dalların üzerinde birden önce kırmızı sona çiçekler açınca pembe çiçekleri olan bir ağaçtır. Bu ağaç İstanbul boğazının yeşil yamaçlarının üzerinde sanki birisi fırça ile pembe lekeler atmış gibi bir görüntü çıkıyor. Bu izlemesi çok hoş bir manzara oluyor. Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor. Osmanlı döneminde şairler fark ediyor erguvan ağaçlarının çiçeklerini. Modern ve klasik dönemdeki şairlerimiz de erguvan ağaçlarının çiçeklerin bir metafor olarak kullanıyor. Erguvan İstanbul gönüllüleri diye bir gurup oluşturup, İstanbul’dakilere sürekli olarak bunu anlattık. 20 sene önce herkes erguvanı tanımazken şimdi biliyorlar. Osmanlı Padişahlarından 3. Selim’in bir fermanı var “Erguvan ağaçları azaldı biraz erguvan ağaçları dikin” diye. Erguvan ağaçları bizim bütün Marmara ve Akdeniz kıyılarında var” diye konuştu. (AFS-SB-
Tokat Toz bulutu sandılar, gerçek sonra anlaşıldı Tokat’ta Yeşilırmak Mahallesi’nde bulunan sanayi yolunda beklenmedik bir olay meydana geldi. Bir arı kolonisi, yolda sürü halinde görüntülendi. Mobilya mağazasının önündeki süs bitkisinde toplanan arılar, çevredeki esnaf ve vatandaşlar arasında tedirginliğe yol açtı. Durumu fark eden esnaf, arılara sakinleşmeleri için su vererek yardımcı oldu. Ancak arı sürüsünün dağılma belirtisi göstermemesi üzerine bölgedeki arıcılar devreye girdi. Bölgeye özel kıyafetlerle gelen arıcılar, arı sürüsünü kontrol altına almak için harekete geçti. Şerbet ile birlikte bir karton koliye yerleştirilen arılar, bölgeden uzaklaştırıldı. Yetkililer, koloninin daha güvenli bir alana taşınarak bal üretimi için kullanılacağını belirtti. “Arılar saldıracak sandık” Arıların toz bulutu gibi cadde üzerinden geldiğini söyleyen Tuğrul Eray, “Arılar toz bulutu halinde gelerek mağaza önünde durdu. Biz bir şey mi oldu diye korktuk. Erkek arı oğul verdiği için bunlar sokmuyormuş. Süs ağacında durdular. Arıcı arkadaşı çağırdık. Kendisi de geldi 10 dakika içerisinde arıları topladı. Ama arılar ilk geldiğinde buradan geçenler korktu. Vatandaşlar arılar saldıracak sandı ama bir şey olmadı. Biz de su verdik” dedi. Arıcılıkla uğraşan Serkan Arslan ise arıların oğul verdiği için tehlikeli olmadığını söyleyerek şerbetle toplayarak götürdü.