SAĞLIK - 03 Haziran 2020 Çarşamba 12:29

Doğum sonrası depresyona dikkat

A
A
A
Doğum sonrası depresyona dikkat

Psikiyatri Uzmanı Dr.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Güngör Meydan, doğum sonrası depresyonun tedavi edilmemesi halinde aylarca hatta yıllarca sürebileceğini söyledi.


Doğum sonrası yaşanan ruhsal durumlar hakkında açıklamada bulunan VM Medical Park Samsun Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden Uzm. Dr. Güngör Meydan, “Doğum sonrası depresyon tedavi edilmediği takdirde, aylarca hatta yıllarca sürebilir. Bu nedenle anneler duygularını yakın oldukları kişilerle paylaşmalı ve onlardan destek istemeliler. Mümkün olduğunca güvenli ortamlarda bebekleriyle birlikte yürüyüşe çıkmalı, güneşe ve temiz havaya maruz kalmalıdırlar. Günlük yaşamda ve bebek bakımında aşırı zorlanma yaşarlarsa vakit kaybetmeden psikiyatrik yardım almaları gerekir” dedi.


Doğum sonrasında kadınların yüzde 70-85’inde ruhsal belirti ve bozukluklar görülebiliyor. Yapılan araştırmaların hamilelik ve anne olma sürecinin duygudurum ve anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik durumlara daha açık bir dönem olduğunu gösterdiğini söyleyen VM Medical Park Samsun Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden Uzm. Dr. Güngör Meydan, “Ruhsal durum sorunları; gebelik ve doğumun biyolojik ve hormonal değişikliklerinin etkisi, bununla birlikte anne-aile açısından uyum gerektiren yeni ve karmaşık bir dönemin sonucu ve o dönemde hayatlarında var olan öznel stres faktörleri ile bağlantılı olabilir. Lohusalık hüznü doğumu izleyen 3. ya da 4. günde başlayıp, 2 gün ile 1-2 hafta arasında sürebilir ve kendiliğinden geçer. Uykuda düzensizlik, ağlama, huzursuzluk, duygularda ani değişiklikler, aşırı duyarlılık, keder ve sinirlilik gibi belirtilerle kendini gösterir” dedi.



Uyum sürecinden en çok anne etkilenir


Lohusalık hüznünün annenin bebeğe bakımını veya günlük yaşam işlevlerini bozmadığını dile getiren Uzm. Dr. Güngör Meydan, “Aileye bir bebek gelince ailedeki bütün bireyler o bebeğe fiziksel ve ruhsal alan açmak için bir uyum süreci yaşar, bu durumdan en çok etkilenen de anne olur. Yine annenin doğum kaygıları ve annelik tasarrufu ile ilgili kendinden yüksek beklentileri olması, kültüre özgü özellikler lohusalık hüznüne neden olabilir. Lohusalık hüznünün şiddetlenmesi ve sürede uzama, doğum sonu depresyon (Post partum depresyon) riskini arttırabilir” diye konuştu.



Doğumdan sonra ilk 6 hafta çok önemli


Doğum sonrası depresyon hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Güngör Meydan, “Doğum sonrası depresyon genellikle doğumu izleyen ilk 6 hafta da başlar ve doğum sonrası 1 yıla kadar sürebilir.


Doğum sonu depresyonun belirtileri, uyku, iştah değişiklikleri, sık ağlama, kararsızlık, isteksizlik, süreğen üzüntü hali, değersizlik duygusu, enerji azlığı, umutsuzluk, karamsarlık, yerinde duramama ya da yavaşlık, huzursuzluk, karamsarlık, bebeğe ve yakın çevreye yönelik öfke ya da düşmanca duyguların olması, bebeğe zarar verme ya da onun için aşırı endişelenme, kendine bakım ve bebeğe bakımda azalma ve suçluluk duyguları olarak sıralanabilir. Anneler bu durumlarını yorgunluğa bağlayarak veya annelik görevlerini yerine getirememe nedeniyle kendilerini suçladıkları için gizleme eğiliminde olabilirler. Annenin özellikle ilk 6 haftadaki kontrollerinde ruh sağlığının da değerlendirilmesi önemlidir ve yakın çevresinin de psikolojik değişikliklere karşı uyanık olmaları gerekir” ifadelerini kullandı.



Anneler duygularını yakın oldukları kişilerle paylaşmalı


Doğum sonrası depresyonun tedavi edilmediği takdirde, aylarca hatta yıllarca sürebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Meydan, şu önerilerde bulundu: “Anneler duygularını yakın oldukları kişilerle paylaşmalı ve onlardan destek istemeliler. Mümkün olduğunca güvenli ortamlarda bebekle yürüyüşe çıkmak, güneşe ve temiz havaya maruz kalmak önemli. Deneyimlerinden faydalanacakları diğer annelerle konuşmak anneleri rahatlatacaktır. Günlük yaşamda ve bebek bakımında zorlanma oluyorsa beklenmeden psikiyatrik yardım alınmalıdır.”



Depresyonun psikososyal nedenleri


Uzm. Dr. Güngör Meydan, Doğum Sonrası depresyonun psikososyal nedenlerini de şöyle sıraladı:


"Gebeliği süresince, huzursuzluk ve endişe yaşama, yüksek riskli bir gebelik geçirme ya da plansız istenmeyen gebelik geçirme, annenin daha önce anksiyete, depresyon veya bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıklar geçirmiş olması, daha önce doğum yaptıysa doğumdan sonra annelik hüznü veya doğum sonrası depresyon geçirmiş olması, evlilik veya iş sorunlarının olması, aile içi ilişki sorunlarının olması, aile ve sosyal destek kaynaklarının yeterince olmaması, ekonomik zorluklar ve çocuğun cinsiyetine yönelik beklentinin oluşturduğu baskı.”



Erken dönem tedavisi önemli


Doğum sonrası psikoz hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Meydan, "Doğumu izleyen ilk iki hafta içinde başlayabilir. Erken dönem tedavisi oldukça önemlidir. Uykusuzluk, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk, gün içinde sıkça dalgalanan bir ruh hali, kendini kötü bir olayın sorumlusu olarak görme, doğan çocuğun aslında kendi çocuğu olmadığı düşünceleri, bebekte bir sağlık sorunu olduğu, ona yeterince bakamayacağı gibi mantık dışı düşünceler ve algılar olaylara özel anlam yükleme ve kendisi ile ilişkilendirme, yargılamada bozulma, yerinde duramama görülebilir. Belirtiler fark edilince en kısa sürede psikiyatri uzmanına başvurmak, medikal tedavinin başlaması, gerekirse hastaneye yatış, anne ve bebeğin güvenliğini sağlama öncelikli olmalıdır” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden ‘Dev’ ameliyat Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogram olan obezite hastası başarılı bir ameliyat geçirdi. 26 yaşındaki hastanın hedefi bu ameliyat ile 10 kilo verebilmek. Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogramlık Muhsin Akklınç’a cerrahi operasyon gerçekleştiren Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, yıllar önce dramatik sonuçlanan operasyonların günümüzde artık çok daha olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etti. 210 kiloya sahip 26 yaşındaki Muhsin Akkılınç’a mide küçültme operasyonu gerçekleştiren Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, obezitenin vücutta yağ birikiminin artmasıyla oluştuğunu belirtti. Obezite ile mücadelenin sadece genel cerrahi uzmanlarının değil, multidisipliner yaklaşımla yapılması gereken bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, "Tüm hastalara önce bir endokrinoloji dahiliye uzmanlığı eşliğinde diyet tedavisi verilmesi gerekmektedir. Diyet tedavisinin ardından bir de farmakolojik tedavi dönemi var. Bunlara rağmen zayıflayamayan, zayıflamayı başaramayan hastalarımız için cerrahi operasyon önermekteyiz. Yıllar önce obezite cerrahisinden kaynaklanan komplikasyonlar vardı. Bundan dolayı operasyonlar ölümle sonuçlanan çok dramatik ve çok medyatik olabiliyordu. Ancak yıllar içerisinde hem cerrahların tecrübelerinin artmasıyla hem de tıbbi teknolojinin daha ilerlemesiyle komplikasyon alanları ve bunlara bağlı ölüm oranları çok daha azalmış durumda. Bu yüzden hastalar güvenerek tecrübeli merkezlerde ameliyat olabilirler. Ülkemizde kadınların neredeyse yüzde 40’ı erkeklerin ise yüzde 25’i maalesef obez sınıfına girmektedir. Bu yüzden obeziteyle mücadele ülkemiz için çok önem arz ederken, Sağlık Bakanlığımız her geçen gün obezite merkezlerini arttırarak kurmaktadır" dedi. “Hedefim 100 kilogram vermek” Kahramanmaraş’tan Malatya’ya obezite tedavisi için gelen Muhsin Akklınç ise cerrahi operasyon ile mide küçültme ameliyatı olduğunu belirtti. Aşırı kilolarından dolayı hayatında zorluklar yaşadığını ifade eden Akkılınç, "Aşırı kilolar yüzünden yürürken çok zorlanıyordum ve belim ağrıyordu. Günlük işlerimin birçoğunu yapamıyor, önemli toplantılara katılamıyordum. Daha önce birçok kez normal diyet yaptım. Fakat olmadı. Cerrahi operasyonun eskisi gibi başarısız sonuçlanma riskinin az olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, 210 kilo iken beni ameliyat etti. Kendisine teşekkür ediyorum. Benim için ideal olacak kilo 100 ila 110 arası. Yapılan mide küçültme cerrahi operasyonu ile 100 kilogram verme hedefindeyim” diye konuştu.
Samsun ‘Afrika çöl tozları çocukları daha fazla etkiliyor’ Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir” dedi. Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, Afrika çöl tozları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Astım hastaları dikkat etmeli” Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Erişkinlerde özellikle solunum yetmezliği olanlarda, astım, KOAH, bronşiektazi ve solunum yolları rahatsızlığı olanlarda problemler daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Ayrıca çocuk yaş grubu da en fazla etkilenen grubunu oluşturmaktadır” diye konuştu. “Solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilir” Çöl tozlarının, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının havada fazla miktarda bulunması, mukozal yüzeyler ile teması gözde, burunda ve solunum yollarında direk tahriş edici etkisiyle rahatsızlık verebilir. Özellikle alerjik bünyeye sahip kişilerde ve KOAH, astım gibi solunum yolu hastalıkları bulunan kişilerde bu tahriş edici etkisi daha yoğun olarak karşımıza çıkabilir. Toz miktarının arttığı durumlarda normal sağlıklı bireylerin de solunum yolları etkilenmektedir. Bu tahriş edici etkisinden başka, toz partiküllerine bakteri ve virüsler bağlı kalarak solunum yolu enfeksiyonlarına da neden olabilir. Böyle durumlarda solunum yolu enfeksiyonlarının artmasının bir nedeni de artan toz miktarının güneş ışığını ve ultraviyoleyi engelleyerek yine havada mikroorganizmaların uzun süre kalmalarına neden olmalarıdır” şeklinde konuştu. “Zorda kalmadıkça dışarı çıkmayın” Prof. Dr. Köksal, “Tüm bu olumsuz şartlarda akciğer sağlığımızı koruyabilmek için özellikle kronik solunum yolu ve astımı olan hastalarımızın, toz yoğunluğunun fazla olduğu dönemlerde zorunlu kalmadıkça dışarı çıkmamaları, ev havalandırmalarını bu dönemlerde yapmamalarını ve maruziyet olduğu dönemlerde mutlaka maske takmalarını öneriyoruz” ifadelerini kullandı.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar, “Çözüm merkezi, Kayseri’nin en torpilli numarasıdır” Kocasinan Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren Çözüm Merkezi ile vatandaşların talepleri çözüme kavuşturuyor. Çözüm Merkezi’ni en torpilli numara olarak niteleyen Başkan Çolakbayrakdar, “Özellikle başımızın tacı olan vatandaşımızı önemsiyoruz ve beklentilerini hızlı bir şekilde karşılamak için merkezimizle sonuç odaklı çözüm üretiyoruz” dedi. Çözüm Merkezinin tüm belediyecilik hizmetlerini tek bir çatı altında aktaran bir birim olduğunun altını çizen Başkan Çolakbayrakdar, “ 25 Ağustos 2016 yılında hayata geçirdiğimiz Çözüm Merkezi, torpilli telefon numarasıdır. Çünkü vatandaş benden bir talepte bulunduğu zaman bende 0(352) 222 70 00’nolu numarayı arayıp, söylüyorum. Bundan dolayı torpilli hat diyoruz. Herkesin rahatlıkla ulaşabileceği ve herkesin belediyeyle olan taleplerini bu hat üzerinden yönetebileceği bir telefon numarasıdır. Bir telefonla belediyenin tüm birimlerine ulaşabileceğiniz ve hizmeti vatandaşın ayağına götüren bir iletişim hattıdır. Biz diyoruz ki; ‘Kocasinan Belediyesi’ne ve ‘Başkana’ her turlu ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda bu uygulama ilçe sakinlerimizle belediyeyi birlikte yönetme tarzıdır. Vatandaşlarımızın beklentilerini isteklerini ve taleplerini yerine getirebiliyorsak, vatandaşlarımızı mutlu edebiliyorsak yönetim tarzı olarak doğru bir yönetim sergiliyoruz demektir. Bu anlayışı da sahaya yansıtma noktasında atmış olduğumuz önemli adımlardan bir tanesidir” ifadelerini kullandı. “ÇÖZÜM MERKEZİYLE TALEPLERE ANINDA YANIT VERİYORUZ” Çözüm Merkezi ile daha hızlı iletişim ve operasyon refleksi daha yüksek belediyecilik yaptıklarına dikkat çeken Başkan Çolakbayrakdar, “Vatandaşımız, bizim baş tacımızdır. Vatandaşımızı önemsiyoruz ve beklentilerini hızlı bir şekilde karşılamak için Çözüm Merkezi ile sonuç odaklı çözüm üretiyoruz. Özellikle pandemi süreci gibi hiç evinden çıkamayan vatandaşımızın yanında olduk. Yani Kocasinan Belediyesi hiç düşünmediğiniz zaman ansızın yanınızda oluyor. Sadece talep değil, zaman zaman vatandaşımızın memnuniyetini ve teşekkürlerini alıyoruz. Ayrıca Çözüm Merkezinin yazılımı tamamen belediye personelimiz tarafından yapılmış olan bir sistemdir. Her türlü iletişim kanalından bizlere ulaşılıyor. İlçe sakinlerimiz, isteklerini yüz yüze iletebilmenin yanı sıra her türlü iletişim kanalı; sosyal medya, Kocasinan Belediyesi’nin web sitesi, mobil uygulamalı cep telefonu ve Watsapp hattı 0(352) 222 70 00’ nolu telefon numarasından her şekilde belediyeye anında ulaşabiliyor. Kocasinan Belediyesi hem 7/24 saat çalışan bir belediye hem de 7/24 saat ulaşılan bir belediyedir” diye konuştu.
Zonguldak ZBEÜ Hemşirelik Bölümü öğrencileri üniformalarını giydi ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Hemşirelik Bölümü birinci sınıf öğrencileri için bu yıl ilki düzenlenen 2023-2024 Akademik Yılı Üniforma Giyme Törenine katıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü 2023-2024 Akademik Yılı Üniforma Giyme Töreni gerçekleştirildi. Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen törene ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Bekir Hakan Bakkal, Prof. Dr. Servet Karasu, Genel Sekreter Prof. Dr. Zehra Safi Öz, senato üyeleri, akademisyeneler, öğrenciler ve aileler katıldı. Törenin açılışında konuşan Hemşirelik Bölümü Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurten Taşdemir, üniforma giyme törenin bu yıl ilkini gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi. Ardından kürsüye çıkan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sibel Koçak, ilk üniformalarını giyen öğrencilere mesleğe önemli bir adım attıklarını dile getirerek, “Bugün giyeceğiniz üniformalarınızı meslek hayatınız boyunca gururla üzerinizde taşımanızı, üniversitemizi ve ailenizi gururlandırmanızı aynı zamanda meslek hayatına çok iyi hazırlanmanızı temenni ediyorum. Sizler gerek ülkemizde gerekse dünyada bütün sağlık sistemlerine kolaylıkla uyum sağlayabilecek kabiliyette olup bununla beraber günümüzün modern sağlık sistemlerinin farkında olarak bilimin ışığında yetişecek nesillersiniz. Her birinizin kariyerlerinde çok güzel yerlere gelmenizi, ülkemize ve geleceğimize sağlık alanında katkı sağlayan bireyler olacağınıza tüm kalbimle inanıyorum. Yolunuz açık, hemşirelik mesleğine atacağınız ilk adımınız hayırlı ve uğurlu olsun” diye konuştu. ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, üniversitenin sağlık alanında sunduğu nitelikli eğitimle geleceğin sağlık profesyonellerini donanımlı bir şekilde yetiştirdiklerini belirtti. Pandemi dönemiyle hemşirelik mesleğinin önemine bir kez daha şahit olunduğuna dikkat çeken Özölçer, hemşire adaylarına mesleklerini özveriyle yapmaları hususunda tavsiyelerde bulundu. Öğrencilerin meslek hayatlarına ilk adımlarını atmalarının heyecan verici bir dönem olduğunu vurgulayan Özölçer, tebrik ederek başarılarının devamını diledi. Konuşmaların ardından hemşirelik bölümü öğrencilerine Rektör Özölçer ve Senato Üyeleri tarafından üniformaları giydirildi. Toplu fotoğraf çekiminin akabinde tören sona erdi.