GENEL - 17 Temmuz 2019 Çarşamba 13:57

Samsun Barosu Başkanı Gürbüz’den ’15 Temmuz’ açıklaması

A
A
A
Samsun Barosu Başkanı Gürbüz’den ’15 Temmuz’ açıklaması

Samsun Barosu Başkanı Av.

Samsun Barosu Başkanı Av. Kerami Gürbüz, 15 Temmuz darbe girişiminin 3. yıldönümü nedeniyle basın açıklamasında bulundu.


Devletin özellikle Türk Ordusunun içine çöreklenmiş başını FETÖ/PDY’nin çektiği bir hıyanet şebekesinin bundan 3 yıl önce devleti ve milleti kuşatmaya yönelik kalkışmasının, milletin feraseti, basireti ve cesareti ile püskürtüldüğünü hatırlatan Baro Başkanı Gürbüz, "Bu kahramanca direnişte can veren 251 şehidimize Allah’tan rahmet, yaralanan yaklaşık 2200 gazimize de şifa diliyoruz" dedi.


Av. Gürbüz, "Devletin hemen hemen her kurumuna sızmış olduğu anlaşılan FETÖ ve benzeri tüm terörist unsurlar, devletten tabii ki temizlenmelidirler. Ancak bu temizlik titizlikle masumun mağduriyetine sebebiyet vermeden yapılmalıdır. Nitekim bu kapsamda binlerce kamu personeli mesleğinden ihraç edilmiştir. Ancak bu ihraçların tamamına yakınının ilgililerin savunması dahi alınmadan yapılmış olması ve bu insanların büyük çoğunluğunun hangi eylem ya da eylemleri nedeniyle terör örgütüyle irtibatlı olduklarının somut bir şekilde açıklanmamış olması insanları suçsuzluğunu ispat etmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakmıştır. Hâlbuki hepimizin bildiği gibi esas olan ve olması gereken suçsuzluğu değil, suçluluğu ispat etmektir. KHK’larla kamu görevinden ihraç edilenlerin başvurması için ihdas edilen Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonuna 28.06.2019 tarihi itibariyle 126 bin 200 başvuru yapıldı. Komisyon tarafından bugüne kadar verilen karar sayısı 77 bin 900 dikkate alındığında, incelemesi devam eden başvuru sayısı 48 bin 300’dür. 22 Aralık 2017 tarihinden itibaren karar verme sürecine başlamış olan Komisyon tarafından, 28.06.2019 tarihi itibariyle verilen karar sayısı 6 bin kabul, 71 bin 900 ret olmak üzere toplam 77 bin 900’dür. Buna göre, komisyonun karar vermeye başladığı tarihten itibaren 1,5 yıllık süre içerisinde toplam başvuruların yüzde 61’i hakkında karar verilmiş bulunmaktadır. Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonunun 7 üyeden oluştuğunu göz önüne aldığımızda karar verilen 77 bin 900 başvuru nedeniyle dosyaların eşit bölüştürüldüğünü varsaysak her bir üyeye 11 bin 128’er dosya düşmektedir. Komisyonda 80 raportörün görev yaptığını göz önüne aldığımızda ise her bir raportöre 973 dosya düşmektedir ki bu durumda, raportörler cumartesi-pazar da dahil hiç izin kullanmadan ya da tatil yapmadan çalıştıkları takdirde günde iki dosya hakkında rapor düzenledikleri anlamına gelmektedir. İzin ve tatiller ilave edildiğinde ise günlük incelenen ve rapora bağlanan dosya sayısı haliyle artmaktadır. Nitekim komisyon da resmi açıklamasında 28.06.2019 tarihine kadar toplam 475 bin 000 sayfa evrakın incelenip, tanzim ve tasnif edildiğini beyan etmektedir. Bu durumda da her bir komisyon üyesinin payına 67 bin 857 sayfa, her bir raportöre ise 5 bin 937 sayfa evrak düşmektedir. Bu şartlarda komisyonun ne kadar sağlıklı çalışabildiği, her bir başvuruyu ne kadar titiz inceleyebildiği doğal olarak tartışılır. Komisyon tarafından 28.06.2019’a kadar karar verilen başvuruların yüzde 7,7’si kabul edildiği halde yüzde 92,3’ü ise reddedilmiştir. Reddedilen başvurular için başlangıçta sadece Ankara 19. ve 20.İdare Mahkemeleri görevli ve yetkili iken 07.09.2018 tarihli HSK kararı ile bu mahkemelere Ankara 21. ve 22.İdare Mahkemeleri de ilave edilmiştir. Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonunun reddettiği 71 bin 900 başvurunun hepsinin yargıya götürüleceğini varsayarsak bu takdirde bu konuda görevli ve yetkili dört mahkemeden her birine 17 bin 975’er dosya düşecektir. Bir mahkeme açısından bu sayıda dava dosyasının makul, kabul edilebilir bir sürede bitirilip karara bağlanabilmesi mümkün değildir. Kısa sürede karara bağlanmaları halinde ise dosyaların titizlikle incelenip incelenmediği sorusu kamuoyunu meşgul edecektir. Bir de bu dosyaların tamamına yakınının istinaf incelemesi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne götürüleceğini de göz önünde tutarsak bu sürecin adil yargılama açısından doğru işlemediği, işleyemeyeceği tartışmasızdır. Bu durum ülkemizi ileride başka hukuksal problem ve sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir" şeklinde konuştu.


Av. Kerami Gürbüz, "Yine FETÖ/PDY’ye üyeliği, irtibatı, iltisakı olduğu iddiasıyla haklarında soruşturma açılıp cumhuriyet başsavcılıkları tarafından dava açılmadan ‘kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik)’ karar verilen yahut haklarında dava açılıp ağır ceza mahkemelerinden beraat kararı alan ve haklarında verilen kararlar kesinleşen yüzlerce insan halen kamu görevlerine iade edilmemiştir. Cumhuriyet Başsavcılıkları veya Ağır Ceza Mahkemelerinin verdiği kararlar ilgilinin hukuksal durumunda bir değişikliğe neden olmayacak ise yani olumlu bir sonuç doğurmayacak ise yargı kurumlarının kararlarına rağmen vatandaş devlet/idare nezdinde yine de aklanamayacak ise bu durum ülkemizde hukukun üstünlüğünü de tartışılır hale getirir. Bir diğer problem vatandaşın kamu görevlerine kabulünde yaşanmaktadır. Başvurduğu kamu görevi ile ilgili tüm eleme ve sınavları başarıyla geçen şahıs, güvenlik soruşturması sonucunda kan bağı bulunan birinin varlığı nedeniyle kamu görevine kabul edilmemekte ve hatta idari yargı kurumları da bu türden idari işlemleri hukuka uygun bulabilmektedir. Bu türden uygulamalar nedeniyle bırakın ana-babayı, eşi, kardeşi, dayısının, amcasının, kuzeninin bile herhangi bir illegal yapı ile irtibatı bulunduğu iddiasıyla kamu görevine kabul edilmeyen vatandaşlarımız bulunmaktadır. Devletin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması gerekir. Hukukun en temel evrensel ilkelerinden biri de hiç şüphesiz ‘suçta ve cezada şahsilik’ ilkesidir. Bu nedenle hiç kimse bir başkasının eyleminden dolayı sorumlu tutulamaz. Kaldı ki, herhangi bir memuriyet açısından akrabalık ilişkilerini güvenlik tehdidi olarak gören devletimizin, 15 Temmuz 2016’da darbeciliği, darbe kalkışması sabit olan bir generalin kardeşini büyükelçi yapması, yine terör örgütü üyeliği nedeniyle yargılananlardan bazılarının en yakınlarının devletin üst düzey makamlarında bulunuyor olması burada çifte standart uygulandığı izlenimini doğurmaktadır. Halbuki hukuk, devletin vatandaşlarının tamamına eşit uygulanmak zorundadır. Yine, FETÖ/PDY örgütünün bir numaralı yöneticisi de dahil olmak üzere en üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamı yurt dışındadır. Emre Uslu gibi örgüt yöneticileri, üyeleri sosyal medya üzerinden adeta milletimizi, devletimizi tahkir ve tahrik eder mahiyette paylaşımlarına devam etmektedirler. Örgütün Zekeriya Öz gibi ‘kara kutu’ isimleri yurt dışındadır. 15 Temmuz’un ’kilit ismi’ Adil Öksüz sır olmuştur. Bunların ve benzerlerinin her halükarda bir türlü derdest edilip Türkiye’ye getirilmeleri ve yargının huzuruna çıkarılmaları gerçekleşmedikçe bu örgütün çökertilmesi mümkün değildir. Buna rağmen ısrarlı bir şekilde bu yapıda, terör örgütü olduğunu bilerek ve bu niyetle değil bilakis bir dini cemaat zannıyla içinde bulunduğunu beyan eden, o malum tanımlama ile örgütün ‘ibadet’ kısmında yer alan insanlar üzerinden terörle mücadele yapıyor olmak birçok masumun mağdur olmasına yol açmıştır, yol açacaktır. Devletimizin ve yargı kurumlarının yapması gereken 15 Temmuz kalkışmasında bilinçli olarak emir komuta zinciri içerisinde yer alan, bu kalkışmadan bir şekilde önceden haberdar olan, bu kalkışma başarılı olsa idi makam mevki sahibi yapılacak olan yahut bu kalkışmaya başarılı olsun diye bir dua eden ya da alkışlayan her kim ise bu eylemleri tespit edilip ispatlanmak kaydıyla hukuk çerçevesinde en ağır şekilde cezalandırılmalıdırlar. ByLock ve benzeri sistemleri kullananlardan bu sistemleri telefonlarına kimin ya da kimlerin yükleyip yüklettiğini itiraf eden ve bu sistem üzerinden illegal herhangi bir eylem planlaması yapmayan şahıslar sırf telefonlarına ByLock yüklü diye terörist muamelesi görmemelidirler" diye konuştu.


Av. Gürbüz açıklamasını söyle tamamladı:


"Ayrıca, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp bu örgütün çözülmesine, çözümlenmesine katkı sağlayan insanların da bu pişmanlığına güvenilmeli ve buna göre kendilerine yaklaşılmalıdır. Pişman olduğunu izhar etmiş şahıslara da yine de terörist muamelesi yapmak devlete ve yargı kurumlarına olan güveni sarsacaktır. Demokratik hukuk devleti bizim olmazsa olmazımızdır. 80 milyon insanımızın insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik hukuk devleti paydasında buluşmaktan ve bu noktada kenetlenmekten başka çıkış yolu yoktur. Hukuk devletinin işlerliğinin en temel göstergesi bağımsız yargı, bağımsız yargının güvencesi, sigortası ise bağımsız savunmadır. Dolayısıyla başta darbe girişimcilerinin yargılandığı davalar olmak üzere tüm davalarda ’adil yargılanma ilkesi’nden asla taviz verilmemeli, en ağır cezalar dahi hak edenlere adil yargılanma kuralları çerçevesinde verilmelidir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Rus turizmcilerinden Karatay’a büyük ilgi Türkiye’nin turizm potansiyelinin Rusya pazarına daha iyi tanıtılması için çalışmalarını sürdüren Rus seyahat acenteleri yetkililerinden oluşan 60 kişilik bir heyet, Karatay’ı ziyaret etti. Savatra Antik Kenti ve Tarihi Obruk Hanı’nı gezen heyete Konya’nın merkez Karatay İlçe Belediye Başkanı Hasan Kılca da eşlik etti. Her iki rota hakkında Rus yetkililere bilgi veren Hasan Kılca, özellikle son yıllarda yürüttükleri çalışmalar ve projelerle Karatay’ı büyük bir turizm merkezine dönüştürdüklerini söyledi. Konya’nın merkez Karatay Belediyesi, birbirinden zengin ve binlerce yıllık kültürel varlığı hem turizme kazandırmak hem de gelecek nesillere taşımak amacıyla birçok proje yürütüyor. Karatay Belediyesi’nin girişim ve destekleriyle yürütülen birçok arkeolojik çalışmalar yeni yapıların gün ışığına çıkarılması adına bir yandan arkeoloji dünyasını heyecanlandırırken; diğer taraftan ortaya çıkan eserler yerli ve yabancı turistlerin yanı sıra turizm yetkililerinin de dikkatini Karatay’a çekiyor. Bu alanda Konya ve Karatay’ın Rusya’da daha geniş kitlelere tanıtılması ve turizm alanındaki iş birliğinin güçlendirilmesi hedefliyle Rusya’dan gelen 60 kişilik seyahat acente şirketlerinin yetkilileri, Savatra Antik Kenti ve 800 yıllık Obruk Hanı ile Kızören Obruğu’nu ziyaret ettiler. Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca da, Türkiye’nin turizm potansiyelinin Rusya pazarına daha iyi tanıtılması için çalışma yapan heyete eşlik etti. Başkan Hasan Kılca, heyete Savatra Antik Kenti’ni ve Obruk Hanı’nı anlattı. Yurtdışından gelen misafirleri ağırlamaktan mutluluk duyduklarını aktaran Hasan Kılca; yüzlerce yıllık geçmişiyle arkeoloji meraklılarının yanı sıra yerli-yabancı turistlerin de ilgi odağı haline gelen Savatra Antik Kenti ve Obruk Hanı’nın turizme kazandırılması için büyük çaba harcadıklarını aktardı. Savatra ilk turistik kafilesini ağırladı Başkan Kılca; “Konya, tarihi ve turistik alanlarıyla içerisinde Hazreti Mevlana’nın medfun bulunduğu ve Selçuklu’nun başkentliğini yapan çok önemli bir şehir. Yine ilk tarımın yapıldığı topraklar olarak kayda geçmiş olan şehrimizde bulunan Boncuklu Hüyük’te kazı çalışmaları gerçekleştirdik ve Çatalhüyük’ten bin yıl daha eski olan bu alanda yaptığımız yeni kazı çalışmaları sonrasında tarımın Avrupa’ya buradan gittiği belirlendi. Karatay; sahip olduğu kültürel, tarihi ve doğal zenginlikleriyle ziyaret edenlerin kendisinden ve insanlık tarihinden bir iz bulabileceği kadar özgün ve yılın her mevsimi turizme uygun özel bir ilçedir. Bu zengin tarihe ve kültüre ev sahipliği yapan ilçemizde bugün yurt dışından gelen misafirlerimizi ağırlıyoruz. Aynı zamanda Savatra’da tarihi bir gün yaşıyoruz. Çünkü misafirlerimiz, Savatra’nın ilk turistik gezisini de yapmış oldular. Savatra’da 3 yıldır kazı çalışması yapıyoruz. 5 bin yıllık bir geçmişi var. Burada amfi tiyatrolar, mozaikler, anıt eserler ve daha birçok tarihi gün yüzüne çıkarmaya başladık. Sizleri Konya’mızda misafir etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Özellikle son yıllarda yürüttüğümüz daha birçok çalışmalar ve projelerle Karatay’ımızı büyük bir turizm merkezine dönüştürdük, bu gayretimiz artarak devam edecek” dedi.
Mersin 65 yaş üstü hastalar hastane bahçesinde egzersiz yaptı Mersin Şehir Hastanesi bünyesindeki Sağlıklı Yaş Alma Merkezi’nde takip altındaki 65 yaş üstü hastalar, fizyoterapist eşliğinde egzersiz yaptı. Sağlıklı Yaş Alma Merkezi tarafından hastaların sosyal aktivitelere katılması, bazı alışkanlıklar kazanması ve sosyal ilişkilerini geliştirmeleri amacıyla etkinlik düzenlendi. Hastane bahçesinde bir araya gelen yaşlılara fizyoterapist İlknur Ceylan Sarıgül tarafından önce egzersiz eğitimi verildi, ardından yaşlarına uygun egzersiz yaptırıldı. Renkli görüntülerin oluştuğu etkinlikte yaşlılar, yanlarında getirdikleri yiyeceklerle de piknik yaptı. Pikniğe Başhekim Doç. Dr. Bahar Aydınlı’nın yanı sıra bazı doktor ve yöneticiler de katıldı. Başhekim Doç. Dr. Aydınlı, Sağlıklı Yaş Alma Merkezi’ne gelen tüm yaşlılarla aktiviteler yapmaya devam ettiklerini söyledi. Bugün de önce nefes egzersizi, ardından fiziksel aktiviteler ve sonunu piknikle tamamladıkları bir etkinlik gerçekleştirdiklerini anlatan Aydınlı, "Yaşlanan bir nüfusa sahip bir Türkiye ve bu yaşlıların sağlıklı yaşlanmasını istiyoruz. O yüzden sesimizi duyurmak istiyoruz. Biz buradayız. Ne kadar yaşlımız varsa onları da bu aktivitelere dahil etmek istiyoruz. Kendileriyle konuştuğumuzda ’Buraya gelirken hastaydım, şu an kendimi çok iyi hissediyorum’ diyen yaşlılarımız oldu" dedi. "Etkinlikler ilaçtan daha etkili" Başhekim Yardımcısı İbrahim Yimsek de Sağlıklı Yaş Alma Merkezi’nin en önemli farklılığının yaşlı hastaların randevu almayla uğraşmasını önleyen bir sistemle çalışması olduğunu söyledi. Yaşlı hastaların istedikleri zaman, hatta hiç randevu almadan merkeze uğrayabildiklerini ifade eden Yimsek, "Hekimlerimiz bu hastalara dünya standartlarında süreler ayırıyor. Hastaların hem şikayetleri dikkate alınıyor hem de bugüne kadar bilmedikleri hastalıkları tespit ediyoruz. Bütün yaşlı hastalarımızı misafir etmek istiyoruz. Hepsi çok rahat bir şekilde istedikleri zaman herhangi bir prosedürle uğraşmadan Sağlıklı Yaş Alma Merkezimize başvurabilirler" diye konuştu. Etkinliğe katılan hastalardan 75 yaşındaki Ethem Türk, merkezin düzenlediği etkinliğe daha önce de katıldığını belirterek, kendilerine bu imkanı sağlayanlara teşekkür etti. Merkeze gelmeye başladıktan sonra hayatında bir takım değişiklikler olduğunu dile getiren Türk, "Bu etkinlikler doktorların verdiği ilaçtan daha iyi geliyor, ilaçtan daha etkili" dedi.
Balıkesir Başkan Akın su ve Sürdürülebilirlik zirvesinde konuştu Balıkesir’de düzenlenen Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesinde Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın konuşma yaptı. Başkan Akın, Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesi’nde “tasarruf”, “verimlilik” ve “sürdürülebilirlik” konularına ilişkin önemli mesajlar verirken, “Hakkını vere vere sürdürülebilir, tasarruflu, verimli bir belediyecilik ile suyu verimli, ekonomik kullanan bir anlayışı Balıkesir’imizde inşa edeceğiz” dedi. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, “tasarruf”, “verimlilik” ve “sürdürülebilirlik” konularında önemli mesajlar verdi. Büyükşehir Belediyesi’ni devraldıktan sonra ele aldıkları ilk konunun suyun verimli kullanımı olduğunu söyleyen Başkan Akın, “Su konusunda dünyanın her yerinde maalesef büyük bir sıkıntı var. Sıkıntı ne? Vahşi sulama. Aynı şey Balıkesir’imizde de geçerli. Bunun dünyadaki uygulamalarını inceledik. Daha öncesinde de çalışmıştık; ne yapabiliriz diye. Ve bir hedef belirlemiştik, bu hedef ışığında ilerliyoruz, ilerlemeye de devam edeceğiz” dedi. Tarımda vahşi sulamanın sona erdirilmesi konusunda önlemler aldıklarını vurgulayan Başkan Ahmet Akın, bunun yerine damlama sulama sistemlerini yaygınlaştırmaya yönelik yatırım yapacaklarını söyledi. Bu kapsamda vahşi sulamanın yapıldığı tarlalarda, çiftçilere damlama sulama borusu hediye edeceklerini belirten Akın, “Bu aslında çiftçinin bize hediyesi” dedi. Büyükşehir olarak kısa süre içerisinde su yönetimi noktasında önemli adımlar atacaklarını ifade eden Başkan Akın, “Suyun kaynağından itibaren en son noktaya kadar olan gidişatın verimli olması üzerine çalışmaları başlattık” açıklamasında bulundu. ‘Tasarruf öncelikli model’ Gri su kullanımı önemsediklerini vurgulayan Başkan Ahmet Akın, “Yağmur sularından ve atık sulardan elde edilen gri suyu ve bunun enerjiye dönüşümünü önemsiyoruz. Bunlar üzerine tasarruf öncelikli bir çalışma modeli başlattık. Konuyla ilgili çok değerli hocalarımızdan destek ve yardım alıyoruz” dedi. ‘Verimli belediyecilik’ “Sürdürülebilirlik kavramını gerçek anlamda yüreğimize, hayatımıza işledik” diyen Başkan Ahmet Akın, her şeyin sürdürülebilirlik adı altında ele alınmasının, bu kavramın değerini ucuzlattığını söyledi. Başkan Akın, “Hakkını vere vere sürdürülebilir, tasarruflu, verimli bir belediyecilik ile suyu verimli, ekonomik kullanan bir anlayışı Balıkesir’imizde inşa edeceğiz” açıklamasında bulundu.