GENEL - 10 Aralık 2018 Pazartesi 11:25

80 yaşında, 50 yıldır kumaş satıyor

A
A
A
80 yaşında, 50 yıldır kumaş satıyor

Şanlıurfa’da yaşamını sürdüren 80 yaşındaki adam hem ilerleyen yaşının getirdiği zorluklar hem de hayat şartlarına başa çıkarak çalışmaya devam ediyor.

Şanlıurfa’da yaşamını sürdüren 80 yaşındaki adam hem ilerleyen yaşının getirdiği zorluklar hem de hayat şartlarına başa çıkarak çalışmaya devam ediyor.


Şanlıurfa’da yaşayan 80 yaşındaki İmam Demir hem ilerleyen yaşının getirdiği zorluklar hem de hayat şartlarına başa çıkarak çalışmaya devam ediyor. Balıklıgöl Platosunda bulunan Dergah çarşısında kumaş satan Demir, hayatın zorluklarına rağmen 50 yıla aşkındır kumaş satarak, geçimini sağlıyor.


“Hayatım hep çalışmakla geçti”


İlerleyen yaşına rağmen çalışmaya devam eden kumaş satıcısı İmam Demir, “Ben 35 yıl devlet memurluğu yaptım. 50 yıldır bu çarşıdayım, kumaş satıyorum. Kumaşlarımız ithal malıdır. Kore ve Çin malıdır. Kumaşların metresi 50 liradan 100 liraya kadarda kalitesine göre değişiyor. Almanya’ya gidiyordum ithal kumaşları getirmek için. Alman kadifesi daha meşhurdur. Benim 6 kız ve 3 oğlum var. Çocuklarımı okuttum. Yaşım 80 olmasına rağmen hala çalışıyorum. Benim 30 tanede torunum var. Şimdi ise ben tek başıma yaşıyorum. Eşimde rahmetli olmuş. Sağlığım çok şükür yerindedir. Hayat böyle geçiyor” dedi.


“Bu dünyadan hiçbir şey anlamadım”


Bu dünyadan hiçbir şey anlamadığını sadece sabah namazında huzur bulduğunu belirten İmam Demir, "Dünya işiyle huzur bulamıyorum. Sabah namazında huzur buluyorum. Şimdiki insanlar çok değişmiş, ahir zaman az kalmıştır. Şimdiki çocuklar analarını, babalarını tanımıyor, saygı göstermiyorlar. Kıyametin kopması yakındır. İnsanlar değişiyorlar, her şey değişiyor. Şimdiki insanlarda merhamet, vicdan, namus kalmamış. Bunlar kıyamet alametidir. Şimdiki ailelerde çocuk aileye saygı göstermez, kadının, seni dinlemez. Saygı sevgi, anlayış yok. Şimdi her şey yalan dolan olmuş. Eski ile şimdiki insanlar çok farklıdır. Şimdiki zamanda hayır, bereket kalmadı. Eski zamanda bir evde 10 kişi vardı, sadece bir kişi çalışıyordu. Evin tüm ihtiyacını karşılıyordu. Biz 9 kardeştik. Ben tek çalışıyordum. Herkesi doyuruyordum. İdare ediyorduk. Şimdi bir evde 10 kişi varsa, hepsi de çalışıyor ama yetmiyor. Çünkü hayır, bereket kalmadı" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.