GENEL - 14 Aralık 2018 Cuma 14:47

Tren kazasında eşi ile 6 aylık bebeğini kaybeden Melih Kurtuluş, "Amacımız intikam almak değil"

A
A
A
Tren kazasında eşi ile 6 aylık bebeğini kaybeden Melih Kurtuluş, "Amacımız intikam almak değil"

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde yaşanan tren kazasında eşi, 6 aylık bebeği, baldızı ve diğer baldızının kızını kaybeden Melih Kurtuluş, "Bizim buradaki amacımız intikam almak değil, adaletin yerini bulması.

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde yaşanan tren kazasında eşi, 6 aylık bebeği, baldızı ve diğer baldızının kızını kaybeden Melih Kurtuluş, "Bizim buradaki amacımız intikam almak değil, adaletin yerini bulması. Bu ülkenin adalet sistemine güveniyorum" dedi.


8 Temmuz günü Çorlu’da meydana gelen ve 25 kişinin öldüğü 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren kazasında eşi Derya, 6 ayık bebeği Beren Kurtuluş ile baldızı Emel Duman ile bir diğer baldızının kızı Bihter Bilgin’i kaybeden Melih Kurtuluş, kaza sonrası yaşadıkları ve devam eden süreçle ilgili açıklamalarda bulundu.



"Hala fotoğraflara bakmakta zorlanıyorum"


"Bizim için kaza süreci zor bir süreç oldu" diyen Kurtuluş, "Bu kazanın unutulmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kamuoyunun gündeminde yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bakarsanız çok fazla ihmal var bu kazanın oluşmasında. Hatta ihmaller zinciri olduğunu söyleyebiliriz. Sergide hayatını kaybedenlerin fotoğrafları ve kısa öz geçmişleri sergilendi. Ben katılamadım zorlandım çünkü. Hala bazı şeyleri yapmakta zorlanıyorum resimlere bakmak, videoları izlemek gibi" dedi.



"Bilirkişilerin raporunun dava süresince kullanılmasını doğru bulmuyoruz"


Devam eden hukuki süreçle ilgili olarak da açıklamalarda bulunan Melih Kurtuluş, "Bu zaten hukuki sürece, adli sürece yansımış bir olay. Şu anda iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Talebimiz de zaten bir an önce iddianamenin hazırlanarak gerçek suçluların adalet önünde cezasını almasıdır. Başka da bir amacımız yok. Giden geri gelmiyor ancak bunun da bir sorumlularının olduğu kanaatindeyiz. Yayınlanmış bilirkişi raporunda yer alan kişilerin isimlerini zikretmeme gerek yok ama bu bilirkişilerin zaten devlet demiryolları ile ticari ilişki içerisinde oldukları geçmiş zamanlarda ortaya çıktı. Biz bu bilirkişilerin raporunun dava süresince kullanılmasını doğru bulmuyoruz aslına bakarsanız. Çünkü bu kurumla maddi ilişki içine girmiş kişilerin rapor yazması ne kadar doğru ve ne kadar tarafsız olabilir? İnsanların, hakimlerin, savcıların takdirine kalmış bir şey ama biz bu bilirkişi raporuna her halükarda itirazımızı yapacağız. Yeni bilirkişilerin görevlendirilmesi de başlı başına bir problem çünkü olay yeri şu anda zaten yenilenmiş durumda. Geçen resimlerini de gördüm sağlamlaştırma da yapmışlar artık gönül rahatlığı ile insanlar oradan geçebilirler. 25 kişi öldükten sonra akıllarına gelmiş sağlamlaştırma yapmak" diye konuştu.



"İhmaller zinciri olduğunu gösteriyor"


Kurtuluş, "İlgili raporda Mayıs 2018’de söz konusu menfezde bir kontrol yapıldığı söyleniyor. Bu raporda da balast sıkıcı uygulanması gerektiği not düşülmüş ilgili menfeze. Ama Mayıs 2018’de düşülen rapor Temmuz ayına kadar kimse tarafından dikkate alınmamış. Hatta ondan sonraki kontrollerde de burayla ilgili çalışma yapılmamış, yeni tespitler görülmemiş. Demek ki, kontroller bile yapılmamış olabilir gibi bir soru geliyor insanın aklına. Biliyorsunuz genelde kağıt üstünde yapılıyor bu tür şeyler. Ama Mayıs 2018’de buraya bir balast tutucu uygulanması gerektiği yönünde bir heyet raporu var. Demek ki daha Mayıs ayında tespit edilmiş burada bir problem olduğu. Bu da büyük bir ihmaller zinciri olduğunu gösteriyor. Bu da sadece 3 kişi, 4 kişi sorumlu değil bu kurumun en tepesine kadar, genel müdürüne kadar insanların sorumlu olduğunu düşünüyorum. Hatta genel müdür, bugüne kadar bizi başsağlığı için bile aramadı. Bunu da buradan belirtmek isterim. En tepeye kadar insanların bu işten sorumlu olduğunu düşünüyorum. Bilirkişiler çıkıp ’menfez görevini yaptı’ diyor. Menfez zaten yerinde duruyor. Menfez tıkanmamış, etmemiş, etrafındaki balast gitmiş. Bugüne kadar burada bu kadar yağmur yağmadı mı? Ne fark var. 2011 yılında yolun yenilemesini yapmışlar. Demek ki yeterli kalitede bir yenileme olmamış bu bunu gösteriyor. Bugüne kadar bu kadar yağmur yağmadı mı hiç orada?" şeklinde konuştu.



"Zannediyorum ki Cumhurbaşkanının bilgisi dışında gelişen bazı olaylar oldu"


"Sayın Cumhurbaşkanımız aradı, başsağlığı diledi. Konu ile ilgili olarak ilgili bakanlara talimat verdiğini söyledi sağ olsun" diyen Kurtuluş "İlgili bakanlar tarafından gerekli bilirkişilerin görevlendirileceğini söyledi ama zannediyorum ki onun bilgisi dışında gelişti bazı olaylar. Yoksa TCDD ile maddi ilişkiler içinde olan kişilerin bilirkişi olarak görevlendirileceğine ben inanmıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu başsağlığı diledi, evimize taziye ziyaretinde bulundu. Valimiz, kaymakamlarımız, emniyet müdürlerimiz hepsi geldiler bir tek TCDD Genel Müdürünün yüzünü dahi görmedik. Ben zaten sosyal medyadan öğrendim kim olduğunu. TCDD’den sadece bir avukat, bir psikolog bir de şofördü sanırım olayın hemen arkasından tazminatla ilgili süreçlerin başlatıldığını bilgilendirmek için göndermişler. Onun dışında da başka TCDD’den kimseyi görmedik. Gördüğümüz tek adam tazminat derdinde bir adamdı başka da bir şey değildi" dedi.



"Amacımız intikam almak değil"


Melih Kurtuluş konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Bizim buradaki amacımız intikam almak değil. Bizim buradaki amacımız adaletin yerini bulması, mahkeme sürecinin bir an önce başlayarak gerçek suçluların cezalandırılması amacımız. Tabii gidenin geri gelmesi mümkün değil ama bu bizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Bu ülkenin adalet sistemine güveniyorum. Zaman bize gösterdi ki bu ülkede adalet her zaman, bazen geç de olsa yerini muhakkak buluyor. Bu ülkenin adalet sistemine inancımız tam. Yalnız bir an önce de mahkeme sürecinin başlamasını istiyoruz. Çünkü bu süreç uzadıkça bize daha fazla acı veriyor. İnanıyorum ki dava süreci başladığı zaman gerçek suçlular cezasını alacak ve adalet de yerini bulacak."



"Bilirkişi raporuna itirazlarımız reddedildi"


Melih Kurtuluş’un avukatı Av. Yunus Tuğlu da sürece dair açıklamalarda bulunarak bilirkişi raporuna yaptıkları itirazın kabul edilmediğini söyledi.


Av. Tuğlu, "8 Temmuz 2018 tarihinde ilçemizde meydana gelen elim kaza sonucu çok büyük acılar yaşandı. 25 tane canımız gitti. 250’nin üzerinde yaralımız var. İlçemiz ile birlikte bölgemiz çok büyük acılar yaşadı. Yitip giden canların hepsinin ayrı ayrı hikayeleri var. Bu hikayelerden iki tanesi de müvekkilimiz Melih beyin eşi ve küçücük çocuğu bu kazada hayatlarını kaybettiler. Maalesef bu kaza sonrası biz, yetkililerce yeterince ilgilenilmediği kanaatindeyiz. İlk kaza olduğunda sıcağı sıcağına bir başsağlığı dilendi, ilgileniyormuş gibi yapıldı ancak ondan sonra gerek psikolojik yönden gerek insanların acılarını paylaşma yönüyle pek fazla bir ilgi gösterilmedi. Hukuki yönden elbette ki süreç devam ediyor. Fakat ağır aksak yürüdüğü kanaatindeyiz. Öncelikle bilirkişi seçiminin yanlış olduğu kanaatindeyiz. Görüştüğümüzde bu konuda üniversite profesör olarak görev yapan bir bilirkişi tayin edildiği söylendi. Mustafa Karaşahin isimli bilirkişi henüz daha kaza olduğu anda kaza sebebini meteorolojiye bağlayan bir basın açıklaması yaptı. Bu bilirkişiliğin gerek yasal kurallarına gerekse etik kurallarına aykırı bir davranıştı. Böyle bir açıklama maalesef talihsiz bir açıklamaydı. Bu açıklamanın ardından tüm kamuoyu sanki bu kazada hiçbir ihmal olmamış bütün kaza o gün yağan yağmur sebebiyle meydana gelmiş gibi bir izlenime kapıldı insanlar, öyle bir mesaj verildi. Bu süreçten sonra da söz konusu bilirkişi ile ilgili birçok şaibe döndü ortada. Daha önce demir yollarının danışmanlığını yaptığı, ticari ilişkileri olduğu gibi iddialar meydana geldi. Doğrudur, değildir bilemiyoruz ancak bazı şeylerin şüyu-u vukuundan beterdir denir. Bu da öyle bir konuydu. Bu konuya yasal olarak itirazlarımızı yaptık. Ancak itirazlarımıza verilen cevap da yeni bir bilirkişi raporunun süreci daha da uzatacağı veya bu raporun heyet halinde hazırlandığı ve heyetin ortak görüşü olduğu şeklinde itirazlarımız bu tür savunmalarla reddedildi" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Köyde çıkan yangında çok sayıda yapı küle döndü, 4 hayvan telef oldu Kastamonu’nun Daday ilçesinde köyde çıkan yangında 2 ev, 2 ahır, ambar, samanlık, garaj, sera ve odunluk yanarak kül oldu. Yangında 4 büyükbaş hayvan da telef olurken, köyde çıkan yangın dron ile havadan görüntülendi. Yangının diğer evlere sıçramadan söndürülmesiyle büyük bir felaketin önüne geçilmiş oldu. Olay, Daday ilçesine bağlı Değirmencik köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Vahit Karamehmetoğlu ile oğlu Şaban Karamehmetoğlu’na ait evde, henüz bilinmeyen sebeple yangın çıktı. Rüzgarın etkisiyle yangın diğer yapılara da sıçrayarak büyüdü. Yangını gören vatandaşlar durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirildi. İhbar üzerine köye Kastamonu, Daday ilçesi ve Karabük’ün Eflani ilçesinden itfaiye ekipleri ile Daday Orman İşletme Müdürlüğüne ait arazözler sevk edildi. Rüzgarın da etkisiyle büyüyen yangın, ekiplerin yoğun çalışmaları ile diğer evrelere sıçramadan kontrol altına alınarak söndürüldü. 2 ev küle döndü Yangında, Vahit Karamehmetoğlu’na ait 2 ev, 2 ahır, ambar, samanlık, garaj, sera ve odunluk yanarak kullanılamaz hale geldi. Yangında ahırda bulunan 4 büyükbaş hayvan da telef oldu. Yangında samanlığı yanan Ahmet Şekerci, “Köy içinde dolaşıyordum. Yangını görünce söndürmeye geldim ama söndüremedim. Yoğun duman vardı, yangını söndüremedim. Burada bir sürü ev, samanlık, ahır var. Burada iki ev yandı, ahır, samanlıkta yandı, garajda yandı. Hayırseverlerden, devletimizden yardım istiyoruz” dedi. "Yangının neden çıktığını bilemiyoruz" Daday Değirmencik Köyü Muhtarı Ömer Yılmaz da, “Yangını duyar duymaz köye geldim, söndürmek için koşturuyoruz. Yangın nasıl çıktı, bilemiyoruz. Vahit Karamehmetoğlu’na ait iki ev, ahır, samanlık, sera gibi yapılar yandı. Ahırda bulunan 4 büyükbaş hayvan da telef oldu. Yangının neden çıktığını şimdilik bilemiyoruz. Yangını komşular görmüş, bizler de jandarma ve itfaiyeye bildirdik. Onlar da geldiler ve yangını söndürdüler. Şu anda soğutma çalışmaları halen sürüyor” dedi. Öte yandan, Değirmencik köyünde çıkan yangın dron ile havadan görüntülendi. Ekiplerin hızlı müdahalesi ile alevlerin diğer evlere sıçraması ise ihtimal faciayı önledi.
İstanbul DNA hasarını önlemek mümkün olabilir mi Hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olan DNA’nın kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, kalıtsal hastalıkların önlenmesinden kişiselleştirilmiş tedavilere kadar pek çok alanda kullanılan DNA ile ilgili çalışmaların önemini vurguladı. DNA hasarıyla bazı hastalıkların oluşabileceğini belirten Prof. Dr. Irmak Yazıcıoğlu, doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmanın DNA hasarını önlemede etkili olabileceğini söyledi. İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, 25 Nisan Dünya DNA Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada DNA ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu. DNA kalıtımın temelini oluşturur DNA’nın hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olduğunu ve kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlı organizmaların, organların ve hücrelerin fenotipik yansımaları, türler arası farklılıklar ve adaptasyonlar DNA dizilimi ve bu dizilimin ifadesi ile ilgilidir. Bu nedenle, DNA’nın yapısı ve fonksiyonu, biyoloji ve genetik biliminin temelini oluşturur” dedi. DNA pek çok alanda etkin rol oynuyor DNA’nın türler arasındaki çeşitliliğin temelini de oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlıların gelişimi ve işlevi, kalıtım, genetik çeşitlilik, tıbbi araştırmalar, hastalık tanısı ve tedavisi ve evrimsel araştırmalar gibi canlılığın anlaşılmasını gerektiren alanların temelinde DNA’nın önemi büyüktür. DNA’daki genlerin ifadesi, RNA ve proteinlerin sentezlenmesi yoluyla hücrelerin fonksiyonlarını belirler. DNA, türler arasında çeşitliliğin temelidir. DNA analizi, genetik hastalıkların tanısı, tedavisi ve önlenmesinde etkin rol oynar. Ayrıca, kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesine ve ilaçların etkinliğinin artırılmasında rol oynar” diye konuştu. Kalıtımsal hastalıkların önlenmesine katkı sağlayabilir DNA ile ilgili yapılan çalışmaların özellikle sağlık alanında birbirinden farklı sorunların çözümüne katkı sağlayabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Sağlık hizmetlerinin daha etkili, kişiselleştirilmiş ve erişilebilir olmasını hedeflemek sağlık sektöründeki öncelikli amaçlardandır. Güncel teknolojileri kullanarak DNA alanında yapılan araştırmalar ve analizler kalıtımsal hastalıkların önlenmesi yönünde katkı sağlar. Kalıtımsal hastalık riski taşıyan bebekler doğmadan önce genetik danışmanlık ile değerlendirilip embriyo seçimi veya genetik düzenleme gibi uygun yöntemler aileye tavsiye edilebilir” dedi. Farmakogenetik bilim alanı da DNA analizlerini kullanıyor Son yıllarda öne çıkan kişiselleştirilmiş tedaviler ile DNA çalışmaları arasındaki ilişkiye de değinen Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Her bireyin ayrı bir genetik yapısının olması nedeniyle kişiye özel ilaç tedavisini öngören farmakogenetik bilim alanı, DNA analizlerini kullanarak ilaçların etkinliğini artırmak ve aynı zamanda yan etkileri azaltmak için kişiselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesine yönelik genetik faktörleri ortaya çıkarır” diye konuştu. DNA’daki mutasyonların belirlenmesi neden önemli DNA üzerindeki mutasyonların belirlenerek kanserin moleküler mekanizmalarının açığa çıkarıldığını belirten Yazıcıoğlu, “Böylece kişiselleştirilmiş kanser tedavileri geliştirilerek, kanserli hücrelere yönelik hedefli tedavilerin önü açılır. DNA mutasyon tayini ve dizi analizi sonucunda bireye ve topluma özgü genetik hastalıklara yatkınlıklar belirlenerek erken teşhis ve tedavi sağlanması önemlidir” dedi. Kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlıyor DNA ile ilgili bilimsel araştırmaların kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlayarak ilgili genlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynadığını ifade eden Yazıcıoğlu, “DNA analizleri ile bireylerin kansere kişisel ve ailevi yatkınlıklarının, epigenetik ve genetik profillerinin ve mutasyonlarının belirlenmesi erken tanı, tedavi, hedefe yönelik kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesi, tedaviye direnç mekanizmalarının ortaya çıkarılması, potansiyel terapötik hedeflerin belirlenmesi ve yeni ilaç tasarımları açısından önemli katkı sağlar” diye konuştu. DNA hasarıyla bazı hastalıklar ortaya çıkabiliyor DNA’nın çeşitli faktörlerle hasar görebileceğini belirten Yazıcıoğlu, “Hücresel stres olarak bilinen oksidatif stres, bazı kimyasal karsinojenler, metabolizma ile ortaya çıkan serbest radikaller, güneş ışığı, röntgen gibi tıbbi görüntüleme prosedürleri ve radyoterapi gibi kaynaklardan iyonlaşan radyasyon DNA’da hasar oluşturabilir. Hasarlı DNA’nın onarılamaması sonucunda mutasyonlar birikerek gen ifade ve fonksiyonu etkiler. Bu durum, genetik bozukluklar ile ortaya çıkan kanser, nörodejeneratif hastalıklar, kalp, kas ve kan hastalıkları gibi istenmeyen durumlar ile sonuçlanabilir” dedi. Bu önlemlerle DNA korunabilir DNA hasarını önlemek için birtakım tedbirlerin alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmak DNA hasarını önlemek için önemli tedbirlerdir. Bu tür kişisel önlemler sonucu sağlıklı çalışan hücresel mekanizmalarımız ile hücre dışı ve hücre içi kaynaklı serbest radikallerin önüne geçebileceğimiz için DNA hasarına sebep olacak toksik madde ve mutajen maruziyetimiz azalacaktır. Bu önlemler, DNA hasarlarını önlemeye yardımcı olabilir fakat bazı DNA hasarlarını tamamen önlemek mümkün olmayabilir, bu nedenle düzenli sağlık kontrolü yaparak, potansiyel DNA hasarlarını erken tespit etmek ve müdahale etmek doğru bir yaklaşım olacaktır” diye konuştu.
Elazığ Bakır-Maden-Der Başkanı Seyrek’ten, Maden’deki 26 kültür varlığı için koruma vurgusu Maden ilçesinde bulunan 26 tescilli kültür varlığından 14’ünün merkezde, 12’sinin köylerde yer aldığını dile getiren Bakır Maden-Der Başkanı Süleyman Deniz Seyrek, “Yöneticilerimiz, ilçemiz değerlerinin korunması noktasında gerekli inceleme ve tespitleri yaparak vatandaşlarımıza rehberlik etmeli, yol göstermelidir. Aksi takdirde tarihi öneme sahip geleneksel Maden Evleri başta olmak üzere birçok değerimizi kaybetmiş olacağız” dedi. Bakır Maden Kültür, Turizm, Kalkınma ve Dayanışma Derneği Başkanı Süleyman Deniz Seyrek, 2020 Elazığ ve 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra verilen ağır hasar raporlarına dikkat çekerek, ilçenin kültürel mirasının korunmasının önemine vurgu yaptı. Depremler sonrası yürütülen yıkımlar hakkında basın açıklaması yapan Başkan Seyrek, bu noktada il yöneticilerine seslendi. Dernek Başkanı Seyrek söz konusu açıklamasında, “Bakır Maden-Der olarak ilçemiz değerlerinin tespit edilerek koruma altına alınması ve geleceğe taşınması için birçok tespit ve tescil çalışmasını yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bugün itibariyle ilçemiz sınırlarında 26 tane tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bu eserlerin 14 tanesi ilçe merkezinde, 12 tanesi köylerimizde yer almaktadır. 24 Ocak 2020 Elazığ ve 06 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrasında birçok konuta ağır hasar raporu verildi. Kimi gerçekçi, kimi ise isteğe bağlı olarak düzenlendiği söylentileri toplum içinde konuşulan bu raporlar vatandaşta soru işaretleri oluşturmuş durumda. Sonrasında bilinçsizce ve hızlı bir şekilde yıkım işlemlerine başlandı. Şehri ve vatandaşın geleceğini düşünmeden yapılan bu işlemler geri dönüşü olmayan zararlar verebilir" diye konuştu. İdarecilerin çok yönlü düşünerek dönüşümü yapması gerektiğini vurgulayan Seyrek, "Aksi takdirde bugün büyükşehir olarak isimlendirilen yerleşimler gibi ruhsuz ve insanları mutsuz olan şehirler oluşabilir. Yöneticilerimiz ilçemiz değerlerinin korunması noktasında gerekli inceleme ve tespitleri yaparak vatandaşlarımıza rehberlik etmeli, yol göstermelidir. Aksi takdirde tarihi öneme sahip geleneksel Maden Evleri başta olmak üzere birçok değerimizi kaybetmiş olacağız. Bazı vatandaşların bilinçli ve duyarlı davranarak tarihi öneme sahip evlerine sahip çıktıklarıyla karşılaşıyoruz. Fotoğraflarda görüldüğü gibi hemşerilerimiz geleneksel evlerinin kültür varlığı olarak tescillenmesi için ilgili yerlere başvurmuş, karar alınana kadar konutlarının yıkılmaması için evlerine uyarı yazısı asmışlar. Tescilli kültür varlıkları hak sahiplerine deprem sonrasında devletimiz tarafından önemli destekler veriliyor. Bu sebeple öncelikli olarak tespitlerin yapılması ve derhal gerekli tescil başvurularının yapılması gerekiyor. Bu hususta geçmişteki deneyimlerimiz ve gönüllü akademisyen hocalarımızla sürece katkı sunmaya canı gönülden hazırız. Fakat en önemlisi ilçemizdeki mülki ve mahalli idare makamlarının duyarlılık göstermesidir. Bu hususta kamuoyunun da duyarlı davranmasını rica ediyor, saygılar sunuyoruz” şeklinde konuştu.