GENEL - 18 Mart 2019 Pazartesi 12:07

Pehlevan’dan 31 Mart’ta göreve gelecek olan belediye başkanlarına "tarım alanı" uyarısı

A
A
A
Pehlevan’dan 31 Mart’ta göreve gelecek olan belediye başkanlarına "tarım alanı" uyarısı

Şehirleri çevreleyen alanların plansız ve kontrolsüz şekilde genişlemesi ile ormanlar, su kaynakları ve tarım alanları üzerinde geri dönüşü imkansız tahribatlar oluştuğu belirtilerek bu baskıdan en çok tarım alanlarının etkilendiği belirtildi.

Şehirleri çevreleyen alanların plansız ve kontrolsüz şekilde genişlemesi ile ormanlar, su kaynakları ve tarım alanları üzerinde geri dönüşü imkansız tahribatlar oluştuğu belirtilerek bu baskıdan en çok tarım alanlarının etkilendiği belirtildi.


Trabzon Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Cemil Pehlevan, verimli toprakların kaybının hem ekonomik hem de ekolojik açıdan olumsuz sonuçlar oluşturacağını söyledi. Pehlevan “Son yıllarda hızla artan dünya nüfusu kontrolsüz kentleşmeye neden olmaktadır. Şehirleri çevreleyen alanların plansız ve kontrolsüz genişlemesi ile ormanlar, su kaynakları ve tarım alanları üzerinde geri dönüşü imkânsız tahribatlar oluşturmuştur. Bu baskıdan en çok etkilenen tarım alanları olmuştur. Verimli topraklarınızın kaybı hem ekonomik hem de ekolojik sonuçlar ile karşılaşmamızın yanında, kent insanın kendini besleme potansiyelini düşürerek, dışa bağımlı duruma gelmesine neden olmaktadır” dedi.


Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada dört mevsimi aynı anda yaşadığını ve bu şansı fırsata dönüştürmek gerektiğini kaydeden Pehlevan, özellikle yerel yöneticilere büyük işler düştüğünü hatırlatarak tıpkı kentlerin planlandığı gibi, tarım alanlarının da planlanması gerektiğini söyledi.



"Belediyeler tarımsal faaliyetleri gereksiz değil, asli görev olarak görmelidirler"


Belediyelerin tarımsal faaliyetleri asli görev olarak görmeleri gerektiğini kaydeden Pehlevan, “Kentsel yayılmadan en çok etkilenen tarım alanları olmakta, tarım alanlarının yatırımcılar tarafından kullanma eğilimi artmaktadır. Söz konusu eğilimin ortaya çıkması ile birlikte tarım arazilerinin üzerindeki baskı da artmaktadır. Ülkemiz tarımsal üretimi artırarak sürdürmek zorundadır. Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada dört mevsimi aynı anda yaşanmaktadır. Biz bu şansı fırsata dönüştürmeliyiz. Fakat Ülkemizde tarımsal faaliyetlerde inanılmaz bir plansızlık hakim. Hiçbir kuralın olmadığı tek üretim alanıdır. Yapılan hiçbir üretim tipi için izin gerekmez. Bu nedenle, tıpkı kentlerin planlandığı gibi, tarım alanlarının da planlanması gerekir. Üreticinin dilediği yerde, dilediği üretimi yapmaması, bölgeler için en uygun üretim şekli belirlenmeli ve desteklenmelidir. Her kurum üzerine düşeni yaparsa, çok küçük dokunuşlarla çok büyük işler başarabiliriz. 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu ile İl Özel İdare Müdürlükleri kapatılarak görevleri Büyükşehir Belediyeleri’ne devredildi. Belediyeler tarımsal faaliyetleri gereksiz değil, asli görev olarak görmelidirler. Gerçekçi nüfus projeksiyonuna göre Tarım alanlarının yüz binlik planları bir önce hazırlanmalı. Tarım arazilerinin yok edilmesinin önüne geçecek kuralları plan notlarına işlenmeli ve tavizsiz bir şekilde uygulanmalıdır” diye konuştu.



"Belediye başkanlarımıza çok büyük sorumluluklar düşmektedir"


31 Mart’ta seçilecek olan Belediye Başkanlarına çok büyük sorumluluklar düştüğünü hatırlatan Pehlevan, şunları söyledi:


“Deniz dolguları ve derin deşarj ile denizlerimizin biyolojik çeşitliliğine çok büyük zararlar vermekteyiz. 118 km olan Trabzon deniz sahilin yaklaşık 88 km’si dolgularla tahrip edildi. Halkın denizlerden maksimum yararlanmasının yol ve yöntemleri konusunda planlar hazırlanmalı. Küçük arazilerin daha verimli kullanılması için birim alandan daha çok gelir getirecek üretime için teşvik verilmelidir. Ülkemizin büyük bir bölümü dağlık ve araziler ise eğimlidir. Çiftçinin arazi ıslahı sırasında yaptığı giderlerin bir kısmını kamu üstlenmeli, su, elektrik ve altyapı konusunda desteklemelidir. Çiftçilerimizin en önemli sorunu girdi maliyetleridir. Bu nedenle, girdi maliyetlerinin düşürülmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Türkiye tarım gibi önemli bir üretim faaliyetini sürdürmeye devam etmek zorundadır. Tarım olmadan sanayinin olmayacağı bilinci ile hareket etmeliyiz. Tarımsal Organize Sanayi Bölgeleri mutlak surette teşvik edilmelidir. Miras mevzuatından kaynaklı sorunlar hala devam etmektedir. Parçalı arazi sorunu ne pahasına olursa olsun mutlaka çözüm bulmalıdır. Ülkemizde tarımsal üretimi ve satış motellerini belirleyecek yasal mevzuatlar yeniden düzenlenmelidir. Üreticinin kendini serbest piyasadan koruması için çiftçinin de ortağı olduğu işleme ve depolama tesislerinin yapılması gerekmektedir. Ülkemizde tarımsal potansiyel anlamında bir sorun olmadığı, sorun olan mevcut potansiyelin üretim anlamında yeterince ortaya konulamadığı olarak görülmektedir. Bu amaç doğrultusunda çalışılmalı, verimliliğimizi artırmalıyız. Türkiye’nin yeniden üreten, yeniden kalkınan ve yeniden gıda güvenliğini sağlamak için 200 kuru hektara bir ziraat mühendisi ve 100 sulu hektar tarım arazisine bir ziraat mühendisi istihdamı sağlarsak koyulan hedefe ulaşmak için hiçbir engel kalmaz. Nüfusun artması ile orantılı olarak gıda üretiminde artması gerekir. Tarım alanlarımızı artıramayacağımıza göre mevcut tarım alanlarının korunması daha da önem arz etmektedir. Bu süreçte tarım alanlarının ve denizlerimizin korunması için 31 Mart 2019 seçimlerinde seçilecek olan Belediye Başkanlarımıza çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Kentsel yayılmanın yol açtığı sorunları, merkezi ve yerel yönetimler yeni politikalar üreterek çözmek zorundadırlar. Unutmayalım; Özellikle iklim değişikliği sonrası bir tutam toprağa, bir damla suya ihtiyacımız olacak“ diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Hatay Kızılay Başkanı Hatay’da depremzedelerle iftar sofrasında buluştu Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay Güzelburç’taki Kızılay Yaşam Merkezi’nde depremzedelerle iftar sofrasında bir araya geldi. Ramazan ayının yardımlaşma ruhunu öne çıkaran Yılmaz, son depremzede yuvasına kavuşana kadar desteklerinin süreceğini belirtti. Deprem bölgesinde ilk günden itibaren varlığını hissettiren Türk Kızılay’ı Ramazan ayında da afetzede vatandaşları unutmuyor. Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay’ın Güzelburç bölgesinde bulunan Kızılay Yaşam Merkezi konteyner kentinde vatandaşlarla iftar sofrasında bir araya geldi. "Hatay’da son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız" Ramazan ayının; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı olduğunu belirten Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Biz bugün burada zor günleri birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Türk Kızılay’ı olarak her zaman söylediğimiz bir konu var; son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız. Ramazan ayındayız, Ramazan ayı; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı ama aynı zamanda Ramazan ayı sevdiklerimizle bir araya gelme ve bir sofranın etrafında buluşma ayı. O nedenle biz bugün burada Hatay’da kardeşlerimizle bir ekmeği bölüşeceğiz, beraber iftarımızı açacağız. Birbirimizi dinleyerek bu zor günleri atlatmak adına bir aşama daha ilerlemiş olacağız. Ben zor günlerin geçeceğine inanıyorum. Son 1 sene de gördüğümüz şu ki herkes tünelin ucundaki ışığı görmüş durumda bu da zor günlerin geçeceğine inancı pekiştiriyor. Bu günlerde biz halkımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. Tekrar herkesin Ramazanı hayırlı olsun" şeklinde konuştu.